Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Amras Ringeril

Sayfa: 1 ... 6 7 [8] 9 10
106
Sinema / Monty Python and the Holy Grail
« : 20 Eylül 2008, 19:38:39 »
 

    Tür :   Fantastik / Macera / Komedi
Yönetmen : Terry Gilliam , Terry Jones
Senaryo : Graham Chapman , John Cleese , Eric Idle , Terry Gilliam , Terry Jones , Terry Jones , Michael Palin
Görüntü Yönetmeni : Terry Bedford
Müzik : DeWolfe ,  Neil Innes
Yapım : 1975, İngiltere , 91 dk.

Oyuncular

Graham Chapman (Kral Arthur/Tanrı'nın sesi) , John Cleese (Sir Lancelot/Kara Şövalye) , Eric Idle (Sir Robin) , Terry Gilliam (Patsy/Yeşil Şövalye) , Terry Jones (Sir Bedevere) , Michael Palin (Sir Galahad) , Connie Booth (Cadı) , Carol Cleveland (Zoot and Dingo) , Neil Innes (Keşiş)

Ortaçağ İngilteresi’nde, Efsane Kral Arthur ve şövalyeleri ile karşı karşıyayız. Ancak, bu kez zihinlerdeki katı ortaçağ betimlemelerinden uzakta fantastik bir absürd komedinin içinde. Öykü, kral ve şövalyelerinin Tanrı’nın emri ile İsa’nın kaybettiği kutsal kaseyi bulmak için görevlendirilmeleri üzerine gelişiyor...

Filmin yaratıcıları 70ler’de İngiltere’de komediye damgasını vurmuş altı kişilik bir ekip: Monty Python.. İngiliz espri üslubunu benimseyip canlandıran ekip, bu filmle ilk uzun metrajlı Monty Python denemeleri ile karşımızdalar. Farklı anlatım tekniklerine yer veren filmde, animasyon destekli görüntüler de yer alıyor. Şüphesiz, bu denemede yönetmenlerden Terry Gilliam’ın animatör kimliği etkili olmuş durumda.

Yorum: En mükemmel absürd komedi. Görüp görebileceğiniz en saçma komedi filmi diyebilirim :D İngiliz espri anlayışı bolca var içinde. Otostopçunun Galaksi Rehberindekine benzer diyaloglar da çok var. Şu inek ve Holy Grenade olayları öldürdü beni. Demek Worms bundan esinlenmiş. İzleyin kesinlikle.

107
Sinema / Singin' in the Rain
« : 15 Eylül 2008, 18:41:28 »

1927'de Don Lockwood (Gene Kelly) ve Lina Lamont (Jean Hagen), ekranın sevilen çiftlerindendir. Ancak Lina, ekranda yansıttıkları duygusallığı gerçek hayata taşıyor ve Don'a aşık oluyor. Don ve Lina'nın son filmini müzikale çevirmeye karar veriyorlar. Don şarkılar için uygun bir sese sahiptir ama Lina'nın sesi beğenilmiyor ve Kathy Selden'ı (Debbie Reynolds)Lina'nın yerine şarkıları söylemesi için tutuyorlar. Don zamanla Kathy'e aşık oluyor.

Yorum: Çok eğlenceli bir müzikal olmuş. Little Miss Sunshine dan beri bu akdar eğlenmediğimi söyleyebilirim. Süper bir film.  :)

108
Tartışma Platformu / Fantastik Edebiyatta Alegori
« : 13 Eylül 2008, 22:35:02 »
Evet arkadaşlar konumuz oldukça basit. Fantastik edebiyatta gördüğünüz alegoriler var mı? Ya da bunu tasvip ediyor musunuz? Bu alegoriler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Edit: Ben de yorum yapayım. Alegori, tamamen yazara kalmış bir şeydir düşünceme göre. Tabi içinde bu tarz unsurları barındıran eserler çok daha üstlerde kendilerine yer bulabiliyorlar (Örn: Karanlık Cevher). Kendi açımdan eserlerdeki karakterler, kurumlar, olaylar veya yerleri gerçekle bağdaşlaştırmaya çalışmak saçma gelse de ilk gördüğünüz anda, mesela Pelargir aa burası İstanbul,  bu hoşunuza gidiyor. Ancak bunlar sadece ufak benzetmelerde kaldığı zamanlar.

