Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Liman Kenti => Yolgeçen Hanı => Genel Kültür => Konuyu başlatan: Raisor - 19 Ocak 2011, 20:16:23

Başlık: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 19 Ocak 2011, 20:16:23
   
     Uzun bir zamandan itibaren süre gelen felsefe tutkum beni bu kulübü kurmaya itmiş bulunuyor arkadaşlar. Felsefe; yani tüm bilim dallarının atası, benim için önemi büyük bir alan olmuştur hep. Bu grubu kurma fikri değerli arkadaşım Gökçe (SoulSucker) ile birlikte aldığımız bir karardır.
    Kulübümüzün amacı aslında çok basit. Değerli kulüp üyelerimize her hafta bir konu vererek, o konu ile ilgili görüşlerini almak isteyeceğim. Tabi konuya bağlı olmak zorunda değilsiniz. Her türlü tartışmaya açık bir kulüp bu. Felsefe, her hangi bir konuda; sorgulama yapmak, deney yoluna baş vurmadan fikir yürütmek, kafa yormak, sorular sormak ve bu sorulara cevap aramaktır. sorulan sorular, cevaplardan daha önemlidir. Bu kulüp ile birlikte, hayatın anlamını sorgulamaya çalışacağız. Birbirimizin görüşlerini öğrenecek, bu görüşü geçersiz kılmak için kendi metotlarımızla bu görüşü çürütmeye çalışacağız. Elbette ki, bunu yaparken belli kurallara uymamız gerekiyor:

    KURALLAR:

 1- Küfür etmek kesinlikle yasaktır.
 2- Görüşlerinizi bir-iki cümlelik kelimelerle açıklamaya çalışmayın. (Görüşünüzü desteklemek, karşınızdaki kişiye görüşünüzü ispatsız kanıtlamanız için sağlam bir dil kullanmanız şarttır.)
 3-Şahısa yönelik iğneleyici tavırlar yanlıştır. Tartışmanın Kişisel kavgalara dönüştürülmesi kesinlikle yasaktır
     
   Bunun dışında serbestsiniz. Hatta Sokrates'in ünlü İRONİ metodunu bile kullanabilirsiniz. (insanlara alaycı bir dille gerçeği ispatlamaya çalışmak) Ama bunu da aşırıya kaçırmanız sağlıklı olmayacaktır.

   Evet arkadaşlar, kulübümüze hoş geldiniz. Umarım herkes için yararlı bir kulüp olur :)
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 24 Ocak 2011, 17:51:06
  "Eğer ben, dünyaya yeniden gelebilseydim, yaptığım hataları tekrar yapar mıydım ?" Diye düşündüm. Şimdi Felsefe kulübünün ilk tartışma konusunu sunuyoruz:
  Ben olsam, evet yapardım. Her ne kadar pişman duyduklarım beni hayatımın sonuna kadar pişman bir adam yapıyorsa da, yaptığım her şeyi o an doğru olduğunu düşündüğümden yapmışımdır. İşte bu o an doğru olduğunu düşündüklerim (sandıklarım) belki de hayatım boyunca unutamayacağım birer deneyimdirler. O yüzdendir ki dünyaya yeniden gelebilseydim de, yaptığım hataları ısrarla yeniden yapardım. İşte acı çekmeye meyl etmek budur. acı çekmeye açlık, acı çekme isteği..

  Buyurun sıra sizindir...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 25 Ocak 2011, 17:20:07
"Eğer ben, dünyaya yeniden gelebilseydim, yaptığım hataları tekrar yapar mıydım ?"
Eğer önceki hayatımda yaşadığım şeyleri hatırlasaydım yapmazdım.
Neden mi?
Çünkü hayatım mükemmel olurdu. Zaten insanlar hep mükemmel olmayı istemez mi? İster.
Çok daha farklı yerlerde olurdum.

Ama tam tersi olup önceki hayatımda yaptığım şeyleri hatırlamasaydım, Yine aynı yanlışları tekrardan yapardım.
Her zaman kararlarımızın arkasında durmalıyız. Böylelikle tecrübe edinmiş oluruz.

Evet karar verdim. İki türlü olsada(hatırlasamda hatırlamasamda) yaptığım yanlışları bir daha yapmazdım. Böyle olunca ''keşke'' demek zorunda da kalmazdım.
Neden boş yere acı çekeyim ki niye yine o aptal hataları yapıp kendimi üzeyim?
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 26 Ocak 2011, 03:47:22
Hayata tekrar geldiğinizde her şeyin (zaman, yer, insanlar, nesneler, vücudunuz, bilginiz vs) aynı olması ancak aynı davranışları yapmanıza neden olabilir. İnsanın dürtüleri, duyguları, düşünceleri, sosyal karakteri her şeyden etkilenebilir. Aynı hatalar aynı koşullarda daima tekrarlanır. Kişinin bilgisizliği (en büyük hata nedeni) dahi kaderin etkisidir.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: - 26 Ocak 2011, 09:40:48
Maleficum'a katılıyorum. Yani insan aynı dünyaya aynı şartlarda tekrar geldiğinde yine aynı şekilde yaşar ve aynı hareketleri yapar. Çünkü o aynı insandır. Ne de olsa biz kendi düşüncelerimiz ve bize göre doğru olanlar uğruna bu hataları yapıyoruz.
Bu da şu düşünceyi ortaya çıkartabilir: Belki de bu bizim ilk hayatımız değil ve daha önce yaptığımız hataların hepsini bu hayatımızda da uyguladık.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Madam Vio - 26 Ocak 2011, 12:15:54
Eğer önceki hayatımda yaşadığım şeyleri hatırlasaydım yapmazdım.
Neden mi?
Çünkü hayatım mükemmel olurdu. Zaten insanlar hep mükemmel olmayı istemez mi? İster.

Bence durum bu kadar basit olmazdı. Yaşadıklarımız hatırımıza gelseydi ve bu hatalardan çıkarılan sonuçlar bağlamında düşünce şeklimizi ya da insanlarla olan ilişkilerimizi değiştirebilseydik bile olaylar yine bizim istemediğimiz şekillerde gelişebilecekti. Her zaman belli kararlar vermemiz gereken durumlar ortaya çıkar ve sonucunda bir seçenekler dizisi daha bekler bizi. Basitçe; “Önceden yaptığım hataları düzeltebilme şansım olsaydı hayatım mükemmel olurdu.” gibi bir yargı nasıl ortaya çıkarabiliriz ki? Sonuçta önceden tatmadığımız hatalar yok mu? Ya sonradan tadacaklarımız?

Belki de önceden yaşadığımız doğrular bile birer hataya dönüşeceklerdi böyle düşününce. Tabi bu söylediklerim ancak ‘hatalarımızdan haberimiz olsaydı’ tartışılabilir olurdu.

Şöyle örnek vereyim:

Ben ilkokul hayatım boyunca önüme konulan eğitim kitaplarından başka hiçbir kitap okumadım. Ortaokula geldiğimde elime hocaların ‘öğretici’ diye adlandırdığı bir kitap listesi verdiler, yine okumadım. Herkesin hayran kaldığı genç kız kitabı Yaş Onyedi’yi bitirdiğimde içimde İpek Ongun’a karşı hiçbir hayranlık belirtisi yoktu mesela. Bu eser benim için her satırda buram buram mesaj kokan bir kitaptı sadece. Her başlıkta olmayan kurgunun can alıcı noktasının afişe edeldiği bir kitap.

Sonra Talihsiz Serüvenler Dizisi geçti elime, bir çırpıda bitirdim. Daha sonraları nadiren beğendiğim bir kitap çıktıysa karşıma bir iki günde bitirir olmuştum hepsini… Yine de çok nadir okuyordum. Çooook nadir.

Aslında okumadan hikaye yazmaya başlayan bir yazardım o zamanlar. Ben hikaye yazdığım için kitap okumaya başladım. Okudukça kitapların önüme konulanlardan farklı olduğunu gördüm, ve daha çok okudum. Boşuna geçen zamanlarım için üzüldüm çok. Zamanımı değerlendirmeye, bulduğum her vakit kitap okumaya başladım. Önce fantastik, sonar klasik darken bilgi için okumaya başladım.

Kimi için boşa geçen bu zamanlar ne kadar büyük bir hatanın ürünü gibi gözükse de belki de kitap okumayı bu kadar çok sevmemi sağlayan şey de buydu. Yani bir daha can bulsaydım belki de okumayı söktüğümde ilk işim elime bir kitap almak olacaktı. Ama bunun hayatımı mükemmel yapması mümkün mü? Ya babam bir iş meselesi konusunda hata yapmayayım derken çok daha büyük bir hata yapsaydı ve dükkanı batırdıktan sonra ailemin kitap alacak parası bile olmasaydı?

O zaman mükemmellikten bu kadar kolay bahsedebilir miydik?

Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 26 Ocak 2011, 12:31:24
  SoulSucker, sana yüzde bin beş yüz katılıyorum. "Hatalardan doğrular, doğrulardan hatalar doğar" terimini çok hoş ifade etmişsin. İlk başta ben konuyu başlatırken, Bu söylediğini düşünmeden, başka bir sebepten dolayı "Evet, aynı hataları yapardım." demiştim. Konuyu açarak, güzel bir görüş savunmuşsun.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 26 Ocak 2011, 14:50:56
Eğer önceki hayatımda yaşadığım şeyleri hatırlasaydım yapmazdım.
Neden mi?
Çünkü hayatım mükemmel olurdu. Zaten insanlar hep mükemmel olmayı istemez mi? İster.

