Evin yeni ve tarihindeki en güçlü matronu İralde Keraunzaa, karanlık tahtında kurulmuş yeni damadın gelişini bekliyordu düşünceler içinde. Bir yandan da Valerrny ile zorunlu bir düşünce birliğindeydi.
“Bu kadar saçmalayacağını tahmin etmezdim Yüce Anne!” diye sitem etti Valerrny. Yüce anne, derken sesinde hem kıskançlık hem de alay vardı. O makama yakışmıyorsun, imasını her lafına iliştirmekten çekinmiyordu.
“Lloth aşkına! Bana birazcık olsun güvensen emin ol daha mutlu bir kardeşlik yaşayacağız.”dedi yeni matron, yüksek tahtın merdivenlerinin dibinde duran ablasına göz kırparak. Sesinden ve hareketlerinden bariz bir yapmacıklık akıyordu.
“Gelen erkek bir Harrdelin! Bizi ele veren evin bir oğlu! Her şey bu kadar açıkken nasıl oluyor da sen bu kadar rahat oluyorsun! Onu evimizi kabul etmemeliydin İralde! Bu yaptığın en büyük aptallıktı.”
İralde, Valerrny’in sözlerine kulak asmadı, hatta onu aşağılama çabasına bile. Düzgün, siyah derili bacaklarının üst üste atmış, tek elini de yumruk yaparak çenesini altına koymuş dalgın dalgın ilerilere bakıyordu.
“Onu araştırdım. Ern’dal Harrdelin, kurallara oldukça bağlı bir erkek. Evin gözde erkeklerinden. Ailesine karşı en ufak bir hatası bile olmamış. Birkaç kez yüzeye gönderilme yeterliğine erişmiş ama bu işleri bilirsin işte, sonra başkasını seçmişler. “ İralde’nin ima ettiği elbette ayağının kaydırılmasıydı. Ama yüzeye çıkacak zekâya sahip olmasa da o yeterliliği göstermesi bile onun için yeterliydi. Hele o bağlılığı… İralde geçen gece Örümcek Kraliçe’nin de yardımıyla yeni kocasıyla ilgili oldukça büyük bir bilgiye sahip olmuştu. Ve şundan emindi, şartlar her ne olursa olsun yeni ailesi Keraunzaalar olacağı için onların yanında yer alacaktı. Şartlar ne olursa olsun…
“Ne?”
İralde farkında olmadan son cümleyi sesli söylemişti.
“Hımm? Yok bir şey, düşünceler dalmışım. Neyse gelelim sevgili gözdemize! Ah çok özür dilerim, senin sakat oyuncağına mı demeliydim?” yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu.
“Kızın sakat olduğunu görecek mi dersin?”
“Onu görmek için geliyor değil mi ablacım?”
“Ve içimizden birileri onu yatağına alacak.” dedi en büyük kız kardeş sanki bir lanet okuyormuşçasına.
“Ona ihtiyacımız var.”
“Elinnya’ya mı? Bunu anlamana sevindim taze matron.”
“Hayır, hayır ona değil, Ern’dal Harrdelin’e. Elinnya’ya gelince, koskoca konseyi nasıl aldattıysa bunu çok kolay atlatacaktır.”
“Bir B planımız olmalı derim. Kızın güçleri son zamanlarda çok dengesiz.”
“Dengesiz ve büyük…” dedi aniden İralde şüpheye düşerek. “Onu boş zamanlarında çalıştırıyor olma ihtimalin nedir Valerrny?”
“Evin iyiliği için bazı şeyler yapılmalı.”diye kestirip attı Valerrny ve İralde de daha fazla sorgulamadı. Hâlbuki Valerrny bariz bir biçimde yalan söylemişti. Kızın bu kadar güçlenmesinin nedenini o da bilmiyordu ve her şeyi üstüne alarak kardeşini kurtarmak en mantıklısıydı. Ne de olsa, Elinnya bir gün o anlamsız sadakati ve Valerrny’e olan düşkünlüğüyle onun yükselişinin bir numaralı etmeni olacak hatta ve hatta, onu en tepeye kendi elleriyle çıkartacaktı. Bu düşüncelerle durumun ciddiyetini daha iyi kavradı. İralde durumu elbette önemsemeyecek ya da daha da kötüsü sadece öyle görünecekti. Yine de bu Ern’dal isimli evin yeni erkeğinin kızı burada görmesi de İralde’yi konseydeki kadar rahat kurtulma şansı yaratmazdı. Hayır, bu defa evin matronu olarak tüm sorumluluk onun omuzlarına binerdi.
Derin sessizlik sanki saatlerdir sürüyor gibiydi. Odanın loş ortamı, iki kız kardeşin etrafında dönen karanlık auralar ve onları dışarıdan izleyen 7 çift göz… kızıl ve kararlı gözler…
“Planımı açıklamanın vakti geldi.” Sessizliği İralde bozmuştu.
