22
« : 07 Temmuz 2015, 01:25:39 »
Nizura'yla beraber yüreğin merkezinden ayrılırken "Shali iyidir, aklı kıvrak ve yetenekli. Üstelik, oda senin gibi kirlenmişlerden. Belki de onu seçmen Mirdakhar'ın isteğidir." diye açıkladı.
Karmaşık bir pazar yerine benzettiğim alanda kolaylıkla ilerlerken, ona yetişmek için neredeyse yanında koşmak zorunda kalıyordum.
"Neden bana kirlenmiş diyorsun. Kötü kokmuyorum ki"
Nİizura içten bir kahkaha attı. "Artık sahibin Shali. Cevaplarını ondan alacaksın."
Shali' nin kim olduğuna dair merakım iyice artmıştı. Sürüye kabul edildikten sonra, genç bir kadın, büyükçe bir sandıkla açıklığa gelmiş ve içindeki tahtadan yapılma minik nesnelerden birini seçmemi istemişti. Hepsi birbirinden hoş detaylara sahip, minik mızraklar, baltalar, kurt kafaları ve pek çok şeklin arasında, simsiyah bir parça dikkatimi çekmişti. Diğerleri gibi incelikle, özenerek yapılmamıştı. İri bir yüzük gibi duran çemberi elime aldığımda, göründüğünden daha ağır olduğunu hissetmiştim. Bir şekilde beni çeken yanı farklı oluşuydu. Çemberin içindeki boşluk adeta kaybolan anılarım gibiydi ve rengindeki siyah ise etrafımı saran korkularımdı . Karar verip seçtikten sonraysa sahibim belli olmuştu. Onların sahip kelimesini, usta yada eğitmen anlamında kullandıklarını düşünüyordum.
Çok geçmeden Shali' yi kendisine yeni bir kürk pelerin seçerken buldu hayal ettiğim biri gibi görünmüyordu. En fazla on beş yaşlarındaki kız benden birazcık uzundu. Şimdiye kadar gördüğüm on yaşından büyük herkesin benden uzun olduğu düşünüldüğünde kısa boylu sayılabilirdi. Sarışın değil tamamen kızıl saçlıydı. Şaşırtıcı derecede kıvırcık olan saçları, bukleler halinde omuzlarının biraz altına iniyordu.
Nizura beni işaret ederek "Kayra sahibi olarak seni seçti kızım. Onun olduğu heryerde sesleri kullanarak konuşacaksın." dedi.
Shali'nin böyle birşeyi hiç beklemediği yüzünden okunuyordu. "Yaşlı ana uygun görüyorsa kabulumdür." diye cevapladı.
" Uygundur. İkinizin de birbirinizden memnun kalacağına inanıyorum. Artık gitmem gerek."
Nizura başka tek kelime etmeden yanımızdan hızla uzaklaşırken, acaba kaç yaşındadır diye düşündüm. Herkezin ona ana diye hitab etmesi, düşündüğümden daha yaşlı olabileceği izlenimi uyandırmıştı.
Shali "Bütün gün, öyle kıyıya vurmuş balık gibi duracakmısın, yoksa yerdeki çıkınları taşımama yardım eder misin?" diye seslenince daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
"Şeyy elbette yardım ederim." diye ağzımda geveleyerek farklı boyutlardaki üç çantayı almak üzere eğildim. İçlerinden biri sürekli hareket etmekteydi. Diğer iki çantayı sırtıma astıktan sonra tedirgin bir şekilde üçüncü çantayı elime aldım. İçinde ne olduğunu bilmediğimden olabildiğince kendimden uzak tutmaya çalışıyordum.
Shali başka bir şey demeden, meydanın karmaşasından uzaklaşmaya başladı. Bir an ne yapacağımı bilemeden geride kaldıktan sonra arkasından takip etmeye başladım. Meydan gittikçe daha kalabalıklaşmıştı. Her yerde ayrı bir koşuşturmaca göze çarpıyordu ve dar yürüyüş yollarında ilerkemekte zorluk çekiyordum.
"Benimlemi kalmak istersin yoksa senin gibi yavrulara ayrılmış yerlerde mi." diye sordu.
