Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar -

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6
61
Tartışma Platformu / Ynt: Kimliksiz Karakterler Tasarlamak
« : 16 Haziran 2016, 02:14:25 »
"Bizi biz yapan nedir?", "Bir diğer bireyden farkım nedir?", "Toplum nedir?" gibi bir sürü felsefe tartışmasının da etrafında dönüp durduğu bir konuya parmak basmışsınız. Güzel bir soru ve cevabı da bir o kadar zor aslında.

Bence karakterlerin bu kadar amansızca betimlenmesinin arkasında bir sebep var. "Karakteri ne kadar ayrıntılı anlatırsak okuyucu o kadar iyi anlar ve hayal edebilir." diye düşünüyor herhalde yazarlar. Bu da sonraki düşünce yolunu açıyor, anlayan okuyucu hayal ediyor, hayal edince kendini bulunduğu ortamdan kopup başka bir ortama geçmiş gibi hissediyor, kendini eserdeki karakterin yerine koyuyor vs.. Sonuçta eserle bir nevi "bütünleşme" yakalıyor okur, bu da eserin "tutmasına" ve yazarın "başarılı" olmasına vesile oluyor.

Peki, siz "karaktersiz karakterler" yazarak okuyucuyu eserle nasıl bütünleştirmeyi başaracaksınız? Benim de aklıma takılan soru buydu açıkcası, tartışmaya değer diye düşünüyorum. Hermione'yi Hermione yapan, her büyüyü bilip her kitabı zaten okumuş olmasıydı elbette ama, aynı zamanda kitabın hedef kitlesini teşkil eden anglo-sakson genç okurların sayıca kabaca %50'sini teşkil eden beyaz kızlarla da aynı renkte olmasıydı...

Hepimizin aklımıza getirmekten tiksindiği soruyu tersten sorayım, Hermione en baştan kapkara Etiyopya zencisi olsaydı bu kadar popüler olur muydu?

62
Tartışma Platformu / Ynt: Kitap Okumanın Zararları
« : 13 Haziran 2016, 11:28:43 »
Tabii bir de sebep olabileceği kahramanlık kompleksi var, onu da unutmamak gerek!

63
Tartışma Platformu / Ynt: Kitap Okumanın Zararları
« : 12 Haziran 2016, 00:03:12 »
Acını hissediyorum kardeşim, klübe hoş geldin :)

Şaka bir yana, onulmaz asosyalliğimin ve kendini-beğenmişliğimin yegane kaynağı olarak oldum olası kitap okumayı görürüm ben de. Çevremdeki insanlara güçlükle tahammül edebiliyorum. Kendim çok matah bir şeyim ya!

64
Bence bu soru fantastik kurguya bakış açımızın ne kadar kısır olduğunu gösteriyor. Sanki inançlı bir insan fantastik kurgu yazamazmış, yazarsa da illa poly-teistik bir kurgu evreni yazmak zorundaymış gibi algılanıyor. Her fantastik kurgu evreni bol tanrılı olmak zorunda mıdır? Bir fantastik kurgu evreninin ırkları kendiliklerinden tek bir tanrıya inanıp hayatlarını bunun etrafında şekillendirmiş olamaz mı? Tanrı ya da tanrılar, illa fantastik kurgu evreninin en önemli aktörlerinden birisi olmak, illa "son büyük savaş"ta rol almak, illa derviş/gezgin/bilge yaşlı kılığında gruba hikayenin bir yerlerinde görünüp destek/köstek olmak zorunda mıdır? Tanrının varlığının ve ona inancın büyük bir mesele olmadığı, kimsenin bunu çok fazla düşünüp sorgulamadığı bir evren yazılamaz mı? Fantastik kurgunun kökleri, ilk adımları mitolojide ve antik uygarlıkların inanışlarında yatıyor diye illa biz bugün 21. yy'da hala ısrarla bu güzergahta gitmek zorunda mıyız?

