Keruanzaa ailesinin yeni bir kızı olmuştu. Geceyi yararcasına ağlıyordu drow bebeği. İsyan ediyordu sanki ailesine ve Lloth’a… Onu asla kabul etmeyecek iki olguya!
Keraunzaa ailesinin kadınlarını bir sıkıntı almıştı. Kız sakat doğmuştu. Sol ayağı içeri doğru dönüktü ve biraz yokladıklarında düzelecek bir şey olmadığını anlamışlardı.
“Kız topal!” dedi İralde iğrenerek.
“Görüyorum…”dedi annesi duruma içinden lanet ederek.
“Ne duruyorsun Yüce Anne, Lloth bizi lanetlemeden onu kurban et.”dedi İralde sakinliğini bozmadan, saygılı bir biçimde.
“Bekle anne!” dedi birden Valerrny öfkeyle. “Kızın güçlerini ölçmeden onu öldürmeyelim! Eğer yeterince güçlüyse Lloth onu bize bağışlayacaktır.”
“Bu nasıl bir mantık!” İralde bir an için sakinliğini kaybetmiş ve oldukça şaşkın bir biçimde ablasına bakıyordu. “Lloth’un kanunları bize açıkça verilmiştir ablacım. Büyüğüm olarak bunu benden daha iyi bilirsin…” dedi üstü kapalı bir iğnelemeyle. Ardından her doğum masasının çekmecesinde mutlaka bulanan keskin bir bıçak aldı. Bıçağın sapında sivri dişli bir örümcek figürü vardı ve ağlarını kabzaya dolamıştı.
“Al bunu Yüce Anne ve ailemiz lanetlenmeden adımızı kurtar!” dedi kendinden oldukça emin bir biçimde. Gözleri hainlikle parıldıyordu...
Yüce Anne sıkıntılı bir biçimde bıçağı aldı, kızı kurban etmek zorundaydı.
“O son umudumuz olabilir.” dedi Valerrny annesini elini yakalayarak.
İralde durumdan oldukça şüphelenmeye başlamıştı. Ablası ne zamandan beri bir bebeğe bu kadar merhamet gösteriri olmuştu? Bu işin altında mutlaka bir plan vardı, ama ne olduğunu kestirememek onu deli ediyordu.
“Başka kızlar da doğu..” bu sırada İralde araya girdi,
“Zaman geçiyor anne!” ve sert bir tokat ağzının ortasına iniverdi.
“Ne cüretle matronun lafını kesersin!” İralde, Valerrny’den yediği tokatla öfkeli ve öldürücü bir bakış atmaktan daha fazlasını yapamadı. Zafer kazanmış bir edayla çaktırmadan sırıtıyordu şimdi abla drow.
“Kızlar! Yeter! Bu çocuğu feda etmek zorundayız ve başka tartışma istemiyorum!” bu defa zafer kazanma sırası İralde’ye geçmişti.
Valerrny hırsla dişlerini sıktı, vakti azalıyordu. Lloth’un öfkesi baş göstermeye başlamış, masadaki eşyalar hafif hafif sarsılıyordu. Yapabileceği en iyi şeyi yaptı ve elini bebeğin göğsüne koydu:
“Bak anne…”
Yüce Anne ve İralde ,özellikle İralde, hayretler içinde bebekten yayılan auraya bakıyordu. Yüca Anne’nin içini buruk bir sevinç ve gurur kaplamıştı. Daha önce hiçbir bebeği bu kadar güçle doğmamıştı. En büyük övüncü İralde’ydi ve kızı bunu yansıtmaktan hiç çekinmezdi. Ama bu durum… İralde’den de güzeldi!
Aynı durumu İralde de fark etmişti, ancak annesi gibi gurur duymak yerine kıskançlık dalgalarında boğulucak durumdaydı. Çocuk artık kesinlikle ölmeliydi. Ya şimdi ölecek ya da İralde onunu işini başka bir zamanda bitirecekti. Valerrny yetmezmiş gibi, onlardan daha güçlü bir kız dünyaya gelivermişti. Halbuki annesinin güvenini bu kadar kazanmış ve matornluğa bu kadar yaklaşmışken…
Derin bir sessizlik odayı kaplamışken büyük çaplı bir deprem oldu. Görünüşe göre Lloth yeterince beklemiş ve evi başlarına yıkmak için hazırdı. Herkes bir yere tutunmaya çalışıyordu. Bebek düşmesin diye Valerrny onu kucağına aldı.
“ Yaptığını beğendin mi aptal! Senin sayende bütün aile cehennemin dibine gidecek!” İralde’nin sayılı kendini kaybetmelerinden biri yaşanıyordu ve Valerrny Lloth’un öfkesinden en az onun kadar korkmasına rağmen bu durumla eğlenmekten kendini alamadı.
“Öldür onu!” diye emretti annesi sabrı taşar bir biçimde.
