Dün gece nihayet oturdum, izledim filmi. Uyarlandığı hikayeyi filmden önce okumuş biri olarak (böyle durumlarda çoğunlukla olduğu gibi)... beğenmedim demek istemiyorum ama iki arada bir derede kaldım. Öyküde gereksiz değişiklikler yapıldığını düşünüyorum. Hatta öyküyü sadece baz alan, gerilimli bir bilimkurgu olmuş.
Kitapla ilgili spoiler:
Mesela heptepotlar kitapta varil büyüklüğünde, yedi bacaklı yaratıklar olarak tasvir ediliyor. Bu kadar büyük ve devasa değil. Kovan denilen o yarı yassı, kocaman şeyler de yok kitapta. Onun yerine ayna denilen, bir çadırın içine sığan, daha makul ölçülerde uzaylı teknolojisi cihazlar var. 12 tane... Uzay gemileri ise yörüngede ve hiçbir şekilde tarif edilmedikleri gibi gezegene de inmiyorlar. Diğer ülkelerle olan gerilim, ayaklanmalar, bombalar vs hepsi yönetmenle senaristin eklemeleri.
Öte yandan bunlar olmadan seyirciyi salonda tutmak da çok zor olurdu herhalde. Çünkü öykü filmden bile daha ağır bir tempoda ilerliyor ve içerisinde logogramlar, ideogramlar ve semagramlar gibi pek çok dilbilimsel terim ve fizik kurallarıyla alakalı şemalar var (Sormayın
)
Ammavelakin Louise'in hikayesini aslına yakın bir şekilde aktarmaları, öyküdeki farklı zaman olgusunun ekrana iyi yansıtılmasını, kızıyla olan diyaloglarını ve eşinin kim olduğunu tıpkı kitaptaki gibi son ana dek saklamalarını da sevdim. En azından gereksiz aksiyona boğup yazarın vermek istediği "mesajı" bozmamışlar.
Ian'ın (ya da kitaptaki adıyla Gary) Louise'e yazmaktan başka ne işe yaradığını merak edenleri kitaba davet ediyorum. Çünkü o kısım havada kalmış bayağı, etkisiz eleman gibi olmuş.
Kitapla ilgili spoiler:
Bir de Louise'in heptapotlara kitapta verdiği isimleri (Frambuaz ve Pırpır) ben daha çok sevdim
Abbott ve Costello'dan daha güzel.
Film : 7,5 / 10
Öykü: 8,5 / 10