11 Bölüm
Kasaba da kendisinden başka kimsenin nefes almadığına emindi. Son kişiyi de öldürdükten sonra Salon’a geri döndü. Biraz önce kahkahalarla gelen kadınları ilişkiye giren misafirlerin koltuğuna oturdu, masayı önüne çekti. Şimdi kendisine ziyafet çekmenin zamanı gelmişti. Uzun zaman sonra, ilk defa karnı doyacaktı. Bu durum onu oldukça sevindirmişti yüzü gülüyordu artık. Masa da ilk aradığı şey içecekti. Ufak bardağa konmuş suyu sofrada bulduğu an kafaya diklemişti. Kurumuş ekmeği kırdı, ağzına koca bir lokma attı. Ağzında çiğnemekte zorlanıyordu. Adamlara getirdiği bütün içki şişerinin hepsini içmişlerdi. Bu sofrada ki tek aradığı bu olmuştu. Ayağa kalkıp mutfaktan su almak istemiyordu. Yeni kızartılmış eti ağzına attı çiğnemeye çalıştı. Et bayatlamıştı, ağızda oldukça zor çiğneniyor ve parçalanıyordu. Eti ağzında çevirirken peynir tabağının dan bütün peynirleri teker teker ağzına sokuyordu. Acelesi olmamasına karşın oldukça hızlı yiyordu. Birileri önünden kaçıracakmış gibiydi. Son dört yılda yemediğini bir günde yemek istiyordu.
…
4 yıl önce
Yasera Kasabası
Güneş batmak üzereydi fakat hala kavurucu sıcaklığa sahipti. Yasera kasabası uzaktan görünmüştü. Oldukça hareketli bir kasaba olduğu her halinden belli idi. Yeni yağmur yağmış topraklar balçığa bulanmıştı. Kahverengi at ve üzerindeki adam, atın arkasındaki sedye’ye bağlanmış ölüm mahkûmunu hızlı bir şekilde bu kasabaya getiriyordu. Atın üstündeki adamın günler süren yolculuğu ölüm mahkûmu bu adamı muhtara teslim ettikten sonra görevi sona erecekti. Sedye de giden adam su istiyordu. Kendisine bile ayıracak suyu kalmamıştı, bu adam için su bulamazdı. Yasera kasabasına girişine çok yakınında ortalıkta oynayan çocuklardan biri yolun ortasında durup, kasabanın dışından gelen atlıyı gösterip bağırmaya başlamıştı. Önce bütün çocuklar sonra sokakta ki insanların tamamı kasabanın girişine bakmaya başlamışlardı. Bu bakış sadece birkaç saniye sürmüş sonra herkes kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı.
Çocuklar ise oynadıkları oyunu yarıda bırakıp Atlının geldiği yöne doğru koşmaya başlamışlardı. Oldukça meraklılardı. Atıla gelen adam kasabanın girişine doğru iyice yavaşlamış, girdikten sonra atını yavaşça Muhtarlığa sürmeye başlamıştı. Muhtar sandalyesinden kalkmış kapının girişine koymuş olduğu tüfeği eline almıştı. Atın üstünde gelen adam, ata bağlanmış bir sedye getirmişti. Kasabanın girişinde ki salon korumaları telaşla içeriye girmişti. Salonda büyük ayak sesleri yankılanmaya başladığında çocuklar durmuşlar bazıları korkudan geriye doğru gitmeye başlamış hatta geriye kaçanlar olmuştu. Şüphesiz ki kasabaya sedye ile sadece ölüm mahkûmları getiriliyordu. Gelen mahkûmları ise görmek isteyen bir kadın vardı. Baston Bacak Betty