Yıl 2312… Bilimsel ve teknolojik ilerlemenin ışığında insanlık, uzaydaki alanını genişletmiş ve birçok gezegene yayılmıştır. Merkür’ün Tanyeri şehrindeki beklenmedik bir ölümü izleyen sıradışı olaylar, Swan Er Hong’un hayatını değiştirecek ve insanlığı bekleyen tehlikeli geleceğin adımlarını hızlandıracaktır.
Mars Üçlemesi’yle tanıdığımız ödüllü yazar Kim Stanley Robinson’ın politika, cinsiyet ve insan doğası gibi kavramları uzay gemileri, yapay zekâ ve uzak gezegenlerle buluşturduğu 2312, okura alegorik bir evrenin kapılarını aralıyor. (Tanıtım Bülteninden)
Çevirmen: M. İhsan Tatari
Düzelti: Emre Aygün
Yayına Hazırlayan: Ömer Ezer
Ekim 2016 (İthaki Yayınları)
Bilimkurgu Klasikleri içerisinde değil belki ama dikkat çeken bir kitap bu ayın 21'inde bizlerle olacak: Kim Stanley Robinson'dan 2312.
Jeff Vandermeer'in Harikalar kitabında kendisinden kısaca bahsedilmişti. "Gezegenler arasındaki entrikaları konu edinen epik bilimkurgu" olarak tanımlamıştı kitabı. Romantizmde işin içinde. 520 sayfa olması gözümü korkuttu biraz :)
Çevirmen olarak kimleri görüyorum: M. İhsan Tatari
Üstelik editörlerden biri de kendisi.
Bilimkurgu Klasikleri içerisinde değil belki ama dikkat çeken bir kitap bu ayın 21'inde bizlerle olacak: Kim Stanley Robinson'dan 2312.
Jeff Vandermeer'in Harikalar kitabında kendisinden kısaca bahsedilmişti. "Gezegenler arasındaki entrikaları konu edinen epik bilimkurgu" olarak tanımlamıştı kitabı. Romantizmde işin içinde. 520 sayfa olması gözümü korkuttu biraz :)
Çevirmen olarak kimleri görüyorum: M. İhsan Tatari
Üstelik editörlerden biri de kendisi.
Sonunda... :) Geçen yılın 8 ayını bu kitabı çevirmeye harcadım. Çok zor bir çalışmaydı benim için. Editörlüğü de neredeyse bir o kadar sürdü, bayağı bekletti. Editörü Ömer Ezer'miş bu arada, karışıklık olmasın.
Kitabın bendeki baskısı 776 sayfaydı bu arada. Büyük ebat mı basılıyor acaba bizde? 500 küsura indiğine göre. Şimdiden keyifli okumalar herkese.
Bir anlığına, böyle başlık açmış mıydım sorunsalı yaşadım :D
Ne çektin be Ihsan abi. Bittiğine ben sevindim resmen. :)
2312 - Kim Stanley Robinson
İlk 30 sayfayı bitirdim. Giriş kısmı ayrı inceleme konusu. Bilimi kullanarak, Merkür'e gidip gelmiş gezgin gibi aktarılmış. Bilimsel veri, deneyimlerin yarattığı duygusal tecrübeleri hor gören soğukluktan uzak. "Ne ilginç yermiş, nasıl da farklı bir kültür gelişmiş." dedim. Şehirleriyle birlikte hareket eden Güneşgezerler; çevreyi sanat eseri olarak şekillendirme; kültürün bilimsel atılımlar ile olan bağının birer örneği gibi.
Şehrin raylar üstünde yürümesini sağlayan mekanizmanın genleşme özelliği gibi basit bir temel üstüne dayanması hoşuma gitti.
Okumaya devam.
Ben de diyorum ne oluyor? Acaba fuara mı çektiler tüm stoku diye düşündüm hatta. Bu kadar kısa sürede o kadar satması imkânsız çünkü. Yine de inşallah ikinci baskıyı görür tabiğğğğ...
Bu arada İdefix'e bakılırsa "Kızıl Mars" Kabalcı tarafından tekrar basılıyor. Stoklara giriş tarihi 29 Kasım. Serinin telif hakları hâlâ ellerinde mi, gerisi gelir mi, yoksa nemalanmak mı istiyorlar yakında belli olur.
