Flix'in Don Kişot'undan beri okuduğum en "farklı" şeydi. Ki bunu iyi anlamda söylüyorum. Gerçi iki kitabın arasındaki benzerlikler ikisinin de siyah-beyaz olması ve bir roman kahramanını konu almasıyla sınırlı. Pinokyo'nun mizahi yanları daha sınırlı, hikâyesi daha karamsar ve karanlık masalsı.
Ünlü masalın nasıl sona erdiğini, Pinokyo'nun gerçek bir çocuğa dönüşüp babası Gepetto'yla sonsuza dek mutlu mesut yaşadığını hepimiz biliriz. Ama meğerse işin aslı hiç de öyle değilmiş, çünkü çizgi romanın senaristinin de hemen ilk sayfalarda belirttiği üzere masalın orijinali öyle bitmiyormuş aslında. Evet, Pinokyo babasıyla mutlu mesut yaşamaya yaşıyor ama hiçbir zaman gerçek bir çocuğa dönüşmüyormuş aslında.
Çizgi roman da Disney'in ünlü animasyon filmini değil, masalın gerçek yazarı Carlo Calodi'nin hikâyesini temel alıyor ve tam da onun bittiği yerden başlıyor. Tek bir farkla... Köyü vampirler basıyor. Yetmiyor, herkesi tek tek avlıyorlar. Yetmiyor, Gepetto'yu öldürüyorlar. Tahtadan bir çocuk olan Pinokyo ise kanını ememedikleri tek kişi. Ve yalan söylediğinde uzayan burnu en ölümcül düşmanları.
Pinokyo'nun bir yalan uydurup burnunu uzatması, ardından onu kırıp bir kazık niyetine vampirlerin kalbine saklaması gerçekten de çok hoş düşünülmüş. Masaldaki karakterler (yaşlı Mavi Peri, ihtiyar marangoz Cherry, cırcırböceği) de çok başarılı bir şekilde çarpıtılıp yedirilmiş hikâyeye.
Tek şikayetim olayların biraz fazla hızlı gelişmesi ve konunun sonlara doğru biraz klişe bir yöne doğru kayması. Yine de sonraki iki ciltte neler olacağını şimdiden hevesle bekliyorum. Farklı bir şey arayanlara şiddetle tavsiye olunur.