Arkadaşlar bu kısa anlatım, aslında bir rüya anlatımıdır. Etkilendiğim ve birebir olarak yansıtmak istediğim bir rüyanın akıcı olarak yazımından ibarettir.
...........
(http://30.media.tumblr.com/tumblr_ln2z3qe6I01qlt9ngo1_500.jpg)
Eski bir galleon’daydık. Yaklaşık 20 kişilik mürettebatın içerisin de öyle uluorta etrafa bakarken açtım rüyama gözlerimi. Deniz köpürüyor, boyutsuz dalgalar gemiyi ve güverteyi dövüyor ama ıslatmıyordu. Kısa süreli şaşkınlığı üzerimden atar atmaz gözümü kapalı gökyüzüne çevirdim ve ak sakallı bir ihtiyarın işaret direği üzerinde yağan yağmura ve şiddetli esen rüzgara aldırmadan, bir eliyle destek alıp diğer eliyle rüzgarın ve dalgaların etksinden korunmaya çalışırken, bunu yaparken de birşey görme ümidiyle dişleri sımsıkı halde boşluğa baktığını gördüm.
Deli gibi bir o yana bir bu yana sarsılırmışçasına yol alan ve her dalgayı karşıladığında derinden boğuk bir ses çıkaran ihtiyar galleon fazlasıyla başımı döndürmüş olacaktı ki bir anda kendimi dizlerimin üzerinde kapaklanmış halde istifra ederken buldum.
Her şey o ana kadar kopuk kopuk geliyordu ve endişelenmeye, paniklemeye gerek yoktu, neticesin de bu bir rüyaydı.. Hatta kendimi biraz kaptırabilir isem bu durumdan zevk bile alabilirdim. Yerde öyle kala kalmışken kafamı yine kaldırmaya birazda olsun cesaret edebildim. Sağa solan koşturan tayfalar, bağrışırken boyun damarlarını gösterircesine kafalarını kaldırmalar ve yaptıkları her hareketin sistematik oluşu bir tiyatro sahnesinde aranır kalitedeydi dalgaların etrafa saçtığı milyonlarca su zerresi atmosferi derinleştirir gibiydi.
Nihayet dizlerimin birisini doğrultup ayaklarıma güç vermeye başladım ve yerimden kalkmayı başardım -ki bu yaklaşık bir dakikamı aldı- ama kimsenin umrunda olmadığımı görmek, belki de birilerinin yardım edebileceği fikrini aklımdan iyice uzaklaştırmaktaydı. Tam o sırada işaret direğinde ki ihtiyarın -Dünya yuvarlakmış!’ diye haykırdığını duydum, an ki şaşkınlığımı ancak deli bir dalganın yüzüme çarpıp benide beraberinde yere sürüklemesi sonlandırabilirdi -ki tam olarak olan buydu.-
Dünya yuvarlakmış demek ne demek olabilirdi? Zaten bu bilinen bir şey değil miydi…
Bir saniye!
Bilinçaltım o sıra enfes bir oyun oynarak üzerimde ki kıyafetlere ardından insanlara üzerinde durduğum şu ihtiyar galleona dikkatimi çekerek, uykuya daldığım dünya zamanı ile rüyada kendimi bulduğum bu kıyamet gününün eş zamanlı olmadığı, arada belkide yüzyıllar olduğu gerçeğini, ve dünya yuvarlakmış diyen ihtiyarın benimle birlikte diğer tüm mürettebatın aslında Amerika’yı keşfe çıkmış denizciler olduğumuz gerçekliğini farkına varmamı sağladı.
Bu farkına varındalık hali, kulakları sağır eden bir top sesi ile son buldu, artık üzerimde tahta zemine sert düşüşümden dolayı bir kaç ezik bölgenin verdiği dayanılmaz acı ve şok etkisi vardı. Toparlanmaya çalışmak zaten ortama göre inanılmaz ağır hareketlerimle olanaksızdı. Yerde sırt üstü yatarken, kıç tarafından görkemli bir korsan gemisinin bize doğru manevra yaptığını gördüm. İnanılmaz bir manzaraydı, anlaşıldığı üzere koca gövdesiyle bize çarpmaya hazırlanıyordu. Bunu anlar anlamaz o korkunç gürültüden kendimi korumak ve olanların bir an önce bitmesini beklemek için gözlerimi ve kulaklarımı sımsıkı kapayıp sağ yanıma doğru dizlerimi iyice kendimi çekerek -aklım sıra korunmaya çalışarak- beklemeye başladım.
Sanırım son hatırladığım şey bulunduğum yerden beş metre kadar yukarı zıpladığımdır. Tabii bunun tamamen çarpışmanın etkisiyle olduğunu düşünürsek durumun ne kadar vahim olduğunu gelin siz düşünün.
…
Ne kadar bir süre boyunca baygın kaldığımı hatırlamıyorum. Başımda inanılmaz bir ağrı ağzımda garip derecede iğrençlikte, sanki yosun ve deniz suyu konsantresi tadında ama yüksek alkol içeriği ayıltıcı etkisinden anlaşılabilen bir sıvı, yanağımın kenarından akıp giderken gayri ihtiyari aksırarak yerimden doğruldum.
Etrafa saçılmış enkaz yığınları, fıçılar, yanlış hatırlamıyorsam bir kaç ölü beden, insanın kanını donduran bir manzarayla karşı karşıyaydım. Tüm bunlara rağmen beni olduğu kadar sizi de ters köşeye yatıracak bir olay daha vardı. Yaklaşık on kişilik bir kalabalık ellerin de içki şişeleri birbirleriyle yarışa girmişçesine kutlama yapıyorlardı.
Adının sonradan ‘rom’ olduğunu anımsadığım o lanet içki şişesini kafama dikerken lanet olası Amerika’yı, çılgın bir deniz savaşının ardından keşfettiğimizi anladım.
-Bu rüyanın sonu-