“Seni dinliyorum.”dedi Valerrny büyük bir ciddiyetle. Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu ve bekledi.
“Benimle misin Valerrny?” dedi aniden Yüce Anne. Yüzünde aşılmaz bir kararlılık ve durumun önemini yansıtan kızıl hareler vardı sanki.
“Seninleyim.”dedi ablası bir an bile tereddüt etmeden. Belki birbirlerinin düşmanıydılar ama söz konusu evin geleceği ve yükselişi olunca ihanet kabul edilemezdi.
“Harrdelinlerin sadık oğlu avuçlarımıza düştüğünde artık tamamen bizim olacak. Yeni evine ve ailesine itaatte kusur tanımayacağını garanti ederim. Ama o burnu büyük Harrdelin ve peşimizdeki cadıların asla tahmin edemeyeceği bir şeyi yapacağız.”
“Nedir o?” Valerrny oldukça heyecanlanmıştı. Kavuşturduğu kollarını daha da sıkmıştı. Ardından ne geleceğini tahmin edebiliyordu ve bu onu korkuttuğu kadar umutlandırıyordu da.
“18.ev yıkılmalı!”
Ve bu sözler, amacına ulaşmak için önüne gelen her şeyi delip geçen ateş uçlu bir ok gibi tüm karanlığı deldi geçti.
***
Ern’dal Harrdelin görevini iyice anlamıştı. Her ne kadar 23.eve gidip oranın bir parçası olmak gururunu kırsa da, Harrdelin matronunun da vaat ettiği gibi bu işten karlı çıkan onlar olacaktı. Belki her şey çok ortadaydı ve bu durum Keraunzaalar’ın karşı planlar geliştirmelerine olanak veriyordu ancak konseyin kararına da hayır diyemezlerdi. Piyon olduklarını evin her üyesi biliyor olsa da, bu kedi fare oyununda kedi olarak avı yutacaklarından emindiler. Kızın foyasını meydana çıkartacak, onu rezil bir hayvanmış gibi zincirlerle Menzoberranzar sokaklarında dolaştıracak ve ardından Keraunzaalar’ı yıkan kuvvetler arasında yerlerini alacaklardı.
Ern’dal gibi örnek bir erkeği kaçırmak istemeyeceklerinden emindi Yüce Anne Fellice. Bu nedenle dün gece İralde’nin oğlu üzerinde araştırma yapmasına hiçbir engel koymamış, aksine bu gidişatı dikkatle takip etmişti. Oğluna da güveniyordu üstelik. Ern’dal’ın birinci önceliği her zaman ailesi olmuştu ve olacaktı da. Düşüncelerinden ani bir kapı çalınmasıyla sıyrıldı. İrkilmişti fakat bunu görecek kimse yoktu.
“İçeri gir.”
“Yüce Anne, beni emretmişsiniz.” dedi oyunun en büyük piyonu Ern’dal, tek dizi üzerine çökerek.
“Bugün büyük bir gün oğlum.”
“Evet Yüce Anne.”
“Bizi utandırmayacağını umuyorum.” Bakışlarını aşağısında duran erkek drowu delip geçti. Hiçbir şey söylemesine gerek yoktu, başarısızlığı karşısında evin yeni drider’ı olacağı çok açıktı.
Ern’dal da bunu hemen anlamış olacak ki rahatsızca kıpırdandı. Belli etmese de iliklerine kadar titremişti. Bir an sanki belinden aşağısı örümcek bedeniymiş de, o korkunç ve tüylü kara benden sekiz tane uzun bacak fırlamış gibi geldi ona. Kendini çok çaresiz ve aptal hissetti. Evin rahibelerinin kontrolünde beyinsiz bir yarı-adam…
“Ern’dal! Beni dinliyor musun!” Fellice’in sesi evin içinde korkunç bir ahenkle çınladı. Onun bağırış ve fısıltılarını yıllar içinde özümsemiş kara duvarlar bu sözleri de önce yansıtıp sonra dokusuna ekledi.
“Elbette! Sizin ve emirleriniz karşısında aciz kulunuzum.” Drow kendini çabuk toparlamış ve her zamanki sadakat gösterisiyle göz boyamayı da başarmış gibiydi. Fellice bir süre oğlunu süzdü, bu sürede drow erkeği başını hiç kaldırmadan, ensesinden akan soğuk terlerle omzuna inecek bir kırbaç bekledi. Ancak Fellice ikna olmuştu.
“Güzel. Sana güvendiğimizi unutma Ern’dal Harrdelin! Sen bu evin yükselişinin en büyük ve ilk adımısın. Kendini ve aileni yukarılara taşı oğlum. Şimdi git.” dedi ve tahtın arkasındaki gölgelere çekildi. Odadan hızlı adımlarla çıkan Ern’dal Harrdelin omuzlarındaki yükün ağırlıyla eziliyor gibiydi.
