Hikayelerinizi diğer forum üyelerine nasıl okutursunuz?
Eğer burası Kayıp Rıhtım değil de Facebook olsaydı, bu sorunun arkasına getireceğim cümle şu olurdu: Silah zoruyla okutuyorum diyorsan beğen, özel mesajla reklam yapıyorum diyorsan yorum at, ben bir şey yapmadan zaten okuyorlar diyorsan hiçbir şey yapma.
Ama facebook’da değiliz değerli forum üyeleri. Şimdi soracaksınız, bu adam neden böyle bir konu açıyor da, dönüyor bu konuyu bir de Düşler Limanı’nda paylaşıyor? Hemen cevap vereyim; çünkü bu yazıya emek vereceğim ben. Fantastik bir kurgusu olmadığı için ama edebi değeri olan bir yazı olduğu için de Düşler Limanı’nda yayınlayacağım.
Kayıp Rıhtım’da yazılarınızın okunması, sizin popülaritenize bakıyor. Müzik gibidir yazı yazmak işi. Ben size Ajdar’dan yüz kat daha iyi şarkı söyleyebilen, okuldan tanıdığım şarkıcı arkadaşlarımın olduğu örneğini vereyim. Hatta Türkiye’de pek çok saçma sapan ünlü çıkıp şarkı söylüyor da, ben ne adamlar tanıdım, o sanatçıların hepsi yanında çocuk oyuncağı kalır. Babamı örnek verebilirim size. Adam profesyonel gitar çalar, sesi gerçekten de çok güzeldir, – hani babamdır diye demiyorum, gerçekten öyle – ama gelin görünüz ki, elin anormali Türkiye’de ünlü olabilmişken o ekmek parası için memurluk yapıyor.
Şimdi bana sistem adaletli diyene parmak veresim var.
Sık sık foruma yeni üyeler kaydoluyor ve sonra da hiç kaydolmamış gibi ortalıktan kayboluyorlar. Neden? Çünkü bir hikaye yayınlıyorlar, iki hikaye yayınlıyorlar, emeğin karşılığını alamayınca üçüncüde toz oluyorlar. Sık sık özel mesaj alırdım bir ara. “Şunu okuyup yorum yapar mısın?” gibilerinden. Ki o dönemleri ben de yaşadım bir ara, düzenli olarak Malkavian’ın tüm hikâyelerini okuyup kendisine özel mesaj yoluyla her hikayemi tek tek bildirdiğim bir dönem olmuştu. Pişman da değilim hani o hikâyeleri okuduğuma. Ama kendisine “Şunu da oku abi” gibilerinden özel mesaj attığım için – daha mesaj sayım yüz bile değildi – gerçekten de pişmanım. Tam bir liseli görüntüsü yayıyormuşum ortalığa.
Madam Vio bir ara ‘Cennet’in Anahtarları’ adlı hikayesini zorla okutmaya kalkmıştı bana. O kadar uzundu ki, erteleyebildiğim kadar ertelettim okuma işini. Ama sonunda iş tehdit seviyesine geldiğinde ve hikayeyi okuduğumda, “Oha lan kız harbi güzel yazmış” dediğimi hatırlıyorum. Önyargılardan uzaklaşıp her yazılan yazıyı forumda okumaya başlamam da bu olayla oldu zaten.
Yeni gelen üyelerin bazıları öyle mükemmel yazılar yazdılar ki, çoğunun sonraları ortalıktan kaybolması beni çok pis yaralamıştı. Arminass buna örnektir. Hani bu konuda çok isim vermek de etik değil, ama öyle yani.
Bugün bile hala samimi arkadaşlarımın bana “Gir şunu oku” dedikleri, ya da benim onlara aynını yaptığım bir gerçektir. Herkes emeğinin karşılığını alamıyor maalesef. Dedim ya, iş popülariteye bakıyor.
Cem Yılmaz’ın gösterilerine gidip, sazan gibi her şeye gülen bir takım insan vardır. Onların gülmesi genelde para ödedikleri içindir: “Parayı ödedim, boşa gitmesin, hadi güleyim.” Tamam, kaliteli espriler var da, eğer bir insan üç saniye arası gülerse bunun başka bir açıklaması yok. Benzer bir mantık da forumlarda var. Popüler bir üye foruma bir yazı yazıyorsa, “hemen girip okumalıyım” deriz. Okuduktan sonra da, kendimizi beğenmek zorunda hissederiz. “Sonuçta bunu o yazdı, mutlaka beğenmeliyim!” mantığı adı verilir buna. Buna yorumlar da dâhildir. E yani şimdi Mit’in emek harcamadan yazdığı iki kelimelik yorumla, X bir üyenin emek verdiği açıkça belli olan kaliteli hikâyesi bir mi? Değildir tabi.[*]İhsan abi senden örnek verdim de, alınmazsın umarım, örnek veriyorum sadece.[/*]
Hatta bazen öyle bir cıkını çıkarırlar ki bunun, yukarıdaki özgün yazı değil, aşağıdaki kısacık yorum yazarlık puanı alır. E kimse “ben bu konuda suçlu olabilirim” demeyecek şimdi. Doğruya doğru yani. Bunu okurken “yanlış aksettiriyor” diye düşünmek isteyenler çokça olacaktır çünkü işlerine gelmeyecek. Ama gerçekleri kabul etmek ve eleştirilere açık olmak da bir yerde lazım beyler. Başka türlü hiçbir şey gelişemez.
Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım. O popüler dediğimiz insanların hiçbiri, hiç yoktan oraya kadar çıkmadılar. Verdikleri emek diğerlerinden kat ve kat daha fazla olmuştur. Sonuçta ateş olmayan yerden duman çıkmıyor. Kendini ifade etmekle, konuşmakla, paylaşmakla ilgilidir popülarite. İnsanların “adam haklı beyler” demesini sağlamaktır. Kendin olmakla, özgün olmakla ilgili bir şeydir. Bu da doğuştan gelen bir yetenektir. Ama insanlar da ikiye ayrılırlar tabi, onu da belirtelim:
1) Popüler müzik guruplarını sırf popüler diye dinleyenler.
2) Popüler müzik guruplarını, kaliteli ve özgün buldukları için dinleyenler.
Ve çok ender görülen üçüncü bir tür daha vardır;
3) Popüler olmayan müzik guruplarını, kendince kaliteli buldukları için dinleyenler.
Benim forumdaki popüler olmayan üyelere – ve tabi kendime - bir tavsiyem olacaktır. Yılmayınız. “Yazılarım hiç beğenilmedi, beğenilmeyecek” mantığında değil, “Demek ki bu olmamış, bir sonraki daha güzel olacak” mantığında ilerleyiniz. Kimse durup dururken kazanmıyor saygınlığı, her işin bir raconu vardır. Bu işin de raconu kendimizi geliştirmek ve ümidimizi kaybetmemekten geçiyor.
Eski mesajlarıma bakıp da “Bunu ben mi yazmışım? Ne kadar kötü!” dediğim zamanlar oluyor, “Kendimi rezil etmişim” diye düşünerek üzülüyorum. Ama bunlar aynı zamanda benim geliştiğimin de kanıtı. Bu üzüntüm bu nedenle hep mutluluğa dönüşüyor bu yüzden.
[*]Çok sevgili Grikunduz ile konuşurken karar verdim bunu yazmaya. Kendisine ve fikirlerine teşekkürler.[/*]