Karanlık Cevher'de de olduğu gibi koca bir sistemin üstüne yüklenen ve değerleri sorgulayan fantastik eserler okurken insanı biraz gerebiliyor. Düşünce sistemini benimserseniz o zaman ideolojik açıdan bile size katkıları olabiliyor.

Alegori yapmak yazarın cesaretine bağlıdır. Alegori yapmak demek yazarın en azından bir kısım insanı karşısına alması demektir. Ancak bir yazarın bunu yapabilmesi de büyük cesaret ister.

109
Diğer Fantastik Eserler / Derzulya Serisi - Orkun Uçar
« : 04 Eylül 2008, 12:35:00 »


Asi", 12 kitaptan oluşacak “Derzulya” serisinden “Habis Üçlemesi“nin ilk kitabı. Roman, bütünüyle hayal gücüne dayanan, fantastik kurgu kalıplarına sahip. Aynı zamanda içindeki strateji ve entrika yapısıyla da tüm okurları içine çekecek bir destan.


Öykü, şeytana tapma ayinleri sırasında şeytandan daha tehlikeli bir varlıkla tanışan, ondan aldıkları güçle modern dünyayı yıkarak büyünün ve canavarların hükmünde yeni bir diyar kuran grihavarileri anlatıyor. Derzulya adı verilen bu diyar, irili ufaklı pek çok krallığa ve beyliğe bölünmüştür. Derzulya’da asıl yönetim grihavariler elindedir. Ölümsüz havariler krallar ve beylerle satranç tahtasındaki piyonlar misali oynayarak, sonsuz yaşamdan duydukları can sıkıntısını dağıtmaktadırlar. Havarilerden biri, eski modern dünyada acımasız bir seri katilken, oldukça ilginç bir sebebten iyiliğin tarafına geçmeye karar verince işler karışır. Kötülerin güçlerine denk güçlere sahip olan romanın kahramanı, diyarın sayılı iyi karakterlerinden destek alarak yüzyıllarca sürecek bir savaş başlatır. Roman, bu savaşın tarihini ve bugününü anlatıyor.



Seri katilken iyiliğe geçen ve Grihavarilerin ezeli düşmanı olan bu karakterin ilginç bir özelliği de annesinin İngiliz, babasının ise Çanakkaleli bir Türk olması. O: Patrick Sarp Gray!



Gelelim Yoruma: Hiç beğenmedim. Başlarda süper bir fantastik kurgu olduğunu düşünmüştüm, anlatım biraz basit, karmaşık ve kötüydü ama düzelir diye düşündüm. Konu o değil, hikaye ilerledikçe yaratılan dünyanın bizinm dünyamızın gelecekteki hali olduğunu anladım şok oldum. Neyse çok zekice geldi o an ama yine de hayallerim yıkılmıştı.

Devam ettikçe kitap güzel geldi, taht kavgaları, dünyanın orijinalliği, frp ögelerinden esinlenilmemiş olması yepyeni setting. Süper geldi önce vay be dedim ama bir anda fikirlerim değişti.

Kitabın bir kısmı tamamen İslamiyetin Doğuşu 2! Hatta savaş teknikleri, liderimize yardım eden adam bile İslamiyetin Doğuşu'nu çağrıştırıyor. Başlarda güldüm geçtim buna komik geldi biraz sinirlerimi bozuyordu ama stratejisi hoşuma gitmişti neyse dedim. Sonraa dananın kuyruğunun koptuğu ana geldik.

Yolunu kaybetmiş bir tüccar dağların içinden geçip nereyi buldu tahmin edemezsiniz! Ben de tahmin edemedim. Sonra bir baktım kadının biri şöyle diyor,

Spoiler: Göster
Başbuğ sizinle görüşecek


Yok artık dedim biraz daha okuyup kapattım kitabı. Fantastik bir dünyada önce İslamiyetin Doğuşu sonra Ergenekon! Hoşuma gitmedi.

110
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Otherland Serisi - Tad Williams
« : 27 Ağustos 2008, 13:42:40 »
Otherland Serisi 4 Cilt olan bir seri. İlk cildi olan Altın Gölgeler Şehri, dört kısım olarak ülkemizde yayınlanacaktı ama altıkırkbeş  yayınevi sadece üçünü yayınladı. Birinin son kelimesi "maymun"du nokta falan yoktu şaşırmıştım.

