Joey Goebel’in Tuhaf Kitabı
Bunu sana söyleyen kişi ben olduğum için üzgünüm ama sen hiçbir zaman mutlu olmayacaksın... Dünyayı asla kurtaramayacaksın... Gerçek aşkı asla bulamayacaksın... Gündüzlerin uzun ve eğlencesiz olacak. Gecelerinse yalnızlıktan ibaret... Olur da mutluluğu andıran bir duygu hissedersen, kesinlikle sonuna kadar yaşa... Çünkü sürmesine izin vermeyeceğiz.
Bir ürünün kendisini satması için güzel bir pakete ve güvenilir yorumlara ihtiyacı vardır. Gerçek değerini ürünün içeriği oluştursa da, bunu paketi açmadan bilemezsiniz.
Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri, adı ve bir çift sulu gözden oluşan sade kapağıyla paket konusunda neredeyse kusursuzdu. Arka kapağındaki yazı ve yorumların yardımıyla kitabı almamak için hiç bir sebebim yoktu.
Sıcak bir yaz günü, kahvaltıdan sonra başladığınız kitabı bir buçuk günde bitirdiğinizde anlıyorsunuz ki, içerik en az paketi kadar iyi.
Konu
“Sanat, kişinin insanlara olan sevgisini onları rahatsız etmeden ifade etmesi için iyi bir yoldur.”
~ 20. Yüzyıl sanatçısı Ernst Ludwig Kirchner
“Dans pistindeyken vücudumla gurur duyuyorum. Neyin varsa göster bana. Bir tanga.”
~ 21. Yüzyıl sanatçısı Chad
Görsel ve işitsel medyanın kralı
Foster Lipowitz, kendi yarattığı ve böylesine yükselmesine sebep olan dünyasının ne kadar kalitesiz ve boş olduğunu, ölümü ensesinde hissedince anlar. Üzerine düşünülmeyecek, tuvalette yazılmış ve bilgisayar ortamında kolaylıkla oluşturulmuş anlamsız şarkılar, sadece aksiyon ve cinsellik içeren boş filmler, gizli kameralarla ünlülerin özel hayatının görüntülendiği cinsellik üzerine oluşturulmuş televizyon programları, radyodan yükselen birbirlerinin taklidi olan sesler, reklamlar ve daha niceleri. Lipowitz bu çirkin ve anlamsız olan sözde sanatın gerçek sanata dönüşmesi için tamamen kendi imkanlarıyla
New Renaissance (
Yeni Rönesans) adında bir şirket kurar. Bu şirketin amacı yetenekli gençlere dış dünyaya kapalı, bir çöplüğe dönüşmüş olan medyadan uzakta bir yatılı okulda, yoğun bir sanat eğitimi vermek ve geleceğin müzisyenlerini, ressamlarını ve yazarlarını yaratmak olsa da Lipowitz gerçek sanatı ortaya çıkartmak için eğitim dışında etkenlere da başvurur.
- Sanat var olduğundan beri, acı ilham vazifesi görür.
- Kurt Cobain gibi mi?
- Aynen
Acının ve mutsuzluğun ilhamı kamçıladığına ve yaratıcılığı beslediğine; mutluluk, komfor, eğlence ve sevginin ise yaratıcılığı körelttiğine inanan Lipowitz’in kusursuz sanatçıyı yaratmak için oluşturduğu plan şudur; Okulda eğitim alan ve sanat konusunda sıradışı yeteneğe sahip çocuklar arasında potansiyeli en yüksek olan özenle seçilmiş bir çocuğa tüm hayatı boyunca yanında olacak bir menajer atamak. Bu menajer, çocuğu yaşadıkları çöplükte koruyup kollayacak ve kariyerini şekillendirmesinde yardım edecek ama bir taraftan da ona zihinsel acılar ve travmalar yaşatacak ve böylece sanatı acı ve mutsuzlukla beslenmiş, günümüzün tartışmasız en büyük sanatçısı oluşacaktır.
