Yerdeki parkeler kanla kaplanmıştı. Adam yüzükoyun yatmış, kolu kafasının altında kalmıştı. Parmakları hareket ediyordu.
‘’ Nerdeyim ben? Hayır bu doğru soru değil. Neden karanlık? Buraya nasıl geldim? Aklımı kaçırmış olmalıyım. Cümleleri kurmak zor geliyor. Aklımı toparlayamıyorum. Kimse var mıı? Başım ağrıyor. Açım. Düşüncelerimi üstün körü hissedebiliyorum. Düşünceler, his. Belirli imgeler canlanıyor gözümde. Hey birisi varsa nerede olduğumuz söylesin. Ellerim hayır elim, neden hareket etmiyor? Sorular, cevap ummak üzere sormuyorum artık. Benden başka biri yok galiba. Yoksa belirsiz sesler nereden geliyor. Cevap verin! Bileğim acıyor. Soğukluk. Ne bu? Bir zincir. Ya da kelepçe. Peki neden? Bir suç mu işledim. Karım. Karım nerede? Hey hatırladım karımı görmeme izin verin. Karım yanımda oturuyor. Araba. İsim. İsmim neydi? Yapış yapış bir ağırlık çöküyor üzerime. Konuşmak daha da zorlaşıyor. Sırtımda terler damlıyor. Sıcak mı? Hayır. Ama neden terliyorum. Soğuk mu? Değil. Kaza. Araba. Ne oldu? Hatırladım. Araba kazası. Kimse yok mu? Karımı görmem gerekiyor. O nasıl? Karımın ismi neydi? Toparlan, düşüncelerine yoğunlaş. Hatırlamıyorum. Ama karım önemli. Nerede o? Burası neresi. Neredeyim ben?’’
Karanlık, odayı görmeyi engelliyordu. Odadaki zincir sesleri sessizliği bozuyor duvarlara çarpıp yankılanıyordu. 4 kişi odanın köşelerinde elleri kelepçeli, duvara bağlı olarak duruyorlardı. Işıklar açıldığında kızarmış gözlerini açarak alışmaya çalıştılar. Serbest ellerini siper olarak kullanıyorlardı. Her köşeyi aynı derecede aydınlatan lamba tavanın tam ortasına yerleştirilmişti. Duvarlar Kalın mermerlerden oluşuyordu. Tavan siyahtı.
‘’Işık, nereden geldi? Lamba. Beyaz ışık. Sakinleşmeliyim. Deliriyorum. Delirdim mi? Bilmem. Gözlerim yanıyor. Acıyor. Bitmeyen bir acı. Yanlış el. Elim acıyor. Gözlerimi korumalıyım. Şimdi oldu. Duvarlar. Odanın duvarları neden mermer. Neden odadayım. Tavanın rengi siyah. Lamba beyaz ışık saçıyor. Hey bunlarda kim. Siz kimsiniz. Neden buradayız bilen var mı? Ses yok. Herkes ellerini indirmiş birbirlerine bakıyor. Onlar da benim gibi mi? Bilgisiz. Acı içinde ve aç. Açım. Karnım kendini kemiriyor ya da açlıktan ağrıyor. Karım nerede? Soruların cevapsız kalmasını sevmiyorum. Hey siz kimsiniz? Neden buradayız bilen var mı? Bir suç mu işledik? Hapiste miyiz? Neden kimse duymuyor. Dudaklarım. Hareket etmiyor. Üstünde hiçbir şey yok. Dikilmemiş veya kapatılmamış. İplik. Karım. Dilim ve dudaklarım uyuşuk. Konuşamıyorum. Bileğim gittikçe daha fazla ağrıyor. Ağrı. Kafam. Yara. Kafamı çarptığım yerde yara yok. Hiçbir iz kalmamış. Neredeyim ben? Şu adamlar kim? Hatırladım. Oluk oluk kan akıyordu o yaradan. Şimdi nerede? Öldüm mü? Allah’ım burası neresi?’’
Adamlar garip hareketlerle birbirlerine bakıyorlardı. Anlaşmalarını sağlayacak bir şey arama girişimleri herkesin aynı belirsizlik durumunda olduğunu anladıklarında kesilmişti. Kimse bir şey bilmiyordu. Hepsi acı ve açlık çekiyorlardı. Bileklerindeki kelepçeleri sökemiyorlardı. Konuşamıyorlar ve gitgide korkmaya başlıyorlardı. Yüreklerine hakim olan korku, acıyla birleşiyor, derisini her hareketinde soyan kelepçeyi bile fark edemiyorlardı. Eskide bıraktıkları, geçmişlerinden hatırlarında kalanlar ve onları bir daha göremeyecek, hissedemeyecek olmanın verdiği kahır ile akıllarında ki soruları unutuyorlardı. Aslında düşüncelerini biraz olsun toparlamalarının ardından akıllarında tek soru kalmıştı. ‘’Öldüm mü?’’
