SEKİZİNCİ BÖLÜM
Eregion, Ost-in-Edhil'in artık eski şaşalı, huzur dolu günlerinde değildi. Tautári ne zaman buraya gelse sıcak bir karşılama görürdü. Halkı sıcak kanlıydı. Bir çok bilge ve becerikli elf hanımı ve beyinin yaşadığı bir diyardı. Şimdi ise kara bulutlar resmen bu diyarın üzerindeydi. Genç elf ürperdi. Gelirken ister istemez dikkatini çekmişti. Çobanpüskülü ağaçları solmaya başlamıştı.
Şehirde ilerlerken elflerin yüzündeki hayal kırıklığı, keder ve endişeyi okuyabiliyordu. Geleceklerinin belirsizliği içlerinde dinmeyen bir huzursuzluğu coşturmuştu. Şehir bir süredir uğursuz rüzgarların etkisindeydi. Bu yüzden yürürken pelerinin başlığını sıkı sıkı tutuyordu. Yönetim binasına girdiğinde Celebrimbor'u pencereden dışarı izlerken buldu. Düşüncelere daldığı belliydi. Şu an Eregion'un yönetimi ağırlıklı olarak onun elindeydi. Bu yüzden tüm şehir halkı onun talimatlarını bekliyordu.
Eregion, Doriath'lı Sindar prenslerinden olan Celeborn ve onun karısı olan Noldor prensesi Galadriel tarafından yönetilmekteydi. Lakin Annatar-çok sonradan Sauron olduğu ortaya çıkmıştı- Celebrimbor'u onlara karşı kışkırtmıştı. Bu yüzden Galadriel Hanım çok zaman önce bu diyarı terk edip Lothlorien topraklarına gitmişti. Fakat kocası olan Celeborn, cüce bölgesi olan Moria bölgesinden geçmek zorunda kalacağı için, şehri terk etmeme kararı almıştı. Zira Celeborn akrabası olan Thingol'un ölümünden sorumlu tuttuğu cücelere karşı büyük bir husumet besliyor, onlardan alacağı doğrudan ya da dolaylı yardım yerine şehirde kalıp Celebrimbor'un hoşnutsuz davranışlarına katlanmayı tercih ediyordu. Gil-Galad'ın uyarılarının haklılığının ortaya çıkmasından sonra bile Celeborn yönetimde söz söyleme hakkını saklı tutup geride kalmayı tercih etmişti. Eregion'un düştüğü durum Celebrimbor'un suçuydu ve ancak o bunun yükünü taşıyabilirdi.
"Hîr vuin?
Celebrimbor yavaşça döndü. Karşısında Tautári'yi görünce utançla başını eğip yüzünü çevirdi. "Buraya neden geldiniz? Bu topraklar artık uğursuz. Güvenli evinizden ayrılmamalıydınız."
"Güvenli mi? Ne Orman Diyarı ne de başka diyarların güven içerisinde olduğuna inanmıyorum. Buraya gelmeden önce Dumanlı Dağlarda bir ork sürüsünü yok ettik." Celebrimbor'un yüzüne iyice gölge çöktü. Yüzü acıdan buruştu. "Fakat Efendi Celebrimbor beni evinde artık hoş karşılamıyorsa, derhal gidebilirim."
"Gi nathlam hí, Tautári!" Başını çevirdi. "Her zaman... Goheno nin , mellon. Tüm bunlar benim yüzümden oldu. Efendi Gil-Galad'ı ve seni dinlemeliydim. Gerçek dostlarımın kimler olduğunu unuttum."
"Artık olan oldu beyim. Bundan sonra olacaklara odaklanmamız lazım. Düşman kendini açık etti. Yakında saldırıya geçecektir. Siz olsanız da olmasanız da bu an zaten gelecekti."
"Aldatıcı Sauron ilk hamlesini yapmadan önce harekete geçeceğiz. Emri çoktan verdim. Ordular hızla toparlanıyor."
Tautári şaşırmıştı. Herhangi bir saldırı hazırlığı görmemişti. Celebrimbor'un hala karar aşamasında olduğunu zannediyordu. "Şehir çok sessiz. Halkınız da sessizlik kadar durgun. Bir hazırlık göremedim."
"Sauron'un casusları sınırlarımızı gözetliyor. Onun dikkatini çekmeden harekete geçmek istiyorum. Ama ondan önce yapılması gereken başka bir şey var."
