Yalnız Hazal Çamur ne kadarda Karin Tidbeck'e benziyor.
Daha güzel bir yorum alamazdım 8).
Aslında yarın izleyecektim, şöyle kuizim bittikten sonra rahat rahat ama dayanamadım açıp seyrettim. Gerçekten çok güzel ve eğlenceli bir videoydu, kitabı merak etmekle kalmadım, Rıhtım'ın her daim yenilikçi bakış açısını bir kere daha takdir ettim. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Öncellikle inceleme çok güzeldi ve böyle incelemelerin devamını olacak mı. Youtube da çünkü böyle incelemeler var ama hepsi genç,yetişkin tarzı kitaplar olduğu için böyle kitapları göremiyoruz büyük bir açığı kapatmış olabilirsiniz.
George Orwell, Kurt Vonnegut gibi yazarlarla karşılaştırılan Saunders, eğlenceli bir kurgu üzerine inşa ettiği İkna Ulusu’nda sistemin insan üzerinde yarattığı kuşatıcı etkiyi çarpıcı ve zihinden hiç çıkmayacak imgelerle veriyor. Kendine has üslubuyla mizahi yönü ağır basan distopik bir dünyayı resmeden Saunders’a göre kişisel tercihlerin bile sistemin elinde olduğu bir gelecek tasarımında özgürlük balonla şişirilmiş koca bir yanılsamadan ibaret…
Tümden geliyor ve güme gidiyordu, tüm OBEB ve OKEK’lerinin toplamı belki de ona evrenin sırlarını açıklayabilirdi ama bunlar benim umurumda değildi.
Hayat, çukur ve tümseklerle dolu bir patika. Dünya, biçimsiz heykeller gibi dikildiğimiz bir yer. Ayyaş Buda, kozmik şakacıya karşı atılan bir kahkaha, mistik bir kılavuz.
Göktuğ Canbaba, bilge ağaçların kollarında huzurlu bir uykuya ya da uçurumun kenarında ayaklarımızı gıdıklayan bir rüzgârla konuşmaya çağırıyor bizi. Bu kitaptaki öyküler, kutsal ve sıradan dünyalar arasında yalın ayak koşma rekoru kırıyor, yeraltında adım atmaya başlayıp gerçeküstü bir yolda ilerliyor.
Ayyaş Buda, sorularla dolu bir hayata karşı icra edilen serseri bir serenat. Cevaplarımız bir yol düşümü uzakta…
Yokyer, Amerikan Tanrıları ve Anansi Çocukları gibi romanlara imza atan Neil Gaiman, Kırılgan Şeyler’de bu kez öykü ve şiirleriyle çıkıyor karşımıza. 2007’de Locus ödülünü kazanan bu derlemede, “Zümrüt Dosya”, “Kapanış Saati”, “Güneş Kuşu” ve “Koltuğa Ekim Oturduğunda” gibi tek başlarına ödüllendirilmiş öykülerle birlikte bir Amerikan Tanrıları öyküsü olan “Vadinin Hükümdarı” da yer alıyor. A. C. Doyle’dan Lovecraft’a, Ray Bradbury’den C. S. Lewis’e kadar uzanan bir çağrışım zincirinin görüldüğü bu metinlerde Gaiman, edebiyatın büyülü, fantastik ama hassas gerçekliğine yakından bakmaya davet ediyor bizi. Öykülerin, tıpkı hayallerimiz ve kalplerimiz gibi kırılgan şeyler olduklarını hatırlatıyor, özellikle de kâbuslardan ve gölgelerden doğan öykülerin…
On üç yaşındaki Conor için gerçek, korkuyla örülmüş koskoca bir duvar ve bu engeli aşabilmesinin tek yolu cesaretten geçiyor. Birileri Conor’a kabul edemediği gerçeği fısıldamalı… Peki, her biri birbirinden çelişkili hikâyeler anlatan korkunç bir canavar Conor’ın gerçekle yüzleşmesine nasıl yardımcı olabilir?
