Aşk kokan hassas teni parlardı gece ayışığında. Yağmur damlaları çarpıp parçalanırdı üstünde. Soğuktan donarken başka birine sarılırcasına büyük bir arzu kalbin içinde...
Yıldızlar kadar berrak parıltılarla bezenmişti gözlerinin eşsiz güzelliği. Kristal taşlar içinde donuk gözyaşları, yüzünün serin hatlarındandan akardı. Kara bir melodiyle dağılmış saçlar, rüzgarda titrerken oluşan duyulmaz seslerle dans ederdi. Doğumun saflığını koruyan dokularda kandan nehirler çarpardı duvarlarına. Bedenin kutsadığı hava, boğazın içinde uğuldayan nefesti. Ve ateşte kükreyen o aşkın sesi...
Uyumak bile onun nefesiyle mümkün. Cennetin meyveleri kadar taze dudaklar, yeryüzüne ulaşmamış yakut kadar kızıl... Öpecek olsan, tadını alırdın mutluluğun. İçinden fışkıran ılık kanla beslenen şehvet... Yağmur damlası kadar duru ve hafif bir beden, toprakla buluşmayı bekleyen...