Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Aydnagha

Sayfa: [1]
1
Kurgu İskelesi / Talat-ı Çayhan
« : 26 Eylül 2016, 02:38:46 »
  87. ay öykü seçkisinde yayınlanan,Bu Hikayenin Neticesi Yoktur başlıklı hikayemin yetersiz olduğu kanaatine vararak bu hikayemin devamı niteliğinde başka bir hikaye yazdım.Umarım beğenirsiniz.Saygılarımla.

                                      TALAT-I ÇAYHAN
                                                         1

   Dijital paralel evrenden insanların kurtarmak için yapılan araştırmalar nihayete erdi. Bizim çılgın dahimiz - İsmini Talat koyalım. - bunu başardı ve çözüm yolunu bulduğu gece hiç uyuyamadı. Ertesi gün fotoğrafçımızın oğlunu yanına çağırarak kurtarma yolunu ona anlattı.

- Buldum. Evet, Evet buldum.

Fotoğrafçının oğlu - adı Çayhan olsun. - bu adam ne geveliyor surat ifadesiyle, söylenenleri anlamaya çalışıyordu.

- Babanı ve diğer insanları nasıl kurtaracağımızı buldum.
Ki bu lafzdan sonra Çayhan, Talat'ın neyi kastettiğini anladı.

- Çok basit aslında. Bu kameranın yaptığını tersine çevireceğiz. Kamerada hapsolan bilgileri bir film şeridine aktaracağız ve eski makaralı bir kameraya yerleştirip yansıtacağız. Bu kadar. Kim varsa kurtulacak.

Talat'ın soğutucu kahkahası, Çayhan'ı bezdirdi.'Ulan ne diyor bu adam, yine tırlattı.' dedi içinden. Babasının yokluğuna alışan ve hatta geri gelmesini arzulamayan bu hayırsız oğul, kol saatine baktı. Güya işi varmış gibi bir edalar bir tafralar sergiledi.

- Benim bir arkadaşla randevum vardı. İki çay içip gelirim.
Talat'ın siması değişti, yüza karardı ve bağırarak Çayhan'a garezli cümleler sarfetti.

- Vay seni veledüzzina! Sen ne pislik bir insansın.Hayır, hayır sende hasiyetin denilen şey yok. Ama seni adam edeceğim. Böyle vurdumduymaz, umursamaz, gerzek olman kanıma dokunuyor. Dediklerimi yapacaksın. Yapacaksın.

Çayhan, Talatla uzun zamandır, kısacası babası kaybolduğundan beridir, münasibette olduğu için, onu iyi tanıyordu ve bu çatlak adamdan kurtulmanın bir yolu olmadığını iyi biliyordu. Derin bir ah çekerek,evet seni dinliyorum,dedi. Talat binaen sesini tekrar işittirdi.

- Evet. İşte böyle. Şimdi sana bir görev veriyorum. Eski makaralı bir kamera bulmalısın. Tabi ki kameranın nerede olduğunu, kime ait olduğunu araştırdım. Malesef bu koca ülkede bir adet varmış ve o da büyük bir mafya babasına sahipmiş. Hay ben böyle hikaye kurgusunun içine (düt...Sansürlendi.) . İşte gidip kamerayı o adamdan almaya çalışacaksın.

Talat, mafya babasının adresini bir kağıta yazdı ve Çayhan'a verdi.

Her neyse. Çayhan,banane deyip bu işle uğraşmayabilirdi. Ama bir anda evlatlık hisleri kabardı. Annesinin çökmüş yüzü gözlerinin önüne geldi. Bir anda insan oldu.
                          2
Çayhan, adreste yazılan mekanı zar zor buldu. İşte bir şekilde, bizim mafya babasının yanına girmeyi başardı. Mafya babası janti adamdı. Ezik Çayhan'ın karşısında, altından bir heykel gibi asil ve heybetli duruyordu. Mafya babamız - bu karakterin ismi Halil. Biz ona Halil baba diyeceğiz. - ezilip büzülmüş Çayhan'a neden geldiğini sordu.Çayhan ıhkına ıhkına cevap verdi.

- Ben şey için, şu eski makaralı kamera için gelmiştim.

- Eee?

-Onu eğer mümkünse ödünç almak istiyorum.

- Peki neden?

Çayhan olan biteni anlattı. Tabi olarak Halil Baba, söylenenlere inanmadı.

- Defol git buradan lan. Sen benle kafamı buluyorsun? Seni var ya seni... (Sansürlü kelimeler.). Anladın mı?

- Valla Halil baba,şerefim üstüne yemin ederim. Yalan söylemiyorum. Hepsi gerçek.

Bu konuşma edep ve erkanı ile sürerken gaipten bir ses geldi.

- Halil baba, hikayenin devamı ve bitimi için diretmeyelim lütfen. Burada hikaye yazılmaya çalışılıyor, ayıp ediyorsun.