Patrick Ness’in efsane yazar Siobhan Dowd’un özgün fikrinden esinlenerek kaleme aldığı Canavarın Çağrısı, yalnız bir çocuğun, onun hasta annesinin ve hiç beklenmedik ziyaretçisi canavarın cesur, karanlık ama gülümseten hikâyesi…
Pek çok edebiyat ödülüne değer görülerek saygın kaynaklar tarafından yayımlandığı yılın en iyi kitaplarından biri olarak seçilen Canavarın Çağrısı, 2012 CILIP Carnegie ve CILIP Kate Greenaway Madalyaları ile onurlandırılarak şimdiye dek hem yazarı hem çizeri bu değerli ödülü almaya hak kazanmış tek yapıt olarak edebiyat tarihine geçmiştir.
Her videonuz bir öncekinden daha harika oluyor. Biz cebi yanık izleyicilere acımadan incelemelere devam. :D
İncelemenin kitaba dair uyandırdığı meraka ek, gizemi vurgulamak için kullanılan müzik bile benim bilinçaltımda etki yarattı. :)
Bir sizin incelemeniz bir de bu seneki beyazperde uyarlaması (http://www.imdb.com/title/tt3416532/?ref_=nm_flmg_act_3) vesilesiyle, saklı cevherlikten çok okunanlar listesine yükselebilir belki.
Param kalmadı param, bari bir kaç kötü kitap inceleyin de bir nefes alalım. Daha Silverberg'e yeni geçtim.Spoiler: Göster
Çok merak ettiğim bir kitap bu, çok! Hazal Goodreads'te övdüğünden beri deli gibi merak ediyorum. Hatta İzmir Kitap Fuarı'na girer girmez koşa koşa aldım, o derece!
Video her zamanki gibi çok güzel olmuş, her bölümde kameraya daha da mı bir ısınıyorsun, ne? :) Sen incelemeye devam et, biz okuruz kahramanım. (Huyya!)
Efektler ve müzikteki değişim de her zamanki gibi çok iyi. Tüm ekibin ellerine, emeklerine sağlık.
Daha duyurusu gelmeden söyleyeyim. Bu bölümki incelemeyi çok beğendim. Bana en çok hitap eden incelemelerden biriydi ve kitabı da çok merak ettim açıkçası. Gerilim müziği girdiği andan son ana kadar tüylerim diken diken dinledim :D
(Canavarın çağrısı)
“Sonsuzluğun Sonu” bir bilimkurgu dehasının kaleminden, her sayfasında heyecanlandıran, şaşırtıcı dönüşlerle okuyucunun nefesini kesen unutulmaz bir klasik. Zamana, Sonsuzluğa ve Gerçekliğine ilişkin sarsıcı bir arayış: Sonsuzluğun sınırlarında, zamanın kıyılarında bir aşk ve kurtuluş öyküsü.
Bilimkurgunun kurucusu sayılan Asimov aşılamamış kavrayışı ve kurgularıyla dünya edebiyatını ve bilimini büyülemeye devam ediyor. Sonsuzluğun Sonu, aşkın zamanlar aşan gücünün öyküsü.
“Asimov’un en etkili eseri. Bir bilimkurgu başyapıtı.”
-Locus-
“Bu zaman yolculuğu öyküsü edebiyat çevrelerince Asimov’un en dahiyane eseri olarak kabul ediliyor.”
-Entertainment Weekly-
“Modern bilimkurgunun en sarsıcı başarılarından birisi. ”
-The Times-
“Aşılamayacak kadar iyi fikirlerle dolu … inanılmaz.”
-Damon Knight-
’Hala yaşayan büyük bir hayal gücünün ürünü.”
-Daily Telegraph-
9 dakika Hazal dinliyoruz daha ne olsun <3Katılıyorum.
Genç patriarklar rahatsız. Böyle feminis komunis anarşik şeyler falan, hiç yakıştıramadık.
9 dakika Hazal dinliyoruz daha ne olsun <3
9 dakika Hazal dinliyoruz daha ne olsun <3Katılıyorum.
