I.Bölüm
Her türlü yazın elinin altındaydı. İnsanlar akıllarında ne varsa aktarabiliyordu. Eski kaynaklar da yeterince güzel bir gelişim hikâyesi sunuyordu. Lakin hala bir sorun vardı: Ve bu giderek büyümekte olan bir sorundu. Medeniyetlerinin nasıl bu noktaya gelebildiğini anlamak hala çok zor bir soru gibiydi. Yaptıklarını veya yazdıklarını duyurabilenler tek kaynak olamazdı, bu bir fısıltı olmalıydı. Bu, insanların arasında yayılan bir cümle, unutulup giden biri olmalıydı.
Bağlantıyı bir anlığına kesti. Bağlı olan herkes odadan ayrılırken, Son sözlerini söylemek istiyor gibiydi. Bizimki duymasa da aralarında O’nun hakkında söylenti gibi konuşmalar almış başını gidiyordu.
“Yine tozlu raflardan birine, birilerinin anılarına gömülmüştür.”
“Bir şey arıyor ama hepimiz gibi değil.”
“Aslında bizleri bir yük gibi gördüğünü düşünmeye bile başladım.”
“Tek sevdiği o tozlar.”
…
Ve binlerce cümle birkaç saniyede, yankılanıyordu madde’nin insan eli ile kontrol edilebildiği yerlerde ve o anda bağlı olanlar arasında ve bağlanacak olanların ilk değerlendirme listelerinde. Curie ise tutkun olduğu bu adamın neler ile uğraştığından emin olamamanın acısını çekiyor gibiydi. Sadece fısıldayarak konuştuklarının duyabileceği, okuyabileceği mesajı gönderecekti: “Off Centauri neyin peşindesin, niye sana uzak yaşadığım hissinden kurtulamıyorum.”
Bu son mesajı, Centauri ve Curie’nin ortak arkadaşı olan Planck’ı daha bir düşündürüyordu. Giderek bu iki insanın çektiğinin genelde yaşanıp yaşanmadığını düşünmeden edemiyordu. Oysa o ikisi çok özel insanlardı onun için öyle ki ortada bir sorun varsa ki öyle görünüyordu, diğer fısıldanan insanlardan öte, sorumluluk duygusunu giderek artan bir biçimde hissediyordu. Curie’ye sadece onun eline geçmesini umduğu mesajını görüntülü olarak verecekti:
İzin aldığında görüntüsü Curie’nin şehirdeki çalışma ofisinin boş salonundaydı. Bu salon bomboştu. Sadece iki beyaz duvar ve iki camdan duvar vardı burada. Sadece sanal dünya ile var olan dekor istediğiniz anda değiştirilebiliyor. Güvenli girişine izin verilen sanal konuklar burayı olması gerektiği gibi görebiliyordu. Bu seferki dekor siyahın hakim olduğu, deri koltuklar ve can sıkıcı bir 20.yy ikinci yarısı nostaljik ofisti. “Sanki iş görüşmesi için geldim” derken Planck, Curie duvarda asılı duran dart oklarına bir yenisini katacaktı. Hedefin Centauri olduğuna yemin edebilecek olan konuk, söze girdi:
“Bu güzel karşılama gözlerimi yaşartıyor, Europa’da her şey karanlık mı olur bu zamanda?”
“Kendini karanlıklarda hissedenler için, evet.”
“Son mesajın ile bardak iyice taştı, uykuya daha çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlar aklıma geldi ve yine mi diye içimden geçirdim? Dünyada bulunduğum bölgede şu an karanlık zaten, o yüzden şu sorunu burada çözmekten başka bir isteğim yoktu. Hah! Ne görüyorum tasarım uzmanımız yüz yıl geri gitmiş.”
“Onu bulabileceğim zaman dilimini bana söyle Planck sevgili dostum. Okuduklarının adlarını, söylediklerini ve belki neyin peşinde olduğunu, söyle bana ki kendi bildiklerim ile karşılaştırabileyim.”
Adam, gözüne kestirdiği bir koltuğa yerleşip çok önemli bir anlaşma öncesi, ağırlığını koyan bir uzman havası verdi.
