Kitabı bitirdim. Genel olarak kitaba 7/10 veriyorum ama kitabı ikiye ayırmak lazım; bir kısım ana karakterlerin içine dahil olduğu öykü diğer kısım ise kitabın anlattığı evren hakkında bilgiler verilen bölümler. İlk kısma puanım 6/10, ikinci kısma ise 8/10.
Aşağıda yazdıklarım SPOILER içeriyor. Spoilersız yazmaya çalıştım ama bazı şeyleri anlatabilmek için spoiler vermek zorundayım, kitabı bitirmediyseniz okumanızı tavsiye etmem.
İlk olarak ana karakterlerin yaşadıklarının anlatıldığı kısımlardan bahsedeyim. Ana karakterlerin yaşadığı şeyleri açıkçası pek çok noktada gereksiz buldum. Bana "felsefi derinlik" olsun diye kasılmış kısımlar gibi geldi çoğu şey. Karakterlerin arasında geçen ilişkileri de pek ilgi çekici bulmadım, çünkü etrafta yaşananları çıkarınca geriye kalan şey "Zor şartlar altında beraber yaşamak zorunda kalmış zıt karakterli iki kişinin sonunda aşkı bulması" oluyor. Ve bence tema ve bunu anlatırken yapılan "felsefe" çoğu yerde kitabın bilimkurgu yönünün önüne geçip dikkat dağıtıcı oluyor.
Evrenin anlatıldığı "lore" kısımlarına gelirsek, buraları genel olarak daha çok sevdim. Bunu sadece kitap içindeki alıntılar, listeler, kuantum yürüyüşü vs. bölümleriyle sınırlamıyorum. Karakterlerin fular takıp goygoy yaptığı kısımlar haricinde güneş sisteminde dolaşırken gördüğü şeyler, geçmişle ilgili konuşmaları da buraya dahil. Kitabın bu kısmı bence çok daha başarılı olmuş, keşke daha fazla böyle şey olsaymış.
Kitabın işlediği temalar için arka kapakta "politika, cinsiyet ve insan doğası gibi kavramları uzay gemileri, yapay zekâ ve uzak gezegenler" gibi şeyler geçiyor. Bunları tek tek incelemek gerekirse;
Politik olarak bazı manevralar gördük ancak çok büyük etkisi olan aman yarabbim nasıl bir güç denecek şeyler görmedik. Bu konuda Enginlik Serisi(Leviathan Uyanıyor ile başlayan Expanse kitapları) daha başarılıydı bence. Oradaki politik oyunların yarısı bile yoktu bu kitapta, daha ufak çaplı şeyler yaşanıyordu. Ama kitabın asıl derdi bence bu değildi, çok derin işlenmemiş olması sıkıntı yaratmadı. Daha fazlası olsa güzel olurdu evet ancak şu andaki hali kitabın derdini anlatmasına yetecek kadar şey içerdiği için yeterliydi.
Cinsiyet konusuna gelince... Kitabın bence arkasını en çok boş bıraktığı yerlerden biri buydu. Tamam bir sürü cinsiyet var, alt cinsiyetler var, lgbti'yi geçtim artık daha da özelleşmiş erdişi, rahimli erkek vs. gibi şeyler var. Ama tüm bu cinsiyet farklılıkları her nasılsa cinsiyet konusunda hiçbir dini, kültürel, toplumsal, ahlaki kaos çıkarmadan ortaya çıkmış gibiydi. Kitapta tek bir yerde cinsiyet ve dinle alakalı şey geçti, o da çok sonda; neredeyse dini ve dinlerin cinsiyete bakışını yerer nitelikte, kitabın "kötü" karakterine ait bir özellik anlatılırken geçti. Çift cinsiyetliliğin sonradan hormonla, ilaçla vs. geçilebilen bir şey olduğu ya da ana rahmindeki fetusun bu hale getirilebileceği söyleniyor kitapta. Ayrıca deniyor ki ne kadar erken çift cinsiyetli, erdişi vs. artık ne olacaksa birey onu olursa, o kadar da uzun ömürlü oluyormuş. Bunlardan başka bir şey yok kitapta. Herkes birbirinin cinsiyetine saygılı, farklı cinsel rolleri üstlenmek konusunda kimsenin bir problemi yokmuş gibi görünüyor hatta ana karakterlerimiz bile bunu yaptıklarından bahsediyorlar. Tamam her şey iyi hoş da, e hani dinlerin bu konuya olan etkisi? Düşünsenize şu anda böyle bir şey ortaya çıksa nasıl bir kaos yaşanır? Dünyanın çivisi çıkar yahu. Kitapta 2000'lerden 2312'ye kadar 300 yıllık bir tarihten bahsedilip bir sürü şey anlatılırken "cinsiyet devrimi" konusundan işte oldu bitti çok da güzel oldu dışında hiç bahsedilmemesi bana kolaya kaçma gibi göründü. Böyle bir şeyin kabul edilip tüm insanlık tarafından benimsenmeden önce gerçek hayatta çok daha fazla karışıklık çıkarmasını beklerdim.
