...
Beyaz cübbelilerin bilgi yükleme seansları sorunsuzca devam ediyordu, ama babası Âdem’in hayata gözlerini sonsuza dek yummadan önce yaptığı düzenlemelerin ceremesini kendisi çekiyordu; aynı ta o zamanlar tahmin ettiği gibi…
Yine de bir çözüm yolu bulmayı başarmıştı. “Madem bilgileri okuyarak öğrenemiyorum, öyleyse hayal gücüyle meydana gelmiş eserleri okurum,” demiş ve kendini romanlara, öykülere, şiirlere vermişti…
Bugünlerde aklını kurcalayan da, sahip olduğu bilgilerden bir tanesiydi. En severek okuduğu yazarlardan biri, Amerikalı Stephen King adında bir korku-gerilim yazarıydı. Pek çok eseri vardı ama aralarında belki de en önemlisi Kara Kule serisi adında, yedi kitap olarak planladığı fantastik roman serisiydi. Dünya çapında bir fenomen haline gelmiş, pek çok dile çevrilmişti bu seri ve yeni kitapları milyonlarca kişi tarafından merakla bekleniyordu.
Bilge, King’in tüm kitaplarını iki günde okumuştu ve bunlara Kara Kule de dâhildi. Fakat aklını kurcalayan bu değil, King’e yaşlı bir kadından gelen mektuptu:
Şöyleydi o mektup:
Sayın Stephen King,
Bu mektubun size ulaşıp ulaşmayacağını bilmiyorum, ama umarım elinize geçer. Kitaplarınızın çoğunu okudum ve hepsini de çok sevdim. “Kardeş eyalet” Vermont’tan, yetmiş altı yaşında genç bir büyükanneyim ve özellikle Kara Kule öykülerinizi çok seviyorum. Şey, mektubu yazma sebebime geleyim. Geçen hafta Mass General’de bir Onkolog ekibini görmeye gittim ve bana beynimdeki tümörün habis gibi göründüğünü söylediler (daha önce, “Telaşlanma Coretta, iyi huylu,” demişlerdi). Ne gerekiyorsa onu yapmak zorunda olduğunuzu biliyorum Bay King, ‘ilham perinizi izlemelisiniz’ ama bu yılın 4 Temmuz’unu görürsem şanslı olacağımı söylüyorlar. Galiba sevgili Kara Kule serisinden okuyabileceğim son kitap bu. Acaba Kara Kule’nin nasıl sonlanacağını ya da en azından Roland ve “Ka-Tet”inin Kara Kule’ye varıp varmayacağını söyleyebilir misiniz? Varırlarsa orada ne bulacaklar? Hiç kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum. Ölmekte olan bir kadını çok mutlu edeceksiniz.
Saygılarımla,
Coretta Vele
Stowe, VT.
Bu mektubun içerdiği dram Bilge Aktar’ı da sarıp sarmalamıştı ve bir şeyler yapması gerektiğini hissediyordu. Bir şeyler yapmak ‘istiyordu’! Ama bunu nasıl yapabileceğinden emin değildi. Düşünüp duruyor ama sonuca varamıyordu bir türlü.
Stephen King mektuba cevap vermeyecekti. Bundan emindi. Peki bu durumu tersine çevirebilir miydi?
Sonra, hiç beklemediği bir anda, bir şimşek çaktı aklında. Gidip yazardan serinin sonunu zorla öğrenirse, onun ağzından bir mektupla yaşlı Coretta Vele’e istediğini verebilirdi.
Düşüncelere daldı. Bunu yapabilir miydi gerçekten?
Gülümsedi sonra. Eh, en azından deneyebilirim, diye düşündü. İşin ucunda yaşlı bir kadını mutlu etmek vardı. Kadının bu kadar tutkuyla bağlı olduğu bir roman serisinin sonunu öğrenemeden hayata gözlerini yumacak oluşunun yarattığı kederi tahmin edebiliyordu.
Yeni bir Dünya ziyaretinin zamanı gelmişti. Maine’de yaşayan Stephen King’in bu gece bir misafiri olacaktı.
***
Oldu da. Stephen King kapısını çalan ve zorla içeri girip Kara Kule serisinin sonunu öğrenmek istediğini söyleyen yaşlı ve tuhaf ‘misafiriyle’ karşılaşınca neye uğradığını şaşırdı.