Mükemmel bir seri olduğunu söyleyebilirim. Cyber-Punk türünde inanılmaz bir eser. Özellikle eserleri Frp ve Mitolojik unsurlarla birleştirmesi, ve bunları yaparken Fantastik hikayelere tam anlamıyla kaymadan Bilim Kurgu çerçevesi içinde yapması takdirimi kazandı. Okumanızı öneririm tabi Türkçe'si yok şu anda.

www.tadwilliams.com yazarın sitesi.


111

Uzayda Piknik Sovyet bilimkurgu yazınının dünyada en çok okunan yazarları Strutgatski Kardeşlerin en ünlü romanıdır.

Dünyadışı bir uygarlıktan gelen konuklar, yeryüzünün gelişigüzel birkaç köşesinde yol kenarında piknik yapar gibi konaklayıp gitmişler, ama geride bıraktıkları artıklar, olağandışı teknolojilerinin inanılmaz ürünleri, uğrak yaptıkları yerlerde insan yaşamını, toplum ilişkilerini alt üst etmeye yetmiştir.

İnsancı amaçlar, kar ve güç tutkusu, yarışmacılık, silahlanma çılgınlığı, hastalıklı bir toplumdaki bireylerin çaresizliği ve karanlıkta doğruyu arayışları, Strutgatskilerin işlediği ana temalardır.

Elimde var bu kitap yarısındayım küçük bir kitap olsa da. Gayet güzel bir bilim kurgu eseri, insan zaaflarını ortaya güzel koyuyor. Elimdeki baskı 1984 baskısı yazı arka kapaktan alınmıştır hiç bir düzeltme veya oynama yapmadan koydum.

1979 yapımı Stalker isimli film bundan esinlenmiştir.

112
  Galaksinin Batı Sarmal kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bir yörüngesinde kabaca yüz kırk sekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hala çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler. Bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı –daha doğrusu eskiden vardı: Üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. Bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kağıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. Bu da tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olan  yeşil renkli küçük kağıt parçaları değildi. Bu nedenle sorun varlığını sürdürdü; halkın çoğunun durumu kötüydü ve onların büyük bölümüyse sefildi, dijital kol saatleri olanlar bile. Her şeyden önce, ağaçlardan inmekle büyük bir hata ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve hiç kimsenin okyanuslardan asla ayrılmamış olması gerektiğini düşünüyordu. Sonra adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık ikibin yıl sonra, bir Perşembe günü Rickmansworth’de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birdenbire fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirilebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü bir yere dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu, bu işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yere çivilenmesi gerekmeyecekti. Ama ne yazıktır ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden korkunç, aptal bir felaket meydana geldi ve fikir sonsuza dek yitip gitti. Bu, o kızın öyküsü değil. Ama o korkunç, aptal felaketin ve onun doğurduğu bazı sonuçların öyküsüdür.

Kısaca özetlemek gerekirse: Tamamen sakin bir hayat yaşamak, hayatına temel yaşamsal fonksiyon olarak soğuk bira ve güzel çay içmek kavramını oturtmak isteyen, kendi halinde, üstelik fazlasıyla uysal bir adam Arthur Dent, bir sabah uyanır ve evinin saçma bir nedenle yıkılacağını öğrenir; ama bu yalnızca başlangıçtır. Daha birkaç saat bile geçmeden gezegeni yok edilecek ve yanında yoldaşı Ford Prefect, üstünde yıpranmış sabahlığı, elinde havlusuyla galaksi boyunca sürecek inanılmaz bir yolculuğa çıkacaktır…

Paniğe Kapılmayın…

Arka Kapak

113
Yüzüklerin Efendisi'nin sinemalarda gösterilen versiyonlarında, kesilmiş bulunan sahnelerinin de eklendiği özel dvdler.

Linkler, kaldırılmıştır.

114
Diğer Bilimkurgu Eserleri / Dune - Frank Herbert
« : 22 Ağustos 2008, 17:54:22 »
Ayrıntılı Bilgi Kayıp Rıhtım Portal

Frank Herbert'in kült eseri Dune. Bu seri hakkındaki düşüncelerinizi alalım.

Ben henüz okumadım ama listemde ilk sıralarda geliyor.

115
Oyunlar / Mount & Blade
« : 13 Ağustos 2008, 16:38:26 »


Mount & Blade Ankara'da oturan bir Türk çiftin çalışmalarıyla ortaya çıkmış bir Ortaçağ RPG oyunudur. Oyun ilk çıktığında baya bir ismi duyulmuştu. Sonra gittikçe geliştirildi ve şimdi beta versiyonu 0,960 yayında. Oyunu Kendi Sitesi'nden indirebilirsiniz, tabi Level 6'ya kadar sonrasında Lisans Anahtarı satın almalısınız onu da kendi sitesinden yapabilirsiniz. Lisans Anahtarını bir kez aldığınızda bir sonraki sürümlerde de bedava kullanabiliyorsunuz. Oyun Versiyon 2 ye geldiğinde Online olacakmış o yüzden satın almay bakın şimdi ucuzken derim.