Kafamda deli sorular :)

Baştaki sorunun cevabına gelince, bence kısmen engel teşkil eder. Örneğin, dini bütün birisi yunan mitolojisine inanamayacağı gibi onun ürünlerine de inanamaz. Halbuki hikaye yazmanın mantığı insanları bilinçaltı seviyede de bile olsa yazdıklarınıza inandırarak bir dünya yaratmaktır. Dolayısıyla hikayesinde bir sentora ya da minotora yer vermek istediğinde bu dilemma ile karşılaşır: Bir putperest inanışını köken alan karakterlere yer vererek bir nevi o inanışın yayılımını sağlamak o inancın propagandası sayılır mı? Burada flu bir zemin var. Açıkcası kesin caizdir ya da caiz değildir diyemiyorum, o kadar bilgi sahibi değilim. Ama vicdani açıdan bakıldığında, bir müslümanın nevruz kutlaması ne kadar saçma ise, simurg'a öyküsünde yer vermesi de o kadar eğreti kalır gibime geliyor. Biraz da, dini inançlarımız ne kadar bastırsa da, kültürel değerlerimizden öyle kolayca vaz geçemediğimizi gösteriyor.

65
Tartışma Platformu / Ynt: Fantastik Edebiyat ve Hayran Kurgu
« : 10 Haziran 2016, 10:54:04 »
Bence, HP kurgu dünyasının bütün mekanizmaları ve atmosferi kitaplarda genişçe ayrıntıyla verildiği için bu işi yapmayı kolaylaştırıyor. Bir de hayran kurgu zannedersem kendi eserini yazamayacak kadar tecrübesiz ama bir kaynak kurgu çerçevesinde iyi-kötü ortaya bir hikaye çıkartabilecek derecede bilgili, bu tür eserleri anlayacak kadar yaşlı ama üzerine o kadar vakit ayırıp emek sarfedecek derecede ciddiye alacak kadar da genç insanların çoğunluk olarak uğraştıkları bir mecra. Dolayısıyla HP ideal zemini oluşturuyor, çünkü bu yaş grubuna hitap ediyor. Yani hayran kurguyu genellikle genç hayranların işi olarak görüyorum ama bu demek değil ki daha yaşlı, olgun ya da profesyonel insanlar da bu işle uğraşmıyor. Sadece azınlıkta kaldıklarını düşünüyorum. Bir de o güruhun yaklaşımı daha farklı, kendilerince bu kurguya bir şeyler katmak istiyorlar, halbuki genç yazarlar daha çok o evrenin bir parçası olabilme arzusunda.

66
Şimdi daha iyi anladım, teşekkür ederim. Olumsuz niteliklerin de kalıplaşabileceği ile ilgili örneğiniz gerçekten güzeldi. Bütün tecavüzcülerin 'Coşkun' olması gibi mesela :) Ufuk açıcı.

67
Yanlış anlamayın ama ne kadar çabalasam da anlattıklarınızdan bir şey anlayamadım. Çok dolaylı bir diliniz var ve ben imaları kavramakta acizim :) Anlayabildiğim kadarıyla yorumlamaya çalıştım.

Örnek olarak verdiğim basmakalıp bilekten tutulma sahnesinde insanı rahatsız eden şey kadının zayıf olması değil, diğer eli ve vücudunun hareket edebilen diğer uzuvlarının serbest olmasına rağmen karşı koymak için hiç bir şey yapmadan adete kendine biçilmiş "acziyet" rolünü oynamasıdır kanımca. Kadın belki gerçekten güçsüzdür, ama öbür eliyle hiç değilse saldırganın elindeki silaha müdahale de mi edemez ya da hiç bir direnemez, kendini çekiştiremez, sürekli kötü adamı meşgul edemez? Bu düşünceler izleyiciyi/okuyucuyu sahnenin gerçekliğine dair şüpheye düşürüyor bence.

