Hayatından bıktığın anlar ve bu anlar birebir zıttı olan hayatını kısa gördüğün anlar vardır. Ruh hali sabit olmayan biri için bu anlar tehlikeli ve değişkendir. İnsanın kişiliğine göre bu değişkenlik hem iyi, hem de kötü olabilir. Çoğu kişi bu anları ve düşünceleri göz ardı eder. Pek üzerine düşmezler çünkü hayatlarından sonra başka bir hayatları olacağı inancına sahiptirler. Bildiklerini düşünürler. Bu yüzden “Hayatın anlamı.” veya “Öldükten sonra ne olacak?” gibi klasik felsefe sorularıyla ve bu soruların standart olarak beraberinde getirdikleri depresif ruh hali ile uğraşmazlar. Bunların hepsinin bir kitapta yazdığını söylerler ve gündelik işlerine devam ederler. Çalışırlar, iş bulurlar, para kazanırlar, mutlu olurlar.
İnanmayan veya öyle olmadığını bildiğini düşünen insanlar için olay biraz daha farklıdır. Onlar biraz daha fazla düşünür diğerlerinden. Yaşlı birini gördüklerinde karamsarlığa kapılırlar. “Bir gün bende böyle olacağım, ve bir gün öleceğim.” derler kendi kendilerine. Etraflarında ki pek çok şeyin farkında olurlar. Hatta istemedikleri şeylerin bile. Hayatın gerçek yüzünü biraz daha fazla görmüş olduklarından bir şeyi kötü ve tiksinç bulmaları biraz daha zordur. Hayatları boyunca yalnızlık ve karanlıkla boğuştukları için onları incitmek hem çok zor, hem de çok kolaydır. Basit değillerdir ama karmaşık da değillerdir.
“Daha şimdiden hayatımdan 20 sene eksildi. Yaşayacak 60 senem var. Ve bunun 30 senesi vücudu randımanlı çalışmayan bir yaşlı olarak geçecek. Diğer 30 senesi ise bir iş bulup, köpek gibi çalışarak. Yani ben 20 yaşında ölmüş adamım. 20 sene boyunca eğitim gördüm, okullardan mezun oldum. Ve ödülüm 30 senelik bir kölelik oldu.”
Sistemin kokuşmuşluğu ve hayatın boşluğu arasında kıvranırlar. Her şeyin ne kadar manasız olduğunun bilincindedir kişi, ama bütün dünya bu manasızlığa göre yaşadığı için onlara hafiften ayak uydurur. Okuluna, işine gitmeye devam eder. Ama asla tam olarak orada olmaz. Asla başarılı olmaz. Olmak istemez. Olmasına gerek yoktur. Olması manasızdır. Gereksizdir. Boştur.
Kestirme yolları bilir. Paranın çok büyük bir gereklilik olmadığını söyler. Kimisi para kazanmaz, ama asla aç kalmaz. Bir yerlerden hayatını devam etmesini sağlayacak kadar yiyecek ve diğer şeyleri bulur sürekli.
Yalnızdır, perişandır, sefildir, mutsuzdur, fakirdir, karamsardır, akıl sağlığı tam olarak yerinde değildir. Ve bunların karşılığında aldığı şey bilgidir. Farkında olduğu için bunlara mahkum olmuştur.
Ve bütün bu sefaletin sonunda, her şeyin en sonunda fark edecekti ki cennet ve cehennem gerçekten var. Çünkü kendisi hayatı boyunca cehennemden geçmişti, diğerleri safça cennette dolaşırken.
Ve ben böyle anladım ki,
Cehalet gerçekten mutluluk demekmiş.