Ceza
Uyandığımda kafam zonkluyordu. Uyandığımı sanıyordum. Gözlerim kapalıydı. Açmayı denedim. Sonra fark ettim ki açıklardı zaten. Birileri gözlerimi bağlamıştı. Ağzımda da bant vardı. Bandın ağzımda bıraktığı iğrenç tadı almaya başlamıştım. Ellerim sandalyenin kollarına bağlanmıştı, bacaklarım ileriye doğru uzatılmış bir taburenin üstüne konmuştu ve bağlanmıştı. Neredeyse kıpırdayamıyordum. Konuşmaya çalıştım ama boğuk bir inlemeden başka hiç ses çıkmadı. İşte o zaman o tanıdık sesi duydum:
- Ah! Demek uyandın. Sonunda. Sana cezanı vermek için sabırsızlanmaya başlamıştım. Sonunda başlayabiliriz.
Yoo, yoo! Bu doğru olamaz! Hayır! Kendimce çığlıklar atmaya başladım ama sesim çıkmıyordu işte. Yapma bunu. Hayır. Bana bunu nasıl yapabilirsin! Lütfen! Lütfen… Düşüncelerim o konuşunca durdu.
- Çok çırpınmazsan ikimiz için de kolay olur. Ağzını ve gözlerini kapadım ki seni görmek ve sesini duymak zorunda kalmayayım diye. Annem hep derdi ki: ‘Eğer iyi bir kız olmazsan kötülükler seni bulur.’ İşte şimdi bu kötülükler seni buldu. Bunları ben gerçekleştireceğim. Annem hep: ‘Erkeklerden uzak dur!’ derdi. Ben hep sözüne uydum. Annem her şeyi doğru bilir. Annem hep: ‘Eğer tırnaklarına oje sürersen o tırnaklarını sökerim!’ derdi. Peki, bu tırnaklarında gördüğüm renkli şeyler ne Elif? Bana oje gibi geldiler. Bak sen şu işe! Hadi bakalım. Şimdi ne yapalım sence? Bence annemin dediğini yapalım.
Lütfen. Şaka yapıyor olmalısın. Hayır. Hayır hayır! Dur. Bunu yapma. İnanamıyorum, nasıl olur! Parmaklarımı kaçırmaya yumruk yapmaya çalıştım ama o kadar sıkı bağlamıştı ki elimi yumruk yapamıyordum. Nasıl bu kadar psikopat olabilir ki! Elime değen eliyle sıçradım. Parmağını elimin üzerinde gezdiriyordu. Dayanamadım. Bacaklarımda bir sıcaklık hissettim. Altıma yapmıştım. Gözlerim doldu. Niye? Niye! En sonunda yakaladı işaret parmağımı.
- Seni kirli şey. Gerçekten çok eğleneceğiz. Hadi bakalım. Birinci parmak.
Sakın sakın sakın… Bu olmamalı. Lütfen. Uyan, uyan belki bir rüyadır! Uyan. Parmağımın ucunda hissettiğim şey beni gerçekliğe geri getirdi. Tırnağımı tuttu. Hayır! Aman tanrım aman tanrım! Parmağım… Acı... Elimden tüm vücuduma yayılarak ilerleyen dayanılmaz acı. Olamaz. Daha bunun acısı geçmedi, nasıl bir delilik seninki! Daha sonra orta parmağımdan da yayılmaya başladı o acı. Çığlık atıyorum ama banttan duyulmuyor. Nasıl yapıyorsun bana bunu. Nasıl! Hayır, hayır yüzük parmağı şimdi de. Olamaz. Dur, dur! Lütfen dur! Serçe parmak… Boğuk seslerle kendimi ifade etmeye çalışıyordum ama hiçbir yararı olmuyordu. Acı sürekli geliyordu, hiç bitmiyordu. Şimdi ise diğer el… En azından hızlı yapıyordu. Parmaklarımdaki kanı hissediyorum. Bunlar neden benim başıma geliyor? Neden?