Bir de rica etsem yazdığınız son paragrafı biraz açıklar mısınız :)

68
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 07 Haziran 2016, 23:06:16 »
Görüşlerinize katılmasam da saygı duyuyorum. 10 küsür yıl boyunca bir yerlerde karşılaşıp okuyup aklımda biriktirdiğim şeyler için kaynak gösteremiyorum, çünkü hepsini doğru düzgün referanslarla toparlayıp linklemek çok fazla zaman alır ve benim böyle bir hazırlığım açıkcası yok. Sözüme itimat edip etmemek sizlerin takdirine kalmış, sadece kendimce fikrimi beyan etmek istedim. Kırıp gücendirdiysem affedin lütfen. Hiç bir tartışma konusu birbirimizin kalbini kırmaya değmez diye düşünüyorum.

69
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 07 Haziran 2016, 14:14:34 »
Terminoloji üzerine tartışıp da işin esas noktasını kaçırmakta ısrar etmenin alemi yok. Newton'ın Yasalarını üniversite 2 de okuttular, kitapta hala öyle yazıyor, quantum fiziğine göre bunların hatalı ya da eksik olabilme ihtimali terminolojiyi değiştirebilir ama ortada duran gerçeği değiştirmez: Newton Yasaları laboratuvar ortamında tekrar edilebilir ve deneysel sonuçlar tutarlıdır. Bu kadar. Canlıların zamanla genetik değişime uğradığı gerçektir. İnsanları hayvanlardan ayıran bütün özelliklerinin tamamen evrimsel sürecin sonucu ortaya çıktığı ispat edilememiş bir tahmindir. Çünkü insanları hayvanlardan ayıran "şuur" ya da "conciousness"ın nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Bu konuda sadece tahminler vardır. Sizin kaynak diye linkleyip durduğunuz şeylerin hepsi tahmindir. Bunlar teori değildir. Birkaç bilimsel teorinin kaynaklarını birleştirerek yürütülen bir tahmindir. Bunu iyice anlayın arkadaşlar, bilimsel verilere dayanıyor olması bir tahmini gerçek yapmaz, teori de yapmaz. İkisi arasındaki farkı kavrayın artık. İnatla ve ısrarla kendiniz de yazdığınız halde yazdığınız şeyleri okumuyorsunuz. Daha açık yazayım, daha anlaşılır olsun, herhangi bir canlının, bu insan da olabilir salyangoz da bakteri türü de, evrimleşme sonucunda insandakine denk nitelikte şuur geliştirebildiğini ortaya koyan herhangi bir bilimsel çalışma linkleyin, ben de bilgilenmiş olayım hemen. Bu meselenin benim egomla falan alakası yok, ben açık fikirli bir adamım, ortaya bilimsel verilen konulduğunda itiraz edecek değilim. Ama hiç bir veriye dayanmadan, sadece temel gözlem kabiliyeti ile bir kaç teoriden gelen verileri birleştirerek "benim teorim de budur" derseniz o zaman kabul edilmez. Bunu ciddi hiç bir bilimsel otorite de kabul etmez. Gerisi ideolojidir, sizin inanmak istediğiniz şeydir, sizce sorunun cevabıdır, "size göre"dir yani görecelidir.

70
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 06 Haziran 2016, 15:35:37 »
Verilen grafik yanlış, bir teori test edildikten sonra onanırsa kanun olur. En azından bana okulda öğretilen buydu.

Ayrıca evrim test edilebilecek bir şey değil, en azından şu andaki teknoloji ile. O yüzden, evet, sadece bir teori. Ve linklediğiniz açıklamada da açıkça belirtildiği gibi, bir kaç bulguyu birleştiren birisinin bir konudaki fikrini içerir, mutlak bilgiyi değil.

