2. bölüm
Tehlike
Kapı açılıp da, Harry eve girerken, içini bir burukluk kapladı. Geçen sene burada Sirius da vardı. Ama şimdi, kendini yalnız hissediyordu. Kendisinde de
bir şanssızlık vardı sanki, sevdiklerini birer birer kaybediyordu artık yorulmuştu. Bir şeyler iyi gitmeliydi; oysa Voldemord geri gelmişti. Büyücülük
dünyasına dehşet ve korku saçmaya devam ediyordu ve onun tarafından seçilmiş kişiydi Harry. Karamsardı,mutsuzdu. Tonks’un: “Harry” demesiyle düşüncelerinden
sıyrıldı. Ne kadardır kapının önünde durduğunun farkında bile değildi. Hemen içeri girdi. Hermione, Ron, Fred, George, Mrs.Weasley ve Ginny oradaydı. Ron
Harry’nin yanına gelerek: ”Nasılsın Harry?”dedi. Mrs. Weasley: “Harry canım, aç mısın?”diye sordu. Harry: ”Hayır Mrs.Weasley, teşekür ederim.”dedi.
-O zaman, yemek hazır olunca ben size haber veririm, dedi Mrs.Weasley. Harry, Ron ve Hermione yukarı, Harry ve Ron’un kullandığı odaya çıktılar, Ginny
annesine yardım etmek için aşağıda kaldı, Fred ve George da şaka dükkanlarına gittiler.
Odanın kapısını açınca, Harry odadaki eşyaların çoğunun değiştiğini, duvarların ise boyandığını gördü. Oda bu şekilde daha güzel olmuştu sanki. Yatakların
arasında kocaman aynalı büyük bir komodin, odanın diğer ucunda çokça raflı bir kitaplık vardı. Duvardaki portre dışında neredeyse her şey değişmişti.
Ron: “Beğendin mi Harry?” dedi.
Odayı görünce, Hary’nin içi ferahlamış, içindeki burukluk yok oluvermişti.“Anlat bakalım Harry.”dedi Hermione merak içindeydi. Harry bu sabah olanları,
teyzesinin halinin onu nasıl şaşırttığını, neler hissettiğini bir bir anlattı.“Demek teyzen yılardır seni çok seviyormuş ha? İlginç!”dedi Ron. “Bende
şaşırdım.”dedi Harry.”Bir şey daha var.”Böyle dedikten sonra dün gece gördüğü rüyayı anlattı. Ron ve Hermione resmen kaskatı kesilmişlerdi. “Bu,”dedi Ron
tedirgin bir sesle.”Bu ne anlama geliyor?” Harry:”Hiçbir fikrim yok. Üzerinde düşündüm; ama hiçbir şey çıkaramadım.”dedi.
-Bence, bu Kim-olduğunu-bilirsin-sen’in bir oyunu.
-Ben de öyle düşündüm; ama sanmıyorum. Çünkü Karanlık Lord gitmeden önce “Orayı bul!”diyordu.
-Çocuklar, yemek hazır! Mrs.Weasley kapıdan onlara sesleniyordu.
Üçü birlikte aşağıya indiler.
Mr.Weasley, Kingsley, Moody ve Lupin dönmüşlerdi.
Harry çok acıkmıştı. Tabağına koyulan çorbayı afiyetle içtikten sonra, diğer yemeklerden de zevkle yedi. Masanın keyfi onu bir an olsun kafasındaki soru
işaretlerinden uzaklaştırdı.
Yemeğin ardından hep beraber Mrs.Weasley’e yardım ettiler.Daha sonra oturma odasına geçip şöminenin karşısında tatlı bir sohbete daldılar.Artık uyku herkese
yavaş yavaş bastırıyordu.
-Çocuklar, yarın hep birlikte Diagon Yoluna gideceğiz. Hepinize iyi uykular dilerim. Dedi Mr.Weasley
Harry ve Ron odalarına çıkmışlardı. İkisi de yürümekte bile zorlanıyorlardı. Pijamalarını giyerek yataklarına uzandılar. Derin ve huzurlu bir uykuya daldılar.