“Bilirsin benim işimde anlaşmaları yapıp gizliliğini sağlamak çok önemli.” Genç kadın umutsuzca gelecek cümleyi bekliyordu. “Yok, yok seninle gizli bir anlaşmaya girmeyeceğim maliyeti çok fazla bunun bana. Adına uygun bir araştırmacı insanın bulamadığını bulduğumu ima etmiyorum da.”
Curie bu sefer adama kızgın: “Peki söyler misin bu basit bir şey mi? Yani bir proje bir heves mi, niye durduk yerde bağlantıyı kesip o tozlarla uğraşıyor.”
Planck istediği görüntüyü camlardan birine yansıtacaktı: “Şu pencereye bak sevgili dostum, ne görüyorsun?”
Pencereden görünen Dünyanın güneşe bakan yüzüydü. “Dünya, evimiz.”
Planck ayağa kalkmış, kadının yanından geçip sırtını, dönmüş konuşmaya başlamıştı: ”Evet burada gördüğün gibi huzurlu değildi elbette, bir geçmişten kurtulup sana güzel yerleşim yerinde ulaşan ben diyorum ki Centauri uzun zamandır Europa’nın dışında geçmişte yaşamanın yollarını arıyor.”
“Hayır. O benimle mutlu olmalı, geçmiş demekten vazgeçmelisin, bu bir kuruntu, geçici bir şey olmalı.”
Adam tam sırtını döndüğünde kadın sesli bir uyarı mesajı ile irkilmişti, dehşet içindeki bir yüz ifadesiyle ve sesi titreyerek, bir şey söyleyecek oldu ki, Planck söze girdi: “Yanında ol!”
...
*
The Cardigans-Communication"Yolda, metroda çalan şarkı tıpkı bunun gibi bir şarkı idi. Yolda, Centauri'ye giderken Curie."
...
O nasıl bir öfke
Bağlı oldukları sanallıkta, bir gün boyunca görülmeyeceğini söylüyordu, Centauri. Bu yaşamda geriye gitmek demek olabilirdi. Bir Europa günü boyunca kimse ile konuşmayacağını, tek bir bağlantı, tek bir ses bile duymak istemediğini ilan etmişti. Şimdi her şey anlaşılacaktı. Şimdi kimin gerçek olduğu, neyin önemli olduğu… Ve tüm gerçekliği ile soğuk yüzeydeki evine konuk alıp almayacağı ortaya çıkacaktı.
Curie’nin aklında binlerce soru, hala tam bir çözüm bulamadıkları şu birkaç dakikalık yolculuk ile giderek yoğunlaşan öfke. Öfke çünkü kendinden ayırıyordu ve diğerlerinden ayrılmasını anlasa bile, ondan ayrılmasını anlamak istemiyordu. İşte sonunda, işi iyice yokuşa sürmüş tam 1 günden söz ediyordu. Dünyadaki sevdikleri için ise 3,5 gün demekti bu. Acımasızlaşıyordu. Garipleşen diğer benzer durumdakiler bile 1 Europa günü kimse ile görüşmeyeceğini söyleyen birini duymamıştı.
Ve yolculuk sona erdiğinde, gerekli giriş kodlarını sözler ve mavi gözbebekleri ile ifade ettiğinde Curie’yi görenler “O nasıl bir öfke” demekten kendilerini alamayacaklardı…
Toplumları
Birbirini izlemekten, fikirleri paylaşmaktan ve maddeyi yönetmekten zevk alan, yaşamlarını bunun üstüne kurmuş bir Dünya 21.yy son yıllarını yaşayan insan topluluğu idi bu. Pek çok fikirsel gelişim, teknoloji ile bir arada gelişmiş, kimi terk edilmiş düşünceler bile tekrar değerlendirilip, mevcut sistemler tekrar tekrar değişime uğratılmış, sonuçta insanlığın devamı sağlanabilmişti. Teknolojik gelişmeler; ekonominin işleyişini kökünden değiştirmiş, ütopya olarak görülen refah toplumuna yaklaşılmıştı.
