Öncelikle hikaye için hislerimi iyi ifade eden bir sözcük varsa o da "dokunaklı."
İçime işledi benim. Hayal senin hayalin ve güzel bir hayal, yargılar, gerçekler ve ayrıntılar seni çağrıştırıyor yani. Ama onları başkasına da hissettirmeye başarmışsın. Daha güzel tarafı da bu. Bir insan olarak kahraman, normal biri olarak... Bu yaklaşımı beğendim bir defa ben öyküde. Bir de sonu çok güzel bağlamışsın masalsı olmasına rağmen klasik bir son olmaması güzel.
Gerçek kahramanların gerçek hayatlarının olduğunu hatırlamak güzel oldu bir de. İnsan geçmişte olsun bugün olsun yaşayan büyük kimselerin de bizim gibi etten kemikten kimseler olduğunu unutabiliyor. 80 den bir gün önce habersizce yurt dışına çıkıp bir daha geri dönemeyen bir devrimciyle tanışma fırsatım olmuştu. Adamın dediği bir sözü getirdin aklıma. "İdealizm evlenince biter. Dünyayı değiştirme arzusu, insan evlenip de, bırak dünyayı, eşi ile 3 yaşındaki çocuğunu biraz olsun değiştiremeyeceğini anlayınca sona erer." demişti adam
Şu hikayeyi okumasam hala o yenik silahşörün fikirleri tartışmasız bir referans olacaktı kafamda sanırım. İnsan aradan geçen tüm zamana ve başından geçen tüm olaylara rağmen eski ben i koruyabiliyorsa durum o kadar da kötü değil demektir belki de.
Bir sabit fikirden daha kurtuldum, Allah ne muradın varsa versin
Ayrıca söylemesem çatlarım, hikayenin ismini ilk gördüğüm zaman "Allah! Bizim Hazal çamaşır yıkatacak erkek adama şimdi." deyip hayıflanmıştım.
Zira kendi babam yıkıyor asıyor zaman zaman ama ben görmezlikten geliyorum. Ehehe.
Neyse bir süre böyle etrafında gezindim hikayenin yorumları okudum falan o yüzden. Uzaktan bir dal parçasıyla dürttüm ara ara. Ama okuyup yanıldığımı gördüğüm iyi oldu. Gerçi bu bizim evdeki çamaşır vardiyası gerçeğini değiştirmez.
Allah sonumuzu hayır etsin