*********************************************************
Yerin altında ki Ölüm Yiyen Karargahı’nda, Ölüm Yiyenler Lordlarından gizli bir plan yapıyorlardı.
-Ne zaman olacak bu? dedi bir kadın.
-Yarın, dedi Lucius Malfoy
-Kalabalık saatlerde yapsak daha iyi olur. Dedi yüzü kapalı bir ölüm yiyen.
-Tabiki öyle olacak. Sakın unutmayın, bu işi lordumuzdan gizli yapıyoruz. Haberi olursa bize Crucio Lanetini yapacaktır. Şimdi hemen yataklarınıza. Yarın
zor bir gün olacak. Dedi Lucius -Malfoy kendisi de odasına gidip aynı Voldemort ve diğer Ölüm Yiyenlerin karyolaları gibi olan karyolasına uzandı.
*************
Sabah olmuştu. Harry huzurlu, tatlı ve derin bir uykudan uyanıyordu. Yatağının yanında duran komodinin üzerinden gözlüklerini alıp taktı. Karşı duvardaki
duvar saati saatin 8.35 olduğunu gösteriyordu.
-Ron, uyan! Ama Ron horultudan başka ses çıkarmıyordu.
-Kalk, kalk diyorum sana! Bu sırada Hermione içeri girmişti.
-Uyanmıyor mu?
-Hayır.
-Ben nasıl uyanacağını biliyorum sanırım. Ron, örümcekler! Örümcekler!
-Ne? Örümcekler mi?
Ron yataktan kalkayım derken aşağıya yuvarlandı. Harry ve Hermione kıs kıs gülüyordu
Sinirinden kıpkırmızı kesilen Ron’u sakinleştirmek için:
-Ne yapabilirdik başka türlü uyanmıyorsun! Dedi Hermione gülmesini kesmeye çalışarak.
*************
-Hazır mısınız? Diye sordu Lucius Malfoy. Hepsinin gözlerinden kötülük, kin ve nefret okunuyordu. Hepsi “evet” anlamında başlarını sallayınca:
-Bir kaçınız burada kalsın gerisi benimle gelsin! Öğlen vakti yola çıkıyoruz. Sonra da, saldırı planını anlatmaya başladı.
*************
Grimmauld Meydanı on iki numarada kahvaltı ediliyordu.
-Hayır, Mrs.Weasley istemiyorum! Mrs.Weasley Harry’nin tabağını dördüncü sefer dolduruyordu.
-Anne, rahat bırak çocuğu. Az daha yerse çatlayacak. Dedi Ron
*************
Bir saat sonra, Diagon Yolu’na gitmek için bütün hazırlıklar tamamlanmıştı
Evin önüne bakanlık arabaları gelmişti. Arabalara doluştular.
Mugglerin dikkat çekmemek için, arabalar uçmuyordu. En sonunda Diagon Yolu’na gelmişlerdi. Her zamanki gibi kalabalıktı. Kitaplarını almak için girdikleri
mağaza ağzına kadar insanlarla doluydu.
*************
Ölüm Yiyenler de yola çıkmışlardı ve saldırı yapacakları yere doğru ilerliyorlardı.
“İşte geldik, sakın bireysel hareket etmeyin yaptığımız plana göre hareket edeceğiz.” Dedi Lucius Malfoy.
*************
Kitaplarını alıp, dükkandan çıktıklarında elleri kolları doluydu. Hep beraber neşeli ve hareketli kalabalığa katılırken yaklaşan tehlikenin farkında bile
değillerdi...
-------------
3. Bölüm
Saldırı ve Sonrası
Ölüm Yiyenler Diagon Yolu’ndan içeri girmişlerdi. Ama kalabalık daha farkına varmamıştı. Lusius Malfoy Harry’nin yanını gelerek:”Son anlarının tadını çıkar
Potter, çünkü birazdan öleceksin!”dedi ve sonra Ölüm Yiyenlere dönerek:”ateeeeeeeş!”dedi. İşte büyük katliyam başlıyordu, kalabalıkta şuandan itibaren
Ölüm Yiyenler’in burada olduklarını anlamışlardı.