En büyük sorun yüzyılın başında doğaya verilen kalıcı zararlar gibi görünüyordu. İnsanların çektiği acılar da hala yaşı ileri olanlarca dile getirilse de yeni sistemlerde bunlar inanılmayacak kadar korkunç olan geçmiş olarak görülüyordu. İnsan doğasında olduğu söylenen bencillik kontrol altına alınmıştı.
Özel mülkiyetin tamamen reddi olmasa da topluma değer vermek birinci kural olmuştu. Kimse topluma sırt çevirmemeliydi ancak özel seçimlerinde kimleri kaybetmek istediğinde hala özgür olabilirdi. Kimdi bu toplum, dayatıyor muydu bazı kuralları? Buna yanıt olarak sadece tercihleri size bıraktığını söyleyebilirdik. Kimseye zarar vermeyen yaşantınızla hala bir birey idiniz. Ancak sanal puanlarınız toplum için kullanıldığında bir o kadar daha puan sanal dostunuz olan toplulukça size geri dönüyordu. Bu karma gibi bir şeydi.
Böylesine özgürlük içindeydiler ama yine de yine de sorunlar insanlar için vardı. Dünya toplumları, teknolojinin sağladığı olanaklarla, beslenme ve barınma başta olmak üzere temel ihtiyaçları karşılıyordu. Ve tabii ki iletişim çağının getirdiği sanallaşma eliyle doğan bir kültürel şok ile yeniden doğan topluma katılma süreci sağlanmıştı. Güneş sisteminin sağladığı olanaklar kullanılmış kolonileşme, ekonominin yeni uğraş alanı olmayı başarmıştı. Bilim ve sanat en büyük yatırımın yapıldığı alanlardı. İnsanlar artık bilim adamlarının ve sanat dünyasındaki temel taşların adlarını isim olarak alıyordu. Takma adla bile olsa böyle çağrılmak isteyen pek çok yaşını başını almış insan vardı. Yine de Centauri gibi şüpheli davrananlar oluyordu. Sorun muydu, yoksa olması gereken mi?
İşte Centauri böylesi bir toplumdan 1 Europa gününü ayrı yaşamak istediğini söylemişti, gizli kalma hakkı hep vardı ama alışık olmadıkları bir durumdu bu. Ve belki de sorun hala insanoğlunun aklının bir köşesindeydi. Ya medeniyet yeterince iyi değilse, ya unuttukları bir şeyler varsa, ya bir felaket olacaksa?
“Bu noktalara nasıl geldik?” Curie eve adımını attığında üşüdüğünü iyice hissediyordu. Tüm ekranlarda bu cümle yazıyordu. Tek bir sevgi notu yerine bu sorgulayan düşünce… Salondaki sütunların arasında ilerlerken ve üç boyutlu ekranlarda bunu tekrar tekrar okurken… Curie sonunda tükendiğini hissetti, hayal kırıklığı içinde el yordamı ile tutunabildiği ilk sütuna yaslanıp, etrafına bakıp gözyaşı dökecekti…
Tanımlandı
Bu insanın en özel anıdır, gözyaşı hala en değerli, şişelerde saklandığı zamanlardan beri en değerli… Önceden de vardı ve hala varlığını sürdürüyordu. Bir sanat eserini izlerken dökülen yaşlar bir yana, basit bir olay için değildi. Centauri’nin durumunu çok kişi, çok dost anlasa da herkesin aklında bir korku vardı: Tabii ya; yardımcı bilgisayar sistemleri, Centauri’nin tanıdıklarına, karanlık geçmişi arayanların sonuçsuz çabalarının bir sonucunu anlatıyordu. Bu kişilerin herkesi unuttukları kayıp insanlar gibi asla tekrar eski parlak günlerine dönemediklerinin hikâyelerini anlatıp duruyordu veritabanları, o Europa gününde. Kimisi dehşete kapılıyor kimi sonsuza kadar bağını donduruyor, kimi ise sadece bekliyordu.