"Aralarında ne fark var."
"Aralarında şu fark var, eğer yavrularla kalırsan sana bir yavru gibi davranıp bakarlar ve müsait olduğum zamanlar gelip seni alır öğretirim, benimle kalırsan her dediğimi her zaman yapmak zorunda kalırsın ama her zaman sana cevap vermekle yükümlü olduğum için daha çabuk öğrenirsin."
Herşeyi daha çabuk öğrenme isteğim tereddüt etmeden Shali ile kalmayı seçmeme neden oldu. Bu cevabımın onu memnun edeceğini düşünüyordum fakat olumlu yada olumsuz birşey belli etmedi. Nizura' nın ayak üstü anlattığı seviyeleri düşünerek "Ne zaman bir köpek olabilirim?" diye sordum.
Shali bir an durup öfkeli gözlerle bana bakarak "Köpek bakıcısına benzer bir halim mi var? " diye sordu.
Ne cevap vereceğimi bilemedim. İlk günden kötü bir başlangıç yapmak istemiyordum. Aslında şuan istediğim tek şey sıcak bir yemekti. Dışarıda geçirdiğim zaman arttıkça kürklü giysilerimin sağladığı sıcaklık giderek azalıyordu.
Bir an sonra gözlerinde beliren öfke silinerek anlayışla "Üzgünüm bir yeni doğan olduğun aklımdan çıkmış. Herşeye en baştan başlıyacağız. İlk önce seni besleyelimde kafandan yemek düşünceleri çıksın." dedi.
"Nereye gidiyoruz."
"En dış halkaya. Yanımda kalmak istediğine göre barınağımı görme vaktin geldi."
"Kirlenmiş olduğun için mi en dış halkada kalıyorsun."
"Hayır, buz kurdu olduğum için en dış halkada kalıyorum."
O sırada sekizinci halkayı oluşturan evlerin sınırına varmıştık. Sabah karşılaştığım küçük çocuk yanındaki kalabalığa beni işaret ediyordu. Gruptakilerin en irisi önümüzü keserek bizi durdurup küçümser bir şekilde ikimize baktı. Yüzünde yeni yeni tüyler belirmeye başlamış iri yarı çocuk on altı yaşlarında gösteriyordu. Elinde oldukça uzun bir mızrak tutmaktaydı.
"Duyduğuma göre yeni köpeğin mağara kuşu kadar körmüş ve sadece seslerle konuşabiliyormuş." dedi ve etrafındaki arkadaşlarının destekleyici kahkahalarıyla daha dik durmaya başladı.
Shali aldırmadan yanından yoluna devam etmek istesede o bir adım yana geçerek yine engel oldu.
"Yolumdan çekil yavru Dogo. Yoksa Taruth'un sana bir kurtla yavru arasındaki farkı öğretmesini isterim. Şimdi gidip kardan yapılma rakiplerinle savaş."
Dogo bir an daha meydan okurcasına durduktan sonra yana çekilip geçmemize izin verirken "İki gün sonra Shali. O zaman bu tavırlarından pişman olacaksın." diye tehdit etti.
Daha ilk karşılaşmamız olduğu halde Dogo' dan hoşlanmamıştım fakat yapabilecek yada söyleyecek birşey bulamadım. Ortama okadar yabancıydım ki kendimi sapsarı bir menekşe bahçesinde, tek başına kalmış farklı türden bir çiçek gibi düşündüm. Her adımda adeta daha çok göze batıyordum. Sonunda en dış halkaya vardığımızda on dört halka saymıştım. Herbiri eşit aralıklarla dizilmiş kulübelerden Shali' ninkine ulaştığımızda kapıdaki işaret dikkatimi çekti. Sandıktan çektiğim ve şu an cebimde olan siyah halkanın aynısı kapıda asılıydı. Dikkatimi bu noktaya verdiğimde ise her kapının üstünde o minyatür şekillerden farklı birinin bulunduğunu görünce şekillerin bir tür kişiye ait arma olduğunu anladım.
