''Ne yapıyorsun gecenin bu vaktinde?'' diye sordu İlayda, hemen cevap beklediği gözlerinin içinde canlanan göz bebeklerinden anlaşılıyordu.
Ayaklarını iskeleden suya uzatmış, o anın keyfini çıkartıyordu Keri, sanki bir daha bu anı yaşamayacakmış gibiydi yüz ifadesi. İlayda'ya bakışları utangaçtı, yüzünün rengi gölün biraz ötesinde ekilen, biri gelse de bizleri toplasa diye bakınan domateslerin rengiyle yarış içerisindeydi.
''Birazdan anlatacaklarıma hazır mısın?'' dedi, kendisine sorulan soruya karşılık olarak. İlayda'nın yüzü donuk, gözleri boş bir hal aldı.
''Ne anlatacakmışsın?'' diye sordu, sorusuna yine soruyla karşılık verilme ihtimalini sonradan düşünmüştü. Keri ayaklarını suya sokmuş, yıldızları seyrediyordu, ayın ışığı göle vurmaktaydı. Keri'nin ayaklarıyla oluşturduğu dalgalar ile ayın gölün üzerindeki kopyası dans ediyordu.
''Yıldızların gerçekte kimler olduklarını biliyor musun?'' dedi Keri, İlayda'nın bu sorunun cevabını bilmediğine emindi. Çiftlik evi üzerine bahse girebilirdi. İlayda'nın dalgalı saçları sağa ve sola sallandı.
''Bilmediğine emindim,'' deyiverdi, İlayda'nın kafa sallayışına cevaben.
''Yanıma oturup anlatacaklarımı dinlemek istediğini düşünmekteyim,'' dedi İlayda'nın zihnindekileri okurcasına. Keri'nin yanaklarında bir gülümseme doğdu. Tekrar yıldızları süzdü.
''Geceleri hiç kartal gördün mü?'' diye sordu İlayda'ya, kızın elini sıkı sıkıya tutarken. İlayda, Keri'nin yanına çökmüş, başını omzuna yaslamış, ayaklarını suya sokmuş, Keri'nin söylediklerini dinliyordu. Gözleri ise yıldızların pırıltılarını kıskanırcasına onları seyrediyordu.
''Buralarda hiç kartal olmaz ki,'' diye cevabı yapıştırdı geç de olsa İlayda, ayak bileklerini de suya değdirdiğinde.
''Neden olmaz biliyor musun?'' diye sordu, bahse girebilirdi, İlayda bunu da bilmiyordu. Kızın saçlarını burnuna yaklaştırdı ve kokladı. Keri derin bir nefes aldı. Sorduğu sorunun cevabının, ''bilmiyorum,'' olacağını biliyordu.
''Bilmiyorum,'' dedi İlayda.
''Geceleri,'' aya bir gülümseme gönderdi. ''Geceleri,'' diye tekrar ediverdi. ''Kartal göremezsin. Çünkü onlar dünyada olmazlar, dünyanın dışına çıkarlar,'' diye iddaa etti Keri.
İlayda'nın söylenenlere verecek cevabı yoktu, dinlemek ile yetinmesi gerektiğini biliyordu.
''Kartalları görmezsin ama,'' dedi. ''Kimseler görmez aslında.'' Keri kızın kolunu yavaşca tokatladı. ''Kartalların göğüslerinde küçük ve narin bir su deposu bulunur,'' dedi. İlayda, uyduruyorsa bile güzel uyduruyor diye düşündü ve anı bozmamak için ses etmedi. ''Gördüysen,'' anlatmaya devam ediyordu. ''Gündüzleri çiftlik evimizin gölüne kartallar yığılır ve su içerler.''
''Dünyanın her yerinde böyle olur zaten,'' diye yapıştırdı İlayda.
''Evet. Haklısın. Bütün gün su içerler ve karanlık basmadan, akşamüstü ortadan kaybolurlar. Uçarlar, çok yükseklere uçarlar ve gece olduğunda gökyüzünde bir yıldız oluverirler,'' diye açıkladı.
''Peki tüm gün içtikleri sular?'' diye sordu hemen cevap beklediği, gözlerindeki heyecandan anlaşıyordu. Tıpkı ilk sorduğu soru sonrasındaki göz bebekleriydi bunlar.
Keri gökyüzüne baktı ve, kayan yıldızları gösterdi İlayda'ya. ''Bak birileri kanat çırpma işlerinden bıkmamış anlaşılan,'' dedi ve kıkırdadı.
İlayda'nın sorduğu soru aklına geldi Keri'nin. ''Sular, kartallar geceleri yıldız iken kendi içlerinde devasa boyutlara ulaşır, bekledikçe artar. Sonra,'' dedi. ''Sabah kalkıp gökyüzüne baktığında da ne olduğunu görürsün. Suları zaman geldiğinde dünyanın üzerine boşaltırlar, sular yayılır, gökyüzü dediğimiz mavi güzellik oluşuverir. Bulutlar ise kartalların işidir, dünyaya suların içerisinden giriş yaparlar, suları yırtıverirler. Böylece mavi gökyüzünde beyaz kusurlar oluşur. Dünyanın gördüğü en tatlı kusurlar.''