Bölüm 2 - Gece'ye Gülümse
Friella onu aynı çayırda buldu. Burayı sevmişti anlaşılan. Ama onun gibi biri, bizzat Karanlık'ın Hükümdarı tarafından seçilmiş bir varis için bir çayır… Çok sıradandı. Yanlış bir seçim mi yapmıştı acaba? O kız bir hata mıydı? Bunu öğrenecekti. Friella sırtını dikleştirdi, meclis bugün toplanmayacaktı. Ah, harika! Kız buraya geleli sadece on üç gece olmuştu ve henüz sadece Ruin, Alamir ve Friella ile ilgili kısa bilgileri biliyordu. Ona her şeyi açıklamak zor olacaktı. Hele de önceki seçimleri gibi güçlü fakat budalaysa her şey iyice karışacaktı. Saçlarını savurup kızın yanına gitti. Kız onu görünce sırıtarak el salladı. Hala saf mıydı, merak ediyordu Friella. Muhtemelen öyleydi çünkü karşısındakinin onu Karanlık'a kabul eden sevecen Friella değil de hükümdarı olan Yasemin Kraliçe olduğunu fark edememişti.
“Ayağa kalk,” diye emretti Friella güçlü sesiyle. Artık arkadaş havasını çoktan geçmişlerdi. Şu an onun karşısında güçlü ve mağrur bir kraliçe duruyordu. Kız önce irkildi ama bir şey söylemeden ayağa kalktı. Temkinli gözlerle Friella’yı süzüyordu.
Güzel, diye düşündü,
değişikliklerden şüphe etmeyi öğrenmiş. “Eğitimine hemen şimdi başlıyoruz.” “Başlayalım. Ben hazırım.” Kızın sesi güçlü, omuzları dik, duruşu sağlamdı. Korkmamıştı. Gereklerini yerine getirecekti.
“Eğitimin sekiz aşamadan meydana gelecek. İlk altı aşama Karanlık’a hükmetmen için sahip olman gereken özelliklerin zihnine kazınmasıyla ilgili olacak.” “Eğitimin altı aşamalı olduğunu söylemiştin.” “Seni fazladan eğiteceğim. Daha dayanıklı daha güçlü olmanı istiyorum.” Friella bile neden böyle bir karar verdiğini bilmiyordu. Kraliçe olmak için gereken altı şartı yerine getirebileceğinden bile emin değilken neden fazladan iki eğitim daha eklemişti? Karar vermişti ama bir kere ve kendi öğretilerinden, eğitimlerinden bildiği, zihnine kazınanlardan biri de bir kraliçenin asla yolundan dönmeyeceğiydi. Bu yüzden Karanlık da bir kraliyet ailesi yoktu, kraliçe olacak kişi bunu hak ederek başa geçmek zorundaydı. İyi biliyordu Friella, kendinden önceki kraliçenin anlattığı kadarıyla o eğitimleri tamamlayana kadar sayısız kız ölmüştü bu eğitimlerde. Peki öyleyse, neden fazladan eğitim koyuyordu Friella?
“Pekâlâ. Anlaşılan dün her şeyi kabul ediyorum derken biraz aceleci davranmışım.” “Pes mi edeceksin?” Friella bunu o kadar alaycı bir şekilde sormuştu ki kızın kaşları çatıldı.
“Ben korkak değilim,” dedi kız sert bir sesle.
“Başlayalım!” Friella küçümsemeyle kızı süzdü.
“Cesursun küçük kız,” dedi.
“Ama yeterince cesur musun acaba?” “Senin tatmin olacağından çok daha cesurum! Sakın beni küçümseme.” “Hah! Bakalım ne kadar dayanabileceksin!” Friella çayırın sonuna doğru yürümeye başlarken soğuk bir rüzgarın saçlarını savurduğunu ve kalbine dokunduğunu hissetti. O henüz bilmiyordu ancak sadece onun kalbine dokunan bu soğuk rüzgarın içinde taşıdığı buz parçaları aslında korkunun ilk işaretleriydi... Uçurumdan Karanlık'a bakarken aslında çayırın oldukça iyi bir eğitim yeri olduğunu düşündü. Saray, Gül Bahçeleri ve Çağlayan’ı eksiksiz görebildiği yegâne yer bu çayırın sonundaki uçurumdu.
“Buraya geleli on üç gece geçirdin. Neler fark ettin?” “Burada Güneş doğmuyor,” dedi kız yavaşça.