Bilimkurgu romanlarına bayılırım ve genelde su gibi içip kısa sürede sonunu getiririm. Ancak bu kitapta ağır giden birşeyler vardı. Çeviri sanki bir öğrencinin ingilizce makaleyi ne söylendiğini anlamadan Türkçe'ye çevirmesi gibi bir his bırakıyor. Ayrıca yayınevine ilettiğim bir husus da bölümler arasındaki alıntılar, listeler gibi kısımların anlaşılmaz, birbiriyle bağ kuramayacağınız ve okumayı zorlaştıracak başı sonu olmayan cümlelerden oluşması. Kitabın ilk çeyreğinden sonra bu kısımları atladım. Daha önce Sürü, Limit gibi 1000 sayfa üzeri bilim kurgu romanlarını bir solukta okumuşken bu kitabı sırf yarım bırakmamak adına ve zoraki bir merakla okudum.
Çevirmene "Kitabı iyi çevirememişsin sonu havada kalmış." diyen okurlar gördü bu gözler. "Tamam da yazar sonunu öyle yazmış," deyince de, "Olsun, çevirmen olarak o sonu tamamlamak senin görevin," deyip saatlerce ağız dalaşına girmesi de cabası.
Konuyla pek alakalı olmasa da, bir de şu yıllar ilerledikce bilimkurgu ve distopyanın soft a kayması yok mu :( Distopya denilence akla ilk olarak Açlık Oyunları ve türevleri gelen büyük bir güruhun olması, eskilerin yabana atılması (çoğu zaman da "akıcı değil" argümanı ile) üzüyor insanı.
İhsan abi, o notlar olmasa bazı göndermeleri anlamazdım bile :) Böyle bir eserin çevirisinin ne kadar zor olduğunu okuyanlar anlar ve çevirirken ne terler döküldüğünün de çok az kısmını :D
Tahminim doğruysa, şikayet edilen "başı sonu olmayan cümleler" romanın sonunda gayet mantıklı bir yere bağlanıyor. Türün belli başlı anlatım kalıpları olduğu farz edilerek mi böyle yorumlanmış acaba :uww?
Fırtınakıran'ın da dediği gibi, "Çok bilimkurgu okuyorum"dan kastı bilimkurgu sosu verilmiş genç yetişkin kitaplarıysa arkadaşa ağır gelmiş olabilir bu roman. Ya da "bir yerden sonra bu bölümleri okumayı bıraktım" cümlesi de bize ihtiyacımız olan tüm cevabı veriyor olabilir tabii :)
Ama... sadece onlarla sınırlı kalıp diğerlerini okumamaları, "Açlık Oyunları gelmiş geçmiş en iyi bilimkurgudur!!!" demeleri sıkıntı :)
Goodreads'te rastladığım enteresan bir 2312 yorumu:
D... (2 Yıldız)AlıntıBilimkurgu romanlarına bayılırım ve genelde su gibi içip kısa sürede sonunu getiririm. Ancak bu kitapta ağır giden birşeyler vardı. Çeviri sanki bir öğrencinin ingilizce makaleyi ne söylendiğini anlamadan Türkçe'ye çevirmesi gibi bir his bırakıyor. Ayrıca yayınevine ilettiğim bir husus da bölümler arasındaki alıntılar, listeler gibi kısımların anlaşılmaz, birbiriyle bağ kuramayacağınız ve okumayı zorlaştıracak başı sonu olmayan cümlelerden oluşması. Kitabın ilk çeyreğinden sonra bu kısımları atladım. Daha önce Sürü, Limit gibi 1000 sayfa üzeri bilim kurgu romanlarını bir solukta okumuşken bu kitabı sırf yarım bırakmamak adına ve zoraki bir merakla okudum.
Şimdi çeviri hakkında yorum yapmak bana düşmez, en nihayetinde bilim adamı değilim. Bazı şeyleri hakikaten anlamadığım için çeşitli bilim sitelerinde saatler harcayıp konuyu az çok kavramaya çalışarak çevirmiştim çünkü. Konuya hâkim biri için okuduğu metin yetersiz gelebilir. Ama şu "yayınevine ilettiği husus" kısmını çok merak ettim :D "Alıntılar, listeler gibi kısımların anlaşılmaz, birbiriyle bağ kuramayacağınız ve okumayı zorlaştıracak başı sonu olmayan cümlelerden oluşması." Yani ne bekliyormuş tam olarak, anlamadım. Bu kısımlar kitabın orijinalinde böyle zaten. O kısımları kesip atmamızı mı tercih ediyormuş? Yoksa benim çevirim yüzünden mi öyle anlaşılmaz olduğunu düşünüyor acaba? :D Gerçekten çok merak ettim ne dediğini...
Bazı insanlar tuhaf...