Yaklaşık 40 kadar Ölüm Yiyen, dükkanlara, etrafta gezen insanlara ve küçük bebeklere saldırmaya başlamışlardı.
Harry’nin karşısına geçen Malfoy:”Başlayalım mı Potter?”, Harry: ”Efendin nerede Malfoy? Ah, yoksa küçük bir çocuk gibi korkup seni mi gönderdi?”, ”Onun
hakkında nasıl böyle konuşursun ha? Seni sersem! Crusio!”Bıçaklar, bıçaklar, bıçaklar. Yine acı veriyordu. Ama acı seken sadece Harry değildi; diğer insanlarda
öyleydi. Harry’nin arkadaşları, Mr.Weasley, Mrs.Weasley, Fred, George… Onlar acı çekmiyordu, ama düello ediyorlardı. Durum kısaca şöyle özetlenebilirdi:
İnsanlar çığlık çığlığa bağırıyor ve ağlıyordu, alınan eşyalar parçalanmış, dükkanların vitrinlerinin camları kırılmıştı.
Harry artık yorulmuştu, ama kalan gücü ile mücadele ediyordu. Voldemort ve Ölüm Yiyenlere duyduğu kin ve nefret, gücünü bin kat daha artırıyordu.
Ron, Hermione, Fred, George, Mr.weasley, Mrs.Weasley ve diğer insanlarda yorulmuşlardı.
Harry’nin canı sıkılmıştı. içinden: ”Yeteeeeeer!” diye bağırmak geliyordu. Tam o sırada, arkasından kırmızı bir ışın geldi. Harry tam zamanında fark
etti. Arkasını döndüğü anda gördüğü kişi: Bellatrix Lestrange! Harry biraz alayla:”Ooooo! Kim gelmiş! Otur da, biraz çay içelim, ne dersin?”,”Bebecik Potter
büyümüş de, çay içmeyi öğrenmiş? Ha ha ha ha ha ha! Avada ke…” Harry daha ağzını açıp karşı büyüyü yapamadan, asasının ucundan küçük, yuvarlak, sarı bir
ışın çıktı. Çıkan ışın, gittikçe büyüdü ve bütün Ölüm Yiyenleri içine alacak kadar kocaman bir boru oldu. Ölüm Yiyenler bunu hiç beklemiyordu:”Bunu ödeyeceksiniz!”
Lusius Malfoy’un ağzından bu sözler dökülmüştü. Boru kendi ekseni etrafında döndü ve insanlar Ölüm Yiyenler’i küçük noktalar gibi görünce hızla ışıklar
içerisinde gözden kayboldu.
Ama geride kalan masum, ağlayan insanlar rahatlayamamıştı. Bir anne ve baba gözleri önünde katledilen daha bir haftalık küçük oğullarının cansız bedenine
sarılıp ağlıyor, küçük bir çocuk annesini kaybettiği için üzülüyordu. Bunun dışında o kadar çok üzücü manzara vardı ki… Mutlu bir şekilde gezip eğlenen
insanların hayatları birden bire kararmıştı.
Onların ne suçu vardı ki? Hiçbir suçları yoktu elbet. Ama,Voldemort denilen karanlık lord en “masumları” –küçük bebeklere kadar- bile öldürüyordu.
Harry, Ron ve Hermione de herkes gibi yorulmuştu. Tek kelime bile etmiyorlardı.
Diagon Yolu, adeta bir ölüm sesizliği içindeydı.
*************
Sarı ışın demetinden oluşan devasa boru, Ölüm Yiyenleri karargahlarına bıraktıktan sonra, bir duvarın içinden geçerek yok oldu.
Kapıda lordları Voldemort bekliyordu.
Yumuşak ve tehlikeli bir sesle:”Benden gizli iş çevirebileceğinizi mi sanıyorsunuz ha?”dedi.