Oyunun özelliklerine geçelim. Karakter yaratırkenki seçimler çok geniş olmasa da güzel. Yani seçimler geniş belki ama verdiği şeyler pek farklı değil. Sonra karakterinizin yüz tipini seçiyorsunuz bu kısım oldukça geniş (Fifa Oyunlarına benziyo). Oyunda 4 Krallık var, Kergitler, Nordlar, Vaegirler, Svadyalılar(eksik yazmışsam düzeltin). Bu krallıkların hiçbirine katılmadan yaşayabilirsiniz ama iyi olmaz çünkü etrafta fethedilecek çok kale ve şehir var ve her yerden ordular geçiyor.

Ben Vaegirlere katıldım, bir Krallığa katıldığınızda, size bir köy veriyor ve bu köyün eski sahibi olan Lord'la aranız kötüleşiyor. Olsun o da sizin krallığınızdan olduğundan dolayı size bişey yapamıyor. Neyse, köyünüzden vergi toplayabiliyorsunuz sonra o köye okul, değirmen gibi şeyler yapabiliyorsunuz. Baya güzel bir özellik (gerçi ben daha yapamadım).

Zaman ilerledikçe ve karakteriniz geliştikçe ordunuzu da çoğaltabiliyorsunuz. Benim ordum maksimum 45 kişilik şu anda. Ama yetiyor hiç adam kaybetmeden 85 kişilik Nord ordusunu yendim huwhuww.

Bir kaç da resim koyiyim.

Spoiler: Göster

Bu benim savaşım :P

Bunlar da resmi sitesinden fotoğraflar.



116
Sinema / Pee-Wee'nin Büyük Macerası (Pee-Wee's Big Adventure)
« : 01 Ağustos 2008, 03:38:11 »

Yapım :   1985
Tür :   Aile / Komedi / Macera
Yönetmen :   Tim Burton
Senaryo :   Paul Reubens, Phil Hartman
Oyuncular :   Paul Reubens, Elizabeth Daily, Mark Holton, Diane Salinger, Judd Omen, Irving Hellman, Monte Landis
Süre :   1 saat, 30 dk.

Pee-Wee Herman günlük yaşamında çok sevilen eğlenceli biridir. Onun için hayatta değerli olan tek şey bisikletidir. Bir gün bisikleti kaybolur ve büyük macera başlar!

Yorum: Tim Burton'ın ilk büyük stüdyo filmiymiş, Tim Burton'mış diye indirdim. Pişman değilim çok eğlenceli bir film :D Hayatınızdan bir buçuk saatini kahkahaya ayırmak istiyorsanız bu film tam size göre derim. Aşırı eğlenceli ve gıcık edici. Hele o Pee-Wee'nin bisikletini bağladığı sahne yok mu! Tavsiye ederim..

117
Kurgu İskelesi / Oyuncaklar Ülkesi (Çeptır 2)
« : 30 Temmuz 2008, 23:12:57 »
Merhaba.. Uzun süreden sorna bir yazı yazıyorum tekrar, ama bu kez bildiğiniz tarzımı geride bıraktım ve daha küçükken kurduğum hayalleri buraya aktardım, bir absürd komedi tarzında olan yazıyı ciddiye alarak okumayınız!

Bunu yazarken, Otostopçunun Galaksi Rehberini düşündüm :D Okuyanlara daha anlamlı gelebilir, ve bana esin kaynağı olan Büyük Balık ve Rüya Bilmecesi isimli filmleri de saygıyla anıyorum. Değer olarak fazla yüksek bir yaz olmadığını biliyorum ama ilk bölümü koyuyorum, işte. Ciddiye almadan okuyunuz.