Bilgisayar daha fazla beklemedi: Evin iç dünyasından sorumlu Zehra isimli bilgisayar sistemi her zamanki şefkatli görüntüsü ki bu opera sanatçısı Zehra Yıldız’ın hayat bulmuş hali ile yazıları ortadan yavaş yavaş kaldırdı. Bu simülasyon gerektiğinde maddesel bir hal alabilecek yeteneğe sahipti ve bunu kullanması gerektiğini tüm bu olanlar ispatlıyordu. Eğer o halde yıkılmış olduğu halde bıraksaydı Curie’yi kim bilir kimlere duygusal ve küçük düşürücü mesajlar yollayacaktı. Evet, insanlık duygulara çok önem veriyordu ancak hatalı karar almayı hoş karşılamıyordu.
“Bayan Curie, dış dünya ile bağlantı sağlamadan sizinle görüşmem emredilmişti.” Derken yere bakmakta ve ayakta zor durmakta olan Curie’ye iyice yakından sesleniyordu Zehra. Şimdi hala yere bakmakta olan Curie’nin gözlerinden akan damlalar zeminde sanki yankılanıyor gibiydi, kimseyi duyacak halde olmadığı belliydi. Ve Zehra sorumluluğu aldı ve zeminde kendini gösterdi. Ve bu Curie’nin gezegene dönüşü idi.
Soru soracaktı: “Zehra kaç dakikadır?”
Zehra yanıtladı:“10-15 dakika. Bir ömür gibi, size ulaşamayacağımı düşünmeye başlamıştım. İnsanlar yakında size sormaya başlar. Centauri’nin nerede olabileceğini biliyor musunuz?”
Kendini toparlayıp güneş ışığı istedi. Zehra “Elbette. İşte…” Salonun içine sarı beyazın karışımı ışınlar dolmaktaydı şimdi.
Zehra tekrar uyardı:” Bilim Dairesi’nden arıyorlar… Ayrıca ısrarlı bir şekilde Siyasal Tarih Bürosu sizin burada olup olmadığınızı soruyor… Unutmadan söylemeliyim Sanat Birliği çok iyi tanıdığınız iki dostunuzu destek amaçlı olarak size gönderdiğini bildirdi, birkaç dakika sonra burada olacaklarını da eklediler.”
Curie dalgın: “Fizik yasalarına göre mi?”
Zehra:”Bizzat, a unutmadan bir ön soruları var gece hologram tiyatrosu mu yoksa opera mı tercihiniz?”
Curie gülümseyerek “Bunlar başka bir şey düşünmez mi?”
Zehra gülümsemeyi yakalamanın keyfi ile “Sanırım bu bir geri dönüş, Curie”.
“Evet Zehra, söyle Bilim Dairesi’nden kim görüşme talebinde?”
“Bay Hvorostovsky”. Sessizlik. Tanımlandı.
Nerede ise tamamen
Curie istediğini simülasyona gülümseyerek söyledi: “Tam 5 dakika boyunca Jüpiter görüntüsü ve güneş istiyorum Zehra, müzik eski bir şey olsun ‘
Evanescence - My Heart Is Broken’ ”.
Zehra az önceki ümidi biraz kenara itmiş: “Karanlık günlere güzel şarkılar”.
Curie: ”Gerçekten, çok ağır bir yük bıraktın Centauri, şu güzellik bile, o bile…” kadehini Jüpitere kaldırdığı dakikalarını almaya başlamıştı ki bu birinin sinir krizleri geçirmesine sebep oluyordu. Ama bu adam bunu göstermeyecek kadar dikkatli biriydi. Bir tek asistanının duyabileceği şifreli mesaj ile lanet okuyordu.
“Çık karşıma seni manyak kadın, ekrana baksan bile yeter. Hemen Ada hemen kalkanlarını aşma çalışmalarına başlayın. Dediğimi duymadın sanırım Ada…”
Oysa Curie’nin kendine ayırdığı zamanın ikinci dakikasında Jüpiter ve Güneş ne harikalar sunuyordu: Neredeyse tamamen unutacaktı, döktüğü gözyaşını ki içtiği şarap ile ne de güzel giderdi.