Bence durum bu kadar basit olmazdı. Yaşadıklarımız hatırımıza gelseydi ve bu hatalardan çıkarılan sonuçlar bağlamında düşünce şeklimizi ya da insanlarla olan ilişkilerimizi değiştirebilseydik bile olaylar yine bizim istemediğimiz şekillerde gelişebilecekti. Her zaman belli kararlar vermemiz gereken durumlar ortaya çıkar ve sonucunda bir seçenekler dizisi daha bekler bizi. Basitçe; “Önceden yaptığım hataları düzeltebilme şansım olsaydı hayatım mükemmel olurdu.” gibi bir yargı nasıl ortaya çıkarabiliriz ki? Sonuçta önceden tatmadığımız hatalar yok mu? Ya sonradan tadacaklarımız?

Belki de önceden yaşadığımız doğrular bile birer hataya dönüşeceklerdi böyle düşününce. Tabi bu söylediklerim ancak ‘hatalarımızdan haberimiz olsaydı’ tartışılabilir olurdu.

Şöyle örnek vereyim:

Ben ilkokul hayatım boyunca önüme konulan eğitim kitaplarından başka hiçbir kitap okumadım. Ortaokula geldiğimde elime hocaların ‘öğretici’ diye adlandırdığı bir kitap listesi verdiler, yine okumadım. Herkesin hayran kaldığı genç kız kitabı Yaş Onyedi’yi bitirdiğimde içimde İpek Ongun’a karşı hiçbir hayranlık belirtisi yoktu mesela. Bu eser benim için her satırda buram buram mesaj kokan bir kitaptı sadece. Her başlıkta olmayan kurgunun can alıcı noktasının afişe edeldiği bir kitap.

Sonra Talihsiz Serüvenler Dizisi geçti elime, bir çırpıda bitirdim. Daha sonraları nadiren beğendiğim bir kitap çıktıysa karşıma bir iki günde bitirir olmuştum hepsini… Yine de çok nadir okuyordum. Çooook nadir.

Aslında okumadan hikaye yazmaya başlayan bir yazardım o zamanlar. Ben hikaye yazdığım için kitap okumaya başladım. Okudukça kitapların önüme konulanlardan farklı olduğunu gördüm, ve daha çok okudum. Boşuna geçen zamanlarım için üzüldüm çok. Zamanımı değerlendirmeye, bulduğum her vakit kitap okumaya başladım. Önce fantastik, sonar klasik darken bilgi için okumaya başladım.

Kimi için boşa geçen bu zamanlar ne kadar büyük bir hatanın ürünü gibi gözükse de belki de kitap okumayı bu kadar çok sevmemi sağlayan şey de buydu. Yani bir daha can bulsaydım belki de okumayı söktüğümde ilk işim elime bir kitap almak olacaktı. Ama bunun hayatımı mükemmel yapması mümkün mü? Ya babam bir iş meselesi konusunda hata yapmayayım derken çok daha büyük bir hata yapsaydı ve dükkanı batırdıktan sonra ailemin kitap alacak parası bile olmasaydı?

O zaman mükemmellikten bu kadar kolay bahsedebilir miydik?


Yaptığım yanlışlardan bahsederken, küçükken yaptığım hataları kasttediyorum.
 
Ve şunu söylemek istedim: O zamanlar çocuk olduğum için bazı şeyleri düşünemiyordum. Yaş ilerledikçe ve insan kendini geliştirdikçe, bilgi ediniyorsun. Ve önemli olan bilgiyi yani öğrendiklerini kullanmak. Mantıklı karar verebilmeni sağlıyor.

Demek istediğim: Şimdiki aklım önceden olsaydı aynı hataları tekrar yapmazdım.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 26 Ocak 2011, 14:57:35
Peki "bu hataları yapmış olmam belki de iyi bir sonuca sebep açmıştır" diye düşündünüz mü hiç?
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 26 Ocak 2011, 15:09:12
Peki "bu hataları yapmış olmam belki de iyi bir sonuca sebep açmıştır" diye düşündünüz mü hiç?
Evet düşündüm.
İyi bir sonuç olmadı. Olsaydı bile yinede istemezdim.
Önümde bir çok seçenek varken neden tekrar bildiğim yoldan gidip sonuçlarına katlanayım?

Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Madam Vio - 26 Ocak 2011, 15:14:38
Yaptığım yanlışlardan bahsederken, küçükken yaptığım hataları kasttediyorum.
 
Ve şunu söylemek istedim: O zamanlar çocuk olduğum için bazı şeyleri düşünemiyordum. Yaş ilerledikçe ve insan kendini geliştirdikçe, bilgi ediniyorsun. Ve önemli olan bilgiyi yani öğrendiklerini kullanmak. Mantıklı karar verebilmeni sağlıyor.

Demek istediğim: Şimdiki aklım önceden olsaydı aynı hataları tekrar yapmazdım.

Evet, böyle düşününce tabiki de haklısınız.

Peki "bu hataları yapmış olmam belki de iyi bir sonuca sebep açmıştır" diye düşündünüz mü hiç?

Buna da evet, çünkü bunun doğru olduğunu görmek için hayatı bir kez daha baştan yaşamamıza bile gerek yok. Örneklerini pek çok kez görmüşüzdür. Ancak bu hatanın ne olduğuyla alakalı. Eğer sonucunun kötü olduğunu görebiliyorsan ısrarla aynı hataları tekrarlamanın da bir mantığı yok.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Ocak 2011, 14:34:49
Çoğunlukla, filmlerde gördüğümüz kötü adamların, dünyada var olamayacağını düşünürüz. "nasıl yaaa? Gerçekte bu kadar kötü biri yoktur. Film bu..." gibi yorumları herkes yapar.
   
Benim de çoğu zaman sorguladığım bir şeydir bu. İnsanların kötü olamayacağını düşünürüm, çünkü onları kendim gibi sanırım. Bugün yaşadığım bir olay, etrafımızda gerçekten kötü insanlar olabildiğini kanıtlamıştır. Bu insanlar neden kötü olabiliyor sizce?

Bunun genetik olduğunu söyleyen çıkar mı bilmiyorum ama, sanmıyorum. Belki yüzde 10 gibi bir kısmı genetik olabilir. Ama geri kalan yüzde 90ı çevresel faktörlerdir. Kimse annesinin karnından kötü niyetli çıkmaz. Parasızlık, açlık, kin, çevremizdeki öteki kötü insanlar gibi çevresel faktörlerdir insanı kötü yapan.

Yorum sizin..
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: grikunduz - 27 Ocak 2011, 16:01:27
O zaman sen söyle eğer bir insanı kötü yapan çevre ise kötü insanın senden benden farkı yok demektir. Sadece o kötü insanlara denk gelmiştir. O insanlarda başka kötü insanlar gelmiştir falan filan. O zaman gerçek kötü diye bir şey yoktur geneti k olanlar bile kötü olma konusunda seçim hakları olmamıştır Peki o zaman İyi nin ödüllendirilmesi kötünün cezalandırılması ne kadar adildir  İŞTE AZ ÖNCE DİN FELSEFESİNİN EN BÜYÜK SORUSU İLE KARŞILAŞTINIZ. BİZİ İYİ KÖTÜ YAPAN ÇEVREMİZ SE NASIL HAREKETLERİMİZDEN ÖTÜRÜ CEZALANDIRILIR VEYA ÖDÜLLENDİRİLİRİZ.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Ocak 2011, 16:39:02
   Kötüyü cezalandırmak bize düşmez zaten. Konu o değildi. Ama madem o konuya değindin şunu söyleyim, Hırsız, sokakta mendil satabilirdi. Katil bir şirket krup yanında insanları çalıştırabilirdi. Çevre önemlidir, ama farkındalık da önemlidir. Çevresinin kötü olduğunu farkedip bundan haz alan bir kötü cezayı hak eder. Ama çevresinin gerçekten de bilincinde olmayan biri sadece nankörce kandırılmış bir masumdur.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 27 Ocak 2011, 16:44:48
  Kötüyü cezalandırmak bize düşmez zaten. Konu o değildi. Ama madem o konuya değindin şunu söyleyim, Hırsız, sokakta mendil satabilirdi. Katil bir şirket krup yanında insanları çalıştırabilirdi. Çevre önemlidir, ama farkındalık da önemlidir. Çevresinin kötü olduğunu farkedip bundan haz alan bir kötü cezayı hak eder. Ama çevresinin gerçekten de bilincinde olmayan biri sadece nankörce kandırılmış bir masumdur.
O zaman benimde cezalandırılmam gerekiyor.
En iyisi tüm kötüleri ortadan kaldırmak de mi?
Eğer ortadan kaldırılsalardı, iyilik denen şey hiç var olmamış olurdu...
Spoiler: Göster
Kötüyüm ben, kötüyüm, kötüyüm...  La la la lala laa la la!
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: grikunduz - 27 Ocak 2011, 17:04:01
Kötü sokakta mendil satabilirmiydi çevre insanı sadece maddi yönlerle değil psikolojik yönlerlede etkiler fildişi kulelerimizden aşağı konuşmak kolay hiç o insanların içine girdin mi hiç  çaresizliği tattınmı hiç aç kaldınmıki sokakta mendil satmaktan bahsediyorsun sen bir seri katilin doğduğu ortamda doğsaydın sokakta mendil mi satardın yoksa kaç adam öldürdüğünü düşünmeden sıradaki hedefini mi arardın Çevre insanı psikolojik olarak da etkiler bunu unutma bence.
Ve evet victoria her şeyin değeri tersi ile görünür kıyasla bilinir senin sözünün bir değeri olması için aksini iddia eden birisi olması gerekir o zaman senin iyiliğinin benim iyiliğimin cezasını başkaları çekiyor peki bunlar ne kadar adil
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 27 Ocak 2011, 17:48:32
Kötü sokakta mendil satabilirmiydi çevre insanı sadece maddi yönlerle değil psikolojik yönlerlede etkiler fildişi kulelerimizden aşağı konuşmak kolay hiç o insanların içine girdin mi hiç  çaresizliği tattınmı hiç aç kaldınmıki sokakta mendil satmaktan bahsediyorsun sen bir seri katilin doğduğu ortamda doğsaydın sokakta mendil mi satardın yoksa kaç adam öldürdüğünü düşünmeden sıradaki hedefini mi arardın Çevre insanı psikolojik olarak da etkiler bunu unutma bence.
Ve evet victoria her şeyin değeri tersi ile görünür kıyasla bilinir senin sözünün bir değeri olması için aksini iddia eden birisi olması gerekir o zaman senin iyiliğinin benim iyiliğimin cezasını başkaları çekiyor peki bunlar ne kadar adil
Hayatta hiç bir şey adil değildir. Adalet aptal insanların rüyalarında görüp uydurduğu, ve yine bazı insanların var olduğuna inandığı şeydir.
Tabi bu benim görüşüm.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 27 Ocak 2011, 18:06:01
Adalet sadece bir kavramdır. Kavramlar ise zihin ürünü ;D
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 27 Ocak 2011, 18:10:17
Adalet sadece bir kavramdır. Kavramlar ise zihin ürünü ;D
Demek istediğim şeyi kısaca söylemişsin. Tebrikler!  
O zaman hepimiz zihnimizin uydurduğu şeylere mi inanıyoruz? Ya da hepimiz birer yanılgı ya da hayal ürününden mi ibaretiz? ya da...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 27 Ocak 2011, 18:18:55
Algılar gerçektir (sağlıklı birey için) ancak düşünceler yetersiz :) kör bilinç. Güzeli bile göremeyen kör bilinç! Sezgilerimiz tek yol gösterici, biraz yalnızlık ve yargılayıp düşünmek belki bizi gerçeğe ulaştırır.

