Gerçekten nereden başlayacağımı bilmiyorum tam 3 kez giriş cümlemi sildim yeniden yazdım.Yazmak istediğim o kadar çok şey var ki umarım toparlayabilirim.
Öncelikle Spoiler kutularını üç kitabı da okumayan açmasın diye uyarayım.
İlk olarak birinci kitabı okuduğumda ne hissetmişim ne düşünmüşüm diye gittim kendi yorumumu okudum. Keşke yorumu üçüncü kitaba başlamadan okusaymışım belki bazı şeyleri anlamam daha kolay olurdu. Keşke başka bir şey dileseymişim dedikleri bu olsa gerek
Yorumumda demişim ki '' ...diğer mesele daha var ki bana bütün seriyi okutacak cinsten 'Vin'in Küpesi'. Umarım serinin en sonuna kadar gizemi ortaya çıkmaz.''
İkinci olarak bahsedeceğim ise genel bir serinin değerlendirmesi.Ben genelde kitaptaki karakterlere çok bağlanırım. Ana karakterlere ise başka bağlanırım. Buraya kadar garip olan bir şey yok sanırım çünkü büyük çoğunluğumuz böyleyiz. Ama bu seride, ben ne yazık ki, ne Vin'i ne de Elend'ı sevemedim. Vin, her zaman ergen emolar( bunu bir aşağılama olarak yazmıyorum, sadece emolara karşı bir sevimsizliğim var benle ilgili bir şey yanı) gibi köşesine sinip, hayatta güvenecek kimsesi olmadığını düşünen, yalnızlığının onu asilik ve hırçınlığa ittiği, huysuz, somurtkan bir kızdı benim için. Elend'in ise 3. kitaptaki değişimi beni hiç etkilemedi gerçekten de Vin'in düşündüğü gibi
Elend sadece bir süreliğine geri gelmiş gibiydi. İlk kitapta paldır küldür tahta geçtiğinden beri sevemedim
Yani demem o ki bu seri ana karakter etrafına kurulmuş bir kurgu olmaktan çok daha fazlası. Ama her bölümde sevmediğim bir karaktere hayranlık duyan onlarca karakteri okumaktan çok büyük zevk aldım.
Son sayfayla ilgili bir şeyler yazmazsam gözüm açık giderim.
Tabi ki de ağladım. Vin ve Elend'i sevmiyorum dediysem o kadar da değil. Fakat yine de Vin ve Elend'in sahnesini zihnimde canlandırıp gözlerimdeki yaşlarla satırları okumaya çalışırken beni ikinci ve daha kuvvetli bir dalga daha vurdu ''Aslında bu Kelsier'in isteğiydi'' bu cümlenin Dikiz için neler ifade ettiğini iliklerime kadar hissettim.
Üçüncü kitaba dair paylaşmak istediğim 3 konu daha var.
Birincisi; Sazed'in Dikiz'e yazdığı o son notta Elend'le Vin iyi, Kelsier'in de selamı var gibi şeyler bana pek inandırıcı gelmedi. Sanki Sazed'in Tanrı'lığı böyle bir şey değilmiş gibi geliyor.
İkincisi;
Kitapta beni çok en çok etkileyen diyalog sanırım Kandraların lideri olan Haddek ve Sazed arasında geçen ve Hadde'in Sazed'e 'Bulunamayacak bir şey arıyorsun genç adam. Dediği ve bunun 'inananların imanını gerektirmeyen bir din' olduğunu söylediği bölümde bu cümleyi düşünmekten, anlamını kavramaya çalışmaktan beynim yandı:) Çok etkileyici gerçekten
Üçüncüsü;
10-15 bölüm sonra, bölümlere giriş cümlelerinden Vin'in Çağların Kahramanı olmadığını düşünmeye başlamıştım. Kitabı bitirdikten sonra bu girişleri baştan sona okudum gerçekten de, bölümden bölüme geçerken ki o heyecanımdan dolayı sindirerek okumadığımı anladım. Çünkü aralarda resmen, Ne yazık ki, Çağların Kahramanı Sazed yazıyor