Sonra, yanda bulunan büyük, demir bir kapıyı açtı. Ölüm Yiyenler’in yüzü korkuyla gerildi. Burası işkence odasıydı. Şimdi hepsi işkence görecek, hatta
belki de öldürüleceklerdi. Voldemort avazı çıktığı kadar bağırarak:”Ne bekliyorsunuz sersemler! Hemen içeri!” dedi.
*************
Grimmauld Meydanı on iki numaradaki ev halkı sessizdi.
Herkes, yemeklerini yedikten sonra odalarına çekilmişti. Fred ve George bile neşesizdi.
Bugün ki saldırının amacı neydi? Ölüm yiyenler neden bu saldırıyı düzenlemişlerdi? Harry’nin kafasını kurcalayıp duran bu sorular onu rahatsız ediyordu.
O küçük bebeği hatırlamıştı. Ne kadar da küçüktü! Ama acımadan öldürülmüştü. Harry’nin gözleri doldu, ağlamaya başladı. Birkaç dakika sonra ağlaması kesilince
derin ama mutsuz bir uykuya daldı.
*************
Bu saldırı her ne kadar öğle saatlerinde başlayıp başladığı saatlerde bitmiş olsa da, acı çığlıklar, karanlık gülüşler, “Affedin lordum” diye yalvaran
sesler, gece yarısına kadar sürmüş, gece yarısından sonra da devam etmişti.
Şimdi Voldemort, bilmem kaçıncı defa bu saldırıyı düzenleyip başlatan Lusius Malfoy’a işkence çektiriyor, bir yandan da söyleniyordu:”Benden habersiz saldırı
yapabileceğini mi
sanıyordun Malfoy? Toplantı odasında yaptığınız konuşmaları duymadığımı mı düşündün seni salak!” Malfoy, kesik kesik:”A-a-a-a-affedin l-l-l-l-lordum, bi-b-r
da-ha ol-maz”” Kes sesini Malfoy!” Yanındaki diğer Ölüm Yiyenlere dönerek:”Atın bunu zindana!” dedi. Zavallı adamı kollarından ve bacaklarından tutup soğuk,
kırık dökük bir hücreye kilitlediler.
*************
Harry uyuyalı birkaç saat olmuştu. Birden bire bir ışık huzmesi ona doğru yaklaştı ve içinden bir kadın çıktı.
Kadın:”Harry canım…” dedi.
Harry bu kadını bir yerlerden tanıyacaktı, ama çıkaramıyordu. Bu kadın kimdi?
-------------
4. bölüm
Geri gelen ruh
Harry düşünüyor, ama bir türlü çıkaramıyordu.
Sonra, kadına daha yakından baktı. Birden bire aklına ailesinin fotoğrafları geldi. Bu kadını fotoğraflardan tanıyordu.
Bir yer daha vardı! Kelit aynası! Bu annesiydi!
Harry içinde büyük bir mutluluk hisseti. Sanki çok eski bir arkadışını yıllar sonra görüyordu. Harry bu düşünceler içindeyken annesi:"Fazla vaktim yok."
dedi. Harry düşüncelerinnden sıyrıldı. Sonra şaşkın ama mutlu bir ifadeyle sordu:"Bu nasıl oldu?" Annesi gülerek cevap verdi:"Kalbinin en derinlerinde
kalan bir istek olduğu için buradayım" Haklıydı, Annesini ve babasını çok görmek istiyordu. Ama babası neden yoktu? Neden onu görmeye gelmemişti?
Harry"Babam neden gelmedi? İkinciside bu gerçek mi?" Lily Potter biraz duraksayarak:"Malesef ikisini de sana ben söyleyemem. Bunu ancak dünyada yaşayan
birisi söyleyebilir." Harry üzüntüyle annesine baktı. Sonra annesi:"Vakit malesef doldu, gitmem gerekiyor. Kendine iyi bak canım, yanındakileri üzme, Teyzene
de mektup yollamayı unutma Harry. Hatasını anladı, sana kötü davranmayacaktır, eminim. Şimdilik Hoşça kal." Sonra bir ışık hüzmesi içinde kayboldu.