Hayatta mutlu olmak istiyorsanız neden diye sormayın. Sadece nasıl diye sorun. Ona nasıl ulaşabilirim. Sarhoş yaşamak daima mutlu eder.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Madam Vio - 27 Ocak 2011, 18:35:50
Oysa bazıları mutluluğu hak ettiyse elde etmeyi sever ve yine bazıları sahte mutlulukları tatmaktansa gerçeklerle acı çekmeyi tercih eder...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Ocak 2011, 20:27:40
  Şeytan: Nefrete sevgiden daha çok güvenirim. Nefretin sahtesi olmaz çünkü...

  Adaletin saçma olduğunu iyi bilirim. Kötülük olmadan iyilik olamayacağı gerçeğini de kabullenirim. Zaten başta ne dedim hatırlayın; "Kötüyü cezalandırmak bize düşmez zaten" burada "biz" diyerek insanlardan bahsetmiştim.
   
Kötü sokakta mendil satabilirmiydi çevre insanı sadece maddi yönlerle değil psikolojik yönlerlede etkiler fildişi kulelerimizden aşağı konuşmak kolay hiç o insanların içine girdin mi hiç  çaresizliği tattınmı hiç aç kaldınmıki sokakta mendil satmaktan bahsediyorsun sen bir seri katilin doğduğu ortamda doğsaydın sokakta mendil mi satardın yoksa kaç adam öldürdüğünü düşünmeden sıradaki hedefini mi arardın Çevre insanı psikolojik olarak da etkiler bunu unutma bence.
Ve evet victoria her şeyin değeri tersi ile görünür kıyasla bilinir senin sözünün bir değeri olması için aksini iddia eden birisi olması gerekir o zaman senin iyiliğinin benim iyiliğimin cezasını başkaları çekiyor peki bunlar ne kadar adil

Bir katilin bu kadar acımasız olabileceğini düşünme. Olayın Psikolojik tarafından bahsedeceksek, sana söyleyim; Bu insanlar ömürlerinin sonlarına kadar "keşke"lerle hayatını sorgularlar. Öldürmek için öldüren yoktur; (Yetişkinde Ruhsal problem yoksa)yaşamak için öldüren vardır. Bu insanlar birer fabrika işletmecisi olabilirdi. Eğer onlara gerekli ortam verilse neden olmasın? "Dünyada imkansız olan tek şey, bir şeyin imkansız olmasıdır" der eski Filozoflardan bir tanesi.
   
Açsan tabi ki sokakta mendil satacaksın!. neden Ekmeği çalmaktansa, mendil satıp ekmeği kendi ellerimle almıyorum? Söz konusu Hırsız eğer bunu yapmaya usanıyorsa, tembel bir insandır demektir. İşin kolayına kaçmaktır. O yüzdendir ki hırsızlık, tembellik ile doğru orantılıdır. Kuranda geçen bir kısımda şu yazar:
   
"Tembellik, Şeytan'ın insanlara bahşettiği en kötü duygulardan biridir"
 
Spoiler: Göster
 Olayı Din'e yormayın yalnız. Hoşlandığım için yazdığım bir sözdür bu ^^
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 27 Ocak 2011, 22:03:57
Güç, uyum ve haz üzerine işleyen varolusumuzda daha fazlasına hizmet etmek sapıklıktır.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Ocak 2011, 22:18:58
  Oysa kimileri Gücü, varoluşlarından zeka ile, uyumu empati ile, haz'ı acı ile değişir, mantığı ve yalnızlığı seçerler. Bunda sapık bir taraf yok. Yalnızlık onlar için çığlıktır, ama kimse duymaz. 'susuyorum, belki giderler' diyor Mevlana. Sen sustukça güç, uyum ve haz üzerine hayatını kuranlar bir bir gideceklerdir...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 27 Ocak 2011, 23:14:20
Uyum ahenktir. Zeka ve empati uyumdur. Tüm algılar uyum içindir. Örneğin şuan uyumlu olmanın hazzı için savaşıyorsun. Sosyal hazlar...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Arlinon - 27 Ocak 2011, 23:19:00
  Oysa kimileri Gücü, varoluşlarından zeka ile, uyumu empati ile, haz'ı acı ile değişir, mantığı ve yalnızlığı seçerler. Bunda sapık bir taraf yok. Yalnızlık onlar için çığlıktır, ama kimse duymaz. 'susuyorum, belki giderler' diyor Mevlana. Sen sustukça güç, uyum ve haz üzerine hayatını kuranlar bir bir gideceklerdir...

Edebiyat yapmışsın desem. Birilerinin başından gitmesini istemek bile maleficum'un yazdığı şeyi destekler. Olaya kökten yaklaşın biraz, sitede dil olarak türkçe kullanman bile bir çeşit uyumdur. Tersinin empatiyle ne ilgisi var o.O Ölmemek için o gün yediğin şeyler bile gücünü korumaya yöneliktir, zeka ile yoktan besin yaratma fantezisine pek ulaşılabileceğini sanmıyorum. Acı ile hazzı değişm.. Solumak yerine nefesini tutan, ya da hemen o an yaşamak yerine kendisini öldüren birine henüz rastlamadım, siz rastladıysanız hemen adını verin mezarına gidiyorum. ;D
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Ocak 2011, 23:57:03
Uyum ahenktir. Zeka ve empati uyumdur. Tüm algılar uyum içindir. Örneğin şuan uyumlu olmanın hazzı için savaşıyorsun. Sosyal hazlar...
 Kusura bakma da, zekanın ve empatinin uyumla alakasını göremedim. Hele "tüm algılar uyum içindir" kısmına yıkıldım :D uyumlu olmanın hazzı mı? savaşmak mı? sosyal haz mı?
   Uyum demek karşındakine ayak uydurabilmektir. Varlık karşısındakine ayak uydurma ZORUNLULUĞUNA SAHİP OLAMAZ. Oysa empati karşındakini anlama sanatıdır. ONUNLA UYUM İÇİNE GİRİLMESİ MECBURİ DEĞİLDİR Uyum empatiden doğar. Ama Empati sana uyum zorunluluğu vermez. Örnek yazdığım mesajdır. Empati kurarak demek istediğini anladım. Ama sana uyum sağlamadım.
   "Tüm algılar uyum içindir" dedin: Buna da açıklık getirelim birlikte;

  İnceleme 1: Algılamak Bir psikoloji terimi olup; Duyularla kazanılan her türlü birikimdir. Bir şeyi duyup o şeye anlam verirseniz, algı olmuş olur. Ağaç dallarının rüzgar eşliğinde çıkardığı sesi algılarsınız. Ama bir ağaç dalı ile uyuma giremezsiniz. Sadece dinlersiniz ve beğenirsiniz.
  İnceleme 2: Algılamak bir Biyoloji terimi olup; Vücudun her hangi bir sinyali yorumlayabilmesi demektir. İnsanlardaki iletişim sistemi buna örnektir. Birbirlerinin konuşmalarını anlarlar; ama UYUM GÖSTERMEK ZORUNLU DEĞİLDİR. Kişisel düşüncelere saygısızlık bile söz konusu olabilir

  Uyumlu olmanın hazzı için yaşadığımızı söylüyorsun. Ben insanlarla uyumsuz olmanın hazzı için yaşarım. Herkes uyumlu olsaydı, herkes aynı şeyi düşünürdü. Herkes aynı şeyi düşünse herkes aynı olmaz mıydı? Peki herkes aynı olsa yaptığımız yanlışları görebilirmiydik? Bu durumda, değerli arkadaşım, Söz konusu durumun bize haz verebileceğini sanmıyorum.
   Savaşmak: zaten kendisi başlı başına bir uyumsuzluk abidesi. uyum ve uyumsuzluk çakışıyor. Kazanan tarafın sevinci ve kaybeden tarafın hüznü.
   Sosyal hazlar.. : HİÇBİR SOSYAL OLAY HAZ DEĞİLDİR.

