Yerinde bir başlık olmuş.
Size de oluyor mu merak ediyorum, bazen kitapçıya gittiğimde kitapların, yazarların çokluğundan dolayı afallıyorum. Resmen beynim yoruluyor. Hatta yazarlara sormak istiyorum, nasıl bu yığın arasında tek bir damlaya dönüşeceğini bile bile kitap yazmak için motivasyon bulabiliyorlar? Herkesin farklı bir şarkı söylemeye çalıştığı bir koroya +1 olarak katılmanın ne faydası var?
The Paradox of Choice kitabının yazarı
Barry Schwartz bir TED konuşmasında günden güne artan tercih imkânlarının bizi nasıl zorladığını anlatıyor. 20 dakikanız varsa şuradan izleyebilirsiniz:
https://www.ted.com/talks/barry_schwartz_on_the_paradox_of_choice (Türkçe altyazı seçeneği de var)
Adam özetle şunu diyor:
30 sene önce bir kot pantolon almaya gittiğimde sadece bir çeşit olurdu. Onu alırdım, iki ay giyip beş on kere yıkadıktan sonra bir şekilde vücuduma olmaya başlardı ve halimden memnun olurdum. Şimdi kot pantolon almaya gittiğimde ise bakıyorum yüksek bel, düşük bel, bol paça, dar kesim derken onlarca farklı çeşit var. Bunlardan bir tanesi mutlaka benim için mükemmel kot olmalı. Bir saat uğraştıktan sonra bir tane seçiyorum ve alıp giyiyorum. Ama bu kadar çeşitli tercih ve uzun uğraşlardan sonra beklediğime değen bir kot pantolon olmuyor. İşin kötü yanı da şu, suçlayacak kendimden başka hiç kimse yok. Yeterince tercihim vardı. Sonuç: 30 sene öncesine göre çok daha iyi bir kot pantolon giyiyorum, evet. Ama bu pantolonla ilgili kendimi çok daha mutsuz hissediyorum.Bu tercihlerin ve maruz kaldığımız bilgi bombardımanının aşırılığının bir adı da var,
bilgi kirliliği. Telefonumuza, e-mailimize sürekli gelen spamlar, otobüs-metro duraklarındaki reklam panoları, televizyon derken sayılamayacak kadar çok gereksiz bilgi sürekli beynimize giriş yapıyor. Beyin bunları inanılmaz etkili bir biçimde filtreliyor. Ama yine de işinize yarar ve doğruluğu güvenilir bilgi aradığınızda bulmanız hiç de kolay değil.
Kitaplar söz konusu olduğunda Kayıp Rıhtım’ın özel bir yeri var. Sitede yayınlanan haberlerin temiz dili ve samimiyeti hemen belli oluyor. Güvendiğiniz bir kaynaktan kitap hakkında bilgi alınca da size göre mi değil mi gönül rahatlığıyla karar verebiliyorsunuz. Örneğin cahilliğim ortaya çıkacak ama itiraf edeyim, eğer bugün siteden
Alper Canıgüz’ün kitabının incelemesini okumuş olmasaydım
Kan ve Gül isimli bir kitabın mümkün değil kapağını bile açıp bakmazdım. Artık bu kitabın radarıma takılan bir sinyali var. Yani bu yığın sınıflandırılmış oldu ve kendi yolumu bulmam daha kolay hale geldi.
Forumda bu bilgi kirliliğini filtreleme işini hep beraber yapma şansımız da var. O zaman ben de özellikle ilgimi çeken bir kitabı buraya ekleyeyim:
Elon Musk – Ashlee Vance Birçoğumuz o ya da bu şekilde bilimkurgu okuyoruz, alternatif gelecekleri hayal ediyoruz ve haliyle geleceğe ümitle bakmak istiyoruz. Ama bazen, haberlere falan çok takılınca, öyle karamsar bir tabloyla yüz yüze kalıyoruz ki sonunda zombi istilası bile pek de fena olmayan bir alternatif gibi görünmeye başlıyor. Bu ortamda Elon Musk diye bir adam çıkıp diyor ki Mars’a gitmek için hazırlıklar tamam sayılır. Nasıl merak etmeyeceksiniz?
Elon Musk’ın Mars’ı kolonileştirme planlarını anlattığı videoyu izledikten sonra bu adamı tanımam lazım dedim. Normalde biyografi okumuyorum. Bu yüzden bu kitabı çok dikkatli seçtim ve buna rağmen korka korka aldım. Ama elime geçince kitaba resmen yapışıp kaldım. Ashlee Vance harika bir iş çıkarmış. Yıllardır teknoloji gazeteciliği yapan birisi olduğu için olaylara derinlemesine bakabiliyor ve son derece hoş bir dili var. Paypal, Tesla Motors ve SpaceX şirketlerinin iç dünyasını ve mühendislerin yaşadıkları zorlukları hikâye anlatır gibi anlatmış. Fabrikaların içini ve çalışma koşullarını bize canlı biçimde tasvir etmiş. Hatta Elon Musk’ın SpaceX fabrikasında gece yarısından sonra çalışmaya devam eden adanmış mühendisleriyle birlikte çevirdiği Counter Strike partilerine kadar aktarmış, gerisini siz düşünün. Adeta bir roman gibi akıcı şekilde okunuyor. Zaten kitabım elden ele dolaşa dolaşa eskidi.
Elon Musk’ın macerasını öğrenmek ve onunla yolu kesişen diğer idealist insanları tanımak beni etkiledi. İnsanoğlunun kafaya koyunca neleri başarabildiğini hatırlatıyor ve geleceğe dair ümit veriyor.
Önemli not: Türkçe baskısını hiç bilmiyorum, o konuda dikkatli olun. Kitap Türkçeye çevrilmiş ve hatta dördüncü baskısı bile yapılmış sanırım. Ama ne yayınevi ne de çeviri kalitesi hakkında fikrim yok. Kitabın ilk sayfasını açıp okuyun, su gibi akmıyorsa çeviri o kadar da iyi değil demektir.