Pekala açık konuşmak gerekirse bu hikayeyi neden yazdım bilmiyorum... o.O
KAOS DÖNGÜSÜ
Bölüm I
Tikki Kızın Umursamazlığı
‘Oh lanet olsun!’ dedi kaldırımda duran Jean.18 yaşlarında görünüyordu ve kahverengi hafif uzun ve dağınık saçlarını ellerinin arasına alarak tekrardan ‘Lanet olsun!’ dedi. Bol kıyafetleri ve bol gömleği içinde sadece kaldırımda olması gereken yerinde duran normal birisiydi ama sanki dünya tam ortadan ikiye ayrılmış ve kıyamet kopmuş gibi gözlerini iyice açmış etrafına bakıyordu. Gözlerinin altında hafif kızarıklıklar oluşmuştu.
‘Pardon ne dediniz?’ dedi o sırada kaldırımdan geçmekte olan aynı yaşlarda, olabildiğine açık sarı saçlı kocaman halka küpeler takmış, üzerindeki kıyafetlerin her bir tarafı parlak pullarla süslenmiş kız. Topuklu ayakkabıları çocuğa yaklaşırken kaldırımda ‘tak tuk’ sesler çıkarmakla meşguldü.
Jean saçlarını sıkı sıkıya tuttuğu ellerini birazcık bile oynatmadan sıktığı dişlerinin arasından konuştu ‘ Tam 15 dakikadır bu kaldırımdayım’
‘Yazık sanaaaa(!)’ diye dalga geçti Mauri. Ya da dalga geçmek istedi. Fakat Jean gayet ciddi bir tavırla onun acımasını baş hareketi ile kabul ettiğini belirtiyordu karşısında. Kız gülümsememek için kendini zor tutarak ‘ Tam olarak sorun ne?’
‘Sana dedim ya! Tam 15 dakikadır bu kaldırımdayım ve sıra dışı hiçbir şey olmadı.’
Kız gülümsemesini gizlemek için biraz daha çaba sarf etti. ‘Ne olmasını bekliyordun ki?’
İyice kıstığı gözlerini aralayan Jean paranoyak bakışlarla etrafı süzdü. ‘ Ne bileyim ben. Şurada aniden bir fil belirip beni ezmeye çalışabilirdi mesela… Ya da bu kaldırım birden canlanıp beni üzerinden yola silkeleyebilirdi. Ama hayır… 15 dakikadır ufak bir köpek bile yanımdan geçerken bana düşmanca havlamadı. Çok tedirginim…’
Kız artık gülümsemesini gizleyemiyordu. Bir yandan da deli birine gülümseme fikri içinde hoşnutsuzluk yaratıyordu. ‘Annen veya yakının olan biri var mı? Cep telefonunu ver de arayalım.’ Diyerek yardımcı olmaya çalıştı kız.
Çocuk delirmişcesine başını iki yana salladı. ‘ Sen delirdin mi? Hiçbir kuvvet beni bir cep telefonu taşımaya ikna edemez. Gerçekten bazen çok yaramaz olabiliyorlar.’
‘Bir yakının filan da mı yok? Seni evine götürecek herhangi biri?’
‘Maalesef. O dediklerinin hiçbiri bende yok.’
‘Adresini biliyor musun?’
Jean ellerini kızın omzuna koyup onu hafifçe silkeledi ‘ Sen beni dinlemiyor musun? Eminim çok büyük bir felaket gelecek başımıza. Bu fırtına öncesi sessizlik olmalı.’
Kız bir an kendini adamın ellerinden çekip kurtarmak istedi. Fakat ne kadar kendine itiraf etmek istemese de adam şu ana gördüğü en yakışıklı insandı. Kırmızı gözleri dağınık saçları ve kendisine iki beden bol gelen pantolonunun içinde bile böyle ise bakımlı halini görmek kesin çarpıntıya uğramasına neden olacaktı. En sonunda pes ederek gerçekleri söylemeye karar verdi. ‘ Seni gerçekten anlamıyorum Uhmm… Adın her ne ise… Ve gerçekten etrafına şöyle bir bak. Sence de diğer insanlardan farklı ve abartılı davranmıyor musun?’