Kitap, bu özel göreve atanmış olan menajerin,
Harlan Eiffler’in ağzından anlatılıyor. Harlan Eiffler üniversiteden derse alkollü geldiği için atılan, sonrasında amatör olarak müzikle uğraşan fakat başarılı olmayan, eleştirmen olarak çalıştığı müzik dergisinden, derginin sponsoru olan firmaların çıkartmış olduğu gerçekten berbat albümleri sert bir dille eleştirmesi üzerine kovulan, açık sözlü ve insanlardan tiksinen bir yetişkin.
Vincent Spinetti ise bu sanat deneyinin kobayı ve kitabımızın başkahramanı. Fiziksel olarak oldukça hoş ancak kafa olarak boş bir anne ve zorba kardeşler sayesinde zaten hayatı acılarla dolu olan Vincent’in hayatı menajeri olan Harlan’la tanışmasıyla tamamen değişiyor. Sanatsal olarak sürekli bir tırmanışa ve sınırsız bir yaratıcılığa ulaşan Vincent, sosyal açıdan yaşadığı travmalar yüzünden gittikçe içine kapanık birisi oluyor ve tüm bunların tek suçlusu menajeri ve yaptıkları. Harlan, Vincent’ın çok sevdiği köpeği zehirlemek, aşk yaşadığı kızları onu terketmesine zorlamak, fiziksel olarak onu gittikçe çirkinleştirmek, ona tedavi edilemez bir hastalığı olduğuna inandırmak gibi bir sürü olayla Vincent’ı yıpratsa da; muhteşem bir albüm, senelerce yayınlanan bir dizi, yeni bir tv kanalı, sinema dünyasında çığır açtığı düşünülen bir sinema filmi yaratmasına önayak oluyor.
Bu noktada kitabı ikiye bölmek istiyorum; Vincent’ın sanatsal açıdan yükselişi(psikolojik açıdan çöküşü) ve olgunluk dönemi.
İlk bölümde Harlan’ın sürekli olarak kendisini sorgulaması ve yaptıklarından dolayı kendini berbat hissetmesini görüyoruz. Fakat yaptıklarının işe yaradığını görmesiyle kendini sorgulamayı bir kenara bırakıyor ve görevini yapıyor. Vincent ise perdenin arkasında gizlenmiş olan büyücüden habersiz bir şekilde şarkılar yazıyor, senaryolar oluşturuyor, anlaşmalar yapıyor, bocalıyor, içine kapanıyor ve daimi bir mutsuzluk içinde kalıyor. Kulağa gerçekten acımasız gelebilir ancak bu artiste yapılan eziyet, işe yarıyor.
Kitabın ikinci bölümünde ise, sonlara yaklaştıkça kitabı okumak zorlaşıyor. Yazar ne yazık ki kitabın başlarındaki, okuyana “Evet evet evet. Gerçekten de öyle. Bu medya berbat.” Dedirten tutumunu geride bırakıp işin politik kısmına dalıyor. Lipowitz’in ölümüyle beraber yöneticisi ve planları değişen New Renaissance şirketinde olan bitenler ve bunların Harlan-Vincent ikilisinin ilişkileri ve karakterleri üzerindeki etkileri anlatılmaya başlayınca, kitap büyüsünü biraz kaybediyor açıkcası.
Konusu itibariyle okurken zevk alanların çoğunun düşündüklerini taşıyan bir kitap
Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri. Gerçekten de bugün televizyonu açtığımızda reklamlardan, çalıntı komedilerden, reklamlardan, kurmaca reality showlarından, reklamlardan, çöpçatanlık programlarından, seneler önce yayından kalkmış dizilerin tekrarlarından, reklamlardan, hiç merak etmediğimiz ünlülerin hayatından ve reklamlardan başka bir şey görmüyoruz. Radyoyu açtığımızda ki artık pek açmıyoruz, komik olduklarını sanan djlerden, birbirleriyle aynı notalara sahip tempoları farklı sürüsüne bereket yaz şarkılarından, rock olduğu iddia edilen zırvalıklardan, ağızlarındaki gümüş kaşıkla sisteme isyan eden sözde şarkıcılardan, reklamlardan ve yıllar önce yapılmış kaliteli şarkıların beceriksiz coverlarından başka bir şey duymuyoruz. Belli ki bizi tamamiyle irrite etmiyorlar ve bu yüzden halen varlıklarını sürdürüyorlar. Ancak Vincent’ın da dediği gibi, “Bizi öldürmeyen şey sadece ölmemizi istettirir.” Ki bu yüzden, ben ve benim gibiler televizyon karşısında suratlarını buruşturmadan oturamıyorlar.
