Peki arkadaşlar, özürlerimi tekrar belirterek en azından ana kurguyu şimdi bitireyim. Pek içime sinmedi ama bir daha yazmayı düşünüyorum zaten
İyi okumalar.
7. Bölüm - Son
"Savaşın! Savaşın! İnsanların size yaptıkları işkenceler için, sizi bulaştırdıkları bu hastalık için savaşın! Unutmayın, bu yalnızca intikam için yapılacak kişisel bir mücadele değil. Bu, pandeminin sonunu getirecek son savaş. Bu hastalığı hastanelerde düzeltemezler, bizi deney faresi yaparak sonunu getiremezler-"
"Getirmezler!"
"Çok doğru Sinat. Getirmezler. Bizi silah olarak kullanırlar ve bitmek tükenmek bilmeyen çıkar savaşlarının bir parçası yaparlar. Onlara karşı sahip olduğumuz bağışıklığı yok ederler. Kurtulmanın tek yolu hükümeti ele geçirmek! Bugün savaşacağız!"
Onlarca adam dönüşüme saatler kala korkunç çığlıklarıyla yer altını doldurdular. Bir çoğunun elleri, yüzü kıllanmaya başlamıştı. Dönüşüm yavaş işleyen bir süreçti ve Ver Kindra'nın ilaçları sayesinde çok daha az acı veriyordu. Bir çoğu bunun onları kızdırmak için yapılan bir çeşit metabolizma hızlandırıcı olduğunu söylüyordu ama Kindra bunu reddetmiyordu zaten. Sadece onlara acılarını dindirme sözü vermişti, başarmıştı da.
Şimdi kürsüde gülümseyerek kızgın kitlesine bakıyordu. Kimisi ellerinde tüfeklerle, kimisi kılıçlarla ortaçağdan fışkıran bir Cermen kabilesi havası yaratıyorlardı. Bunun gelişmiş insan teknolojilerini durdurmayacağını elbette biliyordu Kindra. Zaten amacı onları savaşarak yenmek değildi. Bu bulaşıcı bir hastalıktı. Dolunay altında öldürülen her asker meleğini kaybedecekti ve onların safına katılacaktı. Savaşçılarına verdiği ilaç sayesinde her birinin zihnine küçük istekler yollayabiliyordu. Onlar bunu daha önce duymuş gibi algılıyorlardı. İlaç, tükürük yoluyla diğer askerlere geçecek ve Kindra oturduğu yerden koca bir orduya sahip olacaktı. Karşısındaki küçük kalabalığa baktı ve reverans verdi. Ardından arkasını dönüp salonuna doğru yollandı.
**
Mihael kısa bir yürüyüşün ardından ellerinde büyük tüfekler tutan iki askerle karşılaşmıştı. Askerler Mihael'in varlığını yadırgamış onu görmezden gelmişlerdi. Öylesine muazzam bir tanıdıklık hissi yaratmıştı Mihael üzerlerinde ki eski zamanlarını hatırlatmıştı onlara. Bir zamanlar meleklere sahip oldukları zamanları. Askerler öfkelenmiş insan kılığına bürünmüş meleğin üzerine kurşun yağdırmışlardı. Ancak hiçbiri zarar verememişti ona. Mihael biliyordu, ete, kemiğe ve kana bürünmüş de olsa Lefene'in ruhu çürümeden ölemezdi.
Kızın ruhunun çürümesi şimdilik mümkün değildi. Çünkü kan kaybından hemen sonra polisler aşağı inmiş ve onu bulmuşlardı. Şimdi ambulansta hastaneye doğru yol alıyordu. İntihar şüphesine rağmen bir bölük asker yer altına indirilmişti. Mihael onların mekana gelmesinin an meselesi olduğunu biliyordu. Daha fazla düşman edinmeden, tüm çürümüş bedenlere hak ettiklerini vermesi gerekiyordu. Sırtına taktığı iki büyük kılıcı çekti ve tek hamlede ilk Meleksizleri yere yıktı.
Meleklerin eşleri dışındaki insanlara dokunması yüce kurallar çerçevesinde yasaklanmıştı. Her dokunduğunda vücudunun o parçası yanıyormuş gibi acıyacaktı. Zarar verdiğindeyse, verdiği acının iki katını hissedecekti. Mihael bilmese de burada Ver Kindra'ya teşekkür etmeliydi çünkü yaratıklar ilacın etkisiyle çok az acı çekiyorlardı. Yine de Mihael fedakarlığının cezasını yanarak çekecekti.
Bilincine rağmen kendisine doğru saldıran üç kurtadamı daha rahatlıkla öldürdükten sonra diğer koridora girdi. Hissettikleri ona doğru yolda olduğunu söylüyordu. İleride büyük bir meydan olmalıydı, ortasına atlayacak ve kılıçlarıyla tüm yaratıkları doğrayacaktı. Onlara sonsuz yokluğu tattıracaktı. Bir melekte olmaması gereken vahşi arzularının dışavurumuyla ortamdaki tüm canlıları yok edecekti. Onu durdurabilecek hiçbir şey yoktu. Hızla köşeyi dönüp karşısında şaşkınlıkatn dona kalmış onlarca yaratığa doğru sıçradı.
**
Ver Kindra kumandasına bir yumruk attı ve karşısındaki ekranı kapattı. Bir melek gelmişti. Lanet olası bir melek her şeyi mahvedecekti.
Bu nasıl olabilir? Daha önce hiçbir melek insanlara savaş açmamıştı. Tabi, diğer canlılara da. Sanırım benim de bir müttefiğe ihtiyacım var. Artık ordumu korumam imkansız.