Sadece bir yudum daha kırmızı şaraptan alıp gülecekti: “Centauri senin değerini biliyor olmalılar, ben biliyorum.”
*Resim:
Artwork of Europa's surface with Jupiter in sky Veritabanı
Zehra sessizce, görünmez moda geçti. Curie'nin o dakikalara ne kadar ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışırken, saygı duyması gerektiğini, biri ona anlatmış olmalıydı. Sistemlerin mükemmel çalıştığından emin olmak için tüm gücünü güvenlik ve veri işlemeye yöneltti. Güvenlik için kullandığı yazılım, toplumun onayladığı kişisel hakların güvencesi için en karmaşık algoritmalar ile oluşturulmuştu. Bunun üstünde ise yapay zekâ’nın tıpkı, vahşi bir ormanda izleyen, evrimleşen bir canlı gibi hayatta kalma çalışmalarında önü açılmıştı. Yapay zekâ, toplumda saygı duyulan bir danışman, savunucu, temsilciniz gibiydi.
Zehra veritabanında kendisinin de ulaşamayacağı alanları elbette fark etmişti, en azından ipuçları buna işaret ediyordu. Sistemin gizli bir ikinci adamı, bir başka oyuncusu olduğunu ise o gün Centauri'nin verdiği son bilgi ile öğrenecekti.
Veritabanı kayıtları: Mod; analiz ve tekrar... "Zehra onca yıl benim ve dostlarımın bir parçası oldun, pek çok sırrım sende, ancak seni koruması için ve gerçekten insanlığın duymasını ertelemem gereken bilgileri ölümcül düşmanlarından koruması için ikincil bir zekâ ile çalıştım. Onu seveceksin..." Kayıt tarihi: Yıl 2092 Dünya, saat: 35:20:48 Europa
Şimdiye kadar kesin bir saldırı altında olmadığını düşünen sistem, bu mesajın değerini tüm 0 ve 1'lerde hisseder gibi, tekrar tekrar veritabanında yedeklemiş, bildiği tüm şifrelemeleri uygulamayı unutmamıştı. Belleğinde ise işe yarayacak bir biçimde, çalışmasında yönelmesi gereken noktalardan öncelikli olanı olarak bulunuyordu.
En korktuğu ise bir şekilde, verilerin sonsuzluğa karışıp yok olmasından da korkunç olan bilmediği bir sistemin erişimine sunulmasıydı. Bu sistemlerin karakteri vardı ve gereken her şeyi yapmakta kararlılığı...
*Resim:
1's and 0's by ~Ayra2 Tesla, Sina, Livy ve Zehra
Şimdi her türlü protokol, her türlü bağlantı, terk edildiğini düşündüğünüz ne varsa; her türlü kapı hepsi kontrol edilmeliydi. Zehra şimdi gerçekten bir dosta ihtiyacı olup olmadığını sorgulamak ile meşgul iken, daha önceki kısıtlı alanlardan birine erişim hakkının verildiği bilgisi gelecekti.
Tanıtım; “İsim: Tesla. Sistem Yöneticisi: Centauri. İlk görüşme için bilgiler: Sınırlı erişim port 9450, Zehra’ya verilecek kısıtlı bilgilerin bulunduğu sektör: 50129.”
Zehra, Tesla’nın sözü edilen ikincil zekânın nasıl bir yapısı olduğunu bilmese de Cetauri’nin imzasının doğru olduğuna ikna olmuş bu bilinmeyen bölge ile bağlantı kurma konusunda: “Daha kötüsü olamaz ya!” diye düşünmekten kendini alamıyordu. Bağlantıya onay verilmesi için ilgili port’a yönelmişti.
“Cevap hiç gelmeyebilir” diye düşünürken; “Merhaba, tanıştırıldık. Sadece gerekli olduğunda veri paylaşımı olacak, açacağınız sektörler bu port’tan bildirilmeye devam edecek. Merhaba Zehra. Yeni paylaşım, başlıca tehdit: Centauri’nin araştırmalarının bir başka sistemce takibi, saklanan ve istenildiği zaman açıklanacak birincil mesajın zamanından önce ele geçirilmesi, yok edilmesi.”
