Aynı şarkıya devam yapabilirsem ilk 4 bölümü aynı şarkı eşliğinde yazmayı düşünüyorum.
2 Bölüm
Kısa sürede kasabanın dışına çıkmıştı. Gündüz vakti insanlar dışarıda dolaşmıyordu. Hava öldürücü derecede bir sıcaklığa sahipti. Kulağının içinden bile ter damlası damlıyordu yere. Aylardan beri bu toprağa tem damlalarından başka hiçbir şey düşmemişti. İnsanlar bahçelerinde eski kuyularda ki suları içiyorlardı.
Kasabanın nüfusu çok azalmıştı çoğu insan buradan kaçmaya çalışırken kalanlar ise susuzluk ve açlıktan ölmüşlerdi.Kasabanın çıkışında kuzey de kalan çöl tepelerinin orada birkaç kaktüs bitkisi kalmıştı su ihtiyacı karşılayabilecek, işte onlarda bittiğinde bu kasaba tamamen yok olacaktı. Bacaksızın ayakları kumlara batsa da ufak tepeyi tırmanmıştı. Yutkunsa bile boğasından midesine su gitmeyecek kadar susuz kalmıştı. Tepenin diğer tarafına geçtiğinde ise adamın üzerini aramak için yere eğildi. İlk aradığı pantolonun cebiydi. İki cebine de ellerini aynı anda sokup çıkardı karıştırmamıştı bile.
Tek bulduğu bir silah mermisiydi. Adamın üzerinde bir mermi çıktığına göre bir silahı da olmalı diye düşünmüştü. Yaka ceplerini iyice aradı belki bir bütün halde olmadığı düşünerekten böyle bir şey yapmıştı. Bütün çabaları sonuçsuzdu. Adamın üzerinden bir mermi ve bir dinardan başka hiçbir şey yoktu. Bacaksız dinarı cebine koydu en son adamın pantolonunu çıkarmayı düşündü belki iç çamaşırının arasına bir şeyler saklamış olabileceğini düşünüyordu. Bir ümitte olsa bir şeyler çıkmasını bekliyordu özellikle para edebilecek bir şeyler. Ter yüzünden bedenine yapışmış kot pantolonu biraz zorlukla çıkarmıştı.
Pantolonu çıkardığı anda apış arası kokusu duyulmaya başlamıştı. Adam yolculuktayken kaç kez pişik olduğunu tahmin bile edemiyordu. Yinede pis kokudan dolayı elini burnuna götürmemişti. Bazen kendi sininde böyle koktuğunu düşününce o kadar da kötü bir koku sayılmazdı, en önemlisi alışmaktı bu kokuya o bunu çoktan yapmıştı. Adamın iç çamaşırında da hızlı bir şekilde indirmişti fakat umduğunu bulamamıştı. Adam hadım edilmiş kasığının üzerinde H harfi çizilmişti.
Bu harfin anlamı Hegon Bölgesinde yaşadığını gösteren bir kanıttı. Bu adam Hegon bölgesinden kaçarak birçok insan’ın yapamadığı yapmış ama hayatta kalmayı başaramamıştı. İç çamaşırı tekrar kapatmıştı kasıklarını. Elini kasıklarının üstünden adamın karın boşluğuna soktu biraz daha derinlere inince eline sert bir şey gelmişti. Hemen yakalayabildiğini yavaş bir şekilde çekti elinden kaymaması gerekiyordu. Adamın üzerine tamamen soysaydı, işi çok kolay olacaktı. Adamın bu sıcakta neredeyse kışlık kıyafet giymesi dikkatini çekmişti. Biraz daha elini aşağıya doğru kaydırdı, bulduğu şeyin ucunu tamamen kavrayarak hızlıca kendisine doğru çekti sonunda elindeydi. Gözlerinin önünde sallıyordu.
Bir hazine bulsa bu kadar sevinmezdi. Bulduğu şey bir hazineden daha değerliydi. Bir mermi ve bir silah en az bir lokma ekmek ve bir bardak su kadar değerliydi hatta daha değerliydi silahlar bunları zorla alabilirdin. Bacaksız hak ettiği ekmeği almak istiyordu. Bu gece tok uyumalıydı gökyüzünde yıldızlara karnı tok bir şekilde bakarak uyumak hayaliydi. Bu hayalini gerçekleştirmek yine kendisinin elindeydi. En son gömdüğü kadının başına geldi yerdeki küreği aldı. Bugüne kadar 60dan fazla insan gömmüştü fakat sadece görünürlerde 8-9 tane mezarlık vardı. Diğerlerinin yerini çöl rüzgârları kaybettirmişti.
Adamın son gömdüğü kadının arka tarafına gömmeye karar vermişti. Toprak ölülerden doları biraz zenginleşmiş sertleşmiş kum haline gelmişti, yinede kazmaya ihtiyaç duyulmadan eşilebiliyordu. İlk kazmayı sertleşmiş toprağa vurdu kazmayı derinlere daldırıp ağzına kadar kumla birlikte yan tarafa attı. Kazmayı ikinci kez daldırdı bu sefer daha fazla toprak alarak attı. Toprak eşildikçe sertleşmesi gerekirken yumuşuyordu. Bu işi kısa sürede bitirebileceğinden emindi. Bir yandan şarkı mırıldanıyor, bir yandan da kazmaya devam ediyordu. Midesinin gurultusu artık duyulmuyordu. İki günde bir lokma kusulmuş ekmek parçası yiyebilmişti. O sırada uzaklardan gelen bir ses duydu. Kafasını gökyüzüne doğru kaldırmıştı.
Gökyüzünde hareket eden siyah bir noktacık gözüküyordu. Sürekli olarak kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etmişti. Ölmüş adamın kokusunu kilometrelerce öteden almış bir kuştan başka bir şey olamazdı bu. Bacaksız oldukça kararsız kalmıştı. Adamı acele ile gömmeye kalksa bu sefer kendisi bu kuş ile boğuşmak zorunda kalacaktı. Bacaksız bütün ihtimalle düşünmeye başlamıştı. Bir akbaba olsa oldukça şanslı sayılırdı onu yakalayıp yiyebilirdi bile. Bir atmaca olsa diye düşündü sonra kendi kendine başını sallayarak güldü. Uzaklardan bir nokta şeklindeki kuş küçük bir atmaca olamazdı. Akbaba olma ihtimali de vermiyor bu susuz topraklarda akbabalar grup halinde dolaşıyordu. Geriye diğer yırtıcı kuşlar kalıyordu. Aklına ilk geçen yırtıcı kuş ise kartaldı.