Edebiyat yapmışsın desem. Birilerinin başından gitmesini istemek bile maleficum'un yazdığı şeyi destekler. Olaya kökten yaklaşın biraz, sitede dil olarak türkçe kullanman bile bir çeşit uyumdur. Tersinin empatiyle ne ilgisi var o.O Ölmemek için o gün yediğin şeyler bile gücünü korumaya yöneliktir, zeka ile yoktan besin yaratma fantezisine pek ulaşılabileceğini sanmıyorum. Acı ile hazzı değişm.. Solumak yerine nefesini tutan, ya da hemen o an yaşamak yerine kendisini öldüren birine henüz rastlamadım, siz rastladıysanız hemen adını verin mezarına gidiyorum. ;D
 Birilerinin başından gitmesini istemek uyumsuzluktur. Maleficium'un görüşü ile tamamen zıt bir şeydir. Bu sitede Türkçe olarak anlaşmak bir uyum değil, uyumsuzluktur. herkes anlaşmak zorunluluğunda değildir. Aynı dili konuşabilirsin, bu zeka ile ilgili bir durumdur. Ancak aynı düşüncelere sahip olmak(uyum), sırf aynı dili konuşuyoruz diye  söz konusu olamaz.
   kimileri güç için değil, hayatta kalmak için yemek yerler. Bu da zeka ile ilgilidir. Ayrıca Kimse zeka ile yoktan besin yaratabileceğimizi iddia etmedi. Bu bir nevi büyü olurdu ve büyünün zeka ile alakalı olduğunu sanmıyorum. Zekanın büyü ile tek alakası, zekamız sayesinde büyü yapabilmeyi düşünmemizdir. Ama yine aynı zeka, bize bunun imkansız olduğunu söylüyor.
  Solumak yerine nefesimi tutmayı çok kez istedim. Zekam izin vermedi arkadaşım. Malesef zekam izin vermedi. Ayrıca, bunu isteyen tek kişi de ben değilimdir. Çoğu kişi sıkıntılı zamanlar yaşamış, bunun üzerine Nefessiz kalmayı dilemiştir.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 28 Ocak 2011, 00:04:57
gerçekler acı dostum kabullen artık )

edit: Hatırlatma!  :hemk
2- Görüşlerinizi bir-iki cümlelik kelimelerle açıklamaya çalışmayın. (Görüşünüzü desteklemek, karşınızdaki kişiye görüşünüzü ispatsız kanıtlamanız için sağlam bir dil kullanmanız şarttır.)
3- Şahısa yönelik iğneleyici tavırlar yanlıştır. Tartışmanın Kişisel kavgalara dönüştürülmesi kesinlikle yasaktır

Sen sustukça güç, uyum ve haz üzerine hayatını kuranlar bir bir gideceklerdir...
Hele "tüm algılar uyum içindir" kısmına yıkıldım  uyumlu olmanın hazzı mı? savaşmak mı? sosyal haz mı?
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 28 Ocak 2011, 00:06:44
gerçekler acı dostum kabullen artık )
  A evet, mesajımın sonuna bunu eklemeyi unutmuştum sana. Sağolasın hatırlattınn :D
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 28 Ocak 2011, 04:44:33
Psikoloji Dersi
Derin ve kökten düşünmeyen bireyler ders hakkında soru soramazlar.
Özettir ayrıntılı bilgiye gerek yok.
Hastalıklı Bireyler
Sadistik Gücü hazza değil acıya yönelten
Mazoşistik Kendi acısından haz alan
Antisosyal.. Empati yetersizliği olan
Şizofren Aklının gerçeklik algısı bozuk
PasifAgresif Direkt agresif olamayan
...
 
Doğal bir birey için Ders:
UYUM - SUPEREGO / EGO
Düşünsel-Duygusal yapıyı içerir.
Düşünceler kavramların birbirleriyle etkileşimi sonucu oluşur. Kavramlar bazen sol bazen sağ belleğe yerleşir. Gerçek algısıyla bütünlük içinde olmayan kavramlar mantık tarafından reddedilir.
Uyum koşulları, kavramları, var olanı algılayıp adapte olmaktır. Akıl ve algı ortamdaki olumlu ve olumsuz varlıkları(varlık kelimesi var olan her şeyi kapsar) bilmeye, yargılamaya, tepki vermeye yarar.
1.Akıl güç görmek içindir. Karar güç kazanmak içindir. Güç ise sana ait güzellikleri korumak içindir.
2.Akıl haz görmek içindir. Karar haza ulaşmak içindir. Haz ise güzelliğin ta kendisidir.
3.Akıl sosyal yapı içindir. Karar empati kurmak içindir. Empati toplum olmak içindir.
Bilinç : Mantık, Tercihler ve Zeka
Bilinçaltı : Sınırlar, bilgiler, kurallar, geçmiş, aile, toplum, ahlak, din ve kültür
GÜÇ - ID dürtüsel tatmindir. arzu, öfke vs
 Kendi düzenini sağlamaktır. Hakim olmaktır. Etki edebilmektir. P=W/T W=f.d
HAZ - ID duygusal tatmindir. nefret, sevgi vs
 Güzelliktir. Güç veren nesnedir.

dürtü: üreme, yaşam, baskın olmak vs
duygu: haz, acı, sevgi, nefret, korku, isteklilik vs
düşünce: bütünlük kusursuzluk isteği vs

ek bilgi için: maslow gereksinim hiyerarşisi

Felsefenin mantıklı nedenlere dayanması gerekiyor. Melankoli istiyorsanız karanlık şiirimi okuyunuz.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 28 Ocak 2011, 12:27:55
Psikoloji Dersi
Derin ve kökten düşünmeyen bireyler ders hakkında soru soramazlar.
Özettir ayrıntılı bilgiye gerek yok.
Hastalıklı Bireyler
Sadistik Gücü hazza değil acıya yönelten
Mazoşistik Kendi acısından haz alan
Antisosyal.. Empati yetersizliği olan
Şizofren Aklının gerçeklik algısı bozuk
PasifAgresif Direkt agresif olamayan
...
 
Doğal bir birey için Ders:
UYUM - SUPEREGO / EGO
Düşünsel-Duygusal yapıyı içerir.
Düşünceler kavramların birbirleriyle etkileşimi sonucu oluşur. Kavramlar bazen sol bazen sağ belleğe yerleşir. Gerçek algısıyla bütünlük içinde olmayan kavramlar mantık tarafından reddedilir.
Uyum koşulları, kavramları, var olanı algılayıp adapte olmaktır. Akıl ve algı ortamdaki olumlu ve olumsuz varlıkları(varlık kelimesi var olan her şeyi kapsar) bilmeye, yargılamaya, tepki vermeye yarar.
1.Akıl güç görmek içindir. Karar güç kazanmak içindir. Güç ise sana ait güzellikleri korumak içindir.
3.Akıl sosyal yapı içindir. Karar empati kurmak içindir. Empati toplum olmak içindir.
Bilinç : Mantık, Tercihler ve Zeka
Bilinçaltı : Sınırlar, bilgiler, kurallar, geçmiş, aile, toplum, ahlak, din ve kültür
GÜÇ - ID dürtüsel tatmindir. arzu, öfke vs
 Kendi düzenini sağlamaktır. Hakim olmaktır. Etki edebilmektir. P=W/T W=f.d
HAZ - ID duygusal tatmindir. nefret, sevgi vs
 Güzelliktir. Güç veren nesnedir.

dürtü: üreme, yaşam, baskın olmak vs
duygu: haz, acı, sevgi, nefret, korku, isteklilik vs
düşünce: bütünlük kusursuzluk isteği vs

ek bilgi için: maslow gereksinim hiyerarşisi

Felsefenin mantıklı nedenlere dayanması gerekiyor. Melankoli istiyorsanız karanlık şiirimi okuyunuz.
''düşünce: bütünlük kusursuzluk isteği vs''
Mantıklı düşünme= olayları ayırt etme= merak= bilgi= Güç!
Ah bide şu sözü çok kullanamak istiyordum. İçimde kalmasın...
''Knowladge is power!''
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 28 Ocak 2011, 12:34:14
Hoşmuş bana katılan birini görmek. Aynı zamanda dediğine katılıyorum bilgi insana hem güç verir hem güzel olanı görebilme yetisi.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 28 Ocak 2011, 14:32:22
Psikoloji Dersi
Derin ve kökten düşünmeyen bireyler ders hakkında soru soramazlar.
Özettir ayrıntılı bilgiye gerek yok.
Hastalıklı Bireyler
Sadistik Gücü hazza değil acıya yönelten
Mazoşistik Kendi acısından haz alan
Antisosyal.. Empati yetersizliği olan
Şizofren Aklının gerçeklik algısı bozuk
PasifAgresif- Direkt agresif olamayan
...
 