Jean anladığını belirten bir işaretle başını salladı. Gözlerindeki delilik bir dakikalığına da olsa gitmiş görünüyordu. ‘ Üzgünüm. Ben düşünemedim ama geldiğim yerde hiç kimseye, hiçbir şeye ve hiçbir yere güvenmemeye alıştım. Ben Jean’ Elini ürkekçe kadına uzattı. ‘ Ve ahmm ben bir insan değilim sanırım aramızdaki iletişim sorunu bundan kaynaklanıyor.’
Kız çocuğun söylediklerinin tek bir kelimesine bile inanmamıştı fakat sırf kur yapmak adına ‘ Geldiğin yeri merak ettim’ dedi.
‘İstersen seni oraya götürebilirim’
Kız işve ile gülümsedi. ‘Bunu gerçekten çok isterim.’
‘Fakat uyarıyorum bir kere oraya gittiğinde geri gelemezsin. Değişim tamamlanmış olur. Sen sonsuza kadar orda ben de sonsuza kadar burada olurum.’
‘Peki tamam her neyse.’ Diye kestirip attı kız Jean’ın koluna girip. Bu hareketi Jean’ın korku ile yerinde sıçramasına neden oldu.
Jean bol pantolonunun cebinden sıradan bir taşa benzeyen el büyüklüğünde pürüzsüz bir nesne çıkardı. ‘Elini buraya koy ve anlaşmayı kabul ediyorum de. ‘ Böylece ben ne zamandır planladığım gibi geldiğim yerden kurtulabilirim. Sizin bu hiçbirşey olmayan dünyanıza yerleşebilirim.
Kız umursamazca ve belki de hayatında verdiği en aptalca karar ile elini taşın üzerine koydu ve ‘ Anlaşmayı kabul ediyorum’ dedi.
Kelimeleri tamamlaması ile birlikte Jean yanından kayboldu. İleriden bir yerlerden kızın hiç dinlemediği bir türde müzik çalıyordu. ‘ Haggard-Eppur Si Muove’ Bir adım attı ve ayağının altındaki kaldırım bir anda suya dönüştü. Ayağının altında oluşan göle düşmemek için kendini kenara atmaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Buz gibi suya düşüp teninin yandığını hissetti. Sudan çıkıp kıyıya vardığında ise titreyen dişlerinin takırtısını önlemek için tekrar suya girmeye çalıştı. Bir panda gelip kolunu ısırmaya çalıştı ve ondan kaçarken bir sarmaşığa takılıp düşmeye başladı. Fakat bir terslik vardı. Yukarıya düşüp aşağı doğru uçtu. Bulutlar çıktığında terden sırılsıklam olup, güneşli havada üşüdü. Adımını ileri attığında geriye doğru arkaya attığında sola gidiyordu. Bu olanlara inanmakta güçlük çeken Mauri bir çığlık attı
‘Oh lanet olsun’ dedi.
‘Pardon yardım edebilir miyim?’ dedi bir zebra. Kafasının olması gereken yerde zenci bir adam kafası vardı.
‘Yaklaşık 15 dakikadır buradayım ve başıma inanılmaz şeyler geldi’
‘Gerçekten mi(!) Ne geldi başına mesela?’ Dedi ağzı ile irice bir ot tutamını çiğneyen adam.
Kız başına gelenleri anlattı ve zebra adam gülümsedi. ‘ Sen deli filan değilsin değil mi? Bak deliler ile uğraşacak gerçekten hiç vaktim yok. Kaos ülkesinde bu saydıkların başına gelmemiş olsaydı senin bu delice tavırlarına belki anlam verirdim ama maalesef böyle bir durum yok. Şimdi iznin ile gitmem gereken bir yer var ve oraya nasıl ulaşacağıma dair aklımda en ufak bir fikir bile yok’
Kız açık sarı saçlarını ellerin arasına aldı ve gözlerini deli gibi açarak etrafına bakındı.
Zebra adam çiğnediği otu miğdesine indirirken; N’e garip görünüşlü bir kız böyle. Bu aptalca kıyafetleri de nerden bulmuş acaba’ diye düşündü.