Bu arada Hazal abla seni bu kanalda daha farklı konseptlerde de görmek isterim. Bu konuda düşünceleriniz var mı? Yoksa bu tarz incelemelerle devam mı edeceksiniz?
Antolojisi ve kadın bakış açısından fırsatla "Kurtlarla Koşan Kadınlar"a da değinilmeden geçinilmemiş. :)
Bilinçaltına yönelik mesajlar sezinlemeye başladım. :)
Listeme alınacak 130. kitap olarak girdi. Teşekkürler Hazal! Ocağımıza yeni bir incir ağacı daha diktiğin için... :) :)
Ben şikayetçiyim ama. Her haftaki öneride bir değil en az iki-üç kitabı okuma listeme ekliyorum. Şaka bir yana çok başarılı gerçekten, önerileri yazılı okurken de güzeldi evet ama böyle videolu olunca şahsen benim aklımda her ayrıntısı daha net kalıyor. Emeğinize sağlık ...
Anadolu Korku Öyküleri derlemelerinden ve sadık bir takipçi kitlesine sahip olan Gerisi Hikaye başlıklı çevrimiçi radyo programından tanıdığımız Galip Dursun, Pusova’daki öyküleriyle medeniyet artıklarının, kıyametten kalma varoşların, intikam meleklerinin, şehirli ve taşralı dehşetlerin hesabını tutuyor.
Yeraltı ile korkunun, bilimkurgu ile şehir fantazyasının sürekli temas halinde olduğu bu öyküler, hem yakın ve tanıdık hem de uzak ve bilinmeyen bir kuşağa, alacakaranlık kuşağına davet ediyor bizi; Pusova’ya göz ucuyla bakmak, modern dünyanın düğümünü bozmak için…
24. yüzyılda, evrenin en güçlü adamlarından biri olan Ben Reich, yetmiş yıldır adı bile duyulmamış bir suç işlemeye karar verir: Cinayet. Esper adı verilen zihin okuyucuların, daha düşünce halindeyken suçları engellediği bu dünyada, Reich’ın amacına ulaşması neredeyse imkânsızdı.
Hükümdarlık adındaki şirketinin, rakip şirket D’Courtney’le girdiği mücadeleyi büyük ölçüde kaybetmesinin ardından başka bir çaresi kalmadığını düşünen Reich, bir yandan da kâbuslarında asıl korkusu Yüzü Olmayan Adam’la uğraşıyordu. Tüm bunlara rağmen Ben Reich pes etmemeye kararlıydı. Aklında yıkımla, Yıkım’a hazırlandığının farkında değildi. Yıkıma Giden Adam, galaksinin içimizdeki megalomana verdiği çarpıcı bir yanıt.
“Tüm zamanların en iyi bilimkurgu klasiklerinden biri.”
-Isaac Asimov.
“Bester’in iki muazzam kitabı zamanının ötesine geçmeyi başardı. Yaklaşık altmış senedir herkesin en iyi on bilimkurgu kitabı listesindeki yerlerini korudular.”
-Robert Silverberg.
“Benim Bester’e duyduğum hayranlığı, aynı heyecanla paylaşmayan bir bilimkurgu yazarıyla henüz karşılaşmadım.”
-William Gibson.
“Alfred Bester dörtlülerini yakıp ayağını gazdan hiç çekmeden yazmış romanını. Derinlik ile eşi benzeri görülmemiş bir hayalgücünün birleşimi. William Gibson okulda arkadaşlarıyla oyuncak ışın tabancasıyla oynarken, Bester siberpunk yazmakla meşguldü.”
-James Lovegrove.
Yayımlandığından itibaren tartışmalar yaratan Yıldız Gemisi Askerleri ilk kez Türkçede. Asimov ve Clarke’la birlikte bilimkurgunun üç büyük ustasından biri olarak görülen, bilimkurgunun dekanı Heinlein’dan vatanseverliğe, militarizme, oy hakkına ve savaşa dair en coşkulu anlatılardan biri olan bu klasik eser, muzip üslubuyla da fark yaratıyor.
