Kuruntularım...
En çok neye yandım biliyor musun? Hani seni seviyordu ya güya, hani asla aldatmazdı… Sonra bir gün kulağıma bir haber geldi “ayrılmışlar” diye. Gelmedim yanına… Gelemedim. Korktum, seninle konuşursam bana yüz vereceğinden korktum. Beni sevdiğini söyleyeceğimden korktum ve gelmedim yanına…
Sonra bir gün yine birileri fısıldadı kulağıma… O “hayırsız” başkasıyla çıkıyormuş ayrıldığınızın hemen ertesi sabahında… Korktum… Senin kimleri sevdiğini görmekten korktum… Kimleri seveceğinden korktum… Ve sevdiklerinden korkmamanın doğuracağı sebeplerden korktum.
Sonra fısıltılar arttı… Benim gömüldüğüm kederi kimse anlamıyormuş gibi geliyordu… Hatta anlamamaktan da öte, kimse umursamıyordu bile… Fısıltılar öldürdü beni… Yine sana koşmuş o hayırsız., ve sen yine affetmişsin onu…
Fısıltılardan soyutladım kendimi, aşkından olabildiğince uzaklaştım ve sevmediğime dair binlerce kez yemin ettim her gece. Fakat her sabah gözlerini her gördüğümde yeniden âşık oldum sana…
Sonra bir gün, merdivenden çıkıyordun sen… O kadar güzeldin ki… Senin arkanda yürümek, orada olduğunu sadece bilmek bile insanı mutlu ediyordu. Hatta sanmıştım ki benim için önemli olan tek şey senin mutlu olman… Kiminle olursan ol mutlu ol istiyordum… Oysa ne de çok yanılmıştım. Benden başkasıyla birlikteyken sen mutlu olabiliyor muydun gerçekten?
Merdivenden birileri telaşla itişti, arkamdan birisi beni sertçe geriye yitti ve kim olduğunu bile bilmeden küfürleri dizmeye başlamıştım ki… O hayırsız olduğunu fark ettim… Önemsiz bir nesneymişim gibi elinin tersiyle itmişti beni. Oysa… Oysa ben sadece senin arkanda yürümekten bile mutluluk duyarken… “O” nasıl olmuştu da seni kıskanmıştı benden? Sana güvenmeyecek kadar az mı seviyordu yoksa..?
Korktum… Her şeyden korkmaya başladım ve yaşamdan soyutladım kendimi. Yaşamımın anlamı sizin ilişkinizi takip etmek gibi gelmeye başladı bana… Aşk, artık bir saplantı olmuştu. Sevmekten çok daha öte bir şeydi bu… Bu sevilmeden sevmekten de yüce bir duyguydu. Çünkü bu, sevilmeden sevmek, asla sevilmeyeceğini bilerek sevmekti…
Sonra gözlerinden de korkmaya başladım… Onların bana acı vereceğini hiç tahmin etmemiştim. Gülüşünden kaçacağımı hiç bilemezdim ya gerçekten de kaçmak zorunda kaldım. Ona gülümsemenden kaçtım uzun süre… Sonra, sen, uzaktaki bir arkadaşına gülümserken araya girip de sanki sen bana gülmüşsün gibi yaparak kendimi tatmin etmeye başladım.
Karanlıkla dost olmaya, yokluklarla konuşmaya ve dertlerle dertleşmeye başladım… Yalnızlığıma anlattım her şeyi ve aşkımın anlamasını bekledim. Oraya buraya senin ismini çiziktirdim ve bir gün belki okursun diye sana mektuplar yazıp attım kaldırım kenarlarına.
Seninle konuşmayı özledim ne kadar az konuşmuş olsak da. Ve bana gülümsemeni özledim bana hiç gülümsememiş olsan da… Beni sevmeni de aynı oranda özlüyorum güzelim… İçimde bir yerlerde bir duygu kabarıyor, belki platonik bir aşkın yan etkisi belki sadece kuruntu bunlar. Ama hissediyorum işte, beni seveceksin bir gün belki anlayacaksın ve belki de üzüleceksin…
Ve yine korkuyorum senin beni sevmenden… Seni üzecekse, benim olmanın ne manası kalır ki? Karanlıkla dost oluyorum yeniden ve kaçıyorum o çok istediğim sevginden.
Sonsuza dek sevecek olanlara…