...
İKİNCİ BÖLÜM: GRIFON
Kapı geriye doğru açıldı, orada duran kimse yoktu. Kapı kendi kendine açılmıştı. Evin içi rahatça görünüyordu. Burası bir koridordu ve sağ tarafta bir merdiven kolu göze çarpıyordu, bu yukarı çıkan merdiven olmalıydı. Koridor biraz ilerledikten sonra sağa ve sola dönüyordu, oraya kadar bir kapı yoktu ama tam orada bir kemer vardı, geniş bir salona açıldığı belliydi. Sol tarafta bahçeye açılan camlı bir kapı göze çarpıyordu.
İçeri girdiler aşağıyı hiç dolaşmadan, sağa döndüler ve merdivenlerden çıktılar. Emarion merdivenlerin üç dört katı birleştirdiğini fark etti. Ev dışarıdan en fazla üç katlı görünüyordu, bodrum katı da olmalıydı.
Yeni bir koridordaydılar. Burada beş tane oda kapısı göze çarpıyordu, hepsini geçtiler ve en uzaktakine girdiler.
"İşte odan burası Emarion, sen ayrılmak isteyene ve ben kabul edene kadar burada kalacaksın." Dedi Camér. Elindeki, Emarion'un bir kaç eşyasından oluşan çantayı basit görünümlü bir dolabın yanına koydu.
"Ben şimdi gidiyorum, sen yerleş, üzerini değiştir, isterse dinlen," yatağı işaret etti
"oda senin, işin bittiğinde aşağı gel, yemek yeriz, acıkmış olmalısın." Dedi ve bir gülümsemeyle odadan çıktı.
Emarion odaya göz gezdirdi, tam karşıda iki büyük pencere duruyordu. Onların hemen yanında güzel bir yatak, yanında küçük bir masa, duvarın tam ortasında bir yazı masası vardı. Tam karşıda duvarı kaplayan iki tane dolap vardı, dolabın önünde de eşyalarının olduğu çanta.
"Demek yeni evim burası..." dedi kendi kendine. Eşyalarını dolaba yerleştirdi, sonra pencereye gidip dışarıya baktı.
Oda arka tarafa bakıyordu, ön taraftaki parlak ağaçlar ve yeşillik, arka tarafta koyulaşıyordu. Kasvetli ama küçük bir orman vardı, ormana kadar yeşillik devam ediyordu, oradan sonrasında yerler daha koyu bir ot birikintisiyle doluyordu. Daha ileride orman bitiyor, geniş çayırlar başlıyordu, Emarion oraları hayal gibi hatırlıyordu haritalardan.
Bir anda kulakları tırmalayan bir çığlık duyuldu, Emarion başını hemen ormana çevirdi. Bir bölümdeki dalların hareket ettiğini gördü ve gökyüzüne kocaman bir şeyin fırladığını gördü. Dikkatli bakınca bu yaratığın koca kanatları olan, kartal başlı, bir aslanın vücuduna sahip, ve ucu sivri bir kuyruğu bulunan bir kuş olduğunu gördü. Ya da o kuş sanıyordu.
Yaratık hızla uzaklaştı, Emarion arkasından okların yağdığını gördü. Daha sonra yaratık gözden kaybolana kadar bağırışlar duyuldu, sonra tekrar sessizliğe gömüldü her yer. Emarion ağzı açık gökyüzüne bakıyordu. Onu kendine getiren kapının çalınması oldu. Hemen arkasına döndü. Camér içeri girmişti.
"Hadi, aşağıya gel, eşim yemek hazırladı. Aç olduğunu biliyorum." başka bir şey söylemeden, ya da cevap beklemeden hızla çıktı odadan. Emarion yüzünde sinirli bir ifade olduğunu anlamıştı.
"Bekletmesem iyi olur." diye düşündü ve hemen aşağıya koştu. Nereye gideeceğini bilmiyordu ama ayakları onu kemerli geçide getirdi. Geniş bir salondaydı şimdi, ama etrafta kimse görünmüyordu. sol tarafta bir kemer daha vardı, oradan sesler geliyordu. Oraya doğru yöneldi ama duvardaki bir resim dikkatini çekti.
