4. "Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü"
Rowling’in 4. ve en uzun masalının ilk sayfasının üstüne kesilmiş büyük bir ağacın toprakta kalan kütüğü (20 büyüme halkası var – saydık) kurulmuş. Kütükten çıkan dokunaç benzeri 5 kök, çimen ve karahindiba çiçeğiyle kaplı zemine gömülüyor. Kütüğün ortasında karanlık bir çatlak var ve küçük gözlere benzeyen iki beyaz halkasıyla sanki okura bakıyor gibi. Metnin altında minik bir pençe izi var (4 parmaklı). Son öyküdeki kanlı, kıllı kalp kadar korkutucu değil (ve bu kez ön sayfada parlak peri tozunu görüyoruz), fakat bu ağaç kökünün görünümünü hiç sevmedik.
"Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü" (çoğu iyi masalın başladığı üzere) uzun zaman önce ve çok uzak bir ülkede başlıyor. Açgözlü ve “budala bir kral” sihri tümüyle kendine saklamak istediğine karar veriyor. Ama önünde iki sorun var: İlk olarak, tüm mevcut büyücü ve cadıları toplatması gerekiyor; ikincisi, gerçekten büyü yapmayı öğrenmesi gerekiyor. Vahşi kara köpeklerle donatılmış “Cadı Avcıları Bölüğü”ne kumanda ederken, aynı zamanda bir “Sihir Öğretmeni”ne ihtiyacı olduğunu ilan ediyor (pek parlak bir fikir değil, sevgili kralımız). Akıllı büyücüler ve cadılar onun çağrısını dikkate almak yerine saklanmayı seçiyorlar, fakat hiç sihir yeteneği olmayan "kurnaz bir dolandırıcı" birkaç basit hileyle bu rolü üstlenmek için blöf yapıyor.
Baş büyücü ve Kral’ın özel öğretmeni olarak atandıktan sonra, dolandırıcı sihirli eşyalar için altın, büyü yapmak için yakut ve iksirler için gümüş kupalar istiyor. Dolandırıcı bu değerli maddeleri saraya götürmek yerine kendi evinde biriktiriyor, fakat Kral’ın eski çamaşırcısı Babbity’nin onu gördüğünden haberi yok. Kadın falcıyı bir ağacın sürgünlerini çekip kopardıktan sonra Kral’a asa olarak takdim ettiğini görüyor. Kurnaz dolandırıcı, Kral’a asasının “Kral onu hak edinceye kadar” çalışmayacağını da eklemeyi unutmuyor.
Kral ve dolandırıcı her gün “sihir” çalışıyorlar (Rowling burada parlıyor, gülünç Kral’ın elindeki sürgünü sallayarak “havaya doğru anlamsız sözcükler haykıran” bir portresini çizmiş), fakat bir sabah kahkahalar duyuyorlar ve onları kulübesinden izleyen Babbity’nin gülmekten yerlere yattığını görüyorlar. Aşağılanan Kral büyük bir hüsran ve sabırsızlıkla hemen ertesi gün tebaasının önünde ona gerçek bir sihir gösterisi yapılmasını istiyor. Umutsuz dolandırıcı uzun bir yolculuğa çıkacağı için krallıktan ayrılmak zorunda olduğunu, bu yüzden bunun imkansız olduğunu söyleyince, artık ondan kuşkulanan Kral ardından Bölüğü göndermekle tehdit ediyor. Öfkeden kuduran Kral, ayrıca eğer “bir kişi daha ona gülerse” dolandırıcının kafasının kesilmesini de emrediyor. Ve böylece, bizim budala, açgözlü, sihirsiz Kral’ımız aynı zamanda ne kadar mağrur ve acınacak derecede güvensiz olduğunu da ortaya koymuş oluyor – bu kısa, basit masallarda bile, Rowling karmaşık, ilginç karakterler yaratmayı başarıyor.