71
Kadın cinsiyetinin medyada yeterince temsil edilmediği, temsil edildiği yerlerde de büyük bir çoğunlukla yanlış temsil edildiği ve tek-tipleştirildiği ile ilgili sorunlar hakkında bilgi sahibi olduktan sonra ben de kendimce bu haksızlığı gidermek adına kurgudaki kadın karakterlere biraz daha ilgi ve emek sarfetmeye çabaladım. Ama  bu aşamada şunu fark ettim: Kendim bir erkek olmak hasebiyle kadınlara dair pek bir şey bilmiyorum. Dahası, hayatım boyunca malesef karşı cinsten pek arkadaşım, dostum, sohbet edip zaman geçirdiğim kimse olmadığı için (kendi cinsimden de pek arkadaşım yok gerçi), onların davranış kalıpları ve zihin dünyalarıyla ilgili bilgi edinecek dış kaynaktan da yoksunum. Velhasılıkelam iyi niyetlerle yola çıksam da bu konuda biraz zorlandım açıkcası. En azından TVTropes.com'a girip kurguda tipik kadın klişeleri nelerdir onları araştırdım ve onlara düşmemeye gayret ettim. Bu arada şunu da ifade edeyip o sitedeki örnekler ve klişeler hakkındaki yorumlar gerçekten eğlenceliydi (ör: her kadın karakterin sadece tek elinin bileğinden tutularak etkisiz hale getirilebilmesi gibi :)). Biraz güldüm ama tabii biraz da düşünmedim değil. Şimdi geriye dönüp baktığımda kurguda ilham aldığım ve rol model gördüğüm Tolkien'in Eowyn ve Arwen karakterlerinin ne kadar da zamanının ötesinde olduğunu fark edebiliyorum ve üstada duyduğum saygı bir kat daha artıyor.

72
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 05 Haziran 2016, 14:45:54 »

* Evrim "insanın maymundan gelişini anlatan teori" demek değildir. Hatta insanın maymundan geldiği gibi bir iddia yoktur. Ortak ata tezi vardır.


Uzun uzadıya yazıp da anlatmayı beceremediğimi tek cümlede özetlediniz :) İnsan maymun türü falan değildir, insanlar ile maymunların genetik olarak ortak bir primat atadan geldiği ile ilgili bir teori var sadece ortada, bu da delillerle ispat edilmiş kesinleşmiş bir bilgi değil. Sadece bir teori. Bu yüzden inatla arkadaşlara evrimin herşeyin cevabı olmadığını söylüyorum. Malesef canlıların evrilmesi gibi bilimsel bir konuyu dahi inatla kendi ideolojik amaçlarına alet eden sayısız kaynak var. Her cümlesinin sonunu hayatın anlamını bulmuş gibi bitiren kaynaklardan uzak durmanızı nacizane tavsiye ediyorum. Bilim şüphedir arkadaşlar, bildiğinizi bildiğiniz şeylerden bile şüphe etmektir.

73
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 03 Haziran 2016, 11:42:45 »
Değerli arkadaşlar, birden fazla konuya alıntı yapmayı beceremediğim için tümden buradan cevap vermeye çalışacağım, affedin.

Pek çok bilim insanı derken olmayan kişileri refere etmiyordum. Spesifik olarak en fazla hatırımda kalan kişi adını hatırlayamadığım ama meşhur olduğunu bildiğim bir Japon profesöre ait. Fizikist'in facebook sayfasında 6 dakikalık enfes bir videoda çok güzel anlatıyordu insanoğlunun "akıl" dediği şeyin evrim sürecinde neden işe yaramadığını. Bununla ilgili bir kaç çalışma daha okudum ama 5-6 yıl oldu, bulup çıkartmam biraz sürebilir. Fen bilimleri enstitüsünde çevre bilimleri dalında yüksek lisans yaptığım için geçtiğimiz yıllarda bu konuları biraz araştırmak durumunda kaldım, inanılmaz farklı görüşler var yani herşey bize popüler medya organlarının dayattığı kadar "kesinleşmiş" değil.