"Nedir?"
"Sauron'un bana yaptırdığı yüzükleri saklamam gerekir. Bilhassa üç elf yüzüğünü. Gil-Galad'a göndereceğim. Bir tanesi de Galadriel Hanım için. Ona karşıda çok büyük terbiyesizlik yaptım."
"Olanları duydum. Eminim Ak Hanım'ın size karşı bir husumeti yoktur."
"Umarım öyledir. Kendisi şu an Lorien topraklarında. Efendi Celeborn şehri terk etmeye hazırlanıyor. Nenya'yı onunla birlikte gönderebilirim. Fakat diğer iki yüzük için bir gönüllü bulmam gerekli."
"Ben gönüllü olurum."
"Emini misiniz? Zira casuslar peşinize düşecektir. Zorlu bir yolculuk olacak."
"Hepimiz biliyoruz ki bir kere at süremeye başladım mı hiç kimse beni geçemez."
Celebrimbor uzun zamandan beri ilk kez gülümsedi. "Neşe Getiren. Sizin varlığınızı özleyeceğim."
Tautári hiç bir şey söylemedi. Zira içindeki güçlü hisler bir daha Celebrimbor'u göremeyeceğini söylüyordu. İçi acıyla burkuldu. "Ben de sizi özleyeceğim." Ve genelde elflerin yapmadığı bir şey yapıp ona sarıldı. Celebrimbor ilk başta afallasa da bu dostluk gösterisine karşılık verdi. "Bu sersem Celebirmbor'u unutmayınız, Neşe Getiren. Yaptığım büyük hataya rağmen sevgi ve dostlukla anınız."
"Aksini düşünemem bile."
[ortala]***[/ortala]
Tautári son sürat atını sürüyordu. Eregion topraklarını terk ettiğinden beri ork casusları onu takip ediyordu. İlk başta kendilerini gizlemeyi tercih etmişlerdi ama hızını arttırıp, arayı açmayı başladığından beri orklar gün yüzüne çıkmayı tercih etmişlerdi. Aksi halde onu gözden kaçıracaklardı. Efendi Celeborn da Nenya ile birlikte, kendisinden sonra şehri terk etmişti.
Tautári belinde asılı deri kesenin içindeki iki elf yüzüğünün ağırlığını hissediyordu. Vilya ve Narya demişti Celebrimbor onlar için. Galadriel'e gönderilen Nenya mithril'den yapılmıştı. Su anlamına geliyordu. Vilya, ortasında mavi safir taşı barındırıyordu. Hava Yüzük'ü deniyordu. Son yüzük ise Narya, ortasında kırmızı bir taş barındırıyordu ve ateş anlamına geliyordu. Bu üç yüzük, cüceler için yapılan yedi yüzükten ve insanlar için yapılan dokuz yüzükten çok daha güçlüydü. En önemlisi ise Sauron bunlara el süremediği için kirletilmemişti. Yine de Sauron tarafından dövülmüş olan Tek Yüzük'e bağlıydı ve bu yüzden gizlenmesi gerekiyordu.
Tautári günlerce hiç durmadan at sürüyordu. Ara ara verdiği molalar dışında hiç bir yerde uzun süre kalmıyordu. Başka bir elf ya da insan olsa çoktan yorulurdu ama Tautári kolay kolay yolcuklardan bezmez, yorulmazdı. Bunda sık sık yolculuk yapmasının katkısı da vardı. Eğer birkaç gün daha dişini sıkmayı başarır ise Gri Limanlara varacaktı. Fakat orklar arayı kapatmaya başlamış görünüyordu. Belli ki bunlar da dişli rakipti. Hiç durmadan warglar üzerinde takip ediyordu. Takdir etti ama yine de kısa süre sonra yılmalarını ümit ediyordu. Çünkü kendisi de yakında tekrar dinlenmek zorunda kalacaktı. Tautári için olmasa bile at için artık gerekli bir ihtiyaçtı. Gri Limanlara iki gün kala, Kule Tepelerin orada kamp kurdu. Tepelerin eteğinde, kıyı köşelere saklanan Tautári ateş yakma ihtiyacı duymamıştı. Atı yorgunluktan bezmişti. Her ne kadar Yeşil Ormanın güçlü atlarından olsa da onun da bir sınırı vardı. Bu yüzden her zaman yaptığı gibi birkaç saat yerine tüm gece dinlenmeye karar verdi. Sonuçta orklar da yorgundu ve bu fırsatı dinlenmek için kullanmak isteyeceklerdi. Peşine düşüp arayacak durumları yoktu.
