Tanışma
Okurken dinleyiniz.
Rammstein-Du riechst so gut
Rüzgâr yavaşça, terlemiş bedenimi okşuyordu. Her şey çok yumuşaktı. Yumuşak olan bendim. Bedenimin bu yapısını çok seviyordum. Güneş gözüme doğunca istemsizce, rahat uykumdan uyandım. Burnuma bir kelebek kondu, pembe kanatlı bir kelebek. Ben üfleyince kaçtı. Sonra bir daha kondu. O sivri ayakları burnumu kaşındırıyordu. Üfledim tekrar uçsun diye ama tekrar kondu. Bu durum çok sinir bozucuydu. Kaşınan burnum hapşurmama neden oldu. Kelebek yeniden kondu. Onu incitmemek için ona dokunmuyordum. Kelebekler çok kolay incinir çünkü ama onun verdiği rahatsızlık dayanılmazdı. Bana işkence ediyordu. Ben ise o incinmesin diye karşı koymuyordum. Ne kadar iyiydim, fazla iyi. Lanet kelebek hala ayaklarını burnuma burnuma saplıyordu.
Sonra o geldi. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Dişi kokusu alıyorum!! Dişi kokusu alıyorum!! Uzun zamandır böyle güzel kokan bir dişiye sahip olmamıştım. O bir insan!!! O benim olmalı. Onu istiyorum. Evet gerçekten istiyorum onu!
Ve bir anda üstüme atladı. . . . . . . . . . . . .
Yerde yüz üstü yatmıştım. O ise sırtıma çıkmış, kollarımı yakalamış, uluyordu. Kendimi o an çok zayıf his ettim. Gerçekten o an çok fena zevke gelmiştim. Sonra ona böyle kolay teslim olmanın çok yanlış olduğuna karar verdim. Ellerimle gizlice bir büyü yaptım ve avucumun içinden çıkan beyaz ışık patlamasa ile havaya fırlamasını sağlayarak kurtuldum.
Arkamı döndüğümde nihayet göz göze gelebildik. 2 metre boyunda, mavi renkli tüyleri olan bir kurtadamdı o. Demin sırtımdan nasıl atabildiğime şaşıyordum. Sonra gözlerini ovuşturduğunu fark ettim. Çok dalgınım. . . Sanırım gözünden vurmuştum onu ve o acıyla üstümden zıplamıştı. Şimdi salak salak çırpınıyordu. Gözlerini ovuyordu. Bir dakika, ağlıyor muydu o? O an ondan tiksinmiştim. Bu kâinatta kurtadamlardan erkek yaratık yoktu. Erkekler ağlamazdı. Bu 2 metre boyunda ki herif ağlıyordu. Sinirlendim. Bu yaratık beni kızdırıyordu. Ondan nefret ettim. Yüzüne tükürmek istedim. Bedenine şişler batırmak istedim.
“Hey geri zekâlı! Neden ağlıyorsun?” dedim. Öfkeli olduğumu belirtmeme gerek yok sanırım. “Çok acıyor! Gözlerimi mahvettin. O güzel bedenini bir daha göremeyeceğim.” dedi ve daha şiddetli ağlamaya başladı. Bunun üzerine oradan acele ile uzaklaştım. Gittiğimi görünce “Dur, nereye?” dedi endişe ile. “Senin gibilerle işim olmaz zavallı şey.” dedim. Onu tamamen ezmiştim. “Lütfen gitme” dedi yalvararak. Sonra ağlamaya başladı. O artık benim kölemdi. Ona her istediğimi yaptırabilirdim. Bütün bunların nedeni 16 yaşında genç bir kız olmamdı. Eğer sırtıma çıktığında güçlü bedeninden etkilenip teslim olsaydım şimdi ben onun kölesiydim. İşte bu yüzden kızlar erkeklerden üstün seni zavallı, ağlak yaratık.
Nedense sonra ayağa kalktı. “Neden ağlıyorum ki ben? Issız bir ormandayız ve etraftaki en çekici erkek benim. Ayrıca senden kuvvetliyim. İstediğim zaman sana sahip olabilirim.” dedi kendine güvenen, sinir bozucu bir ses tonuyla. Gerçekten çok haklıydı. Endişemi belli etmedim ve “Hı!” diyerek burnumu havaya diktim. Bunları umursamıyormuş gibi gözükmeye çalışıyordum. Ona sırtımı dönmüş yoluma devam ediyordum.
O ise beni çok bunalttığını ve rahatsız ettiğini düşünmüş olacak ki “Ben avlanmaya gidiyorum. Kendine dikkat et. Yunaris’de her an her şey olabilir ve tüm yaratıklar sürü halinde yaşar.” dedi ve gitti. Onun yokluğu varlığından daha kötüydü. Yalnızlık sıkıcıydı. Sanırım kendini özletmek için gitmişti.