Doğal bir birey için Ders:
UYUM - SUPEREGO / EGO
Düşünsel-Duygusal yapıyı içerir.
Düşünceler kavramların birbirleriyle etkileşimi sonucu oluşur. Kavramlar bazen sol bazen sağ belleğe yerleşir. Gerçek algısıyla bütünlük içinde olmayan kavramlar mantık tarafından reddedilir.
Uyum koşulları, kavramları, var olanı algılayıp adapte olmaktır. Akıl ve algı ortamdaki olumlu ve olumsuz varlıkları(varlık kelimesi var olan her şeyi kapsar) bilmeye, yargılamaya, tepki vermeye yarar.
1.Akıl güç görmek içindir. Karar güç kazanmak içindir. Güç ise sana ait güzellikleri korumak içindir.
2.Akıl haz görmek içindir. Karar haza ulaşmak içindir. Haz ise güzelliğin ta kendisidir.
3.Akıl sosyal yapı içindir. Karar empati kurmak içindir. Empati toplum olmak içindir.
Bilinç : Mantık, Tercihler ve Zeka
Bilinçaltı : Sınırlar, bilgiler, kurallar, geçmiş, aile, toplum, ahlak, din ve kültür
GÜÇ - ID dürtüsel tatmindir. arzu, öfke vs
 Kendi düzenini sağlamaktır. Hakim olmaktır. Etki edebilmektir. P=W/T W=f.d
HAZ - ID duygusal tatmindir. nefret, sevgi vs
 Güzelliktir. Güç veren nesnedir.

dürtü: üreme, yaşam, baskın olmak vs
duygu: haz, acı, sevgi, nefret, korku, isteklilik vs
düşünce: bütünlük kusursuzluk isteği vs

ek bilgi için: maslow gereksinim hiyerarşisi

Felsefenin mantıklı nedenlere dayanması gerekiyor. Melankoli istiyorsanız karanlık şiirimi okuyunuz.

   İlk kez kurallara uygun bir yazı görmek beni sevindirdi, çünkü ilk kez uzunca anlatılmış.

  *Konuyu ilgilendirmeyen maddeleri mevşa ediyorum. dürtü, derin ve kökten düşünemeyen bireyler gibi konular başka zaman tartışılır...

  1- Sadist, hazzı acıya yöneltir. Bu doğru bir terimdir, ama bunun tersini iddia eden de yok zaten.
  Tek sorun, benim söylediğim acı, kendini doğrayarak bundan zevk almak türünden bir şey değildir. Hazzı acıya dönüştürmek 2 türlüdür. sen sadist kısmını ele almışsın.
   Dünyada her birey, manevi olarak acı çekmeye mahkum yaşarlar. Kimileri öyle derin acılar yaşar ki, hayatlarındaki diğer her şeyde acı algılamaya başlarlar. Buda psikolojik bir olaydır ve buna sadizm adı verilmez. Acı çekme isteği yoktur. Acı, bireyin kontrolünde olmadan gelişir. Fuzuli, güzel şiir yazmak için acı çekmek istemiştir, ancak kendisini hiç bir zaman kesmemiştir. Onun gibi edebiyatımızın çok ünlü şairlerinden birisine sadist demek yanlış olur.
  "acı ve haz gibi bir seçenek verilse, acıyı tercih ederdim" diyor Mevlana. "çünkü, haz acıdan daha acı vericidir."
   Peki neden haz acıdan daha çok acı verir? Bunu bir örnek ile açıklayayım size. Öncelikle, Biri ile yaşadığınız güzel duygular varsa, onu kaybettiğiniz zaman acı çok büyüktür. Tanrı size verdiği her hazzın acısını daha büyük bir acı ile çıkarır. Eğer kişiyi tanımamış olsaydınız, haz yaşamazdınız, ama acı da duymazdınız. Sadistlik bunun neresinde?

  2- Mazoşistik - Her kes mazoşisttir.

  3- Antisosyal - empati yetersizliği olan
   Yani??? Ben farklı bir şey mi dedim. empatiyi yapamayan adam antisosyaldır. Ee ben bunun tersi bir şey mi söyledim?,

  4- Şizofren - Akıl yerine güç ve hazzı seçenler şizofren olabilirler. Haz duymaya o kadar gereksinim duyarlar ki, Aniden gelen bir acıya dayanma gücünü bulamazlar, ve haz duymayı hayal etmeye başlarlar. Şizofren olamam, çünkü acıya alışalı uzun zaman oldu... Artık o kadar etkilemiyor beni..

  (agresiflik - dostum konu ile alakası ne? kim tersini söyledi ki?)

  5- Düşünceler kavramların birbirleriyle etkileşimi sonucu oluşur. Kavramlar bazen sol bazen sağ belleğe yerleşir. Gerçek algısıyla bütünlük içinde olmayan kavramlar mantık tarafından reddedilir.

  Aheste aheste söylediğimi kabul etmişsin burada resmen! "mantık tarafından reddedilme" olayını güç, haz ve uyumu seçen kimse yapamaz. ben ne dedim iyi hatırla :

 
  Oysa kimileri Gücü, varoluşlarından zeka ile, uyumu empati ile, haz'ı acı ile değişir, mantığı ve yalnızlığı seçerler. Bunda sapık bir taraf yok. Yalnızlık onlar için çığlıktır, ama kimse duymaz. 'susuyorum, belki giderler' diyor Mevlana. Sen sustukça güç, uyum ve haz üzerine hayatını kuranlar bir bir gideceklerdir...

  "mantığı ve yalnızlığı seçerler" kısmı her şeyi anlatıyor.

 6- Uyum koşulları, kavramları, var olanı algılayıp adapte olmaktır. Akıl ve algı ortamdaki olumlu ve olumsuz varlıkları(varlık kelimesi var olan her şeyi kapsar) bilmeye, yargılamaya, tepki vermeye yarar.
   Yine aynı görüşteyiz. tabi bilmeyi, yargılamayı ve tepki vermeyi zekanın yaptığını fark ettiğini sanıyorum.

 7-
1.Akıl güç görmek içindir. Karar güç kazanmak içindir. Güç ise sana ait güzellikleri korumak içindir.
2.Akıl haz görmek içindir. Karar haza ulaşmak içindir. Haz ise güzelliğin ta kendisidir.
3.Akıl sosyal yapı içindir. Karar empati kurmak içindir. Empati toplum olmak içindir.

  Akılı seçen üçünü de yapıyor demek ki. Akıl yerine gücü ve hazzı seçenler için, üçüncü seçenek olan "empati"yi kurmak mümkün olmaz.

* Geriye kalan verdiğin bilgilerde bir sorun göremedim ben. Bir kaç bilgi vermişsin, hoç olmuş. Ben dürtü, duygu, ya da düşüncenin farklı bir şey olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum.

 Sonuç olarak Maslow gereksinim hiyerarşisi, mantıklı bir hiyerarşi ama, bence hayli farklı yorumlamışsın.

Edit: Sozcukleriniz karşınızdakilere değil, söylenenlere yönelsin lütfen.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 28 Ocak 2011, 17:17:47
Sadece muhalefet olmak için psikoloji bilgimi yalanlamakla uğraşmışsın. Gerçeği görmeye çalış haklı olmaya değil!
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Victoria - 28 Ocak 2011, 17:42:17
Sadece muhalefet olmak için psikoloji bilgimi yalanlamakla uğraşmışsın. Gerçeği görmeye çalış haklı olmaya değil!
Düşüncelerimi dile getirmişsiniz. Her kelimesine katılıyorum...
Neden gerçekleri kabullenmek istemez insanlar?
Ve her konuda illa bir şey söylemek kendini haklı çıkarmaya uğraşırlar?
Bunun tek nedeni egolarını tatmin etmektir.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 28 Ocak 2011, 18:28:34
Sadece muhalefet olmak için psikoloji bilgimi yalanlamakla uğraşmışsın. Gerçeği görmeye çalış haklı olmaya değil!

  Psikoloji bilgileri doğru, bunu beyan ettim zaten. Sadece onları yanlış yorumlamışsın. Bende bir felsefe öğrencisi olarak bunu farklı açıdan doğruladım. Bilgiler doğu, sırf haklı olmak için onları farklı yorumlamak yanlış. Bu hiyerarşiyi bir de siz internetten araştırınız. Bunun bir felsefe klübü olması lazımdı. İlk başta dediğim gibi amacımız tartışmak, birbirimize fikirleri kabul ettirmeye çalışmak ve felsefe yapmak. Şu ana kadar da bu oldukça güzel işliyordu bence. ama siz olayı gerçekten büyütmüş, ve sırf tartışıyoruz diye (ki klüpteki amaç da buydu) iğnelemeye başlamışsınız. Görüşlerinizi kabul ettirmeye çalışırken saygısızlık yapıp, bunu "Sana söylüyorum dostum ! haklı benim! kabul et artık!" türünden inatlaşmaya girmeniz çok yanlış. Herkes düşünce serbestliğine sahiptir ve ben de senin düşüncene saygı duyarak buna katılmadığımı beyan edip kendi görüşümü savunuyorum. Felsefe bir savunma sanatıdır. Saldırı sanatı değil! Olayı kişisel boyuta taşımışsınız. Kimsenin Egosunu tatmin etmeye çalıştığı yok. Sırf victoria tarzımı sevmedin diye benim düşündüğümün tersini düşünenlere hak vermek zorunda değilsin...

