5 Ocak 1941-Tokyo doğumlu Hayao Miyazaki, dünyanın en iyi tanınan mangakalarından biridir. Dört Erkek çoğun ikincisi olup, savaş uçakları için parça üreten bir babanın oğludur. 1958 yılında ilk renkli anime hakuja den’i izleyen Miyazaki, çok etkilenir ve anime-manga ile ilgilenmeye başlar. Hatta Miyazaki, bu filmi izlediği gece sabaha kadar ağladığını ve filmin kadın kahramanına aşık olduğunu itiraf ediyor)
Animeyi kendine hobi edinen mangaka, bir kaç resim denemesinden sonra o güne kadar hep savaş uçakları çizdiğini, ancak hiç insan figürü denemediğini fark eder.
1962 yılında girdiği özel kolejden mezun olduktan sonra amatör olarak toei animasyon şirketinde çalışmaya başlar. Şirkette en alt seviyede çalışmasına rağmen yeteneğiyle ön plana çıkan Miyazaki 1964 yılında yapılan Okami Shonen Ken isimli TV Serisi bir animede yönetmenlik yaptı. Bu projede Takahata Isao ile çalışması da günümüzdeki önemli bir ortaklığın başlangıcı olmuştur. Aynı yıl şirketin sendikasında genel sekreter olan Miyazaki, ileride evleneceği Ota Akemi ile çıkmaya başlar.
1969 yılında, Charles Perrault’un Çizmeli Kedi adlı kitabından yola çıkılarak hazırlanan Nagagutsu wo Haita Neko adlı filmde Miyazaki amatör olarak görev almasına rağmen kilit rol oynadı ve film Moskove Film Festivalinde ödül kazandı.
1971 yılında, Miyazaki ve Takahata Toei’yi terk ederek yeni bir animasyon şirketi olan A-pro’ya katıldılar. 1972 yılında beraber Panda Kopanda adlı filmi yaptılar. 1973 yılında Miyazaki ve Takahata A-pro’yu da terk edip Zuiyo Pictures şirketine katıldılar. Burada, ülkemizde de gösterilmiş olan Alps no Shojo Haiji (Heidi) adlı tv anime serisini yaptılar. 19 yüzyılda alp dağlarında yaşayan bir kızın hikayesini anlatan hikaye, gerek japonyada, gerek ülkemizde çok büyük bir başarı kazandı.
1978 yılında Miyazaki, senaryosunu kendisinin yazıp yönettiği Mirai Shounen Konan isimli Tv serisini yaptı. 1979 yılında Lupin iii Cagliostro no Shiro adlı filmi yaptı. Bir hırsızın maceralarını anlatan ve ilk yönetmenlik yaptığı film çok büyük bir gişe başarısı yakaladı.
Miyazaki’yi uluslararası üne kavuşturan film ise 1984 yapımı Kaze no Tani no Nausicaa’dır. Miyazaki’nin aynı isimli mangasından uyarlanan ve çok sayıda ödül alan filmde, gelecekte dev böceklerle dolu zehirli ormanların her yeri kapladığı dünyada, aç gözlü insanların doğayı ve kendi halkını yok etmesini önlemeye çalışan bir prensesin hikayesi anlatılmaktadır. Miyazaki bu eserini hazırlarken Darwinizm’den etkilenmiş olduğunu, dinazorların neden yokolduğunu düşündüğünü ve endüstrileşmenin insanoğlunun sonunu getireceğine inandığını belirtmekte.
Nausicaa’nın ardından Takahata ile birlikte 1985 yılında Studio Ghibli adını verdikleri kendi animasyon stüdyolarını kurdular. 1986 yılında ise Miyazaki, Studio Ghibli’nin ilk filmi olan Tenku no Shiro Laputa filmine imza attı.
Ghibli’den sonra, Tonari no Totoro, Majo no Takkyubin, Porco Rosso, Mimi wo Sumaseba animelerini tamamladı.
1997 yılında çıkan Mononoke Hime (Princess Mononoke) ise çok büyük bir başarı kazanarak 150 milyon dolarlık gişe hasılatıyla, ondan önceki lider olan e.t’yi geçerek Japonya’da o yıla dek gösterime girmiş tüm yerli ve yabancı filmler arasında birinci sıraya yerleşmiştir. Kurtlar tarafından yetiştirilmiş genç bir kızın doğayı insanlardan korumak için verdiği mücadelenin anlatıldığı film, kompleks konusu ve kullanılan animasyon teknikleri ile büyük ün kazanmıştır ve o sıralarda Japon Animasyonlarının Japonya dışındaki giderek artan popüleritesine büyük katkıları olmuştur. Film, Japonya’nın Oscar’ı sayılan Japon Akademi Ödülü gibi çok sayıda ödül almış ve en iyi yabancı film oscarı dalında Japonya’yı temsil etmiştir.