1. Bölüm - Tanrı Küvetleri Korusun

   Adil, kendini bir küvette buldu. Bu garip değildi ve söylenmesi gerekmezdi çünkü banyo yapmak için her zaman küvete girerdi ve az önce de bunu yapmıştı.  Asıl garip olan, küvetin az önce olduğu gibi, banyonun içindeki bir kabinde değil, masmavi gökyüzünün altında bir ağaç dalında olmasıydı. Çünkü kesinlikle küvetini ağaca çıkarıp kovayla su taşıdığını hatırlamıyordu. Aslında, olay tamamen bir an içinde olup bitmişti, başını suya sokmuş, tam tıpanın önünde laylaylombadabombom demişti. Su içinde konuşmayı hep severdi, -ama bunun sebebinin atalarından birinin bir denizkızıyla olan ilişkisi olduğunu bilmiyordu- başını kaldırdığında kendini burada bulmuştu.
 
 Bir ağaç dalına ışınlanmasından daha çok şaşırdığı şey, bir ağaç dalına su dolu bir küvetin içinde kıyafetleriyle birlikte ışınlanmasıydı. Çünkü küvete kıyafetlerle girmek hobileri arasında yer almıyordu, aslında o gerçek hayatta bile çıplak gezmeyi severdi, tabiki bir içgüdü. İşin daha da garip yanı, yeni aldığı beyaz Jump marka ayakkabıların ayağında olmasıydı.
 
 Aklını bunlar kurcalarken bir ses duydu. Aşağıda birileri konuşuyordu.

   “Her yerde otlar ve dişiler vardı, bir cennet gibiydi! Bu sefer bizi çağıran ne acaba?”  dedi ses. Titrek ve kızgın bir sesti. Aslında bir geyiğin sesine hayli benziyordu. Adil aşağıya bakınca bunun şaşırtıcı olmadığını gördü, çünkü konuşan bir geyikti.

“Sanırım eşekler cennetine düştüm!” diye mırıldandı.

“Hayır dostum burası 6. Bölge’de bir park.” Dedi içten güçlü bir ses. Adil sesle birlikte  sıçrayarak yere çakılmıştı ancak acı hissetmemişti.

“Merhaba çocuklar, Kral, derdimizin büyük olduğunu söyledi.” Dedi aynı ses, Adil başını kaldırdığında üstü açık kırmızı bir arabanın içine düşmüş olduğunu gördü. Konuşan siyah bir gorildi ve etrafa göz attığında, karşısında beyaz bir geyik, fazla gelişmiş bir ördek, bir Action-Man ve bir McGyvor gördü. Ve hepsi oyuncaktı.

“Konuşmanızı bölmek istemem beyler ama, kilerimdeki oyuncaklarla konuşmak biraz garip, bilirsiniz. Neredeyim ben?”   dedi aceleyle, cevap veren geyik olmuştu.

“Merhaba genç adam, burası 6. Bölge, Oyuncak Parkı.”

“Yani, buradaki herkes oyuncak mı?”

“Aslında.. hayır.” Dedi geyik “Bizler azınlığız ve bu park aşağılık kompleksimizin bir ürünü, yani normaller öyle diyor. Bizim ayakaltında dolaşan gereksiz plastik parçaları olduğumuzu düşünüyorlar ve bizi toplumun her kesiminde aşağılıyorlar, Bu konuda şikayetlerimiz sürüyor elbette..” Sözünü kesen goril olmuştu.

“Tamam Geyik bu kadar yeter. Önceki hayatında Türkiye’de avukatlık yaptığını sanıyor da.” Dedi Adil’e hitap ederek.

“6. Bölge bulunduğum bu fantastik dünyanın bir adı mı?” Dedi Adil hevesle.

“Hayır aptal, 6. bölge bu bölgenin adı. Burası dünya, biz isim vermedik, Yerküre’den geliyorsun değil mi?”

“Evet,” dedi Adil arabadan dışarı çıkarak. “burada ne işim var benim.”
“Anlaşılan Ad’in kastettiği adam buymuş.” Dedi Action-Man tembelce. Goril yüzünü buruşturdu.

“Bir amaç için buradasın, Viper aç şunu!” Diye bağırdı.

Araba oflaya puflaya arka koltuktan bir televizyon çıkardı ve televizyon açıldığında üç başlı bir kadın ekrana yansıdı.

“Kanal S haber bülteninden iyi akşamlar sayın seyirciler, iki haftadır süren 6. Bölge krizi hızını azaltmadan devam ediyor, Soğan Haber Ajansının kaydettiği bu görüntüler, dün akşam saatlerinde yaşanan çatışmayı gösteriyor. Azınlıklar bir oyuncak imalathanesini bastı ve kargaşa yarattı, üç Bratz kızının yaralandığı çatışmada dört Cyborg’un öldüğü bildirilen gelişmeler arasında…”

Televizyon kapandı ve ekrana kocaman bir soğan geldi.

