2.Adım ≈ Dünden Bugüne Paketsi
Savaş Gelenekleri ve Tarihçesi = Hükümdar her zaman savaşa giderken ordusunun başında bulunmuştur. Pakesti’de savaşlar çok ender yaşanmasına rağmen, ağır yenilgilere pek rastlanmaz. Ülke komşularıyla geçinmesini iyi bilmiştir.
En kanlı ve uzun savaşlar Kral Ahoti zamanında yaşanmıştır. Zaten Kral Ahoti Pakesti’nin gelmiş geçmiş en gaddar kralıdır. İlk hükümdar Kraliçe Heloni’nin 72 yıllık hükümdarlığının ardından tahta geçen Ahoti, ülke daha yeni kurulduğundan sınırların genişlemesine ve komşularını kendilerini kabullenmelerine büyük katkı sağlamıştır.
Bu kuruluş aşamasının ardından gelen en büyük savaş, 250 yıl sonra, farklı kıtaların keşfedilmesiyle yapılmıştır. Uçsuz bucaksız denizlerin ötesinden gelen ilk kişiler (ki yanlarında kralları yoktu), geri döneceklerini söyleyerek geldikleri gibi gitmişler, iki ay sonra da büyük bir orduyla fetih için geri dönmüşlerdir. Ama güçlü Pakesti ordusu onları geldikleri gibi geri püskürtmüştür.
Savaşlar sadece dışarıdan gelen tehlikelerle sınırlı değildir. Pakesti’de kendileriyle ilgilenilmeyince darılan cüceler, insanlar ormanlarına girerse sinirleri bozulan sentorlar, konserleri ilgi görmezse açık denizlere giden ve 100 yıl geçmeden geri dönmeyen denizkızları ve oğlanları da yaşamaktadır. (Tabii ki bunlar tek fantastik yaratıklar değildir.) Ne yazık ki bu yaratıkları kızdırmaya gelmez, hemen bir ayaklanma çıkarabilirler.
Sofra adetleri ve mutfak = Paketsi mutfağında çok farklı lezzetlere rastlanır. Ancak her birinin kendine has bir tadı vardır. Hiç biri sihirle yapılamaz ya da tatlandırılamaz. Benemis’in babası Kral Esiphon’un katıldığı bir davette zehirlenmesi üzerine (kara büyü sanılıyor) yemeklere sihir işlememsi için özel bir efsun yapılmıştır.
Burada kadınlar sofra düzenine düşkündür, ancak hiçbiri bin bir türlü kaşık çatalla insanların aklını karıştırmaktan hoşlanmaz. Tek bir kaşık, çatal ve bıçak vardır. Tüm yemekler bu üçüyle yenir.
Günlük Uğraşlar = kadınlar, burada da doğaları gereği ev işlerliyle uğraşırlar. Ancak diğerlerinden farklı olarak, sihir kullandıklarından (örn.temizlik) işler çok kolay ve çabuk bitmekte ve günün çoğu boş geçmektedir. Bu boşluğu doldurmak için bizimkine benzer, ama farklı bir uğraş geliştirmişlerdir. Sihirsel İşlemecilik. Bizim dantel dediğimiz şeyi onlar sihirle çabucak yapıyorlar. Üstüne örgü de örebiliyorlar. Babaannelerimizin bir hafta ördüğü kazaklardan üç tanesini onlar bir günde örebiliyor ve bundan büyük kazançlar sağlıyorlar.
Erkekler günlerinin çoğunu işyerlerinde geçirmektedir. Eğlenceyi pek umursamazlar.
Çocuklar içinse bambaşka bir eğlence vardır. Çok karmaşık kuralları olan bir oyundur bu, ama zeka geliştirmek için birebir ve oldukça zevklidir.
Şifacılık = Şifacılık, Kral Roto zamanında ortaya çıkmıştır. Bitkilere çok meraklı olan bu Kral, belki kendi işini biraz aksatarak (ki fantastik canavarlar birçok ayaklanma çıkarmıştır), Pakesti’nin 101 Çeşit Şifalı Bitkisi’ni bulmuştur ve bu adla bir kitap yazmıştır. Bugünlere gelmek için çok, çok çaba sarf etmiş ve sonunda adını şifacılık tarihine altın harflerle yazdırmıştır; öyle ki yazdığı kitabın gelecek neslin doktorlarına ve yeniyetme şifacılara büyük yardımları dokunmuştur.
Roto’nun en ünlü keşfi ise, kuşkusuz dillere destan olan Rato bitkisidir. Yüzyıllar önce soyu tükenmiş bu bitkinin tohumunu, en yüksek dağların tepesindeki buzullarda bulmuştur ve kendi yetiştirmiştir. Bu bitkiye günümüzde çok ender rastlanır ve yetiştirmek de hayli zordur.101 yılda bir meyve verir, her meyvenin içinde tek tohum vardır. Bu bitki, (çayla karıştırıldığında) her türlü psikolojik rahatsızlığın tek şifadır. Ancak bazı şifacılar bile onu bulmakta zorlanmaktadır.
Kısa süre sonra anlaşıldığı gibi, Roto’nun 101 şifalı bitkisi, Paketsi için hiçbir şeydir. Özellikle Opini ve çevresinde çok çeşitli bitki örtüleri ve farklı bitki çeşitleri vardır. (Bu yüzden şifacılar oraya yığılmış durumdadır.) Belki de Roto’nun 101 bitkiden her biri, 101 kola ayrılmaktadır ve hepsi farklı şeylere deva olur.
Son yüzyılda doktorları açık ara farkla sollayan şifacılık, büyük kazançlar sağlamaktadır. Ancak, çok acı denemelerle öğrenildiği gibi şifacılık da her babayiğidin harcı değildir. Bir bitki yanlışlıkla farklı bir iklimde yetiştirilmeye kalkılırsa, insan yiyen bir canavara dönüşebilir. Ama aynı bitki, kendi ortamından daha iyi yetişebileceği bir iklime dikilirse de, ufak ve ışıldayan periler verebilir çiçek niyetine. Zarif kanatlı bu periler, ne yazık ki yalnızca 24 saat yaşabilmektedir..