Selamlar herkese. Uzun zamandır ortalıkta olmadığım, hikayelerinizi okuyup sizinle hikayelerimi paylaşamadığım için çok özür dilerim. Kendimi biraz geliştirmekle, okulumla, işimle, kişisel hayatımla uğraşmakla meşguldüm. Gerçi hala meşgulüm ama sizi çok özledim. Umarım beğenirsiniz, yorumlarınız bildiğiniz gibi benim için çok önemlidir. Güzel kalın dostlarım. Daha fazla uzatmıyorum ve hikayeme geçiyorum;
Canım oğlum, öncelikle merhaba!
Bu mektubu büyüdüğünde okuman için yazıyorum. Şu an annenin karnına yeni girmiş sayılırsın, daha bir gün olmadı! Bu satırları okuyor olacağın zaman artık kocaman adam olmuş olacaksın. Ah, o günleri görebilirim umarım! (Hafızamla ilgili ufak bir problemim var da. Umarım kalıtsal değildir.)
Senin oğlumuz olacağını ona söylediğimde annen nasıl çığlık attı, nasıl ağladı bir görsen! Rahminden kan boşalıverdi, biliyor musun? (Başta korktum tabii, ancak bunun -özellikle çok yoğun duygular yaşandığında- ara sıra olabileceğini bir yerde okumuştum diye hatırlıyorum sanki, yani olumsuz bir şey olacağını hiç sanmıyorum.) İnanır mısın, heyecandan bayıldı bile! Ayılması için saatlerce uğraştım, zavallım bir türlü uyanmak bilmedi. (Annen her zaman duygularını şiddetli yaşayan, narin bir kadındı.) En sonunda gözlerini açabildiğinde yüzünü güzelce yıkadım. Başında durdum bir süre, sonra uykuya daldı zaten.
Hala uyuyor şu an, ve bu iyi bir şey galiba. Gazetelerden ve televizyondan hamilelerin bol bol dinlenmesi gerektiğini önceden öğrenmiştim diye hatırlar gibiyim. (Televizyon izlemeye bayılıyorum. Hele şu belgeseller yok mu! Geçenlerde bir tanesinde bir kuşun yumurtalarını alıp başka bir kuşun yuvasına koymuşlardı ve hiçbir sorun olmadan yavru yumurtasından çıkıvermişti. Bir gün birlikte de izleriz, istersen eğer.)
Annenin karnında ilk tekmeni hayatımın sonuna kadar hatırlayacağıma eminim ama. İkimiz de gözyaşlarımızı tutamamıştık oğlum. Hatta annen gözyaşlarının, çığlıklarının arasından: “Böbreğime tekme attı, böbreğim acıyor!” diye bağırıvermişti. Ama ben biliyorum, futbolcu olacaksın büyüyünce.
Sürekli annenin ağlıyor ve acı çekiyor olmasından bahsettiğimin farkındayım -birkaç saat önce o kadar acı çekiyordu ki bir noktada artık onu yatağa bağlamak zorunda kalmıştım-; ve yalan söyleyemeyeceğim, hamilelik ne yazık ki ona pek yaramadı. Ancak eminim ki seni eline alıp başını okşadığında her şeye değecektir, bu konuda bana katılacaktır. Hiçbir ebeveyn çocuk sahibi olmaktan daha büyük bir mutluluğa erişemez çünkü kanımca, sence de öyle değil mi?
Sahi, çocuk sahibi olmaktan bahsettim de, bugün polisler çaldı kapımızı. Annen yerinden kalkamadığından ben açtım kapıyı. Şehir merkezindeki hastanede yeni doğmuş bebeklerin arasından bir oğlan çocuğu kaçırılmış, kaçıranı arıyorlarmış! Fotoğrafını gösterdiler bir de, görürsem diye. Süper kahramanların süslediği, mavi ve kırmızı bir battaniyeye sarılmış; minicik, küçücük bir oğlan çocuğu…
Dünya gerçekten de mutsuzluk, sefalet, hayal kırıklığıyla dolu bir yer olabiliyor güzel oğlum. Sen sen ol, dikkat et kendine. Eşinin hamileliğinde bir dediğini iki etme, ona iyi bak, onu ve bebeğinizi tehlikelerden koru! Mesela ben seni annenin karnına yerleştirdiğimden beri bir saniyeliğine olsa dahi odasından çıkmasına izin vermedim. Ne kutsal bir şey bir cana can katmak; bir canın içinde ikinci bir can daha var etmek! Ve kutsal şeyleri daima korumalıyız oğlum, bunu aklından çıkarma.
Annen hakkında o kadar konuştum ki, kağıdımda başka şeylere hiç yer kalmamış oğlum. Biraz da annenle -ve seninle- ilgileneyim. Söylemiştim ya, başlarda muazzam acılar çekiyordu, neyse ki saatlerdir çıtı çıkmıyor. Ama sana bir şey diyeyim mi? Kadıncağızın buna çok ihtiyacı vardı güzel oğlum, sana çok ihtiyacı vardı. Geçen haftalarda doktorumdan muayenemin sonuçları geldi. Testislerimde doğuştan beri var olan bir hastalık sonucu kısır olduğum, asla bir evlat sahibi olamayacağım yazıyordu.
E haliyle, böylesi bir mucize aklının ucundan bile geçmemiştir eminim. Sabah eve girdiğimde elimde mavili kırmızılı, arasından ağlama seslerinin geldiği battaniye yumağını gördüğünde heyecandan ne yapacağını bilemedi, başladı ağlamaya.
Bir yerlerde hamilelikte çok uyunduğunu okumuştum galiba, ve inanır mısın oğlum; yaklaşık on beş saattir hareketsiz yatıyor kadıncağız. Ateşi var sanmıştım ama teni buz gibi, sorun yok yani. Hem acısı geçtiğine göre bağlarını da çözebilirim artık. Ayrıca yerleri daha yeni silmeme rağmen yine kapısının altından ufak ufak kanlar sızmış, bir bezle sileyim hemencik.
Umarım zamanla ağrıları hafifler. Bu kocaman göbeklerle tam dokuz ay nasıl yaşıyor kadınlar, onu hiç anlamış değilim zaten. Baksana annene, ne acılar çekti, ne çok ağladı! Bunca saattir ölü gibi yatmasından bahsetmiyorum bile, ve daha hamileliğinin ilk günü bile bitmemişken! Karnının ilk günden bu kadar şişebileceğini hiç bilmiyordum!
Bak dalıp gidiyorum yazmaya iyice, bugünlük yeterli. Daha birçok mektup yazacağım sana, hiç şüphen olmasın canım oğlum benim.
Seni çok seviyorum oğlum, güzel oğlum.
Baban
Not: Bir yerlerden polis sirenleri duyuyorum, gittikçe yükseliyor sesleri. Umarım yakınlarda kötü bir şey olmamıştır! Belki görmüşümdür de hatırlamıyorumdur. Ah şu hafızam neden bu kadar kötü? Masamda süper kahramanların süslediği, mavi kırmızı renkli, kan lekeleriyle dolu bir battaniye buldum ve nereden geldiğine dair en ufak bir fikrim yok! Çok ilginç değil mi?