Gelelim uzay, gezegenler, kolonicilik, uzayda seyahat, terraforming gibi daha "hardcore" bilimsel konulara. Kitabın en güçlü ve en sevdiğim yönü burasıydı. Uzaya çıkan insanın yaşadıkları, uzaydaki teraryumların mantığı, çeşitli gezegenlerin ve buralara kurulan kolonilerin özellikleri, her gezegenin kendi karakteristik özelliğinden dolayı oraya kurulan kolonilerin farklı oluşu ve insanların da buna uygun olarak her gezegende kendine özgü alt-insan özellikleri kazanması vs. çok iyi kurgulanıp işlenmişti. Teraryumlar, Tanyeri, Uzay asansörleri, güneş ışığı satan vulkanoidler vs. hepsini çok başarılı buldum. Dünyanın düştüğü hal, hayvanların uzaydaki teraryumlarda saklanması, küresel ısınmayla denizlerin yükselmesi vs. de iyi işlenen konulardandı.
Yapay zekalardan bahsedeyim son olarak. Başlarda söylemiştim ama bu AI ile alakalı kısımlar yetersizdi. Kitapta o kadar çok şey anlatmak istemiş ki yazar bence ana senaryoda da önemli yer kaplaması gereken, karakterlerin başından geçen ana konunun en önemli sorusu olan AI hakkında daha fazla şey olması gerekiyordu.
Asıl olarak kubi-insan ilişkisini, onlar arasındaki iletişimi vs. görmek isterdim ki buna benim istediğimden çok daha az yer verilmiş maalesef. Sonlara doğru yapay zeka nedir, doğası nedir vs. konulara daha derin olarak girildi ancak dediğim gibi ana karakterler arasındaki ilişki hep daha öndeydi. Ana karakterimizin kubisi de öyle bir kodla programlanmış ki söylediği çoğu şey laf kalabalığıydı, Pauline ile Swan arasındaki konuşmalar bazı yerlerde sinirime dokundu, çok fazla atıştılar. Genelde AI-insan ilişkilerini severim ama belki kitapta Swan karakterini pek sevmediğim için bana itici gelmiştir. İki ana karakter dışındaki yardımcı karakterler de kitabın ortalarına kadar "daha sonra daha sonra, şimdi olmaz yarın" diyerek ana konuyu pek açıklamadılar, bu nedenle kitabın ilk yarısını biraz zor okuduğumu, sıkıldığımı itiraf etmem gerek.
Kitabın ortasına kadar bunlar hakkında pek fazla şey söylenmediği yetmezmiş gibi, kitabın sonunda da işte çeşitli sabotajları yapan, saldırılar düzenleyen "kötü" adamın bunu neden yaptığı, nasıl yaptığı, AI kubileri nasıl programladığı vs. konularından hiç bahsedilmeden kitap bitiyor. Araştırma yapıyorlar, bozuk yapay zekaları buluyorlar ve neredeyse hiç sorgulamadan sürgüne yolluyorlar. Dört yüz tane insandan ayırt edilemeyecek kadar gelişmiş yapay zekayı ve birkaç normal insanı bir asteroid gemisine kilitleyip evrenin diğer ucuna yolluyorlar ya, bir de merhametliyiz aa süperiz bakın diye kendi ahlakını övüyor polis şefi falan. Hey allahım, oralar o kadar hızlı geçildi ki bence tam bir saçmalıktı yani yaşananlar.
Kitap aslında burada bitmiyor, bir de Swan ve Wahran'ın evlenmesini falan görüyoruz ama benim sormak istediğim soruların hiçbiri cevaplanmıyor, şöyle olabilir böyle olabilir bu nedenle yapmışlardır belki de denip geçiyor. Yapay zekaları alıp incelemiyorlar, nasıl bu şekle gelmiş, bunları geliştirebilir miyiz kullanabilir miyiz vs. hiç tartışılmıyor. Benim için hiç tatmin edici bir son olmadı bu nedenle.
Genel olarak kitabın anlattığı hikayeyi "eh işte, daha detaylı olabilirdi"; karakterleri "üf yeter artık ana konuya geçin"; geçtiği dünyayı ve tarihi, coğrafyayı, uzayı vs. anlattığı kısımları ise "vay be süpermiş, daha çok istiyorum" olarak değerlendiriyorum.
Çeviri ve editörlük konusunda öncelikle İhsan abi başta olmak üzere kitapta çalışan herkese şapka çıkararak selam veriyorum. Kitap içindeki alıntılar, listeler ve kuantum yürüyüşü kısımlarını çevirebilmek her yiğidin harcı değil. Özellikle alıntılar kısımları ansiklopedilerden alınmış, başı-sonu olmayan cümleler halinde şeylerle dolu. Bunları anlamı kaybetmeden çevirmeyi başarmışlar. Kuantum yürüyüşü kısımları ise aman yarabbim nasıl bir şey, ben okurken yoruldum siz çevirirken neler çektiniz kim bilir. Helal olsun, okuduğum en temiz kitaplardan biriydi bu konuda.