Kafasını kaldırıp bana baktı. Acıyan gözlerle "Neden böylesin" dedi. Gülümsedim ve "Bilmiyorum. Sen neden esmersin?" dedim ona. "Küçükken sarışınmışım ama önemli olan bu değil. Cevapla sorumu" diye cevap verdi bana
"Sorunun bir cevabı yok. Çimenler neden yeşilse, deniz neden maviyse ben o yüzden böyleyim. Mizacım böyle. Karakteristik bir özellik. Değişirsem, ben olmaktan çıkarım. Ve etrafıma bakıyorum da kendisi olan fazla insan göremiyorum. Bireyler, toplumun dayattığı ahlak ve geleneklere göre yaşıyorlar. Özgür olduğunuzu sanıyorsunuz. Ama hapishanede ki bir mahkum kadar bile özgürlüğünüz yok. En azından onlar, istediklerini yaptılar ve gene toplumun yasalarına göre cezalandırılıyorlar. Başkaldırdılar, ama kaçamadılar. Lakin istediklerini yaptılar." Dedim yavaş yavaş. Sigara paketimden yeni bir dal çıkarıp yaktım. İçtiğim sigaraya bakıyordu şimdi.
"Sigara öldürür" diye mırıldandı ağzının içinden. "Neden bırakmıyorsun? Sigara içmeyi de toplum dayatmıyor mu sana? Havalı olduğu için içmiyor musun?" diye de ekledi ardından. Derin bir nefes çekip yanıtladım; "Birincisi, asıl hayat adamı öldürür. İkincisi sen neden kola içmeyi bırakmıyorsan bende o yüzden bırakmıyorum. Yaşamak için sigaraya ihtiyacım yok belki ama hoşuma gidiyor. Alkol almak gibi bir şey bu. Bir miktar zararlı evet ama seksen yaşında altına sıçarak ölmek isteyen kim?"
Başını eğdi. Dirsekleri masanın üzerinde ellerini birbirlerine kenetlemişti. Kolasına baktı. Bana baktı. Küllüğe baktı. "Peki anlıyorum. Bu sensin. Ama neden hoşuna gidiyor insanlarla dalga geçmek? Sen mükemmel misin? Şuraya bak bir karış sakalın var. Saçların yağ içinde. Tek yaptığın spor bakkala sigara almaya gitmek. Aşırı derecede ukalasın ve kabasın." diye sordu merakla. Sigaramdan son nefesimi çektim ve söndürdüm. "Bütün bunlar umurumda mı sanıyorsun. Senin benimle dalga geçmen benim için bir şey ifade etmiyor. Sen sağcısın. Bense bir anarşistim. Sen inanıyorsun, ben inanmıyorum. Nasıl bütün bu farklarımıza rağmen sana kızmıyor ve düşüncelerine saygı gösteriyorsam, senin benimle dalga geçmen ile ilgilide böyle düşünüyorum. Bunlar senin düşüncelerin. Çok iyi biri olduğumu söyleyenlerde var, senden daha kötü şeyler söyleyenlerde. Birine inanacak olsaydım şu ana kadar kutularca xenax bitirmem gerekirdi." Dedim.
"Peki kendi kusurların umurunda değilse başkalarının kusurları neden umurunda? Neden önemsiyorsun?" Dedi hızlıca. Sinirleniyor gibiydi. Bazı insanlarla gerçekten konuşulmuyor. Olgunluk böyle bir şey sanırım. Karşımda ki adam müslüman diyordu kendine. Tanrının bir kulu. Onun kurallarına göre yaşayan, ona itaat eden bir kul. Ama dünyada ki herkes gibi tanrının pek çok emrini unutuyordu. "Çalmayacaksın.", "Öldürmeyeceksin", "Yalan söylemeyeceksin.", "Yalancı şahitlik yapmayacaksın.", "Hoşgörülü olacaksın.", "Hangi dinden olursa olsun insan insandır." gibi her kitapta yazan önemli ilkeleri unutuyor insanlar. İkiyüzlülük böyle bir şey sanırım. Namaz kılmadan, oruç tutmadan, zekat vermeden müslüman olmak. Kiliseye gitmeden Hıristiyan olmak.
Biramdan büyük bir yudum aldım ve konuştum. "Onların kusurları umurumda değil. İnsanları yargılamam ben. Herkes aynıdır benim gözümde. Bazılarını severim, bazılarını sevmem evet. Benim umurumda olan, onların onların umurunda olması. Eğer insanlar benden rahatsız oluyorsa ve benim onlardan rahatsız olmadığımı düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar. Böyle bir şeyden rahatsız oluyorlarsa bu basitçe onların sorunudur. Ben devletten rahatsız oluyorum. Seda Sayandan rahatsız oluyorum. Televizyondan rahatsız oluyorum. Ve şimdi düşününce insanların çoğundan rahatsız oluyorum. Söyledikleri şeylerden. Benimle ilgili olmasa bile rahatsız oluyorum onlardan. Ama nedense ben aynı tepkiyi vermiyorum. Garip değil mi? Yaşla ilgili der çoğu. Bilemiyorum bunu yapanların çoğu benimle yaşıt veya benden bir-iki yaş küçük. Ama bir nebze haklılar sanırım. Olgunlukla ilgili bütün bunlar. Zekayla falan değil. Terbiye ve olgunluk." Dedim.
Adam başını sallayarak "Anlıyorum abi. Haklısın" dedi ve kolasını yudumlamaya devam etti. "O değilde," diye başladı söze. "Bu alacakaranlık hakkında ne düşünüyorsun abi?" diye sordu. İyi çocuk. Gerçekten iyi.
"O da başka güne kalsın be çok konuştum bugün" dedim gülerek. "Doğru abi gel bir aşağıya bakalım kardeşimi alalım sahile inelim istersen?" diye teklif etti. "İyi bari gidelim, esiyordur şimdi püfür püfür, iyi gelir." dedim ve birlikte çıktık evden.