Harry başını kaldırdı. Olanları gayet net hatırlıyordu. Annesini görmüştü. Birden bire gözleri doldu, ağlamaya başladı. Ağlaması kesilince sandığına ilerledi,
kapağını açıp, bir şeyler aramaya başladı. Nihayet aradığını buldu. Elini sandıktan çıkardığı anda bulduğu şey gün ışığına çıktı. Harry yatağına oturup
Sandığından aldığı albümü incelemeye başladı. Sirius, Lily, James, kendisinin bebek hali, hatta Peter da vardı. Harry :"Lanet olası herif!" diye düşündü.
Onu hiç sevmiyordu. Onu kardeşi gibi seven arkadaşlarına ihanet ederek hayata işlenecek en büyük suçu işlemişti. Bu suç, Öldürmekten bile büyük bir suçtu.
Dostlarına ihanet etmek... Harry bunu yapmazdı, emindi bundan.
Gözleri duvardaki saate takıldı. Saat 2.00'ı gösteriyordu. Sonra uykusunun olduğunu farkedip her zamankinden bile çok mutlu bir uykuya daldı.
*************
Ölüm Yiyen karargahında, Yüreği kötülük dolu bir adam Kırık dökük yatağında oturuyor, bir yandan da söyleniyordu:"Aptal! Benden gizli saldırı ha? Sabah
olsun da, sana gösteririm ben!" Birden aklına bir fikir geldi: Bakanlıkta kargaşa çıkaracaktı. Sonra bu fikir geldiği gibi gitti. "Lanet olsun. Bir avuç
salak gelecek planlarımı maffetti. Yooooo! Sadece Malfoy değil hepiniz göreceksiniz! Sersemler! ' Bunları düşündükten sonra her zamanki gibi kendisine
rahat gelen ama oldukça rahatsız bir uykuya daldı.
*************
Sabah olmuştu. Ev halkı yavaş yavaş uyanıyordu. Harry ve Hermione yine Ron'u uyandırmaya çalışıyorlardı. Hermione:"Örümcekler Ron, geldiler!" Ron gerinerek
uyandı:"Bu sefer numaranızı yemedim! Ama çok zekice bir fikir!" dedi alayla.
Ron:"Giyineceğim çıkar mısınız?""Tabiki ron yanlız dikkat et, örümcekler çıplaken seni yemesinler!"dedi Harry gülerek. "hahahaha!" diye yapmacık bir şekilde
güldü Ron"Çok komik!"
*************
"Herkese günaydın." dediler üçü hep bir ağızdan. "Sizede" dedi mrs. weasley. "Biraz kahvaltı edin""anne, çok açım!" dedi ron iştahla. Hermione"Senin aç
olmadığın bir dakika bile yok zaten." dedi.
*************
Kahvaltılarını ettikten sonra oturma odasına geçip oturdular. Çok keyifli bir sohpet vardı ama... Ama Hary'nin aklı hala dün gece gördüğü rüyadaydı. Birden
bire kapı çalındı. Mrs.Weasley kapıyı açtı. Kapıdan konuşmalar geliyordu. Sonra gelen misafir salona girdi. Dumbledore gelmişti. "İyi günler. Harry seninle
biraz konuşabilir miyiz?""Ah, tabi." Birlikte yukarıdaki boş bir odaya çıktılar. Dumbledore Kapıyı kilitleyerek konuşmalarının dışarıdan duyulmaması için
bir büyü yaptı. Bir sandaliye çekip otururken, bir sandaliye de Harry'ye yaratıp oturmasını işaret etti.
Sonra da konuşmaya başladı:"Dün gece olanlardan haberim var. Anneni gördün değil mi?" Harry"evet ben ona "bu gerçek mi?" diye sordum. oda"Bunu sana ben
söyleyemem, Dünya da yaşayan biri söyleyebilir."dedi. Profesör ne demek istedi?" Dumbledore biraz duraksadıktan sonra:"Doğru, eğer kendisi söylerse yok
olur, tamamen!" Harry bu sözlere şaşırmıştı:"Ne? dedi hayretler içerisinde kalarak. Dumbledore:"Annen ve baban ve tabi Sirius, aslında tam olarak ölmediler.
