Mombasi kırılan koluna ve ve yeni doğmuş bir bebeğin serçe parmağın uzunluğundaki dikenli siyah bir sopayla vücudunun her yerine aldığı darbelere hiç aldırmadan,geniş ağzı kulaklarına varırcasına gülümsüyordu.Ve şu anda onu hiçbir şeyin mutsuz edemeyeceğini düşünüyordu.Mombasi bir an neler olduğunu tekrar anımsadı;
Ayak sesleri ve konuşmaların sesi arttıkça Mombasi’nin korkusu da artıyordu.Mombasi birkaç saniye gözlerini kapattı ve açtığında iki tane adamın yüzüne doğru eğilmiş ona baktığını gördü.Bunlardan biri hafif gülümsüyorken diğeri ise aşırı derecede.Mombasi somurtan adamı bir yerden tanıyordu fakat şu anda aklına gelmiyordu.Mombasi gülümseye adamın yüzüne baktı ve yüz şeklini aklına kazıdı çünkü eğer buradan bir gün kurtulursa bu adamdan kesinlikle intikam alacaktı.Bu adam;Beyaz saçları arasında yoğun bir şekilde siyah saç bulunan,yüzü küçük buna rağmen alnı oldukça açıktı.Üstelik yüz hatlarının neredeyse hiç görülmemesi onun genç olduğunu gösterirdi.Bu adamın gözleri bir ot kadar yeşildi aynı zamanda,o kadar sert bakıyordu ki Mombasi sadece bakışlarından korkmuştu bu adamın.Ya fiili olarak?O zamanda bu kadar korkunç muydu?Mombasi içinden “bu sefer öldürecekler sanırım” diyordu.Mombasi ardından kafasını diğer adama çevirdi.Bu adamı nerden tanıyordu hatırlamıyordu fakat gardiyan yada ona işkence eden insanlardan olmadığına emindi.Bu adam;Kıvırcık siyah saçlı,saçlarından daha da siyah kaşa ve sakala sahip bir adamdı.Mombasi’nin içinden gülmek geldi çünkü bu adam biraz daha yanarsa tam bir zenci olacaktı.Somurtması ve olanca ciddilini takınarak o kömür siyahı gözlerini Mombasi’den ayırmayışı Mombasi’nin korkusunu katlasa da bu adam sanki biraz da merhametli bakıyordu.Bu sessizlik ise Mombasi’yi tamamen çileden çıkarıyordu.En sonunda yeşil gözlü adam sessizliği bozdu,
-Mombasi,şimdi eğer konuşmazsan bu işkence uzmanı adam sana aklının alabileceği en büyük işkenceleri yapacak bu yüzden bence konuşmaya başla bile çünkü konuşmadığın yer saniye aleyhine işliyor ve gittikçe benim bile yapacak hiçbir şey kalmamaya başlıyor.
Mombasi bu sözlerden sonra bir süre daldı.Aynen tahmin ettiği gibi olmuştu.Ve Mombasi bu adamların,onu hayatında bezdirecek kadar kötü insanlar olduğu bakışlarında fark etmişti.Artık o da kimin ne olduğunu anlayabiliyordu çünkü dünyanın en büyük ordusunu yönetmek hiç de kolay olmazdı aksi takdirde.Mombasi zaten bu adamların bakışlarında bile korkmuştu ki yapacakları işkenceden aşırı korkuyordu.Ve belki de yaşamının en önemli kararını vererek,
-Tamam konuşacağım fakat yarın sabah konuşmak istiyorum,dedi.
Çünkü onunda bir planı vardı.Eğer konuşmak istediği ülkesinin kulağına giderse onu fidyeyle çıkarabilirlerdi ki bu adamlardan birinin kesinlikle onlara söyleyeceğine emindi.Yeşil gözlü adam konuştu,
-Tamam fakat kaçmak gibi bir planın varsa hiç deneme çünkü bu ipler asla kopmaz ipler,dedi ve ekledi,
-Ayrıca burada bir geceyi bağlı bir şekilde yalnız geçirmekte pek kolay olmayacak,dedi
Ardından arkasını dönüp uzun süre yürüdükten sonra geldikleri at arabasına bindi ve orda ki muhafıza,
-Belli etmeden onu koru ona bir zarar gerilse seni paramparça ederim,dedi.
Muhafız vahimiyetini anlamış olacak ki.Titreyerek “evet” anlamında kafa salladıktan sonra ters ters bir iki adım attı ve arkasını dönüp Mombasi’yi izlemeye başladı.Fakat bu yaşananlardan Mombasi’nin haberi bile yoktu.O sadece gülümseyerek bu gecenin nasıl geçeceğini merak ediyordu.
Bunlar yaşanırken yeşil gözlü adamın habercileri çoktan Mombasi’nin yarın şafak vakti konuşacağı haberini sokak sokak dolaşarak yaymaya başlamışlardı bile ve tabii ki bu Tigrekun(Mombasi’nin Ülkesi) kralı Rajnasna’nın kulağına kadar gitmişti derhal kardeşi Mutsudan’ı çağırdı.Mutsudan,Mombasi’den sonra devletin en büyük adamıydı.Her ne kadar Mombasi onu sevse de Mutsudan,Mombasi’yi pek sevmiyordu çünkü artık onun gölgesinde kalmaktan bıkmıştı fakat abisinin karşısında boynu kıldan inceydi.Abisinin isteği üzerine koştura koştura abisinin huzuruna çıktı.Tigrekun çok büyük bir devletti bütün Bozkırlara tek başına hükmederken Mombasi esir düşene kadar karlı dağlara kadar gitmeyi düşünüyorlardı.Fakat en büyük komutanlarının müthiş bir mağlubiyet yaşayıp esir düşmesi onları tamamen yıkmıştı.Fakat şimdi Mombasi’den boşalan yeri Mutsudanla doldurmaya çalışan Tigrekun tek tek şehirlerini kaybetmeye başlamıştı ki bu da bir çok isyanın başlangıcı oldu.Bu isyanlardan en büyüğü ise doğrudan Tigrekun’u yıkmak isteyen Mutsudan’ın oğlu Niwhlethin’in isyanıydı.
Rajasna tahtında otururken Mutsudan müthiş bir hızla içeri girdi ve,
-Abi beni acele olarak çağırmışsınız ne oldu bir problem mi var?dedi.
-Mombasi…Mombasi konuşacağım demiş fakat eminim ki o konuşmaz bunu bizim duyup yardım etmemiz için bir çağrı bu.Onu derhal oradan çıkarmalıyız.
-Ama abi…
-Aması maması yok Mutsudan.Senin Mombasi’ye duyduğun kin benim devletimi yıkmak zorunda değil.(muhafızlara döner)Derhal hazineye haber verin Mombasi için Aydavsun’lara derhal 30.000 altın verilecek,dedi.
Mutsudan,bu karardan pek memnun olmasa da eli kolu bağlıydı.Hiç vakit kaybetmeden odasına çıktı.Karısı da yani onu Mombasi’ye karşı kışkırtan kişide oradaydı.O tam bir şeytandı.Neredeyse bütün planlar hep onun başının altından çıkıyordu.Mutsudan olayları bir çırpıda anlattı.Karısı haince sırıttıktan sonra konuşmaya başladı,
-Mutsudan niçin üzülüyorsun bunu bizim için mükemmel bir fırsat haline çevirebiliriz.Bunu kesinlikle değerlendirmeliyiz bir taşla onlarca kuş vuracağız.Hem Mombasi ölecek,hem kötü biri olarak anılacak hemde belki Rajasna’yı tahttan indirebiliriz.