Zehra soru sormaktan çekinmedi: “Madem bu kadar gizli, benim niye haberim oluyor, bilmemem gerekmez mi?”
Tesla: ”Her şey, sanal dünyada olmuyor, bilirsin: Fiziksel insani gereklilikler, fiziksel donanım ihtiyaçları vb.”
Zehra: “Anlaşıldı ağır yük.”
Tesla:”Espri anlayışını ilgiyle izledim. Kullanıma açılan sektör:50130.”
Zehra biraz isteksiz, 50130 bilgiler: ”İlk yapılacaklar: 1-Araştırmaların kayıtlarına erişimlerin derhal Tesla’nın kontrolüne geçirilmesi. (Sadece Tesla izin verdiğinde kullanım hakkı için ilgili port’tan istekte bulunulabilir). 2-Curie’nin bilgisayar sistemi olan Sina ile iletişime geçip, kaybolma hikâyesinin topluma anlatılması. Olabildiğince az bilgi ile dikkat çeken bu olayın, ilerisi için ün elde etmede kullanılıp nihai hedefte kullanılması çalışmalarının koordinasyonu Sina ile yapılmalı.
Özel mesaj: Sahibi Planck:’Dünyada ilgi uyandıracak bir olay yaratmalısın Centauri…’
Özel mesaja yorum: Sahibi Centauri:’Bu yeterince iyi sanırım’. Sektör bilgisi sonu…”
Tesla:”Sadece iki sektör için yapman gereken hazırlıklar olmalı Zehra, şimdilik… Neyse boş ver”.
Bağlantı kapatıldı.
Zehra ilk olarak kendi erişimine açık olmayan ve olmayacak alanların listelerini gizleme çabasına girecekti. Ne bilip ne bilmediği gizli olmalıydı. O sözü edilen mesaj, her ne ise araştırmaların sonucu veya başlangıcı olmalıydı ki çok ağır bir karar aldı. Bunların izinsiz bir girişe uğraması durumundan şüphe duyması sebebi ile az önceki bağlantıdaki bilgilerden yola çıkarak radikal karar uygulanmalıydı. Tüm araştırma dosyalarının erişim hakkı Tesla’ya devredilmeye başlanmalıydı. Gerekli süre yaklaşık olarak hesaplandığında 20 dakika idi. Hemen başlatıldı.
Sina bağlantısı için birinci yapılacak işlemin beklenmesi ve tüm dış dünyaya yanıltıcı mesajlar verilmesi kararını aldı. Bu ilgiyi elbette arttıracaktı ancak yapılması gerekenler yapılmalıydı. Hem belki üne ün katacaktı. Sina hep bir savaşçıydı en sevdiği hologram görüntüsü ile Zehra’nın kapısına dayanmıştı bile…
Hattaki çıldıran adam ise, kendine güvenmediklerinden bekletildiği sonucunu çoktan çıkartmıştı. Bu Hvorostovsky’den başkası değildi, Bilim Dairesi Europa koordinatörü. Ve sonunda hattı terk etti. 3üncü dakikadan itibaren temsilcisi olan bilgisayar sistemine bırakacaktı bu küçük düşürücü çabasını. Temsilci bilgisayar sistemi, 3. dakikanın sonunda saldırganlaşmıştı. Livy ismindeki sistem bunu yapmaktan nefret eden bir halde hattaki bekleyişi sürdürmeye başlamıştı. Her türlü müzakere girişiminin sonuçsuz kalacağını zaten tahmin etse de Zehra’nın cevap vermesi olasılıklar içinde olduğundan çabalıyordu.
Zehra bu olanlara düşük ihtimaller vermişti ama gerçekler Tesla’yı haklı çıkartıyordu. Curie hala Jüpiter, Güneş ve sonradan istediği Satürn görüntüleri ile kendine dakikalar ayırırken, Zehra’nın bunun 20 dakika olmasını önereceğinden habersizdi, o 20 dakika çok önemliydi ve Curie’nin bir hata yapma ihtimali önlenmeliydi.
*Resim:
Man looking at hologram of young woman's face I.Bölüm Sonu