İnsanların soğuk ve bencilliğine karşı, robotların insan ihtiraslarının oyuncağı olarak işkence görmeleri biraz içimi sızlattı.
Anthony Hopkins'in oynadığı karakterin 2. bölümün sonlarına doğru konukları (insanları) parka bağlayan şeyin ne olduğu açıklaması, iyi kurgu ile kötü kurgu ayrımını aklıma getirdi. Ana konuyla alakasız olarak bu kısmı özellikle beğendim.
Hafif rpg mantığında işleyen park teması günümüz oyuncularına yabancı gelmeyecektir. Her köşede size bir macera satmaya çalışan NPCler ile dolu bir dünya. Gerçekten efor sarf ederek rol yapma oyunu oynamak gibi.
Ed Harris'in rolü birinci bölümde net değilken ikinci bölümde biraz daha netliğe kavuştu gibi.
Yani en azından insan mı robot mu ikilemi ortadan kalktı.
James Marsden, şamar oğlanı gibi garibim. X-Men'de de Cyclops olmasına rağmen geri plandaydı.
Jeffrey Wright'ın insan mimiklerine bakarak tahminlerde bulunması rahatsız edici olduğu kadar ilginç geldi.
Sidse Babett Knudsen, devamlı sigara tüttürüşüyle aklıma Isaac Asimov'un Ben Robot'undaki Susan Calvin'i getirdi nedense.
Angela Sarafyan, yüz yapısıyla dikkat çekti.
İkinci bölümde oyunculuk namına fark ettiğim bir iki şey daha var: Evan Rachel Wood'un huzurlu takılan yüzü belli açılardan tekinsiz geldi. Devamlı neşeli bir yüze bakmak insanı geriyor. Thandie Newton'da yeri geldiğince avcıyı da kurbanı da iyi oynuyor.
Konusu sezonlar boyu sürmesine engel olabilir. Robotların isyan etmesi gecikirse de isyan ettikten sonra da sıkmaya başlayabilir dizi.
Kanal ve yapımcılar, Game of Thrones sonrası seyirci kitlesini kaybetmemeye uğraş verirken, dizinin kendi kapasitesini gereksiz yere zorlamazsalar daha keyifli olur.
İyi bir dizi olacağı konusunda @JCDenton'a katılıyorum.