Burada dediğin "biz" kelimesine dikkatini çekerim, o biz i biraz daha bireyse düşün. Yani sen, ben demek bile bir çeşit bizdir, yani kısaca tekrar bilincin küçük bir karar verebilme yalpazesi olduğunu tekrarlıyorum.
Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar.
Valla ne diyeyim, böyle bir şeye az çok yaklaşan birisi için toplumsal dışlanmanın öneminin değişeceğini, ya da kişinin bu olaya en azından gayet nesnel yakaşıp olayın önem seviyesini kendinin belirleyeceğini düşünüyorum.
Dürtüleri yenme ve hakimleşme olayı biraz aşil ile kaplumbağa paradoksu gibi işler.
İnsansı davranışın üstüne çıkmak, "bedene" bile soğukkanlılıkla yaklaşabilmek özel bir uğraşla bile üst derecede zor olmalı. Bu konuda bazı akıl hastaları görünürde bu olaya yaklaşıyorlardır, ama bir hastalık ile buna yaklaşmak pek yetkindir denemez. Ya da buna salt mantık ile ulaşmayıp, bir takım travmalar sonucu yaklaşmak.
(Gerçi bu tarz davranışları olan birisine tabiki hasta damgası doktorlar tarafından bile vurulur. Buradaki olayın hastalıktan farkı, kişinin herşeyi bilinçli yapması ve o duruma kendi kendini getirmiş olmasıdır.)
Hatta kişi sonunda öylesi bir edilginliğe varır, ölümcül bir tehlikeye bile tepkisiz kalır.