Halil baba, hiddetlendi ve bağıra çağıra söylenmeye başladı.

- Tamam hikaye yazıyorsun,anladık.Ulan o zaman, ne diye ortalığa beni sokuyorsun. Lan yavşak görmüyor musun, kurguyu baltalıyorum. Hay ben bu yazarlığa ne diyeyim.

Küçük bir sükut.

- İsmin neydi evladım?

- Çayhan..

- Bak, Çayhan.Şimdi hikayelerin aksiyonlu, heyacanlı olması için illaki kurguda bir mevzu dönmesi lazım. Adam heyacan katmak, hikayenin beğenebilirliğini artırmak uğrunda bir şeyler yazıyor eyvallah. Lan bari, yazacağın olayın sonunu getir be. Şimdi ne oldu, biliyor musun? Şimdi bu yazar, heyacan için mafya babası figüru koydu ortaya. Racon macon hesabı. Ama işin içinden çıkamadı ve bundan ötrü hikayeye direkmen müdahale ediyor. Ah şu amatör yazarlar, ne diyeyim.

Halil baba, sustu ve yanındaki adamına dönerek ver şuna şu kamerayı ver, dedi.Çayhan küçük bir beklemeden sonra kamerayı aldı ve racona uygun olmak babıyla Halil babanın elinden öptü.Teşekkür etti. Halil baba da,sen yazara teşekkür et,dedi ve tersledi.
                       3
Çayhan artık Talatın işhanesindeydi. Eski makaralı kamerayı getirmişti. Talat ise asabiydi.

- Şu işin içinden çıkamıyorum. Kameradaki her şeyi bilgisayara yükledim. Ama ne olsa iyi, tüm spotlar birbirine karışmış. Çok uğraştıracak bu iş beni. Bugün istirahat edeceğim. Yarından devam ederim. He bir de aferin sana. İstediğim kamerayı getirmişsin. Senden adam olur.

Her neyse, herkes evine dağıldı. Talat uyudu. Çayhan,eve varıp duş aldı ve arkadaşlarıyla midesini çaylamak için buluştu.

Ertesi sabah, Talat işe koyuldu.Tam yedi günlük uğraşın ardından arap saçına dönmüş pikselleri düzenleyebildi.Çayhan ise kendi kafasına göre takılıyordu. Mamafih, yine Talat'ın çağırışıyla rahatı bozuldu. Talat'ın işyerine gitti. Talat'ı boynu bükülmüş, beli kamburlaşmış şekilde buldu. Elini omuzuna koydu.Ne oldu Talat abi diye sordu.

- Yoruldum. Çok yoruldum. Bitti sonunda. Ancak ne var ki bir sorunla daha karşılaştık. Senin o baban var ya, kalkmış bir dağın fotoğrafını çekmiş. Şimdi bu pikseller de birbiriyle bağlantılı, iki dijital bilgi bir bakıyorsun, aynı piksele sığdırılmış. Ben dağı çıkartmak için uğraştım, ama mümkün değil. Dağı çıkarırsam birçok insan kolsuz bacaksız kalacak ve hatta bazıları ölü şekilde bu dünyaya geri dönecek.

- Ee tamam,sen de dağı çıkarma o zaman.

- Öyle yaptım zaten. Ama sorun tekrar burada peyda oluyor. Koskocaman dağı biz nerede geri getireceğiz. Çok uzaklara, tenha yerlere gitmemiz lazım. Aksi takdirde ansızın peyda olan bir dağın nasıl bir yıkım yaratacağını görmüş olacağız.

Talat sustu. Odaya sessizlik çöktü. Çayhan, belki bu işin peşini bıraksak, dedi. Ancak Talat'ın gözlerindeki şiddeti görünce, eh tamam, demekten başka bir çaresi kalmadı. Talat bir cuğara yaktı.

- Sahra çölüne gitmeliyiz. En az zarar orada meydana gelecektir. Umarım sandığımız kadar büyük bir sarsıntıya neden olmaz. Ben yarın on bin liralık kredi çekeceğim. İki üç güne hazırlıkları tamamlayıp Libya'ya gidiyoruz.

- Talat abi, belki Mısır'a gitsek? İskenderiye, Kahire, Gaza'yı felan gezeriz de hem.

- Çayhan, kredi çekeceğim dedim. Fazla masrafa ne hacet. Ama Ukrayna'ya gitseydik, mekanlara felan akardık. Ama malesef bize Sahra Çölü lazım.

-Tamam Talat abi. Ama laf arası sende de az yok.

-Ne sandın topraağım.?
                         3
Hazırlıklar tamamlandı. Biletler alındı, Libya'ya varıldı; kalacak yer ayarlandı ve deneyin yapılacağı yer seçildi ve Talat ile Çayhan yola koyuldu ve nihayetinde tenha ve uzak bir yere ulaştılar. Çayhan aniden susadığını hissetti ve çantaya el attı.

-Talat abi, çay yok.