Evrimin bir amacının olmadığını söyleyen arkadaşlara kesinlikle katılmıyorum. Bir kartalın burun delikleri dalış sırasında hava alımını engellemesin diye konik olarak şekillenmiştir, bu da yaşadığı yüksek irtifalardaki hava basıncına uygun gelişim göstermesi için binlerce yüzbinlerce yıl almıştır. Tek amacı kartalı daha iyi bir avcı yapmaktır. Kartal metrelerce yüksekte neredeyse kilometre mesafesinde suyun altındaki avını görebilecek gözlere de evrim sayesinde erişmiştir. Yani evrim bir canlının ekosistemde üstlendiği fonksiyon her neyse onu daha da iyi hale getirir, bir nevi biley taşıdır.

Türü yok olan canlılara gelince, bunun birden fazla sebebi var. Yüzbinlerce yıllık süreçte evrimleşebilecek olmanız doğal şartların size bu kadar zaman tanıyacağı anlamına gelmez. Sadece bildiğimiz kedigillerin 4000'den fazla türün soyunun tükenmesinde aktif rol oynadığı düşünülmektedir. Yani daha efektif bir avcı soyunuzu tüketiyor diye bu sizin tür olarak mükemmel olmadığınız anlamına gelmez. Belki varlığını sürdürebilseydi bulunduğu besin basamağında çalı grubu bitkileri gübrelemeye ya da çiçekleri polenlemeye devam edecekti. Yani karmaşık ilişkiler düzeninde üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam edecekti. Soyunun tükenmesi onun soyunu tüketen avcıyı başka türleri avlamaya, ondan fayda sağlayan çalıları da farklı gübre kaynakları edinmeye doğru evrimleştirir sadece. Mesele şu ki hayatta kalma ile evrimleşme süreci birbiriyle ilişkilidir ancak bu her zaman aynı şeyi ifade ettikleri anlamına gelmez.

İnsanın diğer canlılardan "üstün olduğu", "evrimsel süreci kullanarak üstünlük sağladığı" gibi ifadeler de kesinlikle bilimsellik içermemektedir. İnsan hala tek hücreli en basit canlı grubu olan bakterilerin merhametinde olan bir canlıdır. Basit bir yaralanmadan kaynaklanan enfeksiyon ile ölebilecek iken kalkıp dna sı etrafına çeper dahi örememiş bir canlı türünden üstün olduğumuzu söylemek bence asıl "ego" dolu yaklaşımdır. Bu yaklaşım kesinlikle bilimsel değildir ve ciddi hiç bir bilim insanı yaşadığımız hayata bu gözle bakamaz, bakmamalıdır.

Evrimsel tarihi inceleyen araştırmaların ortaya koyduğu sonuç şudur: İçinde yaşadğımız zamana kadar yaşanan milyonlarca yıllık süreçte hiçbir canlı türü kendi türünün faaliyetleri yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmamıştır. Ekosistemi dünya gezegeni çerçevesinde kapalı bir döngü olarak hayal edersek insana kadar bütün canlı türleri kendi popülasyonlarını otokontrol altında tutacak düzenin bir parçasıdır. Bu açıdan bakıldığında dahi insanın ekosistemden koptuğu apaçık ortadadır. Daha anlaşılır bir dille, piramidin tepesinde olduğumuzu söyleyenlere cevaben şu bilimsel gerçek ortadadır: Bizden önce piramidin tepesinde yer alan hiç bir avcı türü bizim gösterdiğimiz üreme hızını, yayılma hızını, farklı coğrafyalara adaptasyon kapasitesini ve tür ayırmaksızın gıda tüketimini özellik olarak göstermemiştir. Bunlar bizim ekosisteme uymadığımızı dolayısıyla bir parçası olmadığımızı gösteren göstergelerdir.

