Yaklaşın iyi kalpli insanlar! Çekinmeyin, yamacıma gelin. Size hayatınızda karşınıza sadece bir kerecik çıkacak bir fırsat bahşedildi. Yaşayan ozanların en büyüklerinden birinin, Efendi Dandelion’ın, yani benim ağzımdan bir hikâye dinleme şansı… Bu öyle şans ki krallar, lordlar, soylu efendiler ve güzel kadınlar bunu elde edebilmek için her şeylerini feda edebilirler. Özellikle de güzel kadınlar… Yaklaşın ve söyleyeceklerime kulak verin.
Beni pek çok unvanla tanıyorsunuz. Şair, ozan, yiğit, kahraman, âşık… ve tabii ki Rivialı Geralt’ın dostu ve sırdaşı. Ki, söylememin sakıncası yoksa beyaz saçlı Witcherımızın pek çok kez hayatını kurtarmışlığım vardır. Bugün size anlatacaklarımın da onunla alakalı olması bir tesadüf değil elbette! Çünkü Geralt uzun zamandır süren arayışının meyvelerini toplamak üzere ve yakında macerasının nasıl sonlanacağını hep birlikte görecek, ateş başlarında ve hanlarda şarkılar eşliğinde anlatacağız.
Lafı fazla dolandırmadan son gelişmeleri size aktarmama izin verin. Tabii bu esnada yüce gönüllülük gösterip boğazımı ıslatacak bir şeyler ısmarlarsanız bu size minnettar olurum. Param olmadığından değil elbette ama siz iyi kalpli insanların misafirperverliğine hakaret etmek istemem. Öhöm… Nerede kalmıştık? Ah…
Öncelikle bu gece şahit olduğunuz hareketli resim (Ne diyordunuz ona? Video mu?) Temerialı büyücülerin Xbox One diye adlandırdığı büyülü kutu sayesinde sunuldu sizlere. Yani izlediğiniz tüm o görüntüler maceranın konsol sürümünden alınmıştı. Sizin de fark etmiş olabileceğiniz gibi bir diğer sihirli kutu olan PC’den hiç de aşağı kalır bir yanı yok. Hatta daha da güzeli… maceraya birinci elden şahit olanların dediğine göre Geralt’ın zırhından tutun da köylülerin kıyafetlerindeki dikişlere, gözlerinin altındaki çukurlara, rüzgârın yönüne göre sallanan bitki örtüsüne, şehirlerin gündüz vakti ana baba günü olup geceleyin tenhalaşmasına, ansızın bastıran yağmurlara kadar pek çok göz alıcı detay bekliyor bizleri.
Daha da güzeli detayların burada bitmemesi. Witcher 3’ün dünyasında karşılaşacağınız hemen hemen herkesin kendine özgü bir yaşayış, davranış ve konuşma biçimi de olacak. Ana veya yan görevlerle alakası olsun olmasın hepsi de özenle tasarlanmış. Eğer oturup bir balıkçı izlersek sabah erken kalktığını, ağlarını attığını, günün ilerleyen saatlerinde avını kontrol ettiğini görebileceksiniz. Ya da bir avcı ailesini izlersek odun kırdıklarına, ormana avlanmaya gittiklerine, yağmur yağında bir yerlere sığındıklarına, akşam hep beraber yemek yediklerine şahit olabileceksiniz. Yani hepsi de gerçek bir hayat sürecek ve gündelik yaşantıları iklime göre değişiklik gösterecek! Gerçi bu kadar “gerçekçi” bir şeyin sizi niye heyecanlandırdığını anlayamıyorum ama olsun.
Maceranın geçtiği haritanın güney ucundan kuzey ucuna atla dört nala gitmek 40 dakika sürecek. Atlardan söz açılmışken… yamağım İhsan’ın çok merak edip sürekli başımın etini yediği bir konuya da açıklık getireyim. Evet, Geralt her atına Roach diye hitap edecek. Tıpkı muhteşem edebi kabiliyetimle kaleme aldığım kitaplardaki gibi…
Macerayı birinci elden deneyen herkesin ortak noktasıysa yan görevlerin ne kadar doğal, güzel ve eğlenceli olduğu konusu. Sanki sözleşmiş gibi hiçbiri ana macerayı takip etmeyip hemen yan görevlere dalmışlar ve 4 saatlik deneme süresi boyunca hepsi de farklı şeyler yaşamışlar. Üstelik hiç sıkılmadan! Hatta birisi kurt sürüsünden kaçarken paçayı kurtarmak için en yakın kasabaya sığınmış ve tüm köyün katledilmesine neden olmuş. Ne yetenek ama!