Valerrny itaat etti. Ayağa kalktı ve bıçağı sağ, bebeği sol elinde tutarak ikisini de havaya kaldırdı. Ve bütün aileyi şok edecek sözleri söyledi:
“Bu bebeği kabul et yüce Lloth! Ona Ellinnya adını veriyorum!” dedi ve bu sözlerle evin tuğlaları arasından kumlar dökülmeye başladı. Birkaç çatlak oluştu ve çatlaklar arasından örümceğimsi kollar odadakilere doğru uzandı. Bir tanesi tam Valerrny’yi belinde sarmıştı ki, delicesine açılan kapıdan bir erkek drow girdi.
“Yüce Anne kaçmalı..!” sözleri acıyla kesildi. Valerrny sağ elinde tuttuğu bıçağı erkek kardeşine fırlatmış ve onu oracıkta öldürmüştü. Birden deprem kesildi. Örümceğimsi kollar önce tereddüt etti, ama sonra bir emir bekler gibi oldukları yerde birkaç saniyeliğine durdular. Beledikleri emir biraz uzun sürmüştü. Biraz sonra kollar çıktıkları çatlaklardan geri girdiler ve odadaki kadınlaro rahat bıraktılar. Lloth o sakat bebekle ne yaparlarsa yapmalarını düşündü ve aldığı kurbanla yetindi. Sadece bir süre için, onlara göz dağı vererek kolları hemen geri çağırmamıştı. Aldığı erkek, her ne kadar bir erkek olsa da, ona bir süre yeterdi. Tabii şimdilik...
“Sen delisin…”dedi İralde kocaman açılmış kan kırmızı gözleriyle.
“Yoo hayır sevgili kardeşim, ben bu aileyi kurtaran kişiyim”dedi kardeşinin yüzüne bakmadan dağılan saçlarını düzelterek.
“Al onu anne. Al ve emzir. Artık Lloth da onu kabul etti.”
“Kapa çeneni!” dedi yüce anne belindeki kırbacı çekerek. Kızları üzerinde kırbacını şaklatmak konusunda her zaman isteksizdi, her anne gibi. Ama kızının deliliği onları ne hale sokmuştu. Tam kırbacı vuracakken bebek ağlamaya başladı ve havadaki kırbacı yılan başları birbirine düğümlendi.
Valerrny hırsla kısılan gözleri ve zafer kazanmış gülümsemesiyle annesine baktı.
“Ailemizin kurtuluşuna iyi bakmak zorundayız…!”
İstediğini almıştı drow kadını. Bebek daha şimdiden onun hayatını kurtarışının farkına varmış ve tepkisini gecikmeden vermişti. Vakti geldiğinde güçlerini emmek için hazır olacaktı ve İrma ona karşı koyamayacak kadar bağlanmış olacaktı…
Bebeği annesinin kucağına bıraktı ve yerde kanlar içinde yatan erkek kardeşinin üzerinden atladı.
“Temizleyin şurayı!” diye meretti ona korkuyla bakan hizmetkarlara. Odasına doğru oldukça rahatlamış bir şekilde giderken, odasının kapısında onu bekleyen İralde’yi gördü. Görünüşe göre onla yüzleşmek için kardeşi oldukça hızlı davranmıştı.
“Yaptıklarında hiç mantık yok.” Dedi sakin bir şekilde. Yeniden kontrolünü kazandığı çok açıktı.
“Belki öyle belki de değil. Sana hesap vermek zorunda değilim.”
“Doğru… Bana hesap vermek zorunda değilsin peki ya Lloth? Bu kadarla yetineceğini mi sanıyorsun?”
“O da sakinleşecek. Sadece gelecek zaman içinde birkaç kurbana daha ihtiyacımız olacak o kadar.”
“Aile adımıza leke sürdün! Hem de ne için! Bir sakat için!”
“Kızın güçlerini sen de gördün!”dedi Valerrny ve kız kardeşini boğazından yakalayarak duvara mıhladı. “Sen onu çekemiyorsun, çünkü senden bile daha güçlü!”
İralde ablasının ellerinden kurtulamkta zorlanmadı. Üstünü düzeltmeye başladı ve.
“Öyle olsun bakalım, ama bir amacın olduğu çok belli. Sen hiç de merhametli biri olmadın”dedi.
"Belki de bu çocuğa birden kanım ısındı.” dedi pis bir sırıtışla Valerrny. “ Yorgunum! Şimdi dinlenmek istiyorum! Beni rahatsız etme!”ardından kapıyı kapadı.
Bir süre içeriyi dinledi İralde, şüpheli bir şeyler aradı. Sonra hiçbir şey olmadığını görünce, kapıdan uzaklaştı.
“Madem bu kızda özel olan bir şeyler var, sen ona sahip olmadan ben olurum!”
Bebek yatağında uyuyordu şimdi. Uykusunda gülümsüyordu. Bir kadın, bir drow kadını ona doğru eğilmiş ninniler söylüyordu. Upuzun beyaz saçları, tamamen çıplak olan vücudundaki mahrem yerleri örtüyordu.
"Uyu hadi sevgili seçilmişim. Uyu ki, çabuk büyü. Çabuk büyü ki, üzerindeki amaçları silerek kendi adını tarihe kazı..."