-Çayı ne yapacaksın?

-Abe, ben çaysız yapamam.

-Yok lan işte. Çay yok, su iç

Bu kısa tartışmanın ardından, deney için hazırlıklar tamamlandı ve motor....

Kameradan tek tek insanlar çıkmaya başladı. Yer kumluk olduğu için fırlayan insanlar zarar görmedi. Kameradan herkes çıkmıştı ve en son küçük bir taş parçası gerçek aleme geçiş yaptı. Ortada dağ felan yoktu. Dağ peyda olmamıştı. Onlar, Talat'ın dağ olarak nitelendirdiği şeyin aslında küçük bir taş parçası olduğunu anladılar.Çayhan :

-Ulan Talat abi. Dağ nerede? Hani lan dağ?

Çayhan, Talat'ın yakasından yapıştı ve onu hırpalamaya başlayarak hala isyan ediyordu.

- Dağa ne oldu Talat abi? Seni kör, terlik kafalı herif! Meğer taşa dağ demişsin. Napayım lan sana?Bu yüzden mi buraya geldik Talat abi,he??

Çayhan, Talat'ı hırpalarken gerçek aleme geçiş yapmış insanlar olanlara anlam vermeye çalışmaktaydılar. Nerede olduklarını, neler olduğunu idrak etmeye çalışıyordular ve herkes umumi bir içgüdüyle yavaş yavaş Talat ve Çayhan'ın etrafına toplanmaya başladı. O sırada Çayhan, babasını gördü ve Talat'ı rahat bıraktı. Koşarak babasına sarıldı. Hasret giderdiler felan fistan. Çayhan babasıyla beraber Talat'ın yanına geri döndü ve Talat'ı kolundan tuttu,kaldırdı ve onu göstererek sesini yükseltti.

- Ey ahali! İşte kurtarıcınız! Sizi piksel hapishanesinden bu adam kurtardı. Ona baş eğin !

Talat tatlı bir gururun sarhoşluğuyla kendisinden geçti,fakat ansızın aklına gelen şey onu deliye döndürdü.

- Çayhan. Biz bu kadar adamı nasıl memlekete götüreceğiz? Pasaportları, kimlikleri de yok. Şu an kaçak sayılıyorlar. Ne yapacağız peki?

Talat tam bunları söylemişken polisler olay mahaline damladı. Nereden malumat aldıklarına dair hiçbir fikrimiz yok, ancak damlamıştılar bir kere.Ve işin acı yanı Talat ile Çayhan hariç herkes polisler tarafından tutuklandı...



2
Tartışma Platformu / Ynt: Kimliksiz Karakterler Tasarlamak
« : 12 Temmuz 2016, 06:13:56 »
Ben şu an aynı üslupla hikayeler yazıyorum.Karakterlerin isimleri yok örneğin.Karakterler arasında ayrımı muğlak yapıyorum.Bu biraz düşünce tarzıyla ilgili.Postmodernist yazarlar tam olarak bunu yaparlar.Karakter hikayede erir.Önemli olan dildir.Misal vereyim.

“Kızıl saçlı bir adam vardı, gözleri ve kulağı olmayan. Saçı da yoktu, yani ona sözün gelişi olarak kızıl saçlı diyorlardı.
Konuşamıyordu çünkü bir ağzı yoktu. Burnu da yoktu.
Kolu ve bacağı bile yoktu. Karnı yoktu, sırtı yoktu ve omurgası yoktu ve başka hiçbir iç organı da yoktu. Hiçbir şeyi yoktu. Bu yüzden kimden bahsettiğimizi anlamak kolay değil.
Öyleyse iyisi mi onun hakkında konuşmayı bırakalım.” Daniil Kharms.

Yukarıdaki alıntıda görülen aynen şudur.Karakterin erimesi.Ancak kanımca karakterlerin eridiği bir kurgu,genel olarak yabancılaşms kavramı üzerine yoğunlaşmaktır.Küresel dünyada kimliksizleşen bireyler.Öte yandan,sizin de belirttiğiniz gibi,insan ayrımı yapılmaması gerektiğini söyleyenler var.Bu da mümkündür.Edebiyat neticede özgürdür ve kimsenin malı değildir.Edebiyata kural koyulamaz.Aksi takdirde edebiyatın edebiyatlığı kalmaz.

Çalışmalarınız da başarılar dilerim :)

3
Genellikle yazacağım konular;girişleri,gelişmeleri,hangi usulla yazacağım aklımda beliriyor.Ortam bulmak çok önemli.Ama akla bir şey geldiyse onu durdurmak pek mümkün olmuyor.Zaten bazı yazarların odaları bile olmamıştır,fakat yazmıştırlar.Bana göre ortam ikinci planda kalıyor.He parayı kırınca her insan bir lüks istek de bulunabilir.Galiba yazarların genelinin meyli kendilerini yansıtan bir odaya sahip olmak.Benim fikrim bu.

Sayfa: [1]