İşte size çocukluğum:
- Dede, bulaşıkları yıkayım mı?
- Erkek adam dediğin bulaşık mı yıkarmış?
İşte size Gençliğim:
- Şu bulaşıkları yıkar mısın artık?
- Dede en son ben yıkamıştım ya…
Evde bir kadın olmadığından ve ben okula gittiğimden dolayı, bizim evin içinde yürümek için önünüze gelen çöpleri ayağınızla sağa sola itmeniz gerekiyor. Aksi takdirde yürümek, sizin her an bir teneke kutuya takılarak yere düşmeniz ve kafanızı bir başka konserve kutusuna çarpmanızla faciaya dönüşebilir. Aranızda bir konserve kutusuna ayağının takılmasını ve bunun sonucunda ölmeyi hayal eden birkaç kişi mutlaka vardır. Onlara buradan sesleniyorum, bizim eve davetlidirler.
Bir de bilgisayarın bu işte emeği var tabi ki. Beyninizin yazıyla on sekiz (rakamla 18) yerden erimesine ve salaklaşmanıza neden olan o garip cihaz. İşte o cihaz yüzünden şu an saat 4:30 a.m olmasına rağmen ayaktayım ve karşınızda saçmalıyorum. Sınavlarda sorunsuz bir biçimde başarısız olmama ve özellikle de matematik dersinde uyumama neden olan bu şey, aynı zamanda evi bir düzene sokmamı geciktiriyor.
Geciktiriyor mu dedim? Engelliyor demem lazımdı. En son ne zaman dedeme yardım ettim? Hatırlamıyorum.
The Shawshank Redemption Okul. Büyüklerimizin hayatımızı kurtarmak ve iyi bir geleceğe sahip olmak için gidilmesi gerektiğini ısrarla ısrar ettikleri, ama aslında ömrünüz boyunca hiçbir işinize yaramayan o diplomatik alan. Bir düşünsenize? Logaritma ya da trigonometriyi öğrenmek yerine hayatımızda cidden işimize yarayacak şeyleri öğretebilirlerdi. Örneğin balık tutmak, avlanmak, parasız kaldığınız zamanlarda nasıl banka soyulur ve Karate dersleri. İşte bunlar cidden öğrenilir.
“Oysa ne cahiller gördük üniversite mezunudur.” der kimisi. Hakikaten doğrudur.
Ve işte bu saçma sapan okuldaki saçma sapan öğretmenler, onlardan da saçma öğrenciler:
- Hocam şu matematik sizce de saçma değil mi?
- Evet. Ama ekmek parası işte.
- (WTF?)
Duygusal çöküntü yaşayan bir gurup öğrenci ise, düzenli olarak okulun arka bahçesinde yürür değil mi? Bu arka bahçenin sonunda ise - biz öğrencilerin orman dedikleri - bir ağaç kümesi vardır. Şu ana kadar gittiğim hiçbir okulda orman olmadığını anımsamıyorum. Artık nasıl bir fanteziyse. Bkz:
- Hocam, sanırım ormanda sigara içiyorlar.
- Öyle mi? Markası neymiş?
İşte o arka bahçede yürüyen, duygusal çöküntü yaşamış bir gurup öğrenci arasında ben de varım. Neden mi? Spor iyidir. Her defasında yürümekten bıktığınızı söylersiniz ama her gün de orada yürürsünüz. Ya da çayırların ortasında bir yere oturmak istersiniz ama oturduktan beş dakika sonra yürümeye aç bir hale gelir, ayağa kalkar, yürümeye devam edersiniz. Uzaktan bakıldığında sizin anormal olduğunuzu düşündüren bu davranışların tek sebebi ise, aslında evdeki huzursuz ortam ve okulda olmama isteğinizdir. Bu da derslerdeki cehaletinizden de belli olur zaten. Bkz:
- Neydi ya… Neydi… Hatırlıyor musun şu ihtilali?
- Ne ihtilali?
- Fransa’daki ihtilal…. Neydi adı… Allahım öleceğim şimdi. Aklıma gelmiyor adı…
- Fransa’da olan ihtilal derken? Fransız ihtilali mi?
Genellikle bu tip insanlar normal konuşmaları yapamazlar. Herkes ya futbol, ya güzellik malzemeleri, ya yakışıklı oğlanlar ya da güzel kızlardan konuşurken, onlar Paralel Evrenler, uzaylılar var mıdır, En korkunç filmler, Silent Hill oynadınız mı?, Yüzüklerin efendisi gibi konularda konuşurlar. Çünkü onlar hayatlarını istedikleri gibi yaşayamazlar ve istedikleri gibi bir hayat yaşamak için onların tercihi fantazyadır. Hayal dünyası onlar için tek kurtuluş yoludur. Gandalf’ı babalarından daha iyi tanırlar. Arwen onlar için zavallı bir elfdir. Ona kendilerinden daha çok acırlar.
Hepsinde de aynı amaç vardır. Tüm yasaklara rağmen özgür olmak:
- Hamburger çağıralım mı?
- Ama okulda yememiz yasak.
- Biliyorum. Çağıralım mı?
- Olur.