- Ah! Gerçekten çok üzgünüm çığlıklarını duyamadığım için ama komşularımızı da düşünmek lazım değil mi? Bizi şikâyet etsinler istemeyiz. Annem hep: ‘Komşularınızı asla rahatsız etmeyin.’ der. Onları uzakta tutmak lazım zaten. Polisi ararlarsa eğlencemiz yarım kalır değil mi? Neyse sıkıldım konuşmaktan. Bence devam edelim. Annem hep: ’Bacaklarını kırarım, eğer bir erkekle gezersen.’ Derdi. Peki ya sen? Sen naptın? O piçle gezdin. Evet, bence sıra cezanda.
Beni takip etmiş. Bir sapık gibi. İğrenç şey! Beni takip etmiş! Bunca zamandır sürekli ensemdeymiş… Düşüncelerim yeni bir acı dalgasıyla kesildi. Bacağım! Sert bir şeyle bacaklarıma vuruyordu.
- Neler neler var tamirci amcanın kırmızı kutusunda.
Çekiç, çivi, testere, tornavida
Alalım elimize çekici, çakalım çiviyi duvara
Tak, tak, tak, tak, tak...
Bu tekerleme hiç bu kadar korkunç gelmemişti kulağıma. Bacaklarıma vururken bir yandan bu tekerlemeyi söylüyordu. Neden! Çığlıklarım dinmiyor ama onun vuruşları da dinmiyordu. Her ‘tak’ değişiyle birlikte çekici bacağıma indiriyordu. Kırılan kemiklerimi hissedebiliyordum. Çatırtılar kulağımda yankılanıyordu. Derimi ezip geçen ve kemiğimi bulan o çekiç darbeleri... Nihayet durduğunda bacaklarımı hissedemiyordum neredeyse.
- Çok zevkli! Çok zevkli! Yaşasın! Tekerleme ile çok güzel oldu. Çok eğlenceli oldu. Hadi bakalım şimdi sırada ne varmış? Hah evet! Annem hep derdi ki: ’ Başkalarına şehvetli bakışlar atarsan gözlerini oyarım!’ Ben hep yolda ayaklarıma bakarak yürürüm. Peki sen?
.
Hayır! Gözlerim olmasın! Lütfen! Sandalyeyi devirmeye çalıştım ama bacaklarım kırılmış, tırnaklarım sökülmüş ve bağlı bir halde şu lanet sandalyede oturuyordum. Gücüm kalmamıştı. İrkildim aniden, yüzünü tam karşımda hissettim. Sonra geri çekildi. Sonra geri geldi fakat bu sefer yüzü değildi gelen. Çok ani olmuştu. Hayal meyal örtüyü yırtan bir şiş gördüm. Daha sonra ise hiçbir şey göremedim. Gözümü kapatan bağın karanlığı yine görebildiğim bir şeydi fakat şimdi her şey zifiri karanlık oldu. Acı tarifsizdi. Tırnaklarımın sökülmesi, bacaklarımın kırılması hiçbir şeymiş. Kafamı geri kaçırmayı denemem başarısız olmuştu. Bir eliyle kafamı tutuyordu. Zaten her şeyin kontrolü ondaydı. Bana sadece çığlık atmak kalıyordu, onu bile doğru dürüst yapamıyordum. Acılar devam ettikçe iyice halsizleşiyordum. Çığlıklarım azalıyor, inlemelere dönüşüyordu. Sadece sol gözüme şiş soktu. Diğeri için gelmesini bekledim ama gelmedi.
- Bu beni pek eğlendirmedi. Tek göz yeterli olur sanırım. Annem bundan da memnun kalır bence. Annem beni çok severdi hep. Onun gözüne girmek için bunu yapmama gerek yok aslında ama ben ona layık bir çocuk olduğumu göstereceğim. Annem hep: ‘Bir erkekle el ele tutuştuğunu görürsem parmaklarını kırarım’ der. Neler neler var tamirci amcanın kırmızı kutusunda…
Yoo yoo yine başladı. Parmaklarımın kırıldığı yetmezmiş gibi bir de bu tekerleme. Korkunç! Bu acı hiç gitmeyecek mi? Hiç? Yine kırılan parmaklarımın çatırtısı… Yine acı…
- Şimdiki şeyi çok seveceksin. Annemin zina hakkında ne demek istediğini duymak ister misin? Annem hep: ‘Eğer ki erkeklerle ilişkiye girersen orana şiş sokarım senin!’ demişti. Bunun için seni güzelce bir yatıralım.