Bedenlerinde ruh parçası kalmadı ama, yaşıyorlar."
-------------
5. bölüm
Büyülü kale
Hary duyduklarına inanamıyordu. Annesi, Babası ve Sirius yaşıyorlar mıydı?
Harry düşüncelerini toparlayıp Dumbledore'a dönerken, Dumbledore tekrar konuşmaya başladı:"Aslına bakıcak olursan, Büyülü Kale çok karışık büyülerle dolu.
Bunlardan birside Kedavra lanetini bir nebzede olsun engelleyen bir büyüdür." Harry:"Nasıl yani engelleyen bir büyü? Tam olarak ölmüyorlar mı?""Evet, aynen
öyle." Sonra biraz düşündü ve:"Sanırım en başından anlatsam iyi olacak. Hogwarts'ın kurucusu olan dört büyük cadı ve büyücünün tek yaptıkları iş Hogwarts
değil. Hogwarts'ı yaptıktan sonra Salazar Slytherin Sırlar odasını inşa edip okuldan ayrıldı. Ve Grifindor, bunu bir şekilde öğrendi. Onun Muggle'lere
karşı olduğunu bildiği için, Bir kale inşa etmeye karar verdi. İlk başlarda Okula yaptırmayı düşündü. Daha sonra bunun neler doğurabileceğini anlayarak
okulun uzağına yaptı. Ve bu kaleye de Slytharyn'ninki Gibi bir varis olması gerektiğini düşünüyordu. Ve ileride dünyanın en büyük karanlık lordunu varis
olarak seçmiş olan Slytharin'e Bir şok dalgası gönderdi resmen."Burada biraz durdu. Harry hayretle Dumbledore bakıyordu. Dumbledore tekrar devam etti:"İleride
yetişecek olan karanlığın en güçlü lorduna karşı, aydınlığın en güçlü insanını varis olarak seçti. Ve bu kişi sensin Harry."Harry bunu duyunca büyük bir
şok geçirdi. Varis? Kendisi? Grifindor? Büyülü kale? Yoooooo! Olamazdı! Gerçek değildi bunlar! Kabustu! O varis olacaktı ha? İmkansız! Sonra dehşet içinde:"B-ben
Varis mi?"dedi kekeleyerek. Sonra Kendini biraz toparlayarak Dumbledore'ye döndü.Dumledore tekrar devam etti:"Anlıyorum, bunu kabul etmesi zor. Voldemort'ta
zor kabül etti, emin ol. Neyse devam edeyim. Büyülü Kale'nin varisi olan kişi-Sırlar Odası'nda olduğu gibi-sadece o, kalenin kapısını açabilirdi. Ama artı
birkaç şey daha var. Sırlar odasında bir Basilisk varken, Büyülü kale'de ise bir takım güçler var. Yani sana bir takım özel güçler verildi.""Peki, Bunun
Ölülerle ilgisi nedir?""Hmmmm... Pekala, asıl konumuz buydu tabi. Büyülü kale Varisin yakınlarının ruhlarının bir yansımalarını yaratarak onların yanına
gelmelerini sağlıyor.""Yakınlar mı? Nasıl anlaşılıyor?""Büyü her şeyi halleder Harry. İşte bu yüzden onlar yanına gelebiliyor. Ve şimdi, Artık her şeyi
öğrendin. Bunu sana neden anlattım? Birincisi annen'in nasıl yanına geldiği, yani en merak ettiğin şey, Asıl önemlisi ise Voldemort orayı buldu bulacak.
Oraya girerse Büyülü Kalenin yıkıntılarını bile bırakmayacaktır.""Ama Hani sadece varis açabiliyordu?""Voldemort'tan bahsediyoruz Harry, Her ne kadar karanlık
bir lord olsa da çok zeki. Ve senden Büyülü kaleyle ilgili bir görev yapmanı istiyorum. Orayı korumalısın."dedi ve ayağa kalktı. Sonra elini pelerininin
cebine sokup bir şeyler aramaya başladı. Sonra elinde bulunan üç mektubu Harry'ye vererek"Yeni dönem için bilgiler."dedi."Şimdi gitmeliyim Harry, Bunu
Sakın arkadaşların dışında kimseye anlatma." Sonra asasıyla büyüleri bozdu ve birlikte salona indiler.