Sabah gün ışırken yeniden yola çıktı. Hırıltılar ve vahşi sesler duyunca kulak kabarttı. "Kahretsin!" Fazla oyalanmıştı. Arayı umduğundan çok daha erken kapamışlardı. Git gide yaklaşıyorlardı ve atı da umduğundan daha az hızlı gitmeye başlamıştı. Belli ki artık isyan ediyordu. "Yapma bunu bana Rochiriel!" diye yalvardı Tautári, ama Rochiriel bir şey yapamıyordu. Daha hızlı gidemezdi. Tüm gece dinlenmemiş olsa bu kadarını bile yapamazdı. Bir süre sonra minik bir ormanlık alana girdi. Seyrek çalılar ve ağaçlar vardı. Buraya girerek gözlerinden uzak kalabilmeyi ummuştu ama orklar numarayı yememişti. Dahası çıkmaz sokağa gelince iyice sıkıştı kaldı. Küçük bir uçurum vardı. Hemen altında da çay. Muhtemelen Lhün denizine bağlanıyordu. Bu iyiydi, iyice yaklaşmış olmalıydı. Ama önce orklardan kurtulması gerekiyordu. Arkasına dönüp gidersek yakalanacaktı. Uçurum çok küçükte olsa atı burada atlayıp geçemezdi. Bu kadar yorgunluğun üzerinde sert bir darbe ayaklarını kırabilirdi.
Tautári kararını verdi. Büyük bir risk alıyordu ama mevcut şartlar düşünüldüğünde yapabileceği en akıllıca hareket buydu. Olabildiğince çay'ın yakınında durdu. Birkaç dakika sonra warglar üzerinde orklar geldi. İştahları açılmış gibi dudaklarını yalıyor, pis pis sırıtıyorlardı. Hepsinden daha çirkin görünen liderleri öne çıktı. "Minik elfçik, seni yakaladık. Söyle bize, Celebrimbor seninle ne gönderdi?"
"Bu seni ilgilendirmez, Pe-channas!"
Ork hakaret karşısında gözlerini iyice kıstı. Sivri iğrenç dişlerini gösterdi. Yavaş yavaş yaklaştı. Diğer orklarda onu takip etti.
Bir anda çay yükselmeye başladı. Sonra devasa bir dalga haline geldi. Orklar küçük dillerini yutmuş bir halde üzerlerine gelen dalgaya baktı. Kaçmak için arkalarını döndüler ama su onlara büyük bir darbe vurdu ve içine aldı. Tautári ellerini havaya kaldırdı. Dalga büyük bir küre halini alarak bir düzine kadar ork'u içinde tutmaya devam edip ölene kadar da bırakmadı. Tautári öldüklerine kanaat getirince hepsini tükürür gibi bir kenara fırlatıp attı. Su da geldiği yere dönmek için toprak tarafından içildi.
Genç elf bitap bir halde yere oturdu. Derin nefesler alıyordu. Onca günün yorgunluğu bir anda üzerine çökmüştü sanki. Sağ ve sol elini kaldırdı. Safir taşlı Vilya ve kızıl taşlı Narya elinde parlıyordu. İki yüzük de gerçekten de çok güçlüydü. Öyle ki öyle herkesçe denetlenemezdi. Celebrimbor'un neden bu yüzükleri Gil-Galad ve Galadriel'e gönderdiğini anlamıştı. İkisi de bu yüzüklere hükmedebilecek güçte ve bilgelikteydiler. "Bunları kullanmaya devam eder isem eğer beni kesinlikle yaşlandırırlar." Öyle olmasa bile öyleymiş gibi hissettirmişlerdi. Yüzükleri parmağından çıkarmak için hamle yaptı, fakat daha çıkartamadan beynine korkunç bir ağrı saplandı. Kafasının içinden uğursuz sesler duyuyordu. Acı ve sesler ruhuna geçici de olsa gölge ile kapladı ve kalbini daralttı. Neredeyse yerde kıvranır hale gelmişti. Ve o zaman bir çift tanıdık göz gördü. Bir daha hiç görmeyeceğini ümit ettiği bir şeydi...