Temmuz 2001’de Sen to Chihiro no Kamikakushi (Spirited Away) ile Miyazaki kariyerinin en üst noktasına ulaşmıştır. Miyazaki bu son filminde Titanic’i de geçerek liderliği tekrar geri aldı. Ayrıca film Berlin Film Festivali’nde büyük ödülün ilk defa bir animasyon filmine verilmesi ile çok büyük bir ün kazandı. Ardından Amerikan Sinema Akademisi tarafından verilen en iyi animasyon oscarı ödülünü aldı. filmde Chihiro adlı 10 yaşında şımarık bir kızın fantastik bir dünyaya yaptığı yolculuk anlatılmaktadır.
Resim çektirmeyi fazla sevmediğinden internet ortamında fazla fotoğrafı bulunamayan Miyazaki, kendisine Japonların Walt Disney’i denilmesinden hoşlanmaz, biz Miyazaki fanları da hoşlamayız. Böyle büyük bir ustanın Walt Disneyle karşılaştırılması bile adeta bir saygısızlıktır zira. Miyazaki, Disney’in filmlerini sevmez, çünkü Disney filmlerinde hikaye anlatımında sorunlar olduğunu düşünmektedir(ancak disney’in silly symphonies gibi ilk eserlerini beğendiğini ve bunlardan etkilendiğini belirtmektedir).
Miyazaki, animatörke bile hiç kimsenin tarzını kopyalamamaya ve hep orjinal çalışmalar yapmaya karar verdiğini belirtmekte. Disney tarzı çalışmalar yapan sanatçıların, karakterlerini tombul ve yuvarlak hatlı olmaya zorladıklarını, parlak temel renkler kullandıklarını ama kendisinin çizgiler üzerinde çok çalıştığını, kullandığı renklerin daha zarif olduğunu, bu yüzden karakterleri üç boyutlu görünmese bile daha canlı göründüğünü söylemiştir. Haklıdır da.
Miyazaki’nin politik görüşleri, zaman zaman eserlerine de yansımıştır. İlk dönem eserleri markşizm’den etkilenmiştir. Miyazaki de bu görüşlerini the Adventures of Hols, Prince of The Sun adlı anime filminde ve Conan adlı anime serisinde göstermektedir. özellikle Prince of The Sun’da işlenen “birlik olmanın önemi” teması, zamanın işçi ve öğrenci hareketlerinde etkili olmuştur. Nitekim Miyazaki’nin bu görüşleri 1980’lerin sonundan itibaren köklü bir değişime uğramaya başlamıştır ve zamanla markşizm’e olan tüm inancını kaybetmiştir.
IMDB kullanıcılarına göre en başarılı on animeden dördünün sahibi olan Miyazakinin çoğu filmlerinde kullandığı bir takım ögeler bulunmakta. Bunlardan birkaçını paylaşalım;
Uçma Sahneleri:
Miyazaki’nin en büyük ilgi alanlarından birisi (büyük ihtimalle babasının da etkisiyle) eski uçaklar. Uçma tutkusunu ve bu konudaki bilgi ve deneyimini, Laputa, Kiki, Porco Rosso gibi anime filmleri gibi çok sayıda eserinde başarıyla ve çok etkileyici bir şekilde yansıttığını rahatlıkla görmek mümkün.
İyimserlik:
Miyazaki’nin filmlerinde genellikle iyimserlik göze çarpar. Çocuklar ve gençler için yapmış olduğu filmlerinde, onların dünyaya olumlu bir şekilde, umutla bakmalarını ister.Mangalarında ise insanoğlunun tüm kötü yanlarını “şiddet,nefret, öfke, savaş vs.” sergiler ama mangalarında bile insanlara duyulan inanç ve yaşama isteği vurgulanarak bir nevi iyimser bir hava yaratmakta.
Kadın Kahramanlar:
Filmlerinin önemli bir kısmında kahramanın kadın olduğunu görüyoruz (mesela Laputa, Kiki, Mononoke, Totoro, Nausicaa, Sprited Away ) Miyazaki, erkeklerin zor bir durum karşısında bir nevi hayvansal içgüdüleri ile saldırıya geçtiğini, ama kadınların duygusal yapıları nedeniyle durumu anlayarak kabullendiğini ve bunun duygusal bir etki bıraktığını; ayrıca bir erkek olarak kadınların hareketlerinden ve davranışlarından etkilendiğini ve bu etkiyi yansıtmak için kadın karakterler seçtiğini söylüyor.
Domuzlar:
Miyazaki’nin domuzlara olan sevgisi bilinmekte. Kendisini çoğu zaman bir domuz olarak çizerek bunu yansıtmaktadır. Ayrıca, Oshii Mamoru dahil olmak üzere çoğu kişi Porco Rosso filmindeki domuza dönüşmüş karakterle aslında Miyazaki’nin kendisini yansıttığına inanmaktadır. Ayrıca Miyazaki Hayao no Zassou Nouto adlı mangasında çoğu karakter domuz olarak resmedilmektedir.
Adının duyurulmadığı yeni filmin afişini Ghiblinin resmi sitesinde görebiliriz ancak henüz başka bir bilgi verilmemekte. Gösterime girmesi beklenen en yakın tarihin 2009 olmasının beklendiği anime hakkında detaylı bilgiyi Ghibli’nin resmi sitesinde bulabilirsiniz, ancak henüz ingilizceye ya da aşka bir dile çevrilmiş herhangi bir kaynak yok.