 Neyse Mevlana'nın dediği gibi susuyorum belki giderler...

  Bana bile olayı kişisel boyuta taşıttınız ya... Ne desem bilemiyorum. Bir klüp kurup saygı çerçevesinde, huzurla bu sevdiğim felsefe sanatını yapayım diyorum, bırakmıyorsunuz... Bir gün de sakin geçsin. Girip güzelce tartışalım ve bitsin. Nedir bu Türklerdeki "ben haklı olmak zorundayım" tavrı. Son yazdığımdan sonra yukardaki alıntı koyduğum yazı yerine görüşlerini yazmaya devam etseydin daha hoş olmaz mıydı? Sonra bende onları tekrar çürütürdüm ve siz tekrar yazardınız. Bu şekilde hoş bir tartışma olmaz mıydı ?
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Maleficum - 29 Ocak 2011, 14:18:43
Şu saçma biten tartışma için özür dilerim. Amacım yalnızlığı tercih eden, düşünen ve yargılayan insanları eleştirmek değildi. Ben basit, yüzeysel insanları anlatmak istedim. "Doğal insan" dediğim şey buydu. Bizim gibiler sıradışıdır dostum ;)

"yazmaya devam etseydin daha hoş olmaz mıydı? Sonra bende onları tekrar çürütürdüm ve siz tekrar yazardınız. Bu şekilde hoş bir tartışma olmaz mıydı ?"
Kısmına cevabım doğru olma ihtimalini gözden geçirmediğindir. Felsefenin amacı doğrulara ulaşmaktır tartışmak değil.

Felsefe sadece felsefedir.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 29 Ocak 2011, 15:05:47
Şu saçma biten tartışma için özür dilerim. Amacım yalnızlığı tercih eden, düşünen ve yargılayan insanları eleştirmek değildi. Ben basit, yüzeysel insanları anlatmak istedim. "Doğal insan" dediğim şey buydu. Bizim gibiler sıradışıdır dostum ;)

"yazmaya devam etseydin daha hoş olmaz mıydı? Sonra bende onları tekrar çürütürdüm ve siz tekrar yazardınız. Bu şekilde hoş bir tartışma olmaz mıydı ?"
Kısmına cevabım doğru olma ihtimalini gözden geçirmediğindir. Felsefenin amacı doğrulara ulaşmaktır tartışmak değil.

Felsefe sadece felsefedir.

  Bu konunun tatlıya bağlandığına inanarak, yeni konumuzu sunmaktayım. Bu yeni konu tartışmanın kişisel boyuta ulaşmayacağı bir konu :

  İnsan davranışları, psikolojide söylendiği üzere; %25 genetik, %75 çevreseldir. Ancak son zamanlarda genetik mühendislerinin söylediğine göre, insan davranışları %50 genetik, %50 çevresel olmaktadır. Bu konu ile ilgili düşünceniz nelerdir?
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 10 Mart 2011, 13:14:17
   Neden böyle bir şey düşündün ? :D O kadar korkulacak bir konu değildi.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 10 Mart 2011, 18:53:31
   Yok canım, sizin hayatınız bu. Ne eleştirmesi. Görüş senin görüşün, saygı duyuyorum.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Vega - 10 Mart 2011, 21:34:01
Kuşku sebebim korku değil, felsefeyi gereksiz bulmamdır. :) Elma kelimesini elma olarak kabul ederim doğruysa. Neden elma demem. Böyle sorulara gerek görmem çünkü alacağım kaynağı sağlam seçerim. Felsefik düşünenleri kaynaklarını seçemeyen kitle olarak görüyorum.

Bu düşüncem bile en az 10 mesajın gelmesine sebeptir. Fakat forumların esası da + ve - fikrin çarpışıp sonuca ulaşmasıdır. (Kurallar Çerçevesinde)

Spoiler: Göster
Bu yüzden öyle söylemiştim. Bu da benim düşüncemin açığa çıkışı olsun ve başka mesaj atmayacağım bu konuya. :) Aksi fikirleri ve kişisel eleştirmeleri kişisel mesaj olarak atarsanız daha sağlıklı olur. Diğer insanlar bunları görmek zorunda değil sonuçta.

Sanırım o 10 mesajdan biri benim olacak :)
Sorgulamayan, he deyip geçenleri ben garip buluyorum işin aslı. Ne bileyim; elmanın elma olduğunu düşünmeden nereden bulabilirim? (elmayı öylesine bir örnek olarak kullanıyorum) Belki benden öncekiler o yargıya varırken bir hata yaptı? Körü körüne inanmak belki de bir hataya inanmak olmaz mı?
Not: Konuya yorum atmamanız için bir sebep yok. Bu konu düşüncelerin paylaşılması için.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 10 Mart 2011, 22:14:07
Aslında şöyle bir şey var, Felsefe geniş kapsamlı bir şey. Bu yaptığın bile bir felsefedir. :) Ayrica güzel bir görüş, ve farklı bir yaklaşım. Dediğim gibi, saygı duyulası.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 11 Mart 2011, 16:06:20
                                  (http://img1.blogcu.com/images/k/a/y/kayalik/felsefe02.jpg)                                             
                                               
                                                                 Aksiyoloji

Aksiyoloji etik ve estetik olmak üzere ikiye ayrılır. Etik, insanların ahlaki değerlerini sorgular, estetik ise neyin güzel olduğuyla ilgilenir. Neyin etik, neyin estetik olduğunu açıklamak oldukça güçtür, buradan hareketle aksiyoloji bireylerin davranışlarına temel teşkil eden değerleri araştırmaktadır.

Değer felsefesi de denilen aksiyoloji, insanın yaşamı boyunca vardığı birçok yargının kaynağı olan değerler sistemiyle ilgilenir. yaşamın almaya zorlandığı kararlar ve insanları iyi ve kötüyü ayırt etmesi için zorlaması sonucu insanlar iyi, kötü, ayıp, güzel, çirkin ve benzeri bir takım yargılara varırlar. işte felsefenin bu yargıların kaynağındaki değerlerin nasıl oluştuğu, niteliği, sınıflaması ve insanlık ilişkisi üzerinde duran alanına aksiyoloji denir. Sönmez’e göre aksiyoloji insanın yapıp etmelerini ve bunların dayandığı ilke ve değerleri inceler. aksiyoloji; “değerlerin kaynağı var mı?”, “değerler içimizde mi, dışımızda mı?”, “objektif mi, subjektif mi?”, “sabit mi , değişken mi?”, “her dönem toplumlar için mutlak değerler var mı?”, “bu değerler toplumdan topluma, zamandan zamana değişim göstermekte mi?” gibi sorular sorar ve bu sorulara yanıtlar arar.

Aksiyolojinin iki bölümü vardır. insan hareketleri (tüm yapıp etmeleri) ve ahlaki değerlerle ilgilenen kısmına ahlak (etik), doğadaki ve sanattaki güzellikleri, bu güzelliklerin niteliklerini ve güzel takdir yargılarını inceleyen kısmına ise estetik denir. ahlak doğru hareketlere temel olacak değerlerle ilgilenirken, estetik, hayalgücü ve yaratıcılığa dayanan doğal ve sanatsal güzelliklerle ilgilenir. bu özelliklerinden dolayı estetik değerler subjektiftir ve ölçülüp değerlendirilmesi en zor olan değerlerdir.

Felsefi ahlak ilk kez ortaya eski yunan’da çıkmıştır. insanın mutlu olması için neler gerektiğinin sorgulandığı eski yunan’da demokritos mutluluk ahlakını kurmuş ve mutluluğa ulaşmak için duyguları yenmek gerektiğini savunmuştur. sofistlere göre her insan ve toplum için genel geçer bir ahlak yoktur ve ahlak toplumdan topluma ve zamandan zamana farklılık gösterir. sokrates ahlakın temelinin bilgi olduğuna inanır ve bu doğru bilginin de ancak akıl yoluyla elde edilebileceğini savunur. ahlakın temel ölçülerinin doğruluk, adalet, toplu yaşama, insan sevgisi ve iç özgürlük olduğunu söyler. aristoteles ahlaki eylemi “doğru olan orta”yı bulan eylem olarak tanımlar. doğru olan ortayı bulma alıştırmalar yoluyla edinilir ve ölçütü doğru görüştür. doğru düşünen ve doğruyu yapan insan mutluluğa ve erdeme de ulaşmış olacaktır. ortaçağın karanlığında ahlak dini temellere oturtulmuştur. iyi ve kötünün belirlenmesi işi kutsal metinlere bırakılmış tam anlamıyla kaderci bir yaşam benimsenmiştir. hobbes’a göre ahlak ve hukukun temel gayesi barışı sağlamaktır. locke’a göre ise ahlakın dayanağı acı ve hazdır. ahlaki iyi ve kötü, insanların özgür eylemlerinin yasalarla uyuşup uyuşmamasına bağlıdır. kant’ın ahlak anlayışı görev ahlakı olarak da adlandırılır ve temel ilkesi “öyle hareket et ki, senin hareketlerinin yasası, aynı zamanda başkalarının hareketleri için bir ölçüt olsun” görüşüdür. marxizm’in ahlak anlayışında insanların duygu, düşünce ve üretim açısından sömürülmemesi toplumsal çıkar, barış ve insan sevgisi başlıca ölçütlerdir. genel anlamıyla bilimsel araştırmalarda sorulan şu soruların cevaplarını bulmak ahlak’ın görevidir. (ALINTI)
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 28 Mart 2011, 20:36:42
  İnsan davranışları, psikolojide söylendiği üzere; %25 genetik, %75 çevreseldir. Ancak son zamanlarda genetik mühendislerinin söylediğine göre, insan davranışları %50 genetik, %50 çevresel olmaktadır. Bu konu ile ilgili düşünceniz nelerdir?