Evde yalnızdı adam ve Bilge de bunu biliyordu. Yoksa bu geceyi tercih etmez, birkaç gün beklerdi. Israrlıydı, cevabı öğrenmeden gitmeyecekti.
“Bakın beyefendi,” diyordu Stephen King, bilmem kaçıncı kez, “Kara Kule’nin sonunu soran ölüm döşeğindeki yaşlı bir bayan okurum da oldu ve ona bile söyleyemedim. Çünkü ben de bilmiyorum! Masama oturup yazana kadar pek çok şeyden bihaber olurum. Bu yönden okuyucularımdan pek de ileride olduğum söylenemez. Her şey benim kontrolümde değil.” Derin bir nefes aldı. “Gece gece zorla evime giriyorsunuz. Buna haneye tecavüz denir.”
Bilge Aktar da aynı şekilde derin bir nefes aldı. Yoğun ısrarları ve gayet tehditkâr tavırları herhangi bir sonuca varamamıştı ve varacak gibi de görünmüyordu. Serinin sonunu yazardan öğrenmenin kötü bir fikir olduğu şimdi ortaya çıkmıştı, çünkü öğrenemeyecekti. Dünya’ya gelişi boşunaydı.
“Umarım doğru söylüyorsundur Bay…” dedi, sonra dilini ısırıp adamın ismini hatırlamaya çalıştı. “Bay...”
“King,” diye tamamladı Stephen King.
Bilge Aktar başıyla onayladı. “Doğru. King.” Ve cümleyi baştan kurdu: “Umarım doğru söylüyorsunuzdur Bay King, yoksa gelir ve yakanıza yapışırım. Nereye giderseniz gidin sizi bulabilirim.”
Ve hayatının şoklarından birini yaşayan yazarı orada bırakarak evden çıkıp gitti…
***
Başarısızlıklarla örülü gecenin ardından, yolda karşısına çıkan bir banka çöküp düşüncelere daldı Bilge Aktar. Henüz boyutuna dönmek istemiyordu. Yağmur çiselemeye başlamıştı ama onu da umursamıyordu. Binyıllar sonra ilk kez ağlayacaktı neredeyse. Kendini alabildiğine berbat hissediyordu, çünkü bu durumu çözmeyi kafasına takmış, saplantı haline getirmişti ama yapabilecek gibi görünmüyordu.
Derken ikinci şimşek çaktı ve ikinci seçenek açıkça belirdi zihninde.
Geleceği görmek!
Beyaz cübbeliler ona yaşanmış bilgileri yüklüyorlardı, buraya kadarı tamamdı, anlamayacak bir şey yoktu. Ama onun aklındaki soru, Allah-ü Teâlâ isterse beyaz cübbelilerin ona gelecekten ufak bir bilgiyi de yükleyip yükleyemeyecekleriydi.
Sadece dört kitap… Zihninde geleceğe bir yolculuk yaparak o dört kitabı okuması yeterliydi. Sonra atacağı tek bir mektup, ölüm döşeğindeki bir kadının, Coretta Vele’in yüzünde ve yüreğinde güller açtıracaktı. Birinin mutlu ölmesini sağlayacaktı.
Rehberlik etmekle yükümlü olduğu Kanatılar’la karşılaşana dek Bilge Aktar’ın hayatı amaçsız olacaktı ve böyle küçük amaçlarla süslemek kendisine bağlıydı. Hızır’a yardım ederek onun ölümsüzlüğe kavuşmasını sağlamak bunlardan biriydi. Şimdi de Coretta Vele’e bir kitap serisinin sonunu bildirmek gibi çok daha hafif gibi görünen ama özünde belki de çok daha ağır olan bir amaç edinmişti kendine.
Gitgide hızlanan ve sağanağa dönüşen yağmur altında yere çöktü ve başını gökyüzüne dikip, “Allah’ım,” diye yalvardı, “bir kerelik olsun geleceğe bakış atmama izin verin. Tek istediğim birkaç kitabı okumak. Sonra günümüze döneceğim. Yaşlı bir kadının son arzusunu yerine getirmek diyebiliriz buna. Sadece bir mektup yazmak istiyorum ve onun için de zihnimde geleceğe kısa bir yolculuk yapmalıyım. Ben Dünya için hayatını harcamak amacıyla yaratılmış bir varlığım. Hiç istemediğim halde ölümsüzüm. Benim hayatımda arzuların yeri olmadı ve olmayacak, ama bir kez olsun dileğimi yerine getirin ve hem beni hem de ölüm döşeğindeki o yaşlı kadıncağızı mutlu edin. Yalnızca beyaz cübbelilerin yapacağı bir ek yükleme istiyorum. Geleceğin dünyasında bir kitapçıyı ziyaret etmek istiyorum. Yalnızca bir gün.”