Genç ama güçlü bir adam, kartal başlı, aslan vücutlu, kanatlı ve sivri kuyruklu bir yaratığın üstünde duruyordu. Kılıcını yaratığın kanadına saplamıştı, yaratık da kuyruğunu adama dolamıştı.
Emarion yaratığın az önce gördüğü şey olduğunu hemen anladı. Resme daha dikkatle baktı ama bir şey göremedi. Biraz sonra vazgeçti ve mutfağa doğru ilerledi. Camér ve bir kadın orada oturuyordu. Kadın, Emarion'un dikkatini üzerine çekmeyi başardı. Çok çekiciydi, sarı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu ve sarı saçlarının altındaki ince beyaz teni, güneşin ışıklarıyla parlıyordu. Küçük bir burnu, ince ağzı ve yeşil gözleri vardı. Ama gözleri telaşlı görünüyordu ve yaşlıydı.
" Ah, yakışıklı genç, gel ve şöyle yanıma otur." dedi çok güzel bir sesle. Emarion hemen gitti ve kadının yanına oturdu. Kadın ayağa kalktı ve bir tabakta et getirdi Emarion'a.
"Bana ismini bahşey genç adam." Dedi yanına otururken.
"Adım Emarion, ama siz bunu zaten biliyordunuz." Dedi gülümseyerek.
Kadın da gülümsedi.
"Evet biliyordum, benim adım da Ecaria, memnun oldum." dedi.
Emarion hayatında hiç bu kadar güzel bir yemek yediğini hatırlamıyordu. Hatta hiç güzel bir yemek yediğini hatırlamıyordu. Yediği en iyi yemek, içinden sadece iki tane kurt çıkan etli ekmekti.
"Aa.. Efendim bir şey sorabilir miyim? Az önce uçan yaratık ve .. sanırım o duvardaki yaratık, nedir?" Diye sordu Camér'e.
"Ah, bunu soracağını tahmin etmiştim. O bir Grifon'du, bugünlerde bazıları onlarla aramızda olan barışı bozmaya çalışıyor. Anncabél öldürüldüğünden beri..." Dedi yan gözle Emarion'a bakarak.
Emarion şok olmuştu, o iyilik timsali, herkesin örnek alması gerektiği söylenen adam, önce suçlu bulunmuş, kuralları kaldırılmış, sonra öldürülmüştü. Neler oluyordu böyle.
"Öldürüldü mü? Kim.. Neden?" Diye geveledi Emarion.
"Suikastçiler, Karanlık Güneş Tarikatı." Dedi kaçamakça Camér.
"Tamam yemekte bu kadar kötü şeylerden bahsetmeyin, hadi susun da yemeğinize odaklanın." dedi Ecaria.
Bundan sonra sessizce oturup yemeklerini yediler, Emarion'un aklında Grifon vardı. Ne kadar güzel ve güçlüydü! Ne kadar da asildi! Hangi cahil ve kaba insanlar onu öldürmek isterdi?
Bir kaç saat sonra Emarion evi dolaşmaya başlamıştı, ama sadece üst katı dolaşmıştı ve yatak odalarından başka bir yer bulamamıştı. Bir üst kata daha çıktı, burası bir çatı katıydı ve karşıda kilitli bir kapı vardı. Hemen o kapıya gitti. Açmaya çalıştı ama kapı kilitliydi ve çok da iyi kilitlenmişti, ama içeriden bir hırlama duyuldu. Emarion irkildi ve hemen geriye sıçradı.
Sonra kapının yanında sürmeli bir pencere olduğunu fark etti, hemen oraya gitti ve dikkatli bir şekilde içeriye baktı, karşıdaki açık çatıdan dışarıya bakan bir vücut gördü. Ama bu bir insan değildi. Vücut aniden döndü ve delikten dışarıya ince bir şey çıktı, Emarion'un alnına çarptı, ve karanlık...