Her biri kendini burada bulmadan önce belli olaylar geçirmişti. Sonuçlarının ancak ölümle sonuçlanabileceği olaylar. Yaralandıkları, organlarının iflas ettiği veya ölümcül bir darbe aldıkları bir sondan sonra kendilerini burada bu mermer duvarların arasında bulmuşlardı. Hepsi aç olarak uyanmış. Geçmişini hatırlamayacak şekildeydi. Gelişen süreç sonrasında kafalarında oluşan imgeler son anlarını hatırlamalarını sağlıyordu.
‘’Ölüm böyle bir şey mi. Yarı delilik. Yarı acı. Bir kelepçe ve bir oda. Yanlış. Sonsuz bir kelepçe ve sonsuz bir oda. Tüm zaman her anda burada olmak. Konuşamamak. Açlıkla kıvranmak. Giderek artan acı. Mermerin sıcaklığı, soğukluğu. Yıkanmamak. Yaralar. Karşındakinin acısını izlemek. Geçmişe duyulan merak, özlem ve acı. Acı, havada asılı duran bir his gibi, herkesin ortak hissettiği duygu. Herkesin ortak deneyimlediği açlık. Ölmek. Cehennem. Deliriyorum sanırım. Konuşmalıyım. Uykum var ama uyuyamıyorum. Gözlerimi kapattığımda acılar ve açlık hala duruyor. Aklım uyumamı engelliyor. Uyursam bitecek gibi bütün bunlar. Uyku. Ya uyuyorsam. Uykuda bu kadar acı çekilir mi? Bilmiyorum. Uyanmam gerek. Ölüysem sorun olmaz. Uykudaysam uyanırım. Acıyı bastırmam gerek. Nereden geldiği belli değil ama orada. İliklerime kadar hissediyorum. Kalbimin derinliklerinde. Karım. O’na dönmeliyim.’’
Adam köşesinde bir şey arar gibi etrafına bakınıyordu. Serbest eliyle mermere dokunuyor. Yerlerin üzerine eliyle bir şeyler arıyordu. Çekmece ve gizli bir bölme. Odadakiler birbirleriyle ilişkiyi hepten kesmişlerdi. Herkes kendi acısıyla ilgileniyor başkasının acısını görmemek için kafasını diğerlerine çevirmiyordu. Adam aradığı şeyi bulamayarak mermere yaslandı.
‘’Mermer soğuk. Ne zaman bu kadar soğudu. Bakmamalıyım, onlara baktıkça acım katlanıyor. Şu kelepçelerden kurtulabilseydim belki bütün odayı arayabilirdim. Bir yerlerde olmalı. Bir şey olmalı. Kelepçe. Bilek. Yara. Buldum. Paslı kelepçenin dış yüzeyi sivriltilmiş. Tam da istediğim gibi. Rüya olmalı. Bileğimi kesebilirsem belki uyanırım. ‘’
Odadakiler acılarına son verecek bir şey bulmuşçasına heyecanlanmışlardı. Hepsi kelepçelerine bakıyor. Son kararı vermek üzere kendilerini topluyorlardı. Birbirlerine baktıklarında herkesin aynı şeyi yapmakta olduğunu gördüler. Bir ayna gibi aynı anda bileklerini sivri kelepçeye dayamış kesiyorlardı. Etrafa bulaşan kan parkelerin üzerinde bir halı gibi dağılıyordu. Gözleri özlem ve acıyla dolu olan odadakiler korku, şüphe, ve pişmanlık içinde bileklerinden çıkan kanı izliyorlardı. Yavaş yavaş kaybolan bilinçlerinde oluşan soru değişmişti. ‘’ Ya yaşıyorsam.’’
Yerdeki parkeler kanla kaplanmıştı. Adam yüzükoyun yatmış, kolu kafasının altında kalmıştı. Parmakları hareket ediyordu.
Selman
(Eleştirilerinizi bekliyorum. Eksiklikler, yazım dili, açıklar, akıcılığı vb.)