Son söylediği kelime bu oldu. Ayağa kalktı ve yağmur altında yavaşça yürümeye başladı. Birkaç saat sonra boyutunun bilindik toprağına adım atmıştı.
***
Beyaz cübbelilerin yuvası olan deponun kapısı büyük bir gümbürtüyle yumruklandı. Hayalet benzeri yaratıklardan bir tanesi havada süzülürcesine yürüyüp kapıyı açtı. Gelen Bilge Aktar’dı.
“Biz de sizi bekliyorduk,” dedi. “Ek yükleme için hazırız.”
Bilge’nin yaşadığı heyecanı ve sevinci anlamak için kâhin veya onun gibi Bilge olmak gerekmiyordu. Tüm duygularını bir insan gibi yüzüne yansıtmıştı. Hızlı adımlarla odanın merkezine yürüdü ve orada dikildi.
Beyaz cübbeliler ayaklandılar, ellerini kaldırdılar.
Ve ‘ek yükleme’ bütün ihtişamıyla başladı.
***
Birkaç gün sonra, hayatının kalan az sayıda günlerini geçirmek için Vermont’taki Mass General hastanesine yatmış olan Coretta Vele, bir mektup aldı. Heyecandan elleri titreyerek zarfı parçaladı ve katlanmış kâğıdı hızla açarak okumaya başladı.
“Sevgili Coretta” diye başlıyor ve “Sevgiler, Stephen King” diye bitiyordu mektup.
Bence King'in böyle bir son seçmesi (ki son olduğunu hiç düşünmedim) yazmaktan asla vaz geçememesinden kaynaklanıyor. Sitedeki yeni kitap duyurusunu gören var mı?
Bu kitabı okuyana kadar, hakkında iyi olduğu kadar kötü yorumlar da olmasına karşın, olumlu bir önyargım vardı. Harika bir son olacağını düşünüyordum.
Ama anlaşılan üç kitabı aynı anda yazınca King yorulmuş. Çünkü kitapta ciddi anlamda geçiştirme kısımlar vardı. Maalesef beni hayal kırıklığına uğrattı.
Childe Roland şiirini yeni ortaya çıkan bir karaktere zorlama bir şekilde bağlamak mesela... O kadar da zekice değildi hatta dediğim gibi kasıntı kısımları vardı.
Şu anda ilk aklıma gelen bu olduğu için söyledim ama daha bir sürü şey vardı. İlk uygun zamanda daha fazla bahsederim hayal kırıklığımın sebeplerinden.
Yine de, elbette çok sevdiğim yerler vardı. Işın Kırıcıların olduğu bölümlere bayılmıştım.
Kitabın sonuna yarım saat önce vardım ve buradaki dostlara bir şeyler söylemek istedim. Kitap-serisi- kesinlikle hayatımda şimdiye kadar okuduğum en harika seriydi. Ömrüm boyunca tekrar böyle bir zevk duyarak herhangi bir şeyi okuyabilir miyim bilmiyorum.
Üç ya da dört yıl önce babamla İstanbul'a gittik. Kadıköy'de, Penguen Kitabevi'nde elimde iki kitapla duruyordum, Zaman Çarkı serisinin ilk kitabı ve Kara Kule serisinin ilk kitabı. İçimdeki ses Zaman Çarkı diye bağırsa da görevliye hangisini okumam gerektiğini sorduğumda bana 'Kara Kule tabii ki!' dedi. 'Ben ikinci kez okuyorum ve bir kaç yıl geçince üçüncü kez okumayı planlıyorum.' dedi. Şimdi orada karşıma çıkan o kitap dükkanındaki adamla ilgili ilginç fikirlerim var, sanki onu karşıma ka çıkarmış gibi.
Tekrar tekrar okur muyum bilmiyorum ama çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Ka bir tekerlektir. Uzun günler ve hoş geceler dilerim.