Bugün yapılan hemen her müziğin temelini atmış türdür. 80'li yıllara damgasını vurmuş, uzun çizmeler, siyah motorlar, deri pantolon ve yelekler, Heavy Metal ruhunu yansıtan ufak teferruat kısmı.
Günümün ve gününün gençliği, o yılların bassistlerine yahut davulcularına çok laf eder. Günümüz genci, bir enstrümanda çok hızlı olmayı marifet bildiğinden, o yıllara da onların gerektiğini düşünür sözgelimi. Sözgidimi olarak ise, o zamanlarda bunlara ihiyaç olmaması durumu vardır. Zaten, bu müzik, grupların solo gitaristlerinin elindeydi. Solo gitarist bir beste fikri atar ve diğer elemanlar "Peki Ağbim" diyerek onaylar ve besteyi yaparlardı.
"Sex, drugs and alcohol" sloganıyla çok özdeşleşmiş o yıllar. Doğru tabii. "Carpe Diem" ve Monsieur Platon'un kurduğu platonizm felsefesinden hareketle, yaptıkları şeyleri herhangi bir neden ya da çıkardan ötürü değil, sadece o işi yapmak için yapmışlardır. Bu felsefeyi yaşadıkları için de sadece sevdikleri işleri yapmışlardır, ne pahasına olursa ola!
Sololar, klasik müzik eserlerinden fazla fazla etkilenmiş ve bunu hissettirebilmiştir.
Bunun yanında, muhteşem üçlüden sonraki en takdir edilesi nokta ise; o dönemdeki müzik gruplarının hiçbir kavgasının olmamasıdır. Şu milleyenyum çağında, bize masal gibi gelir böyle sanatçı ilişkileri.
80'ler bir gariptir ve çok ayrı birçok güzeldir. Whitesnake, Vixen, Dokken, Dio, Poison, XYZ, Cinderella, White Lion, Slaughter, Ozzy, Judas Priest, Mötley Crue, Europe, ... .
... .