“Günlerin akışı Beyaz Ay ve Kara Ay’ın hareketlerine göre belirliyorsunuz.” “Başka?” “Saray şu ilerideki akarsu, ters taraftaki güllerin tam ortasında kalıyor,” kız bahsettiği yerleri işaret etmeye başladı.
"Ama şehir göremeyeceğim kadar uzakta, karanlıkta. İnsanlardan neden bu kadar ayrı?" diye sordu kız kaşlarını çatarak. Bu onu rahatsız etmişti. Halk olmazsa bir krallığın ne anlamı kalırdı ki?
“Oralar sıradan akarsu ve zavallı güllerden oluşan bölgeler değil,” diye tısladı kadın, sorduğu soruyu görmezden gelerek. Friella insanların gereksiz olduğunu düşünüyordu çünkü. Bakılması gereken bir yükümlülük... Gücünün kaynağı onlar değildi. Onlar sadece Karanlık'a sığınmış bir avuç evsizdi.
“Benim için sıradan,” dedi kız omuz silkerek. Sonuçta kimse ona buraların özelliğini anlatmamıştı. Nereden bilebilirdi ki? Hepsinden önemlisi Friella'nın neden sorusuna cevap vermediğini öğrenmek istiyordu
ama ısrar etmedi. Nasıl olsa kısa bir süre sonra gizli kalan her şey ortaya çıkardı.
“Orası,” dedi kadın uzaktaki akarsuyu işaret ederek.
“Çağlayan. Orası bizim için en önemli mekândır. Karanlık oradan doğup büyür.” Tersi yöndeki gülleri işaret ederek,
“Orası ise; insanlığın gerçekleridir. Gözyaşının bir parçasından oluşur güller. Kan ile büyür, acı ile olgunlaşır.” Friella’nın güçlü sesi etraftaki bütün seslerin silinmesine sebep olmuştu. Kanat çırpan bir kuşun sesinden tutun, rüzgârın sesine kadar... Genç kız ondaki gücü hissediyordu.
“Her neyse,” dedi kız rahatsız bir tavırla.
“Eğitme geçsek?” “Madem bu kadar çok istiyorsun, peki.” Friella kıza doğru döndü. Gözlerini kırpmadan ona bakıyordu.
“İlk altı aşamadan sağ çıkmayı başarır ve gereken performansı sergilemiş olursan, gelecekte benim yerime geçeceksin. Şimdi söyle;" dedi güçlü sesi ve ifadesiz suratıyla. Bir kraliçenin mağrur silueti doldurmuştu yeri, göğü ve her şey sorunun ardındaki kapıda başlıyordu.
"Bir insanı kraliçe yapacak özellik nedir?” Kız güç demeyi düşündü. Ama doğru cevap bu değildi. Neydi peki cevap? Güven? Sadakat? Hayır, hayır! Bunların hiçbiri değildi.
“Onur,” dedi kız güçlü bir sesle.
“Bir insan her şeyden önce onurlu olmalıdır. Güçlü olabilirsin ama onursuz biriysen beş para etmezsin.” Friella baştan aşağı kızı süzdü. Güç demesini beklemişti. Ya da belki sadakat… Aslında cevabı bulmasını bile beklemiyordu. Ama bulmuştu. Hem de duraksamadan. Bu kız diğerlerinden farklı olacaktı ve bunu bilinçsizce verdiği fazladan eğitim kararıyla bile biliyordu.
“Madem öyle işte ilk dersin. Karanlık onurludur. Bu ders beynine kazınacak. Sana işkence edilecek. Eğer canlı çıkarsan, yani sınavı geçersen, güce ve özgürlüğüne bir adım daha yaklaşırsın.” Friella döndü ve kızı geride bırakarak uzaklaşmaya başladı. Çayırdan çıkar çıkmaz, hayat eski akışına dönmüştü. Genç kızın acı çığlıkları o an başlamıştı.
Rüzgâr, kızın haykırışlarına eşlik edercesine şarkı söylüyordu. Friella gülümsedi. Buz gibi rüzgar tekrar saçlarını havalandırırken kendini sakinleştirdi. Bu kız doğru varis olamazdı. Tahtı terk etmek zorunda kalmasına imkân yoktu.
Karanlık'ın acımasız kışını haber veren ilk kar Yasemin Kraliçe'nin son adımını attığı yere düştü ancak o an için kimse bunu fark etmedi.