Bacaklarımı çözdü ve bir şeyin üstüne koydu. Daha sonra anladım ki, kendi omuzlarıydı. Bacaklarımla kafasına vurmaya çalıştım ama bacaklarımı kımıldatamıyordum. Başıma gelecek şeyi bilmek çok kötüydü. Ne zaman yapacak? Bu acı ne zaman bitecek? Bana niye bunu yapıyor? Niye! Gözlerime bir yaş dalgası daha hücum etti. Kalan tek gözümden yaş geliyordu. Öbüründen bir şeyler akıyordu ama kan olduğuna bahse girebilirdim. İlk acı dalgası daha vücuduma şiş değer değmez başladı. Sıcaktı çünkü.
- Bak, seni ne kadar çok düşünüyorum. Daha kolay ilerleyebilsin diye iyice ısıttım şişi. Evet, nerde kalmıştık?
Acı, beni en mahrem yerimden vurmuştu. Ne kadar sürdü tam bilemiyorum ama geri çıktı şiş. Ve onunla beraber bir kan seli... Artık ölmek istiyorum. Ölmeliyim. Çığlık atacak halim kalmamıştı. İnlemeler çıkabildiği kadar çıkıyordu ağzımdan. Vücudum tümden hissizleşmişti.
Yüzüme çarpan suyla uyandım. Bayılmışım. Kendime geldikçe acı da gelmeye başladı. Gözüm, parmaklarım, bacaklarım ağrımayan yerim yoktu. Nasıl bir duruma düştüm ben.
- Niye uyudun ki? Çok mu sıkıldın? Hâlbuki çok eğleniyoruz! Bu kısım beni iğrendirdi. Bir diğerini ne kadar çabuk yaparsam bu anıyı unutabilirim sanırım. Annem hep derdi ki: ’Bana yalan söylersen dilini koparırım!’ Niye anneme yalan söyledin Elif? Niye benim gibi iyi bir kız olamadın?
- Merve! Elif! Elif! Kızım! Kızlarım! Napıyorsun Merve!
- Anne! Demek geldin. Senin için kardeşime ceza veriyordum. Elif bir erkekle zina yaptı. Kendi gözlerimle gördüm. Onu senin için cezalandırdım. Senin için iyi bir kız olabilmek için yaptım.
- Sen… Ne? Nasıl! Manyak! Hemen çöz kardeşini seni canavar. Nasıl yapabilirsin bunu kardeşine!
- Ama anne…
- Seni iğrenç şey. Çabuk çöz kardeşini! Elif, Elif iyi misin kızım? Çekil önümden.
Bir tokat sesi geldi. Merve ufak bir çığlık attı. Daha sonra boğuşma sesleri geldi. Sonrasında bir ‘tak’ sesi geldi ve yere bir şey düştü.
- Anne? Anne? Sana vurmak istememiştim? Anne? Uyansana anne! Anne! Öldü. Annem öldü. Annemi öldürdüm. Bunu nasıl yapabildim. Anne? Oh hayır! Nasıl yapabildim bunu! Çok kötü bir kız oldum çok kötü!
Metalik bir ses duydum ve sonrasında boğulma gibi bir ses. Hayal edebildiğim tek şey kardeşimin boğazını kestiğiydi. Kardeşim ölmüştü. Annem ölmüştü. Ben… Ben ölecektim. Sandalyeye bağlı bir şekilde burada ölene kadar kalacaktım. Yine de bir rahatlama hissettim. En azından artık işkence yoktu…
OKG