Yine de dediğim gibi, evrim kuramı da dahil olmak üzere hiç bir şey kesinlik kazanabilmiş değildir. Çünkü şu anki teknolojiyle evrimsel süreci insan ömrü sınırları içinde deneyleyip gözlemlemek mümkün değil. Genetik mutasyonu, modifikasyonu ve adaptasyonu gözlemleyebiliyoruz, gen eksiltme, ekleme ve değiştirme yapabiliyoruz. Bilimsel sınırlar bundan ibaret. Ne zaman ki karmaşık bir ekosistemin milyonlarca yıllık gelişimini birkaç dakikada deney ortamında gözlemleyebilir hale geliriz, o zaman neyin ne olduğu daha fazla kesinlik kazanır. O zamana kadar insanların evrimsel sürecin bir ürünü olup olmadığı, henüz tespit edilemeyen bir enerji boyutunda ruh ve benzeri varlıklar olup olmadığı ile ilgili düşünceler ancak spekülasyonla sınırlı kalır.

74
Tartışma Platformu / Ynt: Ruh konusunda ne düşünüyorsunuz?
« : 02 Haziran 2016, 18:06:29 »
Teknik olarak konuşmak gerekirse, evrim sürecinden herşeyin cevabıymış gibi bahsetmek de hatalıdır. Pek çok bilim insanının görüşüne ve çalışmalarına göre insan oğlunu hayvanlardan ayıran akli melekeleri evrim süreciyle açıklanamaz, çünkü bu özellikler evrim geçirmenin temel amacı olan ekosistemin daha iyi bir parçası olabilme güdüsüyle ters düşer. Hali hazırda doğada varolan her canlı kendi çapında görevini mükemmel icra eder. Evrim, canlıya değişen koşullara adapte olma imkanı sağlar, halbuki bu ekosisteme adapte olmayı bırakın dahil olmayan tek canlı türü insandır. Besin piramidinin hiç bir kademesine girmez, hiç bir başka canlı türü evrimsel sürecini etkilemez (virüsler hariç, onların da canlı olduğu tartışılır), dahası aklıyla ortaya koyduğu işler evrimsel süreçte canlılığına katkı sağlamaktan uzaktır. Kısacası malesef hiç bir kalıba tam olarak uyamıyoruz.

Öte yandan son yılların popüler konusu bu evrenin gerçekliğidir. Bazı arkadaşlarımız herşey kesinmiş gibi konuşuyor ancak bütün bu varoluşun bir projeksiyon, bir tür hologram olduğu ile ilgili teoriler de gündemde ve bunlar deli saçması değil, ciddi bilimsel otoritelerin bilimsel yayınlarına konu olmakta. Bu bakımdan, bir yaratıcı iradenin varlığı da, insanların hayatına hükmeden olası gücü de, ya da insanları diğer canlılardan ayrı kılacak bir tür "ruh" da, potansiyel dahilinde ciddi bir bilim insanının kenara kaldırıp atamayacağı ihtimallerdir.

Bilimsel düşüncenin ve eleştirel düşünmenin temelinde, her olgudan, her bilimsel fikirden ve her bilgiden şüphe etmek vardır. Şu anda "kabul gören" bilimsel bilgi varlığını ortaya koymuyor/koyamıyor diye hiç bir olgu büsbütün yok sayılamaz. Nitekim yarın öbür gün "doğru" ya da "kesin" addettiğiniz bir şey yanlış çıkabilir. Her şey olasılık dairesinde değerlendirilmeye açıktır.

75
Liman Kütüphanesi / Ynt: Beğendiğiniz Alıntılar
« : 29 Mayıs 2016, 03:47:00 »
"Yaşayanların çoğu ölmeyi hak eder. Ölenlerin bazıları da yaşamayı. Bunu onlara verebilir misin? Öyleyse ölüm konusunda karar vermek için aceleci olma." - JRR Tolkien, tam bir klasik :)

Sayfa: 1 ... 3 4 [5] 6