Hugo: Bir Martin Scorsese filmi. 5 Oscarlık bir başyapıt da diyebiliriz tabii. Film, sinema tarihine adeta bir övgü ve selamlama niteliğinde.
Babası öldükten sonra Paris'in tren istasyonunda yaşayıp amcasıyla birlikte saatleri onaran ufak bir çocuk Hugo Cabret. Babasından kalan bir otomatonu onarmaya çalışıyor. Parçaları toplamak için istasyondaki oyuncakçıdan ufak tefek hırsızlıklar yapıyor. Bir gün yakalanıyor ve babasından kalan defteri oyunçakçı yaşlı adam alıyor, defterini geri almaya çaışırken o adamın gizemini ortaya çıkarıyor. Günün birinde Georges adlı bu yaşlı adamın manevi kızı konumundaki Isabella'yla tanışan Hugo, sinemanın babası sayılan Georges Méliés'ın yaşamını gözler önüne seriyor. Filmin içinde hiçbir öneme sahip olmayan yan karakterlerin hikayeleri de oldukça iyi işlenmiş. Kostümler ve mekanlar ise tek kelimeyle enfes. Paris tren istasyonu ancak bu kadar çekici kılınabilirdi.
Drama yönünün ağır bastığı bu film kesinlikle izlenmeli. Son olarak bu filmin
şu kitaptan uyarlandığını belirtmekte yarar var.
Gravity (Yerçekimi): Dün izledim filmi. İzlemeden hemen önce "kısa bir film" demiştim ve izledikten sonra ise bu fikrim tamamen değişti. 83 dakika kısa gelebilir evet, ama bu filmin konusuna göre oldukça uzun sayılabilir. Film uzayda geçiyor ve film boyunca yalnızca iki kişi rol alıyor. Bu kişiler de zaten epey tanıdık isimler: Sandra Bullock ve George Clooney. Bilimkurgusal yönüyle bakacak olursak başarılı, drama yönüyle bakacak olursak gene başarılı. E zaten oyunculuklar da kusursuz. Sandra Bullock'a hayran kalmamak elde değil. 10 Dalda Oscar'a aday olan Gravity bakalım bu ödüllerin kaçını kucaklayacak. Ama Bullock'un En İyi Kadın Oyuncu Ödülü alması beni çok sevindirir. Ayrıca yönetmen koltuğunda da Harry Potter ve Azkaban Tutsağı'ndan tanıdığımız Alfonso Cuaron var. En İyi Yönetmen Ödülü'nü alacağını zannetmesem de güzel bir işe imza atmış olduğunu söyleyebilirim.
Film, iki astronotun uzay boşluğundaki yolculuklarını anlatıyor. Beklenmedik bir şey gerçekleşiyor ve mekiğe çarpan bir yabancı cisim mekiği parçalıyor. Yeryüzüyle iletişimleri kopan ikilinin karanlık uzay boşluğunda hayatta kalma mücadelesi çok dokunaklıydı. Beğendim filmi, güzeldi.
Senin Hikayen: Çok klişe bir film. Hiçbir yenilik yok. Zaten gişede de fiyasko yaşadı. Sırf Cem Adrian'ın hatırına izledim yani. Kısaca beğenmedim pek.