“İşte bunun için buradasın.” Dedi goril ekranı göstererek.

“Soğan yemek için mi?” diye cevap verdi Adil şaşkınca. Goril yüzünde dumura uğramış bir ifadeyle bir dakika boyunca bekledi, kendine geldiğinde sakindi.

“Hayır… Kaosu çözmek için!”



118
Orta Dünya Günlükleri / Gondolin: Saklı Şehir
« : 15 Temmuz 2008, 20:22:21 »
Gondolin, Birinci Çağda Turgon tarafından kurulmuştur. Bu vadiyi bulmak için Ulmo Turgon ve adamlarına yardım etmiştir.

Turgon ve onun insanları Gondolin'i gizlice kurdular. Ve içinde yaşamaya başladılar. Şehre asıl ismi Ondolindë olarak verdi, Suyun Müziğinin taşı anlamına gelir Quenyada. Daha sonra isim Sindarin'e değiştirilmiştir.

Spoiler: Göster


Saklı tepeler 7 kapıyla korunurdu. Hepsi daima korunurdu. İlki odun, sonrataş,bronz,demir,gümüş,altın ve çelik. Şehir Maeglin onları ele verene kadar 400 yıl boyunca Morgoth'un ordularından korunmuştur. Orclar ve Ejderler Morgoth'un ordusundaydı. Ayrıca içten yanan demir makineler olduğu da söylenir. Ve bunlar sayesinde tüm coğrafi zorlukların üstesinden geldiler. Gondoline kuzey dağlarındaki Saklanmış Yol boyunca saldırdılar. Bu makineler gerçek dünyada tanklarla eş koşulabilir.

Gondolin'in düşüşü Minas Tirith kuşatmasına benzetilebilir.

Gondolin'in Yedi Adı vardır. Gondobar ve Gondothlimbar, Taş Şehri ve Taş içinde Oturan Şehir; Taşın Şarkısı and Gwarestrin,Korunan Kule, Gar Thurion Ya Da the Gizli Yer.

Mantıklı isim fikirleri de vardır:

   1. . Gondobar (Ondomar) : 'Taş İçinde Oturan Şehir'
   2. . Gondrimbar (Ondormar) : ' Gon(dolin)drim'de oturan şehir'
   3. . Gondolin (Ondolindë) : ' Taşın (Suyun) Şarkısı'
   4. . Gondost (Ondosto) : 'Taştaki Kale'
   5. . Gwarethminas ( ? ) : 'Korunan Kule'
   6. . Thurigardh ( ? ) : 'Gizli Yer'
   7. . Lothladen (Lótëlanda) : 'Ovanın Çiçeği(bunu sevdim:D)'

Gondolin 12 eve bölünmüştür. Gondolinin düşüşü sırasında Şunlardı

Ak Kanat (Bar-en-Alphram, ): Lideri Tuor'dur ve en küçük ailedir. Amblemleri Gökte Uçan Kuğu'dur.

Köstebek: Lideri Maeglindir. Maeglin'e sadık kazıcılardan oluşuyordu.

Kırlangıç: Lideri Duilin'dir. Gondolin'in en iyi okçuları. Mor tüyden yelpazedir amblemi.

İlahi Kemer: Egalmoth'tur lideri. Çok zengin bir aile'ydi. Gondolin'in diğer okçularını kapsardı.

Direk ve Kar Kulesi: Lideri Penlodh'du. Haklarında fazla şey bilinmez. Gondolin'in Düşüşü boyunca öldürüldüler. Belki bilge Pengolodhla bağlantıdaydılar.

Ağaç: Liderleri Galdor'dur. Yeşil ağaçtır amblemleri. Sopa ve sapanlar kullanırlardı.

Altın Çiçek(Bar-en-Lothglor): Liderleri Glorfindeldir. Amblemleri Yeşil alandaki Altın Çiçektir.

Çeşme(Bar-en-Eithel): Ecthelion liderleridir. Aslında kralın çeşmelerinin koruyucularıdır. Bu evin savaşçıları Gondolin'in 7. kapısını savunmuşlardır. Elmas ve gümüşü sevdiler. Savaşın içine flütler çalarak ilerlerler.