(CD Projekt yetkilileri görev veren NPC’lerin dışındaki herkesin ölebileceğini söylemiş.
“Görev verenler sadece bir süreliğine bayılıyor. Bunun gerçekçiliği bozduğunu biliyoruz ama öteki türlüsü de oyuncuların eğlencesini bozmak anlamına gelirdi. Ve bizim için en önemli şeylerden biri eğlence.”)
Yan görevler demişken… hanların önündeki ilan tahtaları da hâlâ duruyor. Nasıl durmasın ki? İlan tahtasız ve içeceksiz bir han düşünemiyorum bile! Özellikle de içeceksiz… evet, bardağımı tazelemenizi istiyorum. Çekinmeyin lütfen, istediğiniz kadar ısmarlayın! Asla sizi geri çevirmek gibi bir kabalıkta bulunamam.
Tabii bunun bir Witcher macerası olduğunu da unutmamalısınız. Maceranın geçtiği topraklarda dolaşırken Geralt’ın yanından geçen askerler ona bakarak yere tükürecek, köylüler ondan korkacak, nöbetçiler ona kötü muamele edecekler… çünkü o bir mutant, büyüyle ve gizemli otlarla yaratılmış bir canavar, bir dışlanmış. Ama canları bir canavar tarafından tehdit edildiğinde de ilk ona koşacaklar. Çünkü bir Witcher’ın hayatı aynen böyledir ve bunu sonuna kadar hissedeceksiniz.
Ciri’yi de unutmayalım elbette. Hikâyenin bazı parçalarına kül saçlı genç kızımızın gözünden şahit olacağımızı güvercinler vasıtasıyla duymuşsunuzdur elbette. Bununla birlikte, müzik konusunda olduğu kadar bilgi edinmede de son derece keskin olan kulaklarımın duyduğuna göre onunla ilgili bölümler sadece ve sadece biri Ciri’nin başından neler geçtiğini anlattığı sırada çıkacak karşımıza. (
Yani neler olduğunu sadece dinlemek ya da izlemek yerine karakteri bizzat yönetip yaşadıklarına ilk elden şahit olacağız. Ama onunla yan görev almak, dünyada dilediğimiz gibi dolanmak gibi seçeneklerimiz olmayacakmış gibi görünüyor. Sakladıkları başka bir sürpriz yoksa elbette…)
Son olarak Geralt’ın karşılaşacağı canavarların, hayaletlerin ve yaratıkların bile bir hikâyesinin olacağı, kahramanımızın her zamanki gibi gri seçimler yapmak zorunda kalacağı ve işlerin hiçbir zaman “canavarı” öldürmekle çözülmeyeceği de duyduklarımda bazıları. (
İsterseniz çözebilirsiniz elbette, ama doğru kararı vermiş olacak mısınız? Orası muallakta işte. Tıpkı Witcher 1 gibi. Vuhuu!)
Ve şimdi… eğer müsaade ederseniz yola çıkmam gerekiyor. Ismarladığınız içeceklerin parasını ödemek isterdim ama bunu hakaret olarak algılayacağınızı biliyorum. O yüzden teklif bile etmiyorum! Evet, teklif bile etmiyorum. Hoşça kal iyi hancı. İçkilerin ücretini bu beyler ve hanımlar ödeyecekler. Ve odanın. Ve yemeğin. Ve de ahırın. Şimdi izninizle! Her ne kadar koşmak benim kadar önemli birine yakışmasa da şu anda yapmam gereken şey tam olarak bu. Kaçm… eee… koşmak!
Bu yazıyı/incelemeyi/tuhaf şeyi Oyungezer için
yazmıştım, sonra burada da paylaşacaktım güya ama aklımdan tamamen çıkmış. Beğenirseniz Witcher 3'le ilgili diğer yazılarımı da yavaş yavaş bu başlıkta paylaşırım. Beğenmezseniz de çenemi kapar, 19 Mayıs'a kadar köşemde otururum -_-.