Hayal kırıklığını ve öfkesini çıkaracak yer arayan kurnaz dolandırıcı, doğru Babbitty’nin evine gidiyor. Pencereden dikkatle bakınca “küçük yaşlı kadının” çarşaflar küvette “kendi kendilerine yıkanırken” bir masada oturmuş asasını temizlediğini görüyor. Onun gerçek bir cadı olduğunu ve sorunlarının hem kaynağı hem de çözümü olduğunu görerek, kendisine yardım etmezse onu Bölüğe teslim etmekle tehdit ediyor. Hikayenin bu güçlü dönüm noktasını tam olarak anlatmak güç (ve aslında bu masallardan herhangi biri için de aynı şeyi söyleyebiliriz). Rowling'in romanlarının zenginliğini hatırlamaya çalışın ve onun canlı görüntülerle ve belli belirsiz hissedilen karakter nüanslarıyla dolu bu minicik masalların içine bunları nasıl yerleştirdiğini hayal edin.
Bu taleplerden etkilenmeyen Babbity (eh, sonuçta o bir cadı), gülümsüyor ve yardım etmek için “gücünün yettiği her şeyi” yapacağını söylüyor (eğer daha önceki bir ipucunu kaçırmadıysak, bu kaçamaklı bir cevap). Dolandırıcı ona çalılıklara saklanıp Kral’ın yerine büyüleri yapmasını söylüyor. Babbitty kabul ediyor, fakat eğer Kral imkânsız bir büyü yapmak isterse ne olacağını merak ettiğini söylüyor. Kendi akıllılığından ve başkalarının aptallığından son derece emin olan falcı, onun endişelerine gülüyor, Babbitty'e sihrin kesinlikle “bu salağın hayal edebileceği” her şeyden daha güçlü olduğunu iddia ediyor.
Ertesi sabah, saray halkı Kral’ın sihir yapmasına tanıklık etmek üzere bir araya geliyor. Kral ve dolandırıcı bir sahne üzerinde ilk sihir hareketlerini icra ediyorlar—bir kadının şapkasını yok ediyorlar. Kalabalık büyülenmiş ve şaşakalmış durumda, büyüyü yapanın bir çalılıkta saklanan Babbity olduğunu asla hayal bile edemiyorlar. Bir sonraki gösterisi için, Kral “ince dalı” (bunun her tanımı bizi gülmekten yerlere yatırıyor) atına doğrultup onu havaya kaldırıyor. Üçüncü büyüsü için daha da iyi bir fikir bulmak amacıyla etrafına bakınırken, Bölük’ün Yüzbaşısı Kral’ın gösterisini bölüyor, kucağında bölüğün köpeklerinden biri ölü olarak yatıyor (zehirli bir mantar yemiş). Kral’a köpeği “canlandırması” için yalvarıyor, ama Kral elindeki dalı köpeğe doğrultunca hiçbir şey olmuyor. Babbitty saklandığı yerde gülümsüyor, büyü yapmayı denemiyor bile, çünkü “hiçbir büyünün ölüyü diriltemeyeceğini” (en azından bu öyküde) biliyor. İlk iki büyünün sadece birer hile olduğundan şüphelenen kalabalık gülmeye başlıyor. Kral öfkeden çılgına dönüyor ve büyüsünün neden işe yaramadığını sorunca, kurnaz ve hain dolandırıcı Babbitty'nin saklandığı yeri işaret ederek “hain bir cadının” büyüleri engellediğini haykırıyor. Babbitty çalılıktan çıkıp koşmaya başlıyor, Cadı Avcıları onun ardından av köpeklerini salınca ortadan kayboluyor ve köpekleri “havlayarak” eski bir ağacın gövdesini “tırmalıyor” halde ortada bırakıyor. Artık tamamen umutsuz olan dolandırıcı cadının kendini bir “yaban elmasına” çevirdiğini haykırıyor (bu gergin ve dramatik anda bile mizah saklı). Babbitty’nin tekrar kadın haline dönüp kendisinin gerçek kimliğini açıklamasından korkan dolandırıcı, ağacın kesilmesini emrediyor – çünkü “kötü cadılara böyle yapılır”. Bu oldukça güçlü bir sahne, sadece “kafasını kesin” draması yüzünden değil, aynı zamanda dolandırıcının tüm gerçek cadılık duruşmalarında olduğu gibi kalabalığı galeyana getirebilmesi yüzünden de. Dram kurulurken Rowling’in yazısı hafifçe bozulmaya başlıyor – kelimeler arasındaki boşluklar uzuyor ve sanki öykünün hızına yetişmek istercesine kelimeleri elinden gelen en hızlı şekilde yazdığı hissini veriyor.