Harp: Liderleri Salgant'tır. Amblemleri Siyah alandaki gümüş harp. Müzisyenlerin evi. Ayrıca liderleri savşta korkup kaçmıştır

Öfke'nin Çekici(Bar-en-Damba, Çekiç Evi): Enerdhil ya da Rôg liderleri . Amblemleri kırmızı alan üzerin siyah çekiç ve örs. En geniş ve cesur ailedir. Maeglin'in tarafında olmayan demircileri kaplar. Gondoli'nin Düşüşünde kaçmamışlardır ve en son yok olan elf grubudur.

Kral'ın Evi (Bar-en-Aran): Liderleri Kral Turgon'dur. Amblemleri Yıldız ay ve Finwë Nolemë'nin kırmızı kalbi. Kralın ailesini ve muhafızlarını kapsıyor.


İngilizce Wikipedia'dan tarafımdan çevrilmiş ve Türkçe Wikipedia'ya eklenmiştir.


119
Orta Dünya Günlükleri / Beleg Cuthalion'a Dair
« : 15 Temmuz 2008, 20:04:23 »
Alıntı yapılan: Hurin'in Çocukları S:84
"Ümitsizlik içinde yatarken bir boru sesi duydular. Sağlamyaylı Beleg o bölgede avlanıyordu, çünkü her zaman Doriath Bataklıklarında yaşardı ve o günlerin en iyi ormancısıydı.

 
Beleg Uzunyay olarak da bilinir. Beleg bir Sindar elfi idi. Thingol'un Doriath sınır koruyucularının en iyilerinden biri olarak bilinirdi. Aynı zamanda Brethil'in korumasını da üstlenmiştir zaman zaman. Bu muazzam savaşçı. Dışa kapalı olan Doriath'tan Nirnaeth Arnodiad(Sayısız Gözyaşı Savaşı)'a giden az sayıda elften birisidir.

Beleg Cuthalion aynı zamanda Orta Dünya'nın en talihsiz kişilerinden olan Hurin oğlu Turin'in de yakından arkadaşıdır. Onu ilk kez Doriath bataklıklarında bulup ölümden kurtarmıştır. Bundan sonra da yanından hiç ayrılmamaya çalışmıştır. Birlikte Doriath sınırlarını savunmuşlardır. Turin Turambar daha sonra bir yanlış anlama yüzünden Doriath'tan kaçınca. Onu geri getirmek için peşine düşmüştür. Bu macerada Turin'in yoldaşları olan asilerin eline geçmiş ve orda acı çekmiştir. Daha sonra Turin onu bulmuştur.

Spoiler: Göster

 
Beleg, Turin'i geri dönmeye ikna edememiştir. Onunla birlikte kalmaya mecbur olmuştur. Amon Rudh'a, Bar-en Dadwedh 'e gidip orada yaşamıştır. Turin ve çetesinin orada orklara karşı yaptığı savaşlarla burası Yay ve Miğfer diyarı adını almış ve orklar oradan korkar olmuştur. Lakin, Morgoth'un oyunlarına esir düşen Turin'i kurtarmak için oradan ayrılmıştır Beleg.

Beleg Turin'i orkların elinden kurtarmak için çıktığı yolda Nirnaeth Arondiad gazisi Gwindor'u bulmuş ona da yardım etmiştir. Birlikte Turin Turambar'ı bulmuş ve esraetten kurtarmışlardır. Ancak çok acı çeken ve gözü dönen Turin, Beleg'i ork sanmış ve onun kılıcı Kara Anglachel'le Belegi öldürmüştür. Ve Orta Dünya kadim bir savaşçısını yitirmiştir.

120
Orta Dünya Günlükleri / Ayrıkvadi (Imladris)'ye Dair
« : 15 Temmuz 2008, 19:37:07 »
Ayrıkvadi’nin Kuruluşu

Sauron, hür halklara gerçek yüzünü gösterdiğinde elfler büyük bir tehlike altına girmişti. Sauron ordusuyla Eregion’a saldırdı ve yerle bir etti. Bunun üzerine yarı-elf Elrond kaçtı ve 1697’de Sisli Dağlar’ın batısında, İmladris dedikleri bir yarığı, vadiyi keşfetti. Oranın elfler için çok uygun olacağını düşündü. Oraya, bir yerleşim yeri kurdu ve o çağda oraya yerleşti.

Spoiler: Göster


Sauron, Eriador’a ordusunu sevk ettiğinde, Ayrıkvadi’yi fark etti. 1699 yılında ordularını oraya sürdü ve Ayrıkvadiyi kuşattı. 1701’de Sauron kuşatmayı bırakmak zorunda kaldı. Zira, kendisine bir saldırı düzenlendi ve Sauron Eriador’dan çıkmak zorunda kaldı.