   Unutulup gitmişti maalesef bu konu. Hatırlatayım dedim.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Narr - 27 Temmuz 2011, 19:15:06
Genetik mühendisleri kendilerine pay çıkarmaya çalışıyor. Fİfty fifty'e getirip rant sağlamaya çalışıyorlar. Psikoloji zaten nredeyse çevreyle alakalı bir şey. Bu yüzden ilk açıklarken %75 demişler, genlerden çok anlamadıkları için de %25 demişler. Sonradan bilim alanındaki teknolojik gelişmelerde olunca Mühendisler farkı kapatmışlar. Bu konuyla ilgili düşüncelerim bunlar:)
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 27 Temmuz 2011, 21:00:02
Mantıklı düşündüğümüzde de, %75 çevresel olması daha mantıklı bence. Ne de olsa insanlarda "Sevgi geni", "açgözlülük geni", "cimrilik geni" ve bunun gibi duyguları açığa çıkaran genler olması, bana saçma geliyor. İnsan küçüklüğünden itibaren neye alıştırıldıysa, kişiliği ona göre düzene girer.

Zaten insan davranışları genetik ise, o zaman hiçbir davranışı kınayamazdık, saçma olurdu. İnsanın elinde olmayan birşeyi kınamak, abezdir,

O açıdan size katılıyorum.
Başlık: Yaşamın gerekliliği üzerine felsefe
Gönderen: OZ - 17 Aralık 2011, 04:42:04
Güneşin ve dünyanın konumu 1 cm bile birbirine yakın ya da uzak olsaydı hayatı oluşturacak koşulların ortaya çıkmayacağı bilimsel bir gerçek. O halde bilim nasıl tanrıya karşı olabilir? Tesadüflere inanmam. Neyse bu başka bir konu...

Yaşamı oluşturacak en mükemmel dengeyi kursanız bile yaşamın kendisi, tüm geçen zamana ve en modern zamanları yaşasak bile çürük bir yapıdır bana göre: İnsan toplumunu ele alalım. Bizi hareket ettiren egolarımız, mantığımız ve ahlak değerlerimiz. Ahlak bana göre topluma uygulanan bir afyondur. Sana karışır ve neyi yapıp yapamayacağına karar verir. Böylece birey kendi derinliğinde bunu göremese bile her zaman mutsuz olacaktır. Peki mantık? İnsanların mantıklı olduklarını düşünmüyorum. Vahşi doğada olsaydık mantıklı davranmak zorunda olurduk. Mesela hayvanlar; Onlar hayatta kalabilmek için birbirlerini öldürürler çünkü mantığı bunu gerektirir. Bir tepki vermez ise ölecektir. Bu insan ahlakına terstir. Ama ahlaklı olduğunu düşündüğümüz insan ırkı katil olur. Nerede bu işin ahlakı ya da mantığı? O zaman egolar yüzünden bir insan başka birini öldürebilir. Bu durumda ego, ahlak ve mantık sarsılmıyor mu? Ve hayat bunların üzerine kurulmuşken yaşamın gerekliliği bana göre tartışılır. Bilmem yanlış mı düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: ryuk - 19 Aralık 2011, 21:02:52
Aslında Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesi eliptik olduğu için Dünya her yıl periyodik olarak Güneş'e bir santimetreden çok daha fazla yaklaşıyor ve uzaklaşıyor.

Ahlak kavramı bence de bir afyon. Çok büyük sahtekarların, kendilerinden sonra türeyip zamanla kendilerine rakip olma ihtimali bulunan küçük sahtekarların büyümesini önlemek; zamanında kendi geçtikleri vadiden başkalarının geçmesini ve kendileri gibi güçlenmesini istemedikleri için o vadi yolunu kapatmak için yola devirdikleri kaya "ahlak".

Bu konuda Richard Dawkins'in "Gen Bencildir" kitabında oluşturduğu "mem" adında bir kavram var :) . Bidiğimiz gibi genler bedenimizin kodlarıdır. Dawkins'in bahsettiği "memler" ise düşüncelerimizin, felsefi akımların, doktrinlerin vs... Nasıl bazı genler diğerlerine baskınsa, bazı genler o genleri taşıyanların hayatta kalma şansını arttırken bazıları azaltıyorsa; memler de bir felsefenin ve o felsefeyi benimsemiş kişinin-topluluğun-kurumun hayatta kalma, başarılı olma, diğer felsefeleri-toplulukları ezme şansını etkiliyor.

maglor (http://www.kayiprihtim.org/forum/profiles/maglor-u3455.html) şöyle bir örnekle anlatmıştı bana bunu yıllar önce:
İki mağara adamı ormanda yürümekte. Biri "korkaklık, gürültü-patırtıdan uzak durma" diğeri ise "cengaverlik" memlerini taşıyor düşünce kodlarında. Ormandaki bir çalının arkasından muhtemelen iri bir hayvana ait olan bir kükreme duyuluyor.
Korkak olan adamımız aksiyondan uzak durmayı tercih edip mağarasına dönerken, cesur olan ise kabileye büyük bir avla dönüp, kabilenin güzel kadınlarından biriyle çiftleşmenin hayalini kurarak elindeki ilkel silahıyla çalının arkasına yöneliyor.

Sevgili forum ahalisi! Büyük ihtimalle hepimiz o korkak olan adamın soyundan geliyoruz.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Madam Vio - 22 Mayıs 2012, 22:34:44
Felsefe iyidir, hoştur ama kendi özündeki 'sürekli yolda olmak' durumunu bir türlü anlayamıyorum. Tamam tartışalım, hatta kapışalım, ancak sonunda da bir karara varalım. Ya da daha iyisini bulana kadar bir düşünceyi/teoriyi/varsayımı kabul edelim. Milattan önceki zamanlarda henüz bilim yokken ortaya atılmış ve çoktan çürütülmüş iddiaları neden bir meselenin tarafları gibi hala daha dile getiriyoruz ki? Belki çok soyut düşünce ve kavramlarla uğraşılıyor diye belli başlı konularda fikir birliğine varılması imkansız, tamam. Yine de bunun dışındakiler için bir orta yol bulunmalı. Bana göre felsefe sırf bu hiçbir kanıya varmama üzerine kurulu tavrı yüzünden günümüze kadar gelişme gösterememiş bir alan ve benim için bir hayal kırıklığı.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Raisor - 23 Mayıs 2012, 01:06:51
Her şarkıcının bir doruk noktası vardır. Her para biliminin, her müzik gurubunun, her çalgı aletinin de birer doruk noktası vardır.

Bir şeyin, sonsuza kadar artarak ilerlemesi asla mümkün değildir. En iyi müzisyenler bile, ömürlerinin bir kısmında, doruk noktada kaset satarlar ve bu artış bir müddet sonra söner. Müzik guruplarının dağılma sebepleri de budur. Doruk noktasını geçip, inişe tekavvül ettiklerinde, gurubun bir anlamı kalmamıştır çünkü.

Demek istediğim o ki; her şeyin bir sonu vardır. Felsefede de bu böyle oldu. İlk çağdan beri gelişti, sonra da düşüşe geçti. Düşünce bilimi, düşüncenin yegane kaynağı olan insanlar tarafından, batırılıp duruyor. Günümüzde bilim yükselişte, ama onun da doruk noktasına ulaşacağını görmek zor değil. Her şey icat edilip de, insanların artık keşfedecek yeni bir şey bulamadıklarında, eskiye dönüş yapacaklarını göreceksiniz. Ya da belki torunlarınızın torunları görecekler.

Bana göre felsefe sırf bu hiçbir kanıya varmama üzerine kurulu tavrı yüzünden günümüze kadar gelişme gösterememiş bir alan ve benim için bir hayal kırıklığı.

Günümüze kadar gelişme gösterdi. Ama sonra bu gelişme, azalmaya başladı, durdu ve son olarak gerilemeye başladı. Hayal kırıklığını felsefe yaratmadı. Filozof olmaya elverişli bir beyin, son birkaç yüz yıldır Dünya'da yaratılmadı. Ya da yaratıldı ama, değerleri bilinmedi. Buna da bilime verilen önemin daha güçlü olması sebep oldu.

Felsefe sana bir şey yapmadı ki hayal kırıklığına uğrayasın. Asıl nankör olan, insanlardı. Benim hayal kırıklığım, insanlardır.
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Madam Vio - 16 Ağustos 2012, 17:37:52
Spoiler: Göster
Zamanında sanat felsefesi hakkında kendi kendime bir beyin fırtınası yapmış ve çıkarımlarımı yazıya dökerek netleştirmiştim. Arşivlerim arasında gezinirken rastladım, paylaşayım dedim.