[Spoiler!] Ağaç kesiliyor, fakat kalabalık sevinç gürültüleriyle saraya dönerken birden kesilen ağacın kökünden gelen “yüksek sesle gıdaklar gibi bir kahkaha” duyuluyor. Akıllı cadı Babbitty, cadı ve büyücülerin ikiye bölünerek öldürülemeyeceğini ve bunu kanıtlamak için Kral’ın öğretmenini “ikiye bölmelerini” söylüyor. Bu anda dolandırıcı merhamet için yalvarmaya başlayıp yaptıklarını itiraf ediyor. Onu zindana atıyorlar, ama Babbitty’nin budala kralıyla işi daha bitmedi. Hala ağacın kökünden gelen sesi, Kral’ın yaptıklarının Krallığın üstüne bir lanet inmesine neden olduğunu ve bu yüzden kral ne zaman bir cadıya ya da büyücüye zarar verse kendisinin de son derece büyük bir acı duyacağını ve ölmeyi o acıya tercih edeceğini açıklıyor. Artık umutsuz olan Kral dizlerinin üstüne çöküp topraklarındaki tüm büyücü ve cadıları korumaya yemin ediyor ve zarar görmeden büyü yapmalarına izin verdiğini açıklıyor. Memnun olan ama henüz tatmin olmayan kütük, tekrar gıdaklıyor ve Kral’a “kendi aptallığını” hatırlatması için Babbity’nin bir heykelinin yapılmasını istiyor. “Utanç içindeki Kral” bir heykeltıraşa altından bir heykel yaptırmaya söz veriyor ve tebaasıyla saraya dönüyor. En sonunda dişlerinin arasında bir asa tutan "yaşlı ve şişman bir tavşan", kökün altındaki bir delikten dışarı zıplıyor (aha! O minik beyaz gözlerin sahibi oymuş) ve krallığı terk ediyor. Kökün üzerine yerleştirilen altın heykel sonsuza dek orada duruyor ve o krallıkta cadılar ve büyücülerin bir daha asla peşlerine düşülmüyor.
"Tavşan Babbitty ve Gıdaklayan Kütüğü" yaşlı cadının pırıldayan zekâsına dikkati çekiyor –hayranlarına bilinen bir bilge ve becerikli büyücüyü hatırlatması gerekiyor – ve yaşlı Babbitty’nin genç cadı ve büyücüler için nasıl bir halk kahramanı olduğunu hayal edebilirsiniz. Fakat yaşlı bir cadının zafer öyküsü olmanın ötesinde, masal insanların açgözlülük, kibir, bencillik ve ikiyüzlülük adlı zayıflıklarına dikkati çekiyor ve bu hatalı (fakat kötü değil) karakterlerin hatalarını kendi yollarıyla öğrendiklerini gösteriyor. Rowling’in daima üzerinde durduğu ve çılgın büyücüyle vurguladığı kendini bilmenin öneminden hemen sonra gelen bu masalın özü şu, Babbitty Kral’ın kibirli ve açgözlü olduğunu anlamasını sağlıyor, tıpkı Zıplayan Kazan’ın büyücünün bencilliğini ve Çeşme’nin üç cadıyla bir şövalyenin içinde saklı güçleri ortaya çıkardığı gibi. İlk 4 masalında sadece kıllı kalpli büyücünün sonu gerçekten korkunç oluyor, çünkü affedilmez Karanlık Sanatlar’a bulaşıyor ve gerçek benliğinin onu kurtarabileceğini kabul etmeyi reddediyor.
LUNATİC.BLOGCU.COM dan alıntıdır