Ayrıkvadi’de ilk Divan

O yıl Gil-Galad, Elrond ve Galadriel, Ayrıkvadi’de bir divan kurma kararı aldı. Bu toplantıda, Ayrıkvadi, kötülük ve Eriador hakkında konuşuldu. Sonuç olarak; Ayrıkvadi’nin doğu Eriador elflerinin kalesi olmasına karar verildi. Yapılan yüzüklerden, üç elf yüzüğünden biri olan Vilya, Elrond’a verildi.

Bu yüzük sayesinde Ayrıkvadi, kem gözlerden saklandı. Özel güçlerle korundu. Güzelleştirildi. Nazgulların, sele yakalanması gibi.

Spoiler: Göster



Umut, Ayrıkvadi’de doğuyor…

Sauron, Orta-Dünya’nın tüm hür halklarını, belaya sürüklediği günlerde, elfleri Gil-Galad’ın İnsanları Elendil’in yönettiği bir ordu, Ayrıkvadi’de toplandı. Ta Mordor’a kadar hiçbir yerde konaklamadan ilerlediler ve orada Son İttifak Savaşı yaşandı. Elendil öldü. Yüzük, İsildur’a geçti. İsildur da yüzüğün lanetiyle öldü. Ancak, Orta Dünya uzun bir süre rahat yaşadı. Umut Ayrıkvadi’de ilk kez doğmuştu.

Spoiler: Göster



Kuzey’de Yeni Bir Şer

1300 yılı civarında Nazgul Efendisi, Cadı-Kral Eriador’a geldi. Kuzeyde, Carn-Dum denen bölgede bir krallık kurdu ve Angmar dedi. Sırayla, Eriador’un neredeyse tüm diyarlarını aldı. Sonunda Fornostu da aldığında, Ayrıkvadili Glorfindel ve komutasındaki ordular, söylenenlere göre Hobbitler, Dunadainler ve Cirdan’ın adamlarıyla birlikte Cadı-Kralı sürdüler. Bu orduyu Ayrıkvadi tamamlıyordu ve Glorfindel yönetiyordu.

Umut, yine Ayrıkvadiyi Süslüyor…

Bir Dunadain olarak doğan Aragorn, İsildur’un varisi, babası Arathorn’un 2933’deki ölümü üzerine Ayrıkvadi’ye geldi. Elrond onu kabul etti ve orada büyüttü..Aragorn orada Elrond’un kızı Arwen’e aşık oldu.

2941’de Gandalf, Bilbo ile beraber Ayrıkvadi’ye geldi. Arkalarında Thorin ve grubu da vardı. Orada ikamet ettiler ve Elrond ile Gandalf Smaug’u öldürme kararı aldı. Zira Smaug Sauron’un kuzeyi yok edip Lothlorien ve Ayrıkvadi’yi almak için kullandığı bir silahtı. Bu görevi başarıyla yerine getirdiklerinde Ayrıkvadi’nin ömrü uzadı ve Bilbo ödüllendirildi.

Bu ödül eski bir dostluk gibiydi. Zira, Bilbo 3002 yılında tekrar Ayrıkvadiye geldi ve 3021’e kadar orada yaşadı. Bir ilk çağ tarihi yazdı. Gittim ve Döndüm’ü yazdı.

3018 yılında Shire’dan yüzüğü yok etmek için yola çıkan Frodo Baggins Ayrıkvadide ikamet etti. Orada bir konsey daha kuruldu. Bu konsey’e Son Divan veya Elrond Divanı da dendi. Bu konseyde her ırktan en önemli kişiler bulunuyordu. Kuyutorman elfleri prensi Legolas, Gondor Vekilharcı oğlu Boromir,  Gloin ve Gimli, Istar Gandalf, En önemli hobbit Bilbo Baggins ve Gondor Varisi Aragorn. Ona daha sonra Nice Buluşmalar adı verildi.

4. Çağda Elrond Orta-Dünya’dan ayrıldığında, Celeborn o sıralarda Ayrıkvadi’nin yönetimini ele almış olan Eladan ve Elrohir’e katıldı böylece o da son zamanlarını Ayrıkvadi’de geçirdi. Bundan sonrası için bir şey bilinmez.




 
Kaynak: Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi, www.tuckborough.net, Sifaus’un şehir planları.

Sayfa: 1 ... 6 7 [8] 9 10