Kayıt Ol

Corn Island (2014)

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Corn Island (2014)
« : 07 Mayıs 2015, 21:08:13 »

Başrolünde İlyas Salman’nın rol aldığı, Gürcü yönetmen Giorgi Ovaşvili’nin yönettiği 2014 yapımı bir film Mısır Adası. Orijinal ismi Simindis kundzuli'dir. Film, Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde Kristal Küre ödülü almıştır. Ve nihayet izleme şansına erişebildim.

Başrolünde İlyas Salman’ın olmasından dolayı fazlasıyla heyecanlıydım. Böyle büyük oyuncuların belli bir yaştan sonra saçma sapan Türk piyasasında (sinema) güzel bir yerlere gelemeyeceği çok açık zaten. Neymiş Salman hep aynı rolü oynuyormuş, e o zaman yaz adam gibi bir şey, neyse uzatmayayım.

Her yıl şiddetli bahar yağmurlarıyla birlikte verimli adacıkların oluştuğu yerde köylü insanlar bu toprakları değerlendirmek için toprağa mısır ekerler. Abhaz olan Yaşlı adam (İlyas Salman) Gürcistan ile Abhazya arasındaki tarafsız bölgede kalan bir adaya sandalıyla gelir. Toprağı ve adayı inceledikten sonra malzemeler, aletler ve kız torunu (Mariam Buturishvili) ile birlikte adaya geri dönerek çalışmaya başlar.

Öncelikle kendilerine tavanı sazlarla kaplı ahşap bir ev inşa ederler. Ardından toprağı kazıp mısır ektikten sonra her gün bakımını üstlenirler. Kız yiyecek ve temel gereksinimleri karşılamak amacıyla arada sandalla köye gidip gelir.


Bir gün mısır tarlasında yaralı bir Gürcü askeri bulurlar. Diğer askerlerin aradığı bu Gürcüyü koruyup beslerler. Kız torun ise cinsel kimliğini tanıma sürecindedir ve bu yüzden çevredeki askerlerin ilgisini çekmektedir. Tüm bu süreçte önemli olan tek şey ise iyi bir hasat kaldırabilmektir, elbette doğa izin verirse.

Bir anlamda insanın insan olma sürecini veya zaman çağlarını nasıl atladığını filmde görüyoruz. İnsanın doğayı tanıması ardından kendisini. Avlanma, ardından inşa, barınma ve tarım kültürüne geçişi. Süreç boyunca bireysel etkileşimlerle birlikte tarafların ve tabuların oluşmasını görüyoruz. Filmin sonunda her şeyi belirleyenin yine doğa olması ise gayet makul bir sonuç.

Film, çok az diyalog bulunduruyor. Tüm süre boyunca doğanın yalın sesleri ve basit sade müzikler var. Kulağınız doğanın o saf seslerine o kadar alışıyor ki, bir süre sonra gelen insanların diyalogları bunun karşısında yapay kalabiliyor. Manzaralar ise tam çerçevelikler. Görüntüler eşliğinde işleyişin muhteşemliği sayesinde doğa bir anlatıcı rolüne soyunmuş adeta.


Oyunculuk olarak İlyas Salman’a bir kez daha hayran kaldım. Mariam Buturishvili’de çok iyiydi. Kendisini fiziksel ve duygusal olarak Sansa Stark’a benzettim. Ayrıca Abhaz subayı rolünde ise Tamer Levent gibi usta bir isim vardı.

Sanat filmi olarak değerlendireceğimiz bir türde yer alan film, her ne kadar katmanlı ve cesur bir senaryo ortaya koyamamış olsa da iyi oyunculukları ve akıcılığıyla izlemeye fazlasıyla değer diye düşünüyorum. Türe yakınsanız bir bakın derim.

7/10