Harrdelinlerin oğlu, asla saçları açık gezmezdi. Sıkı bir disiplinle yetiştirilmişliğini hayatının her alanına yansıtırdı. Uzun beyaz saçları her sabah sıkı bir atkuyruğu olarak arkasında toplanır ve güne öyle başlardı. Melee-maghtere’de aldığı eğitimlerde, kendisinin bir uzvu konumuna geçen uzun bir zincir ucuna bağlı iki ucunda kanca bulunan bir silah seçmişti. Bazen bu her yere uzanan iki uçlu zincirden dolayı kollarını birer örümceğe ait gibi hissederdi ve bu onu oldukça korkuturdu. Yine de, kesik içindeki elleri ve zincirlerin saldırı sırasında sürtünüp vurduğu yaralı kolları bunu inkâr edercesine saldırırdı düşmanına.
Ayrıca ailesinin yer aldığı her türlü entrikada vazgeçilmez olmuştu. Bu onu, önce ölecekler listesinde üst sıralara çıkarsa da hala yaşıyordu, öyle değil mi?
Uzun boylu, çekik kırmızı gözlü, sivri bir çenesi ve bir savaşçı için fazla biçimli elleri vardı. Tabii bu avuç içlerini görmeyen gözler içindi. Oradaki savaş yaralarını görenler için, bir de omzunda asit dökülmüş büyük bir bölge vardı.
Olanları düşünüyordu erkek drow. Başarısız olursa kendi ailesi onu drider yaparak evin beyinsiz bir kuklası yapacaktı. Fakat onu düşündüren bir şey daha vardı, her şeyin meydana çıktığı bir anda pek ala Keraunzaa kadınları da onu Lloth’un izniyle parçalayabilirdi. Kafasını iki yana salladı. Odaklanamıyordu. Bir yerlerde bir hata vardı sanki. Yüce Anne Fellice yeni matronu çok hafife alıyordu anlaşılan. Ama Ern’dal boş durmamıştı. Her türlü yaltaklanma ve kaçak hizmetler(ailesinden habersiz başkalarının işlerine yardım etmesi) sonucunda bazı bilgiler edinmişti. Ne para ne de güç, o sadece İralde Keraunzaa’yı araştırmıştı. Annesi yanılıyordu, karşısındaki genç bir kadındı ama tecrübesiz değil. Fellice Harrdelin’in uğursuz ve buruşuk yüzünü getirdi gözünün önüne. O yaşlı örümcek yüzyıllardır evin üzerindeki tek güçtü. Sonra İralde’yi hayal etmeye çalıştı. Genç, güçlü ve kurnaz… Hiç görmediği yeni efendisinin yüzünü düşünmek ona her ne kadar saçma gelse de bunu yapmaktan kendini alamadı. Bu eve yeterince sadakat göstermişti. Artık daha yüksek potansiyeli olanlara yönlenme vaktiydi.
İralde, kara camdan yapılma örümcek bacakları üzerine oturtulmuş, is kaplı küreden geriye çekildi. Yüzünde zafer kazanmış bir gülümseme vardı ki odanın loş meşale ışıkları altında, uzayan gölgelerin yol açtığı bir korkunçluğa sahipti. Rahatça arkasına yaslandı. Biraz yorulmuştu, ama çok değil. Fellice Harrdelin nihai sandığı zaferinin hülyalarına dalmışken, o gidip biricik oğlunun düşüncelerinde gezinmiş ve dahası kendini ona merak ettirmişti. Günlerdir ektiği tohumlar bugün meyvesini vermiş ve İralde sadece ona varlığını hatırlatarak, başka hiçbir şey yapmadan Ern’dal’ı kendi düşünceleriyle baş başa bırakmıştı. Varsın Fellice Harrdelin geçen geceki olay için kontrolün onda olduğunu sansın. Sanki İralde Ern’dal’ı araştırmış da o da buna göz yummuş gibi… O yaşlı bunak, kartlaşmış ve buruşuk poposu tahtına yapışmış cadaloz tam da İralde’nin istediği konumdaydı. İralde ipleri onun eline vermiş ve gizliden gizleye ördüğü ağlarla ana oğlu tam merkeze çekmişti. Vakti geldiğinde Valerrny’in rahibe güçleri ona yardım edecekti. Ancak tek sorun Elinnya’ydı. Eğer bu işte yer alacaksa bunu evin yeni matronu için yapmayacağı açıktı. Ve yeni gelen damat kızın sakatlığını görürse her şey daha başlamadan biterdi.
Yavaş yavaş yataklarına ve sıcak yataklarındaki ölüme çekilen drowlardan hiçbiri, Lloth’un yeni bir gözdesinin oluştuğunu ve aynı evden başka birinin de onu durdurmak için geliştiğini bilmedi. Ya da en azından şimdilik…