-Bu herif de kim?
-Frank Black.
-Hiç duymadım.
-Şaşırmadım. Radyoda veya MTV’de çalmazlar.
-Berbat da ondan. Radyoda çalmıyorlar çünkü yeterince iyi değiller.
-Hayır tam tersi. O fazla iyi. Radyoda çalmıyor çünkü yeterince kötü değil.
Kitaba dönersek, bazen gerilim bazen de mizahi yönü olan bir kitap olması ve savunduğu fikirleri kitabın en büyük artılarından. Kitapta eleştirilen ya da övülen öğeler yerinde ve genel olarak bilinen kişiler/kurumlar –ki eleştiri ve övgülerin çoğuna katılmamak elde değil-. Ayrıca kitapta çok güzel bir ayrıntı var ki değinmeden edemeyeceğim. Kitapta tanıtılan her yeni karakter, karakterin en sevdiği dizi,grup ve film ile tanıtılmaya başlıyor. Bu da okuyucuya karşılaştığı karakterin nasıl birisi olduğu hakkında biraz da olsa fikir edinmesini sağlıyor. Yazar Joel Goebel’in ikinci kitabı olmasına rağmen böyle oturaklı bir kitap yazması hem şaşırtıcı hem de umutlandırıcı. Aslında yazarın tek ve en kötü yanı eleştirilerinde orjinalliğini kaybetmesi, kendisini sürekli tekrar etmesi ve bir süre sonra bunların mızmızlanmaya dönüşmesi, hem de haklı olmasına rağmen. Yani yazar,
Courier-Journal’ın dediği gibi
Franz Kafka-Jon Stewart karışımı değil ancak bu olamayacak anlamına gelmez. Şundan eminim ki, bir sonraki kitabını dört gözle bekliyorum.
Kitap ve Yazar Hakkındaİthaki Yayınları’ndan çıkan
Vincent Spinetti’nin Tuhaf Kariyeri (orjinali:
Torture The Artist), dilimize
Berna Biçen tarafından çevirilmiş. Çeviri konusunda bir iki yerdeki birebir çevirilerin eğreti durması dışında kötü yönde bir eleştirim yok, kaldı ki bazı durumları açıklamalarıyla gerçekten güzel kurtarmış, hakkını vermek lazım. (Bkz: Yazıyorum çünkü... kısımlarındaki açıklamalar)
Amerikalı yazar
Joey Goebel, 1980 doğumlu.
Mullets ve
Novembrists gruplarının gitaristliğini ve solistliğini yaptığı düşünülürse, kitapta geçen Harlan karakterinin kimden esinlenerek ortaya çıktığını tahmin etmek pek zor değil.
SonuçKitabı ilk okuduğumda aklımdaki puanı 10 üzerinden 9’du. Tekrar göz gezdirdiğimde puanı 8’e düştü. Bunun nedeni, kitabın sonlara doğru yazarın kendini tekrar etmesi ve kitabın başında bize verdiği fikrin vaadettiklerini tam anlamıyla kullanamamış olması. Kitaba katılmamak elde değil fakat bir süre sonra sıkıyor, ne yazık ki. Yine de alın ve okuyun derim. Zaman zaman komik zaman zaman can sıkıcı ancak eğlenceli, o kesin.
~
Laughing Madcap, En sevdiği grup
Pixies, en sevdiği dizi
Freaks and Geeks ve en sevdiği film
Back To The Future.