Evin içerisi oldukça sadeydi. Tek bir odadan oluşuyordu. Üçtane yatak vardı ve hepsi yan yana diziliydi. Her yatağın başucunda çekmeceli yüksek bir dolap bulunuyordu. Bir büyük masa, üç sandalye ve tam ortada içi su dolu çelik bir kap. Yaşlı ana Nizura'nın kulübesinden hiç bir farkı yoktu. Tüm eşyalar ve hatta bu eşyaların oda içindeki yerleri bile aynıydı.
"Çantaları masaya bırakabilirsin."
Sonunda sürekli kımıldanıp duran çantadan kurtulma fırsatı bulduğuma sevinerek, sırtımda asılı diğer iki çantayla beraber masaya bırakırken "İçinde ne var" diye sordum.
"Tavşan"
"Neden çantanda bir tavşan taşıyorsun ki?"
Dalga geçip geçmediğimi anlamak istercesine gözlerini üzerime dikti. Sonunda ciddi olduğuma inanarak "Yemek için tabikide" diye cevapladı. Konuşması Nizura'nın aksine akıcı ve düzgündü.
Kahvaltıda tavşan yiyecek olma düşüncesi çok garip gelmişti. Alışık olduğum kahvaltı tarzının dışındaydı. Peki ama ben nasıl bir kahvaltıya alışkındım. Daha önce yaptığım herhangi bir kahvaltıyı hatırlamaya çalıştıysamda gözümde böyle bir anı canlanmadı. Yinede kahvaltı diyince aklıma çörekler, sıcak ekmek, tere yağı, peynir , bal gibi şeyler geliyordu ve tavşan bu listenin son sırasında bile yer almamaktaydı. Ben bunları düşünürken kapı çalındı ve cevap beklemeden içeri tombul bir kadın gelip beni ve Shali' yi adeta görmezden gelerek içinde tavşanın olduğu çantayı alıp geldiği hızla ortadan kayboldu.
"Pişiriciler" diye açıkladı Shali.
Konuyu değiştirmek isteyerek "Eğitime ne zaman başlıyacağız?" diye sordum.
"Şu anda bile eğitiliyorsun. Bak pişiricileri öğrettim sana." dedi sertçe. Sonra ise içten bi gülümsemeyle "Şaka yaptım" dedi.
"Bir an çantadakinin tavşan olduğunuda öğrettim diyeceğini sanmıştım" derken bende kendimi tutamayıp gülümsedim.
"Bak oda doğru. Bunu hiç düşünmemiştim."
"İlk ders nezaman gerçekten."
Shali bir süre daha gülmeye devam edip sonra ciddileşerek "Pekala Kayra ilk dersin değişmez üç kural. Bunlardan en önemlisi ne kadar üşürsen üşü asla ayaz diş sınırları içinde ateş yakmayacaksın ve eğer dışarıda ateş yakarsan yanında kimseyle konuşmayacaksın. İkincisi özel olarak görevlendirilmişler hariç herkes günün son yemeğini sürü ile yemek zorundadır ve sonuncusu başka bir sürüye asla bilgi vermeyeceksin. Bunlardan tek birine dahi uymazsan sürüden atılırsın."
Yüzündeki ifadeyi görmesem Shali' nin benimle yine dalga geçtiğini düşürdüm ancak onun delici mavi bakışları karşısında bu üç kuralı aklımın bir köşesine büyük harflerle yazdım. Ardından Shali yine o şakacı tavrına bürünerek bana kurtlar ve köpekler arasındaki farkları ve pelerinlerin gösterdiği seviyeleri yüzeysel olarak anlattı. Okadar çok sınıf vardı ki bir süre sonra sıkılıp ipin ucunu kaçırdım ve anlıyormuş taklidi yapmaya başladım. Sonunda kapı çalınıp aynı şişman kadın üzerinde dumanları tüten bir kapla içeri girdiğindeyse resmen sıkıcı dersten kurtulup yemek yiyeceğim için seviniyordum. Öyle acıkmıştım ki kızarmış etin kokusu kahvaltıda düşündüğüm tüm diğer yiyeceklere dair beklentilerimi bir çırpıda siliverdi..