Künye: Adı: Bir Yeniçeri Masalı
Yazar: Hamit Çağlar Özdağ
Türü: Alternatif Tarih, Fantastik, Macera
Sayfa Sayısı: 245
Yayın Yılı: 2017
Yayınevi: İthaki Yayınları
Tanıtım: Miladi 16. Yüzyıl sonu. Yeniçeri Ocağı'ndaki tek kadın olan Yosma Hatun, başında ağrılarla uyanır. Geceden kalmadır ve nasıl oraya geldiğini tam olarak hatırlayamamaktadır. Baş ağrısı geçmeye başlayınca hafızası yerine gelir. Lakin hafif dehşet çokça da şaşkınlık içerisinde, zihninin içinde in midir cin midir bilinmez bir varlığın olduğunu anlar. Nereden geldiğini ve ne olduğunu bilemediği konuğunu anlamaya çalışırken Şehr-i İstanbul sokaklarını gezmeye koyulur. Yosma Hatun zaten kemiği olmayan diline zihninde daha da az mukayyettir. Aklından geçen tüm arzu ve fikirlerini kendine cevap veremeyen yoldaşıyla tek taraflı olarak hasbihâl eder.
Bu sıra dışı durumun nasıl çözüleceği bilinmezken Yosma'nın burnuna, yüreğini coşturan haberler gelir...
Yorumum: Alternatif tarih ve büyünün harmanlandığı bir serüven. Ana karakter Yosma Hatun'un zihnindeki varlıkla konuşarak dolaylı olarak okurlarla muhatap olması da anlatıma ayrı bir renk katıyor. Romanın dünyasına, yine o dünyadan birinin klavuzluğu eşliğinde pasif de olsa dahil oldum. Burada Yosma Hatun'un karakterinin payı da büyük. Onun insani zaaflarını, arzularını, fikirlerini, deneyimsizliğinden dolayı kendi kendine kurduğu efsaneleri öğrenmek ayrı bir keyif. Basit fikirleri ve karmaşık arzuları olan çok boyutlu bir karakter. Kendi dünyasının sıradan insanı. İçinde yaşadığı dünyanın gerçeklerini tam kavrayamamış, kendi küçük dünyasında kurduğu masallara göre bize o dünyayı anlatan biri.
Musikiyle büyü yapmak, göze getirip nazarla rakibin etkisiz hale getirmek, yine karşı tarafın gözüne oyun edip başka bir varlığa dönüştüğünü ya da ortadan yok olduğunu sandırmak, özel dövmeler ve muskalar sayesinde hem kendini hem de başkalarını efsundan korumak gibi fantastik öğeler ayarında kullanılmışlar. Bu ayarında kullanım sayesinde, kurgusal da olsa, ne tarihi doku yapaylaşıyor ne de olaylar kendi gerçekliklerinden kopan uçuk kaçık anlara dönüşüyor.
Romanda saf iyi ve kötü ayrımına gidilmiyor. Siyah beyaz yok gri var desem daha doğru olur. Her taraftan haklı veya haksız işler yapan insanlar mevcut. Kimisi inancı gereği, kimisi dünya görüşü gereği, kimisi kişisel çıkarları gereği ve kimisi de ait olduğu sistemin çarklarının işleyişine göre karar ve davranışlar sergileniyor. Mesela savaş durumunda haklı veya haksız, iyi veya kötü gibi bir ayrım söz konusu olmuyor. Bir tarafı veya kişiyi övmek için karşısındaki yermek ve aşağılamak gibi genel bir tutum yok. Bu türden tutumları Yosma Hatun takınıyor. Ama onun algılayışıyla etrafındaki dünyada olup bitenlerin arasındaki uçurum, Yosma Hatun'un bakış açısındaki hataları ve aslında ne gibi gerçeklerle yüz yüze olunduğunun altı çizmeye yarıyor. Romandaki Osmanlı ve savaştığı devletler, iyiliği veya kötülüğü temsil etmiyor. Kendi varolma politikalarına göre işlettikleri sisteme göre hareket eden, duygusal değil kendi çağlarının mantığına adımlar atan kurumlar. Kurmaca da olsa konu edindiği tarih romantik ve taraflı olarak ele alınmıyor. İyilik ve kötülük daha çok bireysel kararların sonucuna ve o anki tarafların konumuna göre yorumlamaya müsait.
Yosma Hatun'un Yeniçeri olmasına sebep olan olayın sunuluşu rahatsız edebilir. Bu kısım her ne kadar kısa tutulsa da yine de rahatsız ediciliğinden bir şey kaybetmiyor. Geçmişte kendine yapılanları yetişkin soğukkanlılığıyla anlatması da bazı okurları ayrıca rahatsız edebilir. Tabii karakteri için önemli bir dönüm noktası olacak bir başka olaydaki aynı soğukkanlılık, Yosma Hatun'un bilinçsel noksanlıklarını ve cahilliğini gösterme de oldukça yardımcı oluyor.
Yosma Hatun'un karakter gelişimini sağlayan olaylar zincirinden sonra roman sona eriyor. Tabii bir serüven biter bir diğeri başlar misali sonu bağlanmamış yan konular, Yosma Hatun'un zihnine konaklayan "Yancı"nın hala orada olması ve sonundaki "Şimdilik, Son" yazısı, açıkça "Dahası Var" diyor.