Seraf! Seni görmem lazımDaha düşüncelerini tamamlayamadan kendini o tanıdık satranç tahtasında buldu Ver Kindra. Sükunetinden eser yoktu. Karşısındaki yüce varlık ona utanç değil ölesiye bir nefret hissettiriyordu. Tüm dengeyi yok etmek pahasına tepinerek bağırmaya başladı.
"Lanet olsun sana lanet olsun! O meleğin burada ne işi var! Her şeyi yok ediyorsun. Bana yardım etmeyeceğini biliyordum ve seni en baştan yok etmeliydim. Seraphim'den bir meleğe sahip olmanın hiç avantajı olmaz mı?"
Melek sessizce küfürleri ve hakaretleri dinledi. Bu değişim hoşuna gitmemişti ama bir taraf öfkeliyse, diğer taraf sakin olmalıydı. Yoksa tüm denge yok olurdu.
"Benliğimi tamamlayan insan. Sakin ol. Buna bir çözüm bulacağız."
Dişi bir varlığın sesi Kindra'yı biraz olsun yumuşatmıştı. Ona geçmişi anımsatıyordu.
"Bunun tek çaresi var melek. Gelip onunla savaşacaksın."
**
Mihael tüm vücudunu sarmış iğrenç kan lekelerine baktı. ayaklarının altında onlarca kurt ölü yatıyordu. Meleğin gözleri yaşlarla doluydu. Ellerindeki kılıçları temizleyen tek şey vücudundan akan ter ve gözlerinden akan yaştı. Bir kaç meleksiz karşısında yere çökmüş ağlıyordu. Kurtulmalarının hiçbir yolu olmadığını biliyordu Mihael, ne yaparsa yapsın öldüklerinde yok olacaklardı. Yaşamlarındaysa bu hastalığı herkese bulaştıracaklardı. yavaşça yanlarına yaklaştı.
"Meleksiz bir dünyada yaşam yoktur. Sadece ölüm ve acı vardır." dedi. "Yok olmaya hazır olun."
Kalanları da doğradıktan sonra yolunu bu katliamın sorumlusuna çevirdi. Şimdi gerçekten öfkeliydi. Ver Kindra adlı, tüm dünyanın görmüş olduğu en tehlikeli insanı yok öldürmesi gerekiyordu. İnsanlık tarihinde hiçbir zaman yönetenlerin yönetilenlerle aynı şeyleri yaşamamışlardı. Özellikle vahşeti yöntem olarak kullananlar. Ver Kindra bunlardan biriydi. Bir insanın görebileceği en güzel varlığı görmüş ama ondan nefret etmişti. Kaotik bir kötüydü ve yok edilmesi gerekiyordu.
"Sana insanları kendi hallerine bırakmanı söylemiştim." Mihael bu sesi tanıyordu. Hemen sesin geldiği yöne döndü. Bembeyaz teni, siyah uzun saçları, gülümseyen temiz yüzüyle karşısında Seraf'ın biçim bulmuş hali vardı. Bir insan erkeğinin aşık olabileceği mükemmel bir güzelliği vardı. Mihael için yalnızca başka bir melekti. Melekler arasında duygusal ilişkiler olmazdı. Ancak insan vücudunda bazı hormonlar harekete geçmişti.
Mihael kendini dizginledi.
"Bu katliam'ın asıl sorumlusu sensin."
"Bilmediğin şeyler var küçük melek." Seraf gülümsedi sakince. Bu rakibin düşünceleriyle oynamak için uydurulan bir numaraydı. Mihael bunu biliyordu. "Bu işin tek bir çözümü var. Her şeyi bırakıp gitmek. Beni veya onu öldürmen hiçbir katkı sağlamaz sana."
"Sen canlandığına göre o zaten ölüyor. Dünya bir pislikten kurtuldu. Ancak sen Seraphim'sin. Hiçbir zaman ölen biriyle birlikte ruhunu teslim etmezsin. Daha önce kimlere eşlik ettiğini biliyorum. Milyonlarca insanın ölümünden sorumlusun. Artık bir sona ulaşman gerekiyor."
Mihael kılıcını çekti ve Seraf'a doğru atıldı. Tek hamleyle başını uçurmak niyetindeydi. Melek de olsa, tüm varlığı o bedendeydi ve bir insan gibi ölmeye mahkumdu. Yine de beklemediği bir şey oldu ve. Seraf kollarının kenarlarından bıçaklar çıkarıp kendini savundu. Şimdi sonsuza kadar sürebilecek bir dövüşe tutulmuşlardı. Kadın melek tüm varlığını kollarına aktarıp bıçaklarla Mihael'i kesmeye çalışıyordu. Mihael ise ellerindeki mitolojik kılıçları savuruyor ve hamleleri geri püskürtüyordu.
O kadar dikkatlerini vermişlerdi ki değiştiklerini fark edemediler. İki taraf için çalışan melekler aynı amaç için aynı şeyleri yapıyorlardı. Sonsuz divanın içinde onlarca meleğin ortasında birbirleriyle kavga ediyorlardı. Onları durdurabilecek tek bir varlık vardı. Ve O yapabileceği onlarca şey içinden son şıkkı seçti. Hiçbir şey yapmamak.
Seraf'ın ışıktan varlığı solmaya başlamıştı. Zamanı geliyordu, farkındaydı. Ver Kindra ait olduğu insanlar içinde en önemlisiydi. Onun ölümü, Seraf'ın yok olması demekti ve en sonunda pes etti. Kendini Mihael'in kılıcına bıraktı. Onlarca melek izlerken ilk defa bir melek diğerinin varlığına son verdi. O gün melekler arasında dile getirilmemiş bir anlaşma yapıldı.
"Hiçbir zaman insanların savaşları sorgulanmayacak. İyilik ya da kötülük. Bir melek insani vasıflar için çarpışamaz."