Herkes keyifli bir sohbet içindeydi. Dumbledore:"Sohbetinizi böldüğüm için üzgünüm, Gitmem gerekiyor. Yapacak birkaç işim var."dedi. Mrs.Weasley onu kapıdan
geçirdi. O sırada Harry, Ron ve Hermione'ye gelmelerini işaret etti. Yukarı odaya çıktılar. Harry kapıyı kapattı. Oturunca her şeyi onlara anlattı. O anlatırken
Ron ve Hermione hiç konuşmadılar. Harry anlatmayı bitirdiğinde, ikisi de hayretler içinde kaldı. Bir süre hiç biri bir şey söylemedi. Sonra Ron:"Sen Grifindor'un
varisi misin? İnanılmaz!""Şaka yapmanın sırası değil Ronald!"dedi Hermione sesini biraz yükselterek. "Ruhlarının bir çeşit yansıması mı? Daha önce bir
kitapta rastlamamıştım.""Kitaplarda yazacağını zannetmem, Dumbledore dışında belki birkaç kişi biliyordur, belkide kimse." dedi Harry. "Mümkün."dedi Hermione.
*************
Lord Voldemort Ölüm yiyen karargah'ının giriş kapısının yanındaki büyük, demir kapıyı açtı. İşerideki işgence odalarının yanından geçti ve aradığı yeri
sonunda buldu. Zindanlar onun en sevdiği yerdi. Birkaç beceriksiz Ölüm Yiyen'e kızmak, onları aşağılayıp gururlarını kırmak onun en sevdiği işti. Bir hücrenin
önüne gelip durdu. "Bugün nasılsın Malfoy?""Lordum, Lütfen beni affedin, lütfen!"diye yalvarıyordu Lucius Malfoy. Voldemort bir kahkaha attı:"Seni affetmek
ha? Seni salak! Bende affetmek diye saçma bir şey yoktur. Bu yalvarışların çok hoşuma gidiyor, biliyor musun Malfoy? Ayrıca, Eğer affetmek gibi aptal bir
davranışta bulunsam bunu neden senin için kullanayım? Sen kimsin ki? Aptal ve beceriksiz bir Ölüm Yiyen! Dikkatli ol Malfoy Ölümün acısız olacak! Avada
kedavra" Yeşil bir ışık asanın ucundan çıktı, fakat yarı yolda parçalandı. "Lanet olsun! Neden olmuyor?"diye sinirlendi Voldemort. Bir yerlerden bir ses:"Görüyor
musun Tom? Asan bile senden daha merhametli."dedi.
*************
Grimmauld Meydanında akşam olmuş, ev halkı artık yemeklerini yemiş yatmaya hazırlanıyordu. Harry Üzerindekileri çıkarıp pijamalarını giyerken, düşünüyordu.
O, Grifindor'un varisi miydi? Nasıl olabilirdi bu? Bunları düşünürken komodinin üzerinde duran resim çerçevesine çarptı. Çerçeve yere düşüp parçalandı.
Harry yerdeki resmi aldı . Resimde kendisi, Annesi ve babası vardı. İçinde bir şeyler kıpırdadı sanki. Ne mutlulardı, Hayat o zaman ne kadar güzeldi? Ama
şimdi birsürü derrdi vardı, buda yetmezmiş gibi birde büyülü kale ve yanında birsürü tuhaf şey çıktı. Arkadaşlarının desteği olmasa neler yapardı? Eğer
bir şey olacaksa onu tek başına değil, birlikte yapmaları gerekiyordu. Onlara bir şey olmasını istemiyordu, ama o, ne kadar istese de onlar onunla gelirlerdi.
Bu yüzden onlarla birlikte gidecekti. Bunları düşünürken yatağına girmiş, hatta uyumuştu bile...