“Silahlar tehlikeli değildir; insanlar tehlikelidir.”
İnsanoğlunun başka gezegenlerde koloniler kurduğu ve karşılarına çıkan rakip türlerle savaştığı bir gelecek zaman. Ve Ordu’da iki yıl gönüllü askerlik yapanların vatandaş olup oy kullanabildiği Terra Federasyonu. On sekiz yaşındaki Juan Rico, vatandaşlık hakkını kazanmak (ve bir de çok sevdiği uzayda seyahat etmek için) iki yıl süren askerlik hizmetine yazıldığında ne Rasczak’ın Bıçkınları’ndan biri olacağını ne de ‘Böcek Savaşı’nda müfreze liderliği yapmak zorunda kalacağını biliyordu. Ama öğrenecekti…
Kadınlara olan pozitif konumlandırmanın yanıltıcı olduğu fikrindeyim. Kadının belli rol modelinden çıkmadığı sürece olumlandığı, kişilikten arınmış tasvirleri kitapta kol geziyor. Yani kadınlar, iyi pilotlar, aileyi bir arada tutan anneler, emeklilik sonrası evlenilecek harika varlıklar, ama bunun ötesinde bireyselliğe dair ipucu yok. Bireyselliğini kaybetmiş ana karakterin olduğu kitapta bu şaşırtıcı değil elbet. Burada genç bir erkeğin (erkeklerin), zihninde yarattığı ideal kadın imajına göre karşı cinsi algılaması söz konusuymuş gibi geldi bana.
Burada genç bir erkeğin (erkeklerin), zihninde yarattığı ideal kadın imajına göre karşı cinsi algılaması söz konusuymuş gibi geldi bana.
Kitaba başladığım andan itibaren yazarın bana kesin biçimde hissettirdiği bir şey vardı: Bu erkeklerin hikayesi. O nedenle kadın askerlere dair daha çok şey görmek ve okumak istemiş olsam da, Robert A. Heinlein o heyecanlı anlatımıyla bana bu mesajı verdi durdu. Ben de bir yerden sonra bunun yazarın tercihi olduğunu kabullenerek devam ettim.
Kitapta "kadın karakter" diye bahsedebileceğimiz kimse yok. Ne Rico'nun annesi, ne de pilot olan arkadaşı buna birer örnek teşkil etmiyor. Ama Robert A. Heinlein o heyecanlı anlatımı sırasında yine bana şöyle bir mesaj verdi: kadınları unutmuş değilim, ama anlatmak istediğim onlar değil. Sanki bir Band of Brothers anlatmak istiyordu bize. Hatta, bence yapmak istediği tam olarak buydu.
"bu erkeklerin hikayesi, ama kadınları da unutmadım" gibi bir mesaj algılıyorum kitaptan :).
Ellerinize sağlık. Bir gün yolumuz düşer elbet Kadıköy' e.
Hazal abla, bir yere yetişiyormuşsun sanki :)
Oscar ödüllü Avustralyalı çizer-yazar Shaun Tan'in hiç yazı kullanmadan hazırladığı "sessiz kitap" Uzak, göç ve göçmenlik çerçevesinde, okurların zihin ve ruhlarındaki uzak kavramına imgesel bir anlam kazandıran çarpıcı bir eser.
Dört yıllık uzun bir araştırma, geliştirme ve çizim döneminin ürünü olan Uzak, büyük bir ustalıkla ince ince işlenerek yayına hazırlanan her sayfasıyla olağanüstü bir görsel okuma deneyimi sunuyor.
Genç yaşına rağmen, çizerlik ve yazarlık kariyerine sayısız büyük ödül sığdıran Shaun Tan, 2011 yılında çocuk ve gençlik edebiyatına katkılarından ötürü Astrid Lindgren Anma Ödülü'nü (ALMA) almaya hak kazanarak son yılların en ünlü illüstratörlerinden biri olarak anılmaktadır.
Uzak okurlarını, her göçmenin, her sığınmacının kısacası yurdundan edilmiş herkesin umuduna ışık olmaya çağırıyor...