Felsefede Sanat, Estetik, Güzel ve Beğeni Üzerine


1)   Tolstoy “Eğer bir etkinlik sanat için yapılıyorsa doğrudur, ancak yalnızca zevkleri doyurmak için yapılıyorsa ilkelliktir; fakat yüzyıllar sanatı yanlış tanıtmıştır. Güzellik anlayışımız sanatın ne olduğuna yönelik değil, ihtiraslarımızı doyurmaya yönelik bir çıkmazımızdır.” demektedir.


Yorum:

Estetik hazlar, duygular ve düşünceler; dolaylı olarak başta zihnin kendisi tatmin edilmesi gereken bir durumdadır. Var oluşun güdülediği herhangi bir eğilimi mantıksız bulamayacağımız gibi ‘sanatı zevkleri doyurmak için kullanmayı’ da ilkellik olarak algılayamayız.

Nasıl estetik bir ürünü ‘sanat eseri’ olarak adlandırabilmemiz için estetik duygular uyandırmak amacıyla yaratmış olmamız gerekiyorsa, öyle de esere ait bilgiler ortaya koyabilmek için objeye çıkar gütmeksizin yaklaşmalı, onu bizde yarattığı estetik duygular çerçevesinde konumlandırmalıyız. Eğilimler ilkel, saçma ya da yanlış değildir; ancak sanatı yorumlarken eğilimler değil estetik değerler kullanılmalıdır.
Sanat, sanattır ve eğer sanat için “Öznenin duygu ve düşüncelerini çeşitli yollarla dışlaştırması sonucu estetik ürünü meydana getirmesidir. Estetik tavır ise sanatçının sanat eserinin kendinde uyandırdığı estetik duygular sonucu verdiği tepkidir.” diyebiliyorsak, estetik duyguları kabartmada sanat eserindeki anlatım şeklinin, aslen anlatılan kadar güçlü bir etkisi olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekir. Bu yüzden sanatta biçimsel mükemmellik vazgeçilmezdir.

Çıkarımlar:

*Sanat, sanat içindir.


2)   “Güzellik nesnel olarak insandan bağımsızdır. Bir nesnel güzel ise, insan olsa da olmasa da güzel olmaya devam edecektir. Bu anlamda bir sanat eseri hakkında hem güzel hem çirkin diye iki yargıda bulunulamaz. Bunlardan ancak biri doğrudur.”


Yorum:

Evrenin var oluşunda taşıdığı ahenk ve uyum bilinç tarafından algılanmadığı için yok sayılamaz. Güzellik, algı tarafından yorumlansa da algıdan bağımsız olarak da varlığını sürdürür.  Estetik yargılar üzerinde mutlak bir uzlaşmaya varılamamasının sebepleri için ise birkaç farkı madde sıralaması yapabiliriz.

-Soluk ton ayrımları, algıdan kaçmaya yatkın çizgiler, vurgular, yumuşak bir akışla gerçekleşen kıvrımlar ve dönüşler, denge, düzen, birlik, ahenk. “İletilen mesajlar evrenseldir.” Yetersiz olan algıdır. Algıda yetersizlik = yorumlamada yetersizlik/farklılık.

Bazı algılar güçlüdür, bazıları değil.

-Güzellikten alınan hazla sanatçının nesneye yaklaşımı –varsa hazzı sağlama dışında- çıkarsız olsa da beğeninin ne yönde olduğuna dair ortaya konulanın savunulmasında; sabit bir inancın ötesinde, herkesin sanatçıyla aynı fikirde olmasının istenilmesinden doğan direniş ve sabitlik eğilimleri vardır.

Çıkarımlar:

*Güzellik, algıdan bağımsız olarak var olur. Beğeni, hayranlık ve tutkulardan söz edebilmek için ise bilinç gerekir.

*Beğeninin insani ölçüleri vardır. Zevkler ve renkler tartışılır. [Daha kuvvetli algısı ve bilgi işleyiş gücü olan daha doğru sonuçlara ulaşır. Gerçek bilgiye ulaşmak için ise tartışmak yararlıdır. Ancak sabit ve sarsılmaz yargıyı ortaya koyabilecek bir bilinç yoktur; çünkü insanoğlu mutlak bilgiye ulaşabilmesini sağlayacak güçlü kavrayış seviyesine ulaşamamıştır ve bundan ötürü evrensel yasalara da tam manasıyla hâkim olamaz. Örneğin; uzay, psikoloji ve metafizik alanlarındaki yetersizlik.]

Spoiler: Göster
Evrensel mesajların duyumu => Algılama (Algıda birlik) => Bilginin zihinde işlenişi sonucu farklı tanım ve yargılar (“Estetik yargılar kişisel özdeşleştirmelerdir.”, “Yorumlamalar, psikolojiden ayrı tutulamaz.”) => Farklı tepkiler
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: ryuk - 31 Ağustos 2012, 20:22:57
Bir vücutta iki farklı kişilik (http://www.youtube.com/watch?v=1vwwyiHfxVM&feature=youtu.be)

Evrim ile ilgili güzel bir başlık (http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=evrim+teorisi+ile+ilgili+b%C3%BCy%C3%BCk+yan%C4%B1lg%C4%B1lar)
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: - 03 Şubat 2013, 03:16:31


Demek istediğim o ki; her şeyin bir sonu vardır. Felsefede de bu böyle oldu. İlk çağdan beri gelişti, sonra da düşüşe geçti. Düşünce bilimi, düşüncenin yegane kaynağı olan insanlar tarafından, batırılıp duruyor. Günümüzde bilim yükselişte, ama onun da doruk noktasına ulaşacağını görmek zor değil. Her şey icat edilip de, insanların artık keşfedecek yeni bir şey bulamadıklarında, eskiye dönüş yapacaklarını göreceksiniz. Ya da belki torunlarınızın torunları görecekler.




her şeyin bir sonu yoktur...

olması da mümkün değildir...

doğrusu şu şekilde olmalıdır...başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır...

başlangıcı olmayan hiçbirşeyin sonu da olmaz...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: - 03 Şubat 2013, 12:54:11
Kötü sokakta mendil satabilirmiydi çevre insanı sadece maddi yönlerle değil psikolojik yönlerlede etkiler fildişi kulelerimizden aşağı konuşmak kolay hiç o insanların içine girdin mi hiç  çaresizliği tattınmı hiç aç kaldınmıki sokakta mendil satmaktan bahsediyorsun sen bir seri katilin doğduğu ortamda doğsaydın sokakta mendil mi satardın yoksa kaç adam öldürdüğünü düşünmeden sıradaki hedefini mi arardın Çevre insanı psikolojik olarak da etkiler bunu unutma bence.
Ve evet victoria her şeyin değeri tersi ile görünür kıyasla bilinir senin sözünün bir değeri olması için aksini iddia eden birisi olması gerekir o zaman senin iyiliğinin benim iyiliğimin cezasını başkaları çekiyor peki bunlar ne kadar adil
Hayatta hiç bir şey adil değildir. Adalet aptal insanların rüyalarında görüp uydurduğu, ve yine bazı insanların var olduğuna inandığı şeydir.
Tabi bu benim görüşüm.


adalet doğanın kanununda vardır...sen bilirsin ya da bilmezsin ama adalet er ya da geç yerini bulur...

yaptıklarımızın muhakkak bir bedeli yani sonucu vardır...iyise iyi yönde kötüyse kötü yönde...zamanı, şartları, oluşumu hiç alakasız gibi görünen her şey bir sebebin sonucudur...

buna da ilahi adalet denir...

ilahi kavramındaki dine dayalı ilahilikten söz etmiyorum...sebep sonuç ilişkisidir aslında ilahi adalet denilen şey...tarafsızdır...kayırma olmaz...mekaniktir...bir nevi fabrikasyon...

o yüzden adalet insanların götünden uydurduğu bir kavram değildir...adil olunup olunmaması adaletin kendisini ortadan kaldırmaz...kavram olarak adalet yargı kararları ile sınırlı olamayacak kadar geniş bir açılıma sahiptir...
Başlık: Ynt: Felsefe kulübü
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Şubat 2013, 12:59:23
Oooof of.

Az önce şöyle bir özel mesaj atmıştım size:

Merhaba. Felsefe kulübü adlı konuda flood üstüne flood yapmışsınız. Yani sayısız art arda mesaj atmışsınız. Eğer her mesaja tek tek cevap verecekseniz bunu o mesajları alıntılayarak "tek mesajda" yapın lütfen. Kurallarımızda da floodun yasak olduğu açıkça belirtilmiştir.

Konudaki son mesajınız hariç diğer hepsi silindi. Tek mesajda yazmayı kabul ediyorsanız silinen mesajları size özel mesajla geri yollayabiliriz.

- Yönetim

Neden inatla devam ediyorsunuz? Yönetimi geçtim, forumun üyelerinden de tepki çekeceksiniz bu gidişle.

Kuralımızı da göstereyim:

Alıntı
5. Çok gerekli değilse art arda mesaj atmayınız (flood yapmayınız). Değiştir butonunu kullanınız. Bunun ısrarla suistimali halinde ceza uygulanır.