Üç - Beş - Yedi
"Normalde üçün beşin hesabını yapmam ben!" dedim, çenemi biraz yukarı kaldırarak. Al Pacino tarzı bir havam olsun istemiştim aslında fakat sesim bir an için çatallaşınca "Polat Alemdar Atarı"ndan öteye gitmedi kurduğum cümle. Karşımdakinin bir anda gülümsemesinin sebebi de buydu zaten. Suratındaki ifade "Evet, seni biliyorum." değil de, "Ahuhahahaha sese bak" gibiydi. "Ne gülüyosun, bişey anlatıyorum şurda." dercesine kaşlarımı çattım. "Abi ben sana gülmüyorum zaten, aklıma birşey geldi de." dercesine baktı bana. Hemen affettim ve devam ettim anlatmaya.
"Ama artık yeter. Yeter be, yeter. Biz de insanız sonuçta, yazık bize!"
Elimle göğsümü dövmeye başladım ki bu çok gereksiz bir hareketti. Evet, biraz abartıp duygu yüklemek istemiştim duruma fakat şimdi de Mahsun Kırmızıgül'e dönüşmüştüm. Konuya giremiyordum; tam tersine konudan gittikçe uzaklaşıyor ve saçmalıyordum.
"Abi konu neydi bu arada?" sorusuyla beraber kendime geldim ve bu fırsatı değerlendirerek hemen konuya girdim:
"Konu şu. Bir ilişkide bir çift vardır yeğen. O ilişkideki herhangi bir üçüncü kişi, fazlalıktır. Bu kişi hem çifte hem kendisine eziyet etmektedir." Ben öylesine role bürünmüştüm ki, yumruğumu masaya vurmaya başlamıştım. Gerçekten kendimi kaybetmiştim.
"Abi bi sakin ol, tam olarak derdin nedir senin?" sorusu, durumun artık ilginçliğini kaybettiğinin göstergesiydi. Katıksız bir şekilde saçmalıyordum. Vermek istediğim duygu acıyken artık komedi olmuştu. Hayatım boyunca belki de ilk defa şaklabanlığı bıraktım ve kafamı öne eğerek derdimi söyledim.
"Üçüncülük bana koyuyor."
***
Hayır, aldatılmadım. Böylesine duygusal - saçma - bir hava yaratmamın sebebi durumun vahimliği değil, canımın fazlaca sıkılmasından ileri gelmekte. Yani, üçüncü olduğum gün gerçekten çok sıkılmıştım, bu çok koymuştu bana. Bir çift elbette buluşmalı, görüşmeli, konuşmalı ve kaynaşmalı. Buna karşı çıkacak kadar çıldırmış değilim. Fakat tüm bunlar olurken ortamda bir başkasının da olduğuna dikkat etmeli. Genel olarak hayatımın belirli dönemlerinde "+1" olmuşluğum vardı, bir çiftle beraber uzun bir yolculuğa çıkmışlığım, tüm tatil boyunca üçüncü kişi olarak takılmışlığım vardı. Fakat o gün bir başka koymuştu bana. Onlar tartışırken masadaki çereze abanmak, birbirlerine yapmacık bir sevgi gösterisi gösterirlerken yan masadakileri izlemek, fiziksel temasa geçtiklerinde önümdeki bardak altlığındaki yazıyı yüzlerce kez okumak bana koymuştu. Ertesi gün başka bir arkadaşımla buluştuğumda öfkemi böyle dile getirmiştim ben de.
Bilmiyordum ki bundan aylar sonra bir ortamda 5. kalacaktım. Yolda 2-1-2 şeklinde dizilip yürürken, çiftler birbirlerinin ellerini tutmuş aheste aheste yürürlerken, bir Xavi-Iniesta misali zaman zaman geriye dönüp zaman zaman ileri çıkacaktım. Başarılı bir orta saha oyuncusu olarak öndeki muhabbeti arkaya, arkadaki muhabbeti öne bile taşıyacaktım. Hatta o gün, fiziksel ve ruhsal olarak öylesine yorulacaktım ki, önümüzdeki hiç bir maça bakmak istemeyecektim.
Yedinciliği yaşadığım şu günlerde, canım gerçekten çok sıkılıyor.
_______________________________________________________
Genel durum ve yorumlar hakkında;"O Değil De..." yi sonlandırmayı düşünüyordum açıkcası. Ardarda gelen blog yönlendirmeleriyle, sanırım yapacağım bunu. Bu yazı dizisi amacından çıktı gibi. Rahatlamak için yazmaya başlamıştım ama artık her yazdığım beni daha çok rahatsız ediyor.
Fakat şöyle de bir gerçeklik var;
"Öylesine üşeniyorum